- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
(Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin “Fıkhî” Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)
Soru-Cevap
Dövme Hakkındaki Şerî Hüküm
Ebu Benan’a
Soru:
Esselamu Aleyke.
Soru: Dövme, erkeklere haram mıdır helal midir?
Çünkü Allah, dövmeyi yapan ve yaptıran kadına, yani erkeklere değil kadınlara lanet ettiğini zikretmiştir.
Detaylı bir şekilde cevap vermenizi rica ediyorum. Selamlarımla.
Cevap:
Ve Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
Dövme açısından olana gelince; dövme haramdır. Zira Buhari, Ebu Hureyra Radıyallahu Anh’dan Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu tahric etmiştir: لَعَنَ اللَّهُ الوَاصِلَةَ وَالمُسْتَوْصِلَةَ، وَالوَاشِمَةَ وَالمُسْتَوْشِمَةَ “Allah saç ekleyen kadına da, saçına saç ekleten kadına da, dövme yapan kadına da, dövme yaptıran kadına da lanet etmiştir.” Dövme haramdır; dövme, derinin iğneyle delinmesi, ardından sürme veya çivit (toz boyası) ile doldurulması ve bunun etkisiyle mavi veya yeşil olmasıdır…
(Cilt dövmesi) olarak da bilinir; aynı şekilde “Mevsuatul Tıbbıyye el Fıkhıyye” de (deri) bölümünde şöyle geçmektedir; (Derinin kan çıkıncaya kadar iğneyle delinmesi, ardından üzerine, sürme ve çivit (toz boya) ya da özel boyaların serpilerek yeşil veya mavi olması için yapılan bir süsleme türüdür). Dövme, son zamanlarda modayla birlikte yeniden canlanan ve “tattoo” şeklinde yabancı bir kelimeyle anılan eski bir gelenektir.
2- Dövme yapmanın haram olduğunu belirten hadisler, müzekker-eril siğasıyla değil müennes-dişil siğasıyla gelmiştir. Örneğin:
a- Buhari Sahih’inde şöyle rivayet etmiştir: İbn Ebi Şeybe şöyle dedi; bize Yunus İbn Muhammed rivayet etti; bize Fuleyc, Zeyd İbn Eslem’den, o da Ata İbn Yesar’dan, o da Ebu Hureyra Radıyallahu Anh’dan Nebi Sallallahu Aley ve Sellem’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: لَعَنَ اللَّهُ الوَاصِلَةَ وَالمُسْتَوْصِلَةَ، وَالوَاشِمَةَ وَالمُسْتَوْشِمَةَ “Allah saç ekleyen kadına da, saçına saç ekleten kadına da, dövme yapan kadına da, dövme yaptıran kadına da lanet etmiştir.”
b- Buhari Sahih’inde Abdullah’tan şöyle dediğini rivayet etmiştir: لَعَنَ اللَّهُ الْوَاشِمَاتِ وَالْمُوتَشِمَاتِ وَالْمُتَنَمِّصَاتِ وَالْمُتَفَلِّجَاتِ لِلْحُسْنِ الْمُغَيِّرَاتِ خَلْقَ اللَّهِ، فَبَلَغَ ذَلِكَ امْرَأَةً مِنْ بَنِي أَسَدٍ يُقَالُ لَهَا أُمُّ يَعْقُوبَ فَجَاءَتْ فَقَالَتْ: إِنَّهُ بَلَغَنِي عَنْكَ أَنَّكَ لَعَنْتَ كَيْتَ وَكَيْتَ فَقَالَ وَمَا لِي أَلْعَنُ مَنْ لَعَنَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَمَنْ هُوَ فِي كِتَابِ اللَّهِ؟ فَقَالَتْ: لَقَدْ قَرَأْتُ مَا بَيْنَ اللَّوْحَيْنِ فَمَا وَجَدْتُ فِيهِ مَا تَقُولُ! قَالَ لَئِنْ كُنْتِ قَرَأْتِيهِ لَقَدْ وَجَدْتِيهِ، أَمَا قَرَأْتِ ﴿وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا﴾؟ قَالَتْ: بَلَى، قَالَ: فَإِنَّهُ قَدْ نَهَى عَنْهُ. قَالَتْ: فَإِنِّي أَرَى أَهْلَكَ يَفْعَلُونَهُ! قَالَ: فَاذْهَبِي فَانْظُرِي فَذَهَبَتْ فَنَظَرَتْ فَلَمْ تَرَ مِنْ حَاجَتِهَا شَيْئاً. فَقَالَ: لَوْ كَانَتْ كَذَلِكَ مَا جَامَعْتُهَا “Allah, dövme yapan ve yaptıran, güzellik için dişlerini törpülettiren (seyrekleştiren) ve Allah’ın yarattığı şeyi değiştiren kadınlara lanet etmiştir. Bu haber, Beni Esad kabilesinden Ümmü Yakup denilen bir kadına ulaştı. (Kadın Abdullah'a geldi) ve “senin, şöyle şöyle yapan (Allah'ın yarattığı şeyi değiştiren) kadınlara lanet ettiğini duydum” dedi. Abdullah: “Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in lanet ettiği kişiye, ben niçin lanet etmeyecekmişim? Üstelik bu Allah’ın kitabında da var, dedi. Bunun üzerine kadın şöyle dedi: “Ben Kur’an’ın iki kapağı arasını (Kur’an’ın tamamını) okudum, öyle bir şey bulamadım.” Abdullah: "Vallahi, eğer sen Kur'a’nı okusaydın onu bulurdun” dedi. Sonra da وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا “Rasul size ne getirdi ise onu alın, sizi neden nehyetti ise de derhal vazgeçin” [Haşr 17] ayetini okumadın mı dedi. Kadın: Evet okudum dedi. (Abdullah): İşte o, bunlardan nehyediyor dedi. Bunun üzerine kadın şöyle dedi: “Ben bunları senin ailenin (hanımın) de yaptığını görüyorum.” Abdullah: “Gir (eve) bak.” Dedi. Kadın eve girdi, baktı ve ihtiyacı olan bir şey görmedi. Sonra Abdullah şöyle dedi; “Eğer öyle (dediğin gibi) olsaydı o bizimle beraber olmazdı.”
c- Buhari’nin başka bir rivayetinde Abdullah İbn Mesud Radıyallahu Anh’dan şöyle dediğini söyledi: لَعَنَ اللَّهُ الْوَاشِمَاتِ وَالْمُسْتَوْشِمَاتِ وَالْمُتَنَمِّصَاتِ وَالْمُتَفَلِّجَاتِ لِلْحُسْنِ الْمُغَيِّرَاتِ خَلْقَ اللَّهِ، مَا لِي لَا أَلْعَنُ مَنْ لَعَنَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ فِي كِتَابِ اللَّهِ “Allah, dövme yapan ve yaptıran, yüzünün tüylerini yolan, güzel görünsün diye dişlerini törpülettiren (seyrekleştiren), Allah'ın yarattığını bozan kadınlara lanet etmiştir. Bir kadının İbni Mesud’u aşırı gitmekle suçlaması üzerine bu defa; "Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in lanet ettiği kimseye niçin lanet etmeyecek mişim? Üstelik bu Allah’ın kitabında da var, dedi..”
d- Ebu Hureyra’nın hadisinde (وَالوَاشِمَةَ وَالمُسْتَوْشِمَةَ) “Dövme yapan kadına da, dövme yaptıran kadına da” şeklinde geçmiştir. Abdullah İbn Mesud’un hadisinde (الْوَاشِمَاتِ وَالْمُوتَشِمَاتِ) “Dövme yapan ve yaptıran kadınlara” şeklinde geçmiştir. Diğer rivayette de (الْوَاشِمَاتِ وَالْمُسْتَوْشِمَاتِ) “Dövme yapan ve yaptıran kadınlara” şeklinde geçmiştir. Bütün bunlardan, Nebevi eş-Şerif’in hadislerinde kullanılan siğanın, müennes-dişil siğası olduğu açıkça görülmektedir.
3- Arapça’da, “Tağlib” diye bir üslup vardır ki bu, Usulu’l Fıkıhta bilinmekte olup manası da şöyledir:
a- Hitap müzekker siğasıyla veya eril siğasıyla gelmiş olsa da aynı şekilde Tağlib yoluyla müennes-dişil siğa için de geçerlidir ve kadını (eril siğasını) bu durumdan çıkaracak bir nâss olmadıkça kadın bu durumun dışına çıkmaz:
- Örneğin Subhanehu’nun şu kavli gibi:يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا “Ey iman edenler.” Dolayısıyla ayet, müzekker-eril siğasıyla olmuş olsa da müennesler-dişiller de buna dahil olurlar; çünkü kadını, bu hükmün dışına çıkaracak bir nâss varit olmamıştır.
- Örneğin Buhari, Ebu Hureyra Radıyallahu Anh’dan Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:أَيُّمَا رَجُلٍ أَعْتَقَ امْرَأً مُسْلِماً، اسْتَنْقَذَ اللَّهُ بِكُلِّ عُضْوٍ مِنْهُ عُضْواً مِنْهُ مِنَ النَّارِ “Bir kimse, Müslüman bir köle azat ederse, Allah o kölenin her azası karşılığında bir azasını Cehennemden azat eder.” Bu, aynı şekilde Tağlib üslubu ile kadın için de geçerlidir. Yani (أَيُّمَا امرأة أَعْتَقَت امْرَأً مُسْلِماً...) “Herhangi bir kadın, Müslüman bir köle azat ederse…” anlamına da gelmektedir. Çünkü kadını, bu hükmün dışına çıkaracak bir nâss varit olmamıştır.
- Örneğin Allahu Teala’nın şu kavli gibi:وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ “Namazı kılın; zekâtı verin; Rasul’e itaat edin ki merhamet göresiniz.” [Nur 56] Namaz, zekât ve Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e itaat, hem erkeğe hem de kadına farzdır. Çünkü kadını, bu hükmün dışına çıkaracak bir nâss varit olmamıştır.
b- Ama bir nassla iptal edildiğinde, yani kadının umumun dışına çıktığı bir nâss ile belirtilmişse Tağlib üslubu ile amel edilmez:
- Örneğin Allahu Teala’nın şu kavli gibi: كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ وَهُوَ كُرْهٌ لَكُمْ “Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı.” [Bakara 216] Burada hitap, müzekker-eril siğasıyla olup cihadın farz olduğunu ifade etmektedir. Ama burada Tağlib üslubu kullanılmaz. Bu ifade Tağlib üslubu ile kadınları da kapsar, Tağlib üslubuna göre "Size de [kadınlara] savaş farz kılındı" denilmez. Çünkü cihadı sadece erkeklere farz kılan diğer nasslar ile bu hüküm iptal edildi. İbn Mace, Habib bin Ebi Amra, Âişe Binti Talha, Âişe'den rivayet ettiğine göre قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللَّهِ عَلَى النِّسَاءِ جِهَادٌ؟ قَالَ: نَعَمْ، عَلَيْهِنَّ جِهَادٌ، لَا قِتَالَ فِيهِ: الْحَجُّ وَالْعُمْرَةُ “Dedim ki: Ey Allah’ın Rasulü, kadınlara cihat var mı? O da: Evet, onlara da cihat var, ama o cihatta savaş yok. O cihat Hac ve umredir." buyurdu.” Yani savaş anlamındaki cihat, kadın için farz değildir demektir.
- Örneğin Allahu Teala’nın şu kavli gibi: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِيَ لِلصَّلَاةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.” [Cuma 9] Bu nâss, Cuma namazının farz olduğunu ve çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen onun için koşmayı ifade etmektedir. Burada Tağlib üslubu ile amel edilmez, yani Cumanın farziyeti kadınlar için geçerli değildir. Çünkü Cuma namazını erkeklere tahsis eden ve kadınları bu farzdan hariç tutan bir nâss gelmiştir. el-Hâkim Müstedrek Ale’s Sahihayn’de Ebu Musa'dan rivayet ettiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: الْجُمُعَةُ حَقٌّ وَاجِبٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ فِي جَمَاعَةٍ إِلَّا أَرْبَعَةٌ: عَبْدٌ مَمْلُوكٌ، أَوِ امْرَأَةٌ، أَوْ صَبِيٌّ، أَوْ مَرِيضٌ “Köle, kadın, çocuk ve hasta hariç, Cuma namazı, her Müslümana vaciptir.” el-Hâkim, bu hadisin Şeyhayn'ın şartlarına göre sahih olduğunu söyledi, Zehebi’de bu konuda ona muvafakat etti.
c- Ancak müennes-dişil siğasında olan nâss muayyen bir hükmü açıklamak için olursa, erkeklerin bu hükme dahil eden yeni bir nâss olmadıkça erkekler buna dahil edilmez:
- Örneğin İbn Hibbân Sahih’inde İbn Mesud’un şöyle dediğini rivayet etmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: الْمَرْأَةُ عَوْرَةٌ “Kadın avrettir.” Sonra bundan Allahu Teala’nın şu kavlinde geçtiği gibi yüz ve eller bundan istisna edilmiştir: وَلا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلا مَا ظَهَرَ مِنْهَا “Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler.” [Nur 31] Zira Beyhâki, İbn Abbas’tan görünen kısımlardan kastedilenin: Yüz ve eller (bileğe kadar) olduğunu rivayet etmiştir. İsmail el-Kâdi bunu, İbn Abbas’tan, Avnul Mabud’ta (9/138) geçtiği gibi ceyyid senetle merfu olarak rivayet etmiştir…Dolayısıyla bu iki nâss, müennes-dişil siğasıyla gelmiştir. Yani yüz ve elleri hariç kadının her tarafı avrettir. Ama erkeğin avreti, kadının avreti gibi değildir, bilakis başka nâsslara göre göbekten diz kapağına kadardır: Zira Darekutni Sünen’inde (2/482) Ata İbn Yesar’dan, o da Ebi Eyyub’dan şöyle dediğini tahric etmiştir: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i şöyle derken işittim: مَا فَوْقَ الرُّكْبَتَيْنِ مِنَ الْعَوْرَةِ وَمَا أَسْفَلَ مِنَ السُّرَّةِ مِنَ الْعَوْرَةِ “İki diz kapağından yukarısı avrettendir ve göbekten aşağısı da avrettendir.”
- Örneğin Ahmed, Müsned'inde Abdullah ibn Süveyd el-Ensari, teyzesi Ebi Hamid es-Sadi’nin eşi Ummu Hümeyd'in Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e gelerek şöyle dediğini rivayet etti: يَا رَسُولَ اللَّهِ، إِنِّي أُحِبُّ الصَّلَاةَ مَعَكَ، قَالَ: قَدْ عَلِمْتُ أَنَّكِ تُحِبِّينَ الصَّلَاةَ مَعِي... وَصَلَاتُكِ فِي دَارِكِ خَيْرٌ لَكِ مِنْ صَلَاتِكِ فِي مَسْجِدِ قَوْمِكِ، وَصَلَاتُكِ فِي مَسْجِدِ قَوْمِكِ خَيْرٌ لَكِ مِنْ صَلَاتِكِ فِي مَسْجِدِي “Ey Allah'ın Rasulü, ben seninle birlikte namaz kılmayı seviyorum." Bu söz üzerine Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Ben, senin benimle birlikte namaz kılmayı sevdiğini biliyorum, fakat senin evinin iç tarafındaki odanda namaz kılman, dış tarafındaki odanda namaz kılmandan hayırlıdır. Dış tarafındaki odanda namaz kılman da avluda namaz kılmandan hayırlıdır. Evinin avlusunda namaz kılman, senin için mahalle mescidinde namaz kılmandan hayırlıdır. Mahalle mescidinde kılacağın namaz, benim mescidimde kılacağın namazdan hayırlıdır.” Bu hadis müennes-dişil siğasıyla gelmiştir ve buna erkek dahil edilmez. Dolayısıyla erkeğin evinde kıldığı namaz, mescitte kıldığı namazından daha hayırlı değildir.
Yani müennes-dişil siğasıyla gelen nâss kadınla sınırlı olup başka bir nâss olmadıkça erkek buna dahil edilmez.
4- Dövme nâsslarına bakıldığında bunların müennes-dişil siğasında olduğunu görmekteyiz; dolayısıyla bu, delaleti bakımından erkeği kapsamamaktadır… Buna, hadisin ravisi İbn Mesud Radıyallahu Anh’ın hadisten kadınların olduğunu anlaması delalet etmektedir: ayrıca (Beni Esad kabilesinden Ümmü Yakup denilen bir kadın) da bu şekilde anlamıştır; zira yukarıda zikredilen Buhari’nin hadisinde şöyle geçmiştir: [Abdullah’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: لَعَنَ اللَّهُ الْوَاشِمَاتِ وَالْمُوتَشِمَاتِ وَالْمُتَنَمِّصَاتِ وَالْمُتَفَلِّجَاتِ لِلْحُسْنِ الْمُغَيِّرَاتِ خَلْقَ اللَّهِ، فَبَلَغَ ذَلِكَ امْرَأَةً مِنْ بَنِي أَسَدٍ يُقَالُ لَهَا أُمُّ يَعْقُوبَ فَجَاءَتْ فَقَالَتْ: إِنَّهُ بَلَغَنِي عَنْكَ أَنَّكَ لَعَنْتَ كَيْتَ وَكَيْتَ فَقَالَ وَمَا لِي أَلْعَنُ مَنْ لَعَنَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَمَنْ هُوَ فِي كِتَابِ اللَّهِ؟ فَقَالَتْ: لَقَدْ قَرَأْتُ مَا بَيْنَ اللَّوْحَيْنِ فَمَا وَجَدْتُ فِيهِ مَا تَقُولُ! قَالَ لَئِنْ كُنْتِ قَرَأْتِيهِ لَقَدْ وَجَدْتِيهِ، أَمَا قَرَأْتِ ﴿وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا﴾؟ قَالَتْ: بَلَى، قَالَ: فَإِنَّهُ قَدْ نَهَى عَنْهُ. قَالَتْ: فَإِنِّي أَرَى أَهْلَكَ يَفْعَلُونَهُ! قَالَ: فَاذْهَبِي فَانْظُرِي فَذَهَبَتْ فَنَظَرَتْ فَلَمْ تَرَ مِنْ حَاجَتِهَا شَيْئاً. فَقَالَ: لَوْ كَانَتْ كَذَلِكَ مَا جَامَعْتُهَا “Allah, dövme yapan ve yaptıran, güzellik için dişlerini törpülettiren (seyrekleştiren) ve Allah’ın yarattığı şeyi değiştiren kadınlara lanet etmiştir. Bu haber, Beni Esad kabilesinden Ümmü Yakup denilen bir kadına ulaştı. (Kadın Abdullah'a geldi) ve “senin, şöyle şöyle yapan (Allah'ın yarattığı şeyi değiştiren) kadınlara lanet ettiğini duydum” dedi. Abdullah: “Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in lanet ettiği kişiye, ben niçin lanet etmeyecekmişim? Üstelik bu Allah’ın kitabında da var, dedi. Bunun üzerine kadın şöyle dedi: “Ben Kur’an’ın iki kapağı arasını (Kur’an’ın tamamını) okudum, öyle bir şey bulamadım.” Abdullah: "Vallahi, eğer sen Kur'an’ı okusaydın onu bulurdun” dedi. Sonra da وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا “Rasul size ne getirdi ise onu alın, sizi neden nehyetti ise de derhal vazgeçin” [Haşr 17] ayetini okumadın mı dedi. Kadın: Evet okudum dedi. (Abdullah): İşte o, bunlardan nehyediyor dedi. Bunun üzerine kadın şöyle dedi: “Ben bunları senin ailenin (hanımın) de yaptığını görüyorum.” Abdullah: “Gir (eve) bak, dedi.” Kadın eve girdi, baktı ve ihtiyacı olan bir şey görmedi. Sonra Abdullah şöyle dedi; “Eğer öyle (dediğin gibi) olsaydı o bizimle beraber olmazdı.” Buradan her ikisinin de, hadisin kadınlar hakkında olduğunu anladıkları gayet açıktır.
Dövme hadisi, müennes-dişil siğasıyla gelmiş olup başka bir nâss olmadıkça erkekleri kapsamaz; ancak zikredilen dövme hadislerinde (erkekler) geçmiyor.
5- Ancak dövme ile ilgili başka bir mesele daha var ki o da, dövme yerinde kanın sıkışması nedeniyle dövmenin necis olmasıdır; nitekim Mevsuatü'l-Fıkhiyye el-Kuvettiyye’de şöyle geçmektedir: [Fakihler dövmenin necis olduğu üzerinde ittifak etmiştir; çünkü üzerine serpilen şeyden dolayı dövme yerine kan sıkışmaktadır.] Vücuttaki bu necaset kolay kolay giderilemeyeceği gibi aklı başında bir kişinin tercihi ile bedene yerleşen bu kirliliğin oluşturulması, bu necasetten kaynaklanan taharet ile ilgili sorunlar nedeniyle caiz değildir… Dolayısıyla burada, dövme yaptırmak amacıyla necis olan “kandan” faydalanmak vardır… ve necisten faydalanmak ise haramdır; ancak (necis olandan) tedavi de faydalanılır ki bu da mekruhtur; burada dövme için faydalanmak ve orada hapsolan kan, tedavi için değildir; aksi taktirde haram değil mekruh olurdu; ancak başka amaçlar için faydalanılmaktadır; bu nedenle necis olan şeyden tedaviden başka bir şey için faydalanılmasından dolayı haramdır; bu husus, hem erkekleri hem de kadınları kapsamaktadır; zira bu, genel nâsslarda geçmektedir.
Necis olan şeyden faydalanmanın haram olduğuna dair delillerden bazıları şunlardır:
- Buhari, Cabir İbn Abdullah Radıyallahu Anh’dan, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mekke'nin fethedildiği sene Mekke’de iken şöyle dediğini işittiğini rivayet etmiştir: إِنَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ حَرَّمَ بَيْعَ الْخَمْرِ وَالْمَيْتَةِ وَالْخِنْزِيرِ وَالْأَصْنَامِ فَقِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ شُحُومَ الْمَيْتَةِ فَإِنَّهَا يُطْلَى بِهَا السُّفُنُ وَيُدْهَنُ بِهَا الْجُلُودُ وَيَسْتَصْبِحُ بِهَا النَّاسُ فَقَالَ لَا هُوَ حَرَامٌ ثُمَّ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عِنْدَ ذَلِكَ قَاتَلَ اللَّهُ الْيَهُودَ إِنَّ اللَّهَ لَمَّا حَرَّمَ شُحُومَهَا جَمَلُوهُ ثُمَّ بَاعُوهُ فَأَكَلُوا ثَمَنَهُ“Şüphesiz ki Allah ve Rasalü şarabın, murdar ölen hayvanın etinin, domuzun ve putların satışını haram kıldı. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e: Ey Allah’ın Rasulü! Murdar ölen hayvanın iç yağları hakkında ne dersiniz? Murdar ölen hayvanın iç yağlarıyla gemiler cilalanır, deriler yağlanır, onunla insanlar aydınlanır denildi. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Hayır o haramdır” buyurdu. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bundan sonra da şöyle dedi: “Allah Yahudilere lanet etsin! Allah murdar ölen hayvanın iç yağlarını onlara haram ettiği zaman, onlar bu yağı eritip sonra onu sattılar ve parasını yediler.”
