Pazartesi, 23 Şevval 1446 | 2025/04/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu

No: MS-BA-2025-MB-TR-13 H. 16 Şevvâl 1446
M. Pazartesi, 14 Nisan 2025

Matruh Kenti Trajedisi: Devletin Düşmana Dönüşüp Şeriat ve Değerleri Çiğnemesinin Semeresidir!

Matruh kentinde Müslümanları yöneten bugünkü otoriter ulus-devletin durumunu yansıtan çifte bir suç işlendi. Bu suç, mevcut yönetim sistemleri ile İslam’ın hükümleri ve ölçütleri arasındaki çelişkinin boyutunu açıkça gözler önüne seriyor. Matruh’ta yürekleri parçalayan bir hadise yaşandı. Aşiret güvencesiyle teslim olan Matruhlu iki civanmert hunharca katledildi. Bu elim hadise, bölgede üç polis memurunun öldürülmesinin ardından artan tansiyon sonrasında yaşandı. Bu gelişmenin ardından kadınların bile gözaltına alındığı operasyonlar ve baskınlar, devlet kurumlarının kendi vatandaşlarını zorbalık ve aşağılama ile kontrol altına alınması gereken düşmanlar olarak gördüğünü gösteren benzeri görülmemiş bir hadisedir.

Kadınların gözaltına alınması, affedilemez bir suçtur. Ebu Cehil bile böyle iğrenç bir suç işlememiştir.

Güvenlik güçlerinin, aranan şahısların teslim olmasını sağlamak amacıyla yakınlarından yaklaşık 23 kadını gözaltına alması, böylesi bir kriz ortamında toplumu en çok şoke eden ve toplumda en büyük infial yaratan olaylardan biridir. Bu, insanın doğasına aykırı bir suçtur; bu suç, kabile geleneklerini ayaklar altına almakta, kadınlara dokunulmazlık tanıyan, onları korumayı devletin en temel yükümlülüklerinden biri kılan İslam’ın hükümlerine açıkça meydan okumaktadır. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, bir Müslüman kadının örtüsü açıldı diye Beni Kaynuka Yahudilerini kuşatma altına almış ve onları Medine’den sürmüştür. İşte Halife Mu’tasım! Bizans topraklarında esir düşen ve “Yetiş ey Mu’tasım!” diye feryat eden kadına kurtarmak için büyük bir ordunun başında sefere çıkmıştır.

Kadınları rehin olarak kullanan bir devlet olur mu hiç?! Bu durum, mahremiyetin ne olduğunu bilmeyen ve şer’i hükümlere hiç değer vermeyen güvenlik güçlerindeki ahlaki, hukuki ve siyasi çöküşün bir işareti değil midir?!

Bu konudaki şeri hüküm bellidir. Suçlu olduğu açıkça kanıtlanmayan bir kimse alıkonulamaz. Kaldı ki akrabalığı sebebiyle tutuklanması ise düpedüz zulümdür. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

اتَّقُوا الظُّلْمَ فَإِنَّ الظُّلْمَ ظُلُمَاتٌ يَوْمَ الْقِيَامَةِ“Zulümden sakınınız. Çünkü zulüm, kıyamet gününde (zalime) zifiri karanlık olacaktır.” [Müslim]

Öldürülen iki genç, Yusuf es-Sarhani ve Farac el-Fezari, kabile büyükleri aracılığıyla teslim olmuşlardı. Bu manzara, halkın barışçıl çözümlere ve sağduyuya olan güvenini yansıtmaktadır. Ne var ki devlet verdiği sözde durmamış, emanete riayet etmemiş, iki gencin “silahlı çatışma esnasında öldüğünü” duyurmuştur. Bu hikâye kimseyi inandıramadığı gibi yaşananları anlaşmanın açık bir ihlali olarak değerlendiren yerel halkın da büyük tepkisine yol açmıştır.

Şeriata göre, teslim olan birini öldürmek en büyük günahlardan ve ağır suçlardan biridir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

الْمُسْلِمُونَ عَلَى شُرُوطِهِمْ إِلَّا شَرْطاً أَحَلَّ حَرَاماً أَوْ حَرَّمَ حَلَالاً“Helali haram, haramı helal kılan şart dışında Müslümanlar şartlarına uyarlar.” Bir kimseye -örtülü olarak bile olsa- eman verildiğinde ona saldırılması caiz değildir. Şeriata uygun olarak hakkında soruşturma yürütülmesi gerekir, haince öldürülmesi değil.

Devlet verdiği sözleri tutmuyor, halkına karşı sorumluluklarını yerine getirmiyorsa, güven diye bir şey kalır mı artık?!

İslam’da devlet zorba ve polis devleti değildir. Bu trajik olaylar, İslam’ın kurduğu devletle, zorlayıcı güvenlik tedbirleriyle yönetilen Mısır’daki ulus-devlet arasındaki derin uçurumu gözler önüne seriyor. İslam’da devlet bir baskı mekanizması değildir, bilakis halkın işlerini güden, güvenliğini koruyan, tehdit etmek yerine onurlarına saygı gösteren, onları çiğnemeyen, kanlarını koruyan ve dökmeyen bir mekanizmadır. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

الإِمَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ “İman çobandır ve güttüklerinden sorumludur” Bu hadis, devletin görevinin, güvenlik veya hukukun egemenliği adına insanları boyun eğdirmek değil şeriata uygun olarak onları gözetmek olduğunu ortaya koyuyor.

