- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
(Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin “Fıkhî” Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)
Soru-Cevap
Kur’an Mahluk mudur Yoksa Mahluk Değil midir?
Inayat Ur Rahman Noori’ye
Soru:
Esselamu Aleykum.
Şunu sormak istiyorum; Kur’an Allah’ın yarattıklarından mıdır, neden?
Çünkü İmam Ebu Hanife şöyle diyor: Kur’an dışında her şey yaratılmıştır (mahluktur); çünkü Kur’an Allah’ın kelamıdır.
Şimdi bunu açıklayabilir misiniz?
Vesselam!
Cevap:
Ve Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
Kur'an'ın mahlûk olup olmadığına gelince; Kur’an Allah’ın kelamı olup Allah Subhanehu’nun kelamının keyfiyetinin nasıl olduğu idrak edilemez... Bu nedenle insan aklının, Allah’ın kelamının mahluk olup olmadığının keyfiyeti hakkında araştırma yapması mümkün değildir, aksine ona nâssta geçtiği gibi iman edilir; dolayısıyla bizim de Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğuna iman etmemiz yeterlidir.
Mutezile ve diğerleri gibi daha önceki İslami fırkaların bu konuda araştırma yaptıkları bilinmektedir; ancak bu araştırmalar, hissedilmeyen şeyler üzerinde mantık yürütmeye dayanmıştır ki bu araştırmalar doğru değildir; zira bunlar, hissedilen araştırmalara dayalı olmadığından dolayı çelişkili sonuçlara ulaşmıştır… Nitekim biz bunu, kitaplarımızda açıkladık:
1- Şahsiyet kitabının birinci cildinin word doyasının 52. sayfasındaki, “Kelamcıların Metodunun Yanlışlığı” bölümünde aşağıdaki şekilde geçmektedir:
[… “Mantık kullanılarak şöyle bir örnek verilebilir:Kur’an Allah’ın kelamıdır ve varlık âleminde birbirini takip eden harflerden tertip edilmiş bileşik sözdür. Varlıkta birbirini izleyen tertip edilmiş harflerden bileşik her söz sonradan olmadır. O hâlde Kur’an da mahlûktur ve sonradan yaratılmıştır…Önermelerin sıralanışı ile ortaya çıkan bu sonuç, hissin algılama sahası içerisine giren bir sonuç değildir. Öyleyse aklın böyle bir konuyu araştırmasına ve hakkında bir yargıya varmasına da imkân yoktur. Dolayısıyla ortaya konulan sonuç, vakıası olmayan varsayıma dayalı bir sonuçtur. Üstelik bu konu aklen araştırılması yasaklanan bir konudur. Zira Allah’ın sıfatları konusunda araştırma yapmak Allah’ın zatı hakkında araştırma yapmak demektir. Allah’ın zatını araştırmak ise hiçbir surette caiz değildir.”
Yukarıdaki aynı mantığı kullanarak tam tersi bir sonuç elde etmek de mümkündür. Örneğin: “Kur’an Allah’ın kelamıdır ve kelam O’nun sıfatıdır. Allah’ın sıfatı olan her şey sonsuzdur. Öyleyse Kur’an da sonsuzdur ve yaratılmamıştır.” Böylece tek bir önermede kullanılan mantıkta çelişkiler görülmektedir. Bunun gibi anlaşılabilirin bir diğer anlaşılabilire dayandırılması ile oluşturulan birçok önermede mantık, son derece çelişkili ve garip sonuçlara ulaşmaktadır. Ancak hissedilebilir önermelerin hissedilebilir diğer önermelere dayandırılması ile oluşturulan mantıksal sonuç histe son buluyorsa, elde edilen sonuç doğrudur…] Bitti.
2- Yine aynı kitabın word dosyasının 116. sayfasındaki, “Allah’ın Sıfatları” bölümde aşağıdaki şekilde geçmektedir:
(Bu nedenle tüm kelamcıların Allah’ın sıfatları hakkında yaptıkları araştırmalar, yersiz ve kesinlikle yanlış bir araştırmadır. Allah’ın sıfatları, tevkifi/haber vermekle alâkalıdır. Kati nâsslarda ne kadar zikredildi ise biz de o kadar konuşabiliriz. Kati nâssların dışına çıkamayız. Kati nâssların bildirdiğine ilave yapmamız, açıklamalarda bulunmamız caiz değildir.)