- Ebu Davud’un İbn Abbas’tan rivayet ettiği hadiste geçtiği gibi ölünün derisi istisna edilmiştir; Müsedded ve Vehb Meymune’nin şöyle dediğini söylemiştir; Bizim azatlı bir cariyemize sadaka (olarak toplanmış koyunlar) dan bir koyun hediye edilmişti, bir süre sonra koyun öldü. Derken Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, (Ölü olarak yol üzerine atılıverilmiş olan) bu koyunun yanından geçerken şöyle dedi: أَلَا دَبَغْتُمْ إِهَابَهَا وَاسْتَنْفَعْتُمْ بِهِ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّهَا مَيْتَةٌ قَالَ إِنَّمَا حُرِّمَ أَكْلُهَا “Bu koyunun derisini tabaklayıp ondan yararlansaydınız ya. Dediler ki: Ey Allah'ın Rasulü, o bir leştir. (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle şöyle dedi: (Ölü hayvanın) ancak yenmesi haramdır.”
- Tedavi, bu haramlılıktan istisna edilir. Zira haram ve necis olan bir şeyle tedavi olmak haram değildir; zira Müslim, Enes’ten şu hadisi tahric etmiştir: رَخَّصَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَوْ رُخِّصَ لِلزُّبَيْرِ بْنِ الْعَوَّامِ وَعَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ فِي لُبْسِ الْحَرِيرِ لِحِكَّةٍ كَانَتْ بِهِمَا “Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, izin verdi (veya) kaşıntı hastalığı olmalarından dolayı Zübeyir İbn-u Avvam ile Abdurrahman İbn-u Avf'ın ipek giymesine izin verdi.” Erkeklerin ipek giymesi ise haramdır. Ancak tedavi amaçlı olursa caizdir. Aynı şekilde Nesai, Ebu Davud ve Tirmizi’nin hadisi ve Nesai’nin şu lafzından dolayıdır: Abdurrahman İbn Tarafe bize, dedesi Arfece İbn Esad’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: أُصِيبَ أَنْفِي يَوْمَ الْكُلَابِ فِي الْجَاهِلِيَّةِ فَاتَّخَذْتُ أَنْفًا مِنْ وَرِقٍ فَأَنْتَنَ عَلَيَّ فَأَمَرَنِي رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ أَتَّخِذَ أَنْفًا مِنْ ذَهَبٍ “Cahiliyye döneminde (meydana gelen) Külab vakasında burnumdan yaralanmıştım ve burnum kesilmişti. Sonra gümüşten bir burun yaptırmıştım ve bana fena koku yapmıştı. Bunun üzerine “Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana altından bir burun yaptırmamı emretti.” Altın erkeğe haramdır ancak tedavi için olduğunda caizdir.
- Necis olan bir şeyle tedavi olmanın haram olmamasına gelince; Buhari’nin, Enes Radıyallahu Anh’dan rivayet ettiği şu hadisten dolayıdır: أَنَّ نَاسًا اجْتَوَوْا فِي الْمَدِينَةِ فَأَمَرَهُمْ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يَلْحَقُوا بِرَاعِيهِ يَعْنِي الْإِبِلَ فَيَشْرَبُوا مِنْ أَلْبَانِهَا وَأَبْوَالِهَا فَلَحِقُوا بِرَاعِيهِ فَشَرِبُوا مِنْ أَلْبَانِهَا وَأَبْوَالِهَا... “Bir gurup insan Medine'de (yemeklerinin yaramamasından dolayı) rahatsızlandılar. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sürülerine, yani develerine gitmelerini sütünden ve bevlinden içmelerini emretti. Onlar da sürülerine giderek sütünden ve bevlinden içtiler…” İçtevev kelimesinin manası, Medine’nin yemekleri onlara yaramadığından hasta oldular demektir. Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem de necis olduğu halde “bevl” ile tedavi olmalarına izin verdi. Yine Buhari, Ebu Hureyra’dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: قام أعرابي فبال في المسجد، فتناوله الناس، فقال لهم النبي صلى الله عليه وآله وسلم: دعوه وهَريقوا على بوله سَجْلاً من ماء - أو ذَنُوباً من ماء - فإنما بُعثتم مُيسِّرين ولم تُبعثوا مُعسِّرين “Bir bedevi kalktı, mescitte küçük abdestini yapmaya başladı. Bunun üzerine insanlar onu yakalayınca Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara şöyle dedi: Onu bırakın ve idrarının üzerine bir seclen su -veya bir zenûben su- dökün. Hiç şüphesiz sizler sadece kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, zorlaştırıcı olarak gönderilmediniz” Seclen ve Zenûben kavli: Yani bir kova dolusu su demektir.