Bugünkü yönetimler, İslam’ı hem bir yönetim biçimi hem de bir yaşam düzeni olarak terk edip yerine insan yapımı anayasalar benimsemişlerdir. Bu da zulmün sistematikleşmesine, cinayetin meşru hale gelmesine, kutsalların çiğnenmesine, kadınların rehin alınmasına ve anlaşmaların açıkça bozulmasına neden olmuştur.

Matruh kabilelerinin, -özellikle kabile konseylerini toplayıp merkezi yönetimle işbirliğini reddetme kararları sonrası- takındıkları tavır, onurun her şeyin üstünde olduğuna ve haktan geri adım atmanın caiz olmadığına dair içgüdüsel bilinci yansıtmaktadır. Ne var ki bu bilinç, gayret ve izzet-i nefisten kaynaklanmış olsa da, sırf mevsimsel bir infiale dönüşmemesi için mutlaka İslami bakış açısı ile ilişkilendirilmelidir. Namusu korumak, haksızlığa engel olmak, kadınları himaye etmek ve suçun önüne geçmek isteyen herkes bilmelidir ki, bunun tek yolu; İslam’ı dosdoğru uygulayan bir devlettir. Bu devlet, tüm kurumlarını İslam’ın hükümlerine göre düzenleyecek, silahı, yönettiği insanlar konusunda Allah’tan korkmayanların eline bırakmayacaktır. İşte bu devlet Hilafettir. Hilafet, polis devletini yıkacak, polisi hesap verir hale getirecek ve yeryüzünde adaleti ikame edecektir.

Sadece soruşturma talebinde bulunmak yeterli değil; Zulüm rejimlerinde adalet olmaz.

O iki gencin ölümü için soruşturma açılsın diyenler var, fakat cinayeti bizzat işlemiş olan bir otoriteden ne gibi bir adalet beklenebilir ki? Kendi aşiretlerinin arabulucularına dahi saygı göstermeyen bir devletten herhangi bir adalet beklentisi olabilir mi? Sorunun bir parçası olan birinden çözümün bir parçası olması beklenemez. Şeriat, yamalı reformlar yerine köklü bir değişim yapılmasını emreder. Çünkü bu yozlaşmış rejim, hiçbir şeyi düzeltemez, sadece hukuk kisvesi altında zulmü pekiştirir.

Artık Matruh halkının, Mısır halkının ve tüm ümmetin şu gerçeği anlamasının zamanı gelmiştir: Bu bitmek bilmeyen zulmün, sebepsiz yere yapılan katliamların ve onurların çiğnenmesinin yegâne nedeni, Allah’ın indirdiklerine yerine sadece yöneticilerin ve onların yandaşlarının çıkarlarını gözeten insani yapımı seküler sistemlerin hakemliğine başvurulmasıdır.

Onura ulaşmanın, namusları korumanın ve adil bir şekilde hesap sormanın tek yolu, Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devletinin kurulmasıdır. Hilafet, insanların dinlerini, canlarını, namuslarını ve mallarını koruyacak, otoriteyi, ülkeyi güdüm anlayışı yerine bir işgal mantığıyla yöneten bir güvenlik kurumuna değil de doğrudan ümmete ait kılacaktır.

Hadi Matruh’un bu onurlu duruşu ve yürek burkan bu hadise, gerçek bir değişimin ve Hilafeti kurmak için çalışmanın motivasyonu olsun! Zira Hilafet, İslam’a hak ettiği konumu geri getirecek, Müslümanlara onurlarını, kadınlara dokunulmazlıklarını ve anlaşmalara kutsallığını geri kazandıracaktır.

Biz, bu zorba sistemin bu korkunç suçtan sorumlu olduğunu söylüyor ve ümmete, adaletin de namusun korunmasının da kanın dökülmemesinin de ancak Nübüvvet metodu üzere Raşidi Devleti’nde mümkün olacağını hatırlatıyoruz. Çünkü Hilafet, Allah’ın indirdikleriyle hükmedecek, Müslümanların onurlarını ve kanlarını koruyacak, düşmanlarının kalplerine korku salacaktır. Başka türlü ne adalet sağlanabilir, ne saygınlık korunabilir, ne de kan dökülmesi engellenebilir.

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُتَعَمِّداً فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِداً فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظِيماً“Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası içerisinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap eder ve lanet eder. Onun için büyük bir azap da hazırlamıştır.” [Nisa 93]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mısır
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
31 el-Cela’ Caddesi, Kahire / Mısır
Telefon: Tel: +(20) 2 27738076 – 5119857010
www.hizb.net/
E-Mail: hizb.ut.tahrir.eg@gmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER