حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Malezya
Medya Bürosu
No: ML-BA-2024-MB-TR-13 |
H. 19 Cumâde’l Ûlâ 1446 M. Perşembe, 21 Kasım 2024 |
Yahudi Varlığı Var Olma ve Kendini Savunma Hakkına Sahip midir? Ey Başbakan! Size Tövbe Etmenizi Nasihat Ediyoruz!
14 Kasım 2024’te CNN ile yapılan bir röportajda Malezya Başbakanı Datuk Seri Enver İbrahim, Filistin meselesine ilişkin açıklamalarda bulundu ve Batı’nın Yahudi varlığına verdiği sınırsız desteği eleştirdi. Enver, başlangıçta dikkatli bir tutum sergilerken, CNN muhabiri Richard Quest’in iki temel sorusuyla karşı karşıya kaldığında pozisyonunu netleştirdi ve kalbinde olanı açığa vurdu. Quest’in “Peki, ‘İsrail’in’ var olma hakkını kabul ediyor musunuz?” sorusuna Enver, “Evet” cevabını verdi. Ardından Enver “Ve ‘İsrail’in’ kendini savunma hakkı var mıdır?” sorusuna da yine “Evet” cevabını verdi. Enver’in bu açıklamaları, kamuoyunda geniş çaplı tartışmalara ve eleştirilere yol açtı; birçok kişi bu görüşlerin Malezya’nın Filistin konusundaki geleneksel politikalarıyla uyuşup uyuşmadığını sorguladı.
Gelen tepkilerin ardından Enver, Peru’nun Lima kentinde, APEC Zirvesi sonrasında düzenlediği bir basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Anlaşılması gereken nokta şu ki, biz ‘İsrail’i’ diplomatik ilişkiler açısından tanımıyoruz ve Malezya’da ticaret yapmalarına veya resmi faaliyetlerde bulunmalarına izin vermiyoruz. Uluslararası sistem çerçevesinde, kimileri bunu fiili (de facto), kimileri ise hukuki (de jure) bir varlık olarak tanımlıyor. Birleşmiş Milletler’e (BM) üye olduğu için “İsrail”e bir ülke gibi davranılıyor, ama biz hala onu resmi olarak tanımayı reddediyoruz.” diyerek sözlerine açıklık getirmeye çalıştı. Ayrıca, kendisini eleştirenleri konuyu siyasi kazanç için istismar etmek ve halkı kandırmakla suçladı.
Ey Başbakan! CNN’de yaptığınız açıklamalar son derece netti ve herhangi bir yanlış anlamaya mahal bırakmıyordu. Daha sonra yaptığınız açıklama ise gerçek pozisyonunuzu yalnızca pekiştirdi. Cevabınızı daha da netleştirme çabanız sadece gerçek yüzünüzü ortaya koydu. “Diplomatik tanıma” ve/veya “resmi tanıma” ifadelerini kullanmanız, Yahudi varlığının—Müslüman topraklarındaki yasadışı ve suç dolu bir yapı olduğunu—istemeden de olsa tanıdığınızı ve kabul ettiğinizi gösteriyor. Eğer şeri hükümlere bağlılık gösterseydiniz ve biraz da cesaretiniz olsaydı, bu önerileri açıkça reddeder ve Filistin’in tüm İslam ümmetine ait olduğunu açıkça ifade ederdiniz. Siyonistleri, Filistin’i hemen terk etmesi gereken sömürgeciler, işgalciler ve saldırganlar olarak nitelendirmeliydiniz. Cihad’ı bir çözüm olarak savunamasanız bile, böylesi bir yanıt İslam öğretileriyle daha tutarlı olurdu.
Ey Başbakan! Yahudi varlığının var olma hakkını desteklemeniz sürpriz değil. Çünkü Amerikan’ın iki devletli çözümünü benimsiyorsunuz. Bu çözüm, Filistin topraklarında Yahudi varlığının mevcudiyetini kabul etmektedir. Bu tutum, siz ve sizden önceki Malezya Başbakanlarının değişmeyen duruşudur ve bu duruş açıkça Filistin’e ihanettir; Çünkü bu, Yahudi varlığının Müslüman topraklarında yasadışı bir devlet kurma hakkı tanımaktadır!