3- Sonuç olarak Kur’an Allah’ın kelamı olup onun mahluk olup olmaması konusunda araştırma yapılmaz; üstelik bu konu aklen araştırılması yasaklanan bir konudur. Zira Allah’ın sıfatları konusunda araştırma yapmak Allah’ın zatı hakkında araştırma yapmak demektir. Bu ise aklın araştırma sahasına girmez; çünkü Allah Subhanehu’nun zatı, hislerimizin algılama sahasına girmez ki akıl onun hakkında araştırma yapabilsin. Dolayısıyla biz, Allah’ın sıfatlarına herhangi bir ekleme ve eksiltme yapmaksızın kati nâssta geçtiği şekilde, dahası kati nâsslarda geçtiği şekilde iman ederiz. Bu nâsslardan biri de şudur: هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ * هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ* هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ “O, kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır; duyular ve akılla idrak edilemeyeni de edileni de bilir. O Rahmandır, Rahîmdir.O, kendisinden başka ilah olmayan Allah’tır; egemenliğin mutlak sahibidir, her türlü eksiklikten uzaktır, esenlik verendir, güven sağlayan ve kendisine güvenilendir, görüp gözeten ve yönetendir, üstündür, iradesine sınır yoktur, büyüklükte eşi olmayandır. Allah onların yakıştırdıkları ortaklardan tamamıyla münezzehtir.O, takdir ettiği gibi yaratan, canlıları örneği olmadan var eden, biçim ve özellik veren Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerdekiler ve yerdekiler hep O’nu tesbih ederler. O üstündür, hikmet sahibidir.” [Haşr 22-24] Bundan başka kati nâsslar da vardır.
Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğuna kati nâsslarda geçtiği şekilde iman ederiz: وَإِنْ أَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّى يَسْمَعَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْلَمُونَ “Ve eğer müşriklerden biri senden korunma isterse, Allah’ın sözünü duymasına fırsat vermek için onu koruma altına al; sonra onu kendi güvenlik bölgesine ulaştır. Bu uygulama, onların bilmeyen bir topluluk olmalarından dolayıdır.” [Tevbe 6]… أمْ يَقُولُونَ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِباً فَإِنْ يَشَأِ اللَّهُ يَخْتِمْ عَلَى قَلْبِكَ وَيَمْحُ اللَّهُ الْبَاطِلَ وَيُحِقُّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ “Yoksa onlar, “Allah hakkında bir yalan uydurdu” mu diyorlar? Halbuki Allah dilese senin kalbini de mühürler. Allah batılı siler ve gerçeği sözleriyle ortaya çıkarır. Şüphesiz O kalplerde olanı çok iyi bilmektedir.” [Şura 24]… لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ * إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ * فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ * ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ “Onu zihnine bir an önce kaydetmek için, okumada acele etme. Onu zihninde toplayıp okumanı sağlama işi bize aittir.O halde onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et.Sonra onu anlatmak elbette bize aittir.” [Kıyamet 16-19]… وَاتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنْ كِتَابِ رَبِّكَ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ وَلَنْ تَجِدَ مِنْ دُونِهِ مُلْتَحَداً “Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku! Onun kelimelerini değiştirecek hiç kimse yoktur. Ondan başka bir sığınak da bulamazsın.” [Kehf 27]
Umarım bu kadarı yeterli olmuştur. Bilen ve hüküm verenlerin en hayırlısı Allah’tır.
Kardeşiniz Ata İbn Halil Ebu Raşta |
H. 15 Cumâde’l Âhir 1444 M. 08/01/2023 |
Cevaba, Emir’in (Allah onu korusun) web sitesinden bağlanabilirsiniz:
https://archive.domainnomeaning.com/arabic/index.php/HTAmeer/QAsingle/4323/