Dolayısıyla yukarıda açıklandığı şekilde necis olan şeyden faydalanmak haramdır; bu nedenle ben, bu konuda yani necis olan şeyden faydalanma konusunda dövmenin, aynı şekilde erkekler hakkında da haram olduğunu tercih ediyorum; zira her ne kadar dövmeyi haram kılan hadisler (erkekleri) kapsamıyor olsa da ancak necis olan şeyden faydalanıldığından dolayı haram olmaktadır… Erkeklerin dövme yaptırma konusunda benim için racih olan budur; dolayısıyla aynı şekilde bu anlamda haram olmaktadır.
6- Fakihler, dövmenin necis olması nedeniyle silinmesi konusunda ihtilaf etmiştir… Bu görüşlerden bazıları şunlardır:
Mevsuatü'l-Fıkhiyye’de (43/159) şöyle geçmektedir:
[Şafiiler şöyle dediler: Zarar vermesinden korkmuyorsa dövmenin silinmesi gerekir ve teyemmüm yapması caiz olur; Şayet korkuyorsa, onu silmesi gerekmez ve tövbe ettikten sonra ona bir günah yoktur. Bu, eğer buluğ çağına girdikten sonra kendi rızasıyla yapmışsa bu şekildedir. Aksi takdirde (yani buluğ çağına girmeden kendi rızasıyla yaptırmamışsa) kesinlikle onu silmesi gerekmez, namazı ve imamlık yapması sahih olur…]
Şemseddin Muhammed İbn Ahmed El-Hatib Eş-Şirbini’ye (Ö: H. 977) ait (Muğni'l Muhtâc ila Marifeti Meani Elfazil Minhac) adlı kitapta şöyle geçmektedir:
Namazın şartları ve engelleri bölümü 1/406: [Dövme kısmı: Derinin kan çıkıncaya iğneyle delinmesi, ardından iğnenin delmesinden dolayı meydana gelen kan nedeniyle mavi veya yeşil olması için çivitin (toz boyanın) onun üzerine serpilmesi şeklindeki dövme haramdır… Zarar vermesinden korkmuyorsa dövmenin silinmesi gerekir ve teyemmüm yapması caiz olur; Şayet korkuyorsa, onu silmesi gerekmez ve tövbe ettikten sonra ona bir günah yoktur. Bu, Zerkeşî’nin dediği gibi buluğ çağına girdikten sonra kendi rızasıyla yapmışsa bu şekildedir. Aksi takdirde Maverdi’nin açıkladığı gibi (yani buluğ çağına girmeden kendi rızasıyla yaptırmamışsa), onu (dövmeyi) silmesi gerekmez, namazı ve imamlık yapması sahih olur…]
- Başka görüşler de vardır…
Umarım bu kadarı yeterli olmuştur. Bilen ve hüküm verenlerin en hayırlısı Allah’tır.
Kardeşiniz Ata İbn Halil Ebu Raşta |
H. 02 Rabiu’l Ûla 1444 M. 26/11/2022 |
Cevaba, Emir’in (Allah onu korusun) web sitesinden bağlanabilirsiniz:
https://archive.domainnomeaning.com/arabic/index.php/HTAmeer/QAsingle/4307/