Ey Başbakan! CNN’in ilk sorusuna açıklık getirmeye çalıştınız, çünkü belki de bunu bu şekilde “yorumlayarak” tekrar halkın desteğini kazanabileceğinizi düşündünüz. Ancak, ‘Yahudi varlığının kendini savunma hakkına sahip olduğuna’ dair sözünüzle ne demek istediğinize açıklık getirmediniz. Bu konuda bir açıklamanızın olmadığından eminiz ve açıklama yaptığınız halde de bunun kesinlikle aleyhinize olacağını da biliyoruz. Ey Malezya Başbakanı! Size şunu sormak istiyoruz: Sömürgeciler, işgal ettiği topraklardan çıkarılmak için mücadele eden halkın direnişine karşı kendilerini savunma hakkına sahipler midir? Eğer Filistin konusunda duruşunuz bu yöndeyse, o zaman Malay topraklarını işgal eden Hollanda, İngiltere ve Japonya’nın da aynı şekilde kendilerini savunma hakkının olduğunu kabul etmeniz gerekir! Bu tutumunuz aynı zamanda Hollandalıların, İngilizlerin ve Japonların yerel halkın direnişine karşı “meşru müdafaa” adına işledikleri tüm cinayet ve zulümleri dolaylı olarak kabul ettiğiniz anlamına gelmektedir!
Ey Başbakan! Anlaşılan düşmanın tuzağına düştünüz ve bu durum bugüne kadarki duruşunuza bakılırsa hiç şaşırtıcı değil. Tüm dünya, “İsrail’in kendini savunma hakkı vardır” ifadesinin Yahudilerin bir sloganı ve propagandası olduğunu, Amerika ile müttefiklerinin bu ifadeyi, Yahudilerin Müslümanları katlederken ve Gazze’yi yerle bir ederken masum ve suçsuz olduklarını göstermek için kullandıklarını çok iyi biliyor. Bu duruşunuzla, size şu varsayımsal soruyu sormak istiyoruz, eğer Yahudiler Malezya’ya gelip Malezya’yı sömürgeleştirseler, istedikleri gibi Malezyalıları öldürseler, tüm binaları, hastaneleri, okulları ve camileri yıksalar, o zaman da Yahudi varlığının Malezya’da var olma hakkına sahip olduğunu söyler miydiniz? Ve iki devletli çözüm adına Malezya topraklarının büyük bir kısmını Yahudilere vermeyi kabul eder miydiniz? Farz edelim Malezya halkı Yahudileri topraklarından kovmak için harekete geçti ve Yahudiler buna büyük bir katliamla karşılık verdiler, yine de Yahudilerin kendini savunma hakkının olduğunu söyler miydiniz? La Havle ve La Kuvvete İllabillah!
Ey Malezya Başbakanı! Sizin bu tutumunuz, Sultan II Abdülhamid’in Theodor Herzl’in Filistin topraklarını satın almak için Hilafetin borçlarını ödemeyi teklif ettiği zamandaki cesur duruşuyla tamamen çelişmektedir. Sultan, Yahudilere bir karış toprak bir yana, tek bir oda bile vermemiş ve cesurca şöyle demiştir: “Filistin toprağının bir karışından bile vazgeçmem, çünkü bu toprak bana değil, İslam Ümmeti’ne aittir. Halkım bu topraklar için savaşmış ve kanlarıyla sulamıştır… Yahudiler milyonlarını kendilerine saklasınlar; eğer bir gün Halifelik Devleti parçalanırsa, Filistin’i bedelsiz olarak alabilirler, ama ben hayatta olduğum sürece bu asla olmayacaktır.”
Ey Malezya Başbakanı! İster resmi ister gayri resmi olsun Yahudi varlığının, İslam hukukuna göre kesinlikle meşru olmadığını vurgulamak isteriz. Çünkü bu varlık, gasp edilen Müslüman toprakları üzerinde kurulmuştur. Desteklediğiniz Amerika’nın iki devletli çözüm de aynı şekilde Haram’dır, çünkü bu çözüm, Yahudi varlığını Müslümanlardan aldığı topraklarda meşru bir devlet olarak tanımaktadır. Mübarek Toprak Filistin İslam Ümmeti’ne aittir ve hiçbir kısmı düşmana teslim edilemez. Yahudiler, ümmet ile savaşan kâfirlerdir (harbi Kafir) ve İslam öğretileri, onların saldırılarına karşı tek meşru çözümün savaş olduğunu belirtir. Şeri hükümlerle çelişen ve utanç verici olan bu cevaplarınızla ilgili olarak size tövbe edin ve Filistin için doğru olanı yapın demekten başka bir tavsiyemiz yoktur. Siz ve Müslümanların diğer yöneticilerinin görevi, bu yasa dışı ve suç dolu varlığı ortadan kaldırmak için ordularınızı harekete geçirmektir; onun varlığını tanımak, savunma hakkını kabul etmek veya onun koruyucusu olmak değil.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Malezya Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Khilafah Center 47-1 Jalan 7/7A Seksyen 7 43650 Bandar Baru Bangi, Selangor Telefon: (+03) 89.201.614 mykhilafah.com |
Fax: (+03) 89.201.614 E-Mail: htm@mykhilafah.com |