Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Soru Cevap

İsveç’teki Anlaşma ve Yemen Trajedisine Yansımaları

Soru:

18 Aralık 2018de France 24 sitesinin bildirdiğine göre BM öncülüğünde El Hudeyde liman kentinde ilan edilen ateşkesten dakikalar sonra hükümet güçleri ile Husiler arasında El Hudeyde kentinde çatışmalar patlak verdi...[18.12.2018 France 24] 17 Aralık 2018’de Sputnik Arabic sitesinin aktardığına göre İsveç’te sağlanan anlaşma ile ilgili olarak açıklamalarda bulunan Yemen EnsarullahHareketi heyeti üyelerinden biri, anlaşmanın El Hudeyde limanının devrini ya da Husilerin şehirden çekilmesini içermediğini belirtti. Açıklamayı henüz mürekkebi kurumayan anlaşmaya bir darbe olarak kabul eden Yemen Enformasyon Bakanı Muammer El Eryani, “Anlaşma, milislerin El Hudeyde kenti, El Hudeyde, Es Salif ve Rasu İsa limanlarından çekilmesini içeriyor…” dedi.

Soru şu: Henüz mürekkebi bile kurumayan anlaşma metninde bu anlaşmazlık niye? Ateşkes yürürlüğe girdikten dakikalar sonra çatışmalar neden patlak verdi? Peki, Amerika ve İngiltere anlaşmayı neden memnuniyetle karşıladı? Bu anlaşma ile Yemen trajedisinin sona ermesi bekleniyor mu? Allah mükâfatınızı artırsın.

Cevap:

İstişare toplantıları 6 Aralık 2018 Perşembe günü başlayan ve 13 Aralık 2018’de göstermelik tokalaşma ile son bulan İsveç’teki anlaşma mevzusuna geçmeden önce Yemen’deki koşulları şu şekilde özetlemek kaçınılmazdır:

Birincisi: Husiler, Sana’yı ele geçirip Hadi hükümetini başkentten kovduktan ve Yemen’in çoğunda kontrolü sağladıktan sonra iktidarlarına bir tür “yasallık” kazandırma gereksinimi duydular. Amerika, onlara bu “yasallığı” kazandırmaya çalışıyordu... Ancak bu, sanıldığı gibi kolay değildi. Zira Yemen’deki siyasi ortam büyük oranda İngiliz yanlısıydı. Bu nedenle Amerika’nın en büyük arzusu, Husileri Yemen siyasi haritasının aktif bir parçası haline getirmekti. Ancak Husiler, Yemen’in kuzeyinde özellikle de Sada kentinde insanların geneli tarafından kabul görmeyen azınlık bir gruptu. Bu yüzden Amerika, Husileri Yemen’in aktif bir unsuru haline getirmek ve herhangi bir iktidarın onlarsız devam edemeyeceğini göstermek amacıyla Husileri destekledi. Bu konuda şöyle bir yol haritası izledi:

1- Suudi Arabistan’ın “Kararlılık Fırtınası” hava operasyonları ile müdahalede bulunmasını sağladı. Harekâtın amacı, Husilerin ortadan kaldırılması değildi. Aksi takdirde Suudi Arabistan kara birlikleriyle müdahalede bulunurdu. Aksine savaş uçakları karşısında Husileri, Yemen’i savunan bir pozisyona sokmak, mazlum durumuna düşürmek, aynı zamanda kahraman yapmak ve böylece halk tarafından kabul edilmelerini ve kamuoyu elde etmelerini sağlamaktı...

2- İngiliz yanlısı Yemen Devlet Başkanı Hadi’yi Suudi Arabistan’da sanki esaret altına aldı. Ki planı gereğince baskı yapılması lazımsa, baskı yapılması kolay olsun. 

3- ABD yanlısı Yemen özel elçiler göndermesi için Güvenlik Konseyi’ni etkiledi ve başarılı oldu da. Cemal b. Ömer ve Velid Şeyh ABD yanlısıydı...

Onlarca yıldır Yemen’de etkin olan İngiltere’ye gelince, güneyde Güney Hareketi, kuzeyde Husilerin ABD’nin Yemen’deki ezici İngiliz nüfuzuna sızma enstrümanları olduğunu biliyordu. Husiler Sana ve Yemen’in diğer kentlerine girince ve İran’dan büyük bir askeri destek alınca, İngiltere, özellikle de Suudi Arabistan’ın Yemen’deki rolünden sonra Yemen’deki nüfuzunun sallantıda olduğunu düşündü. Bu yüzden hemen İngiltere, Amerikan plan ve enstrümanlarına şu şekilde reaksiyon verdi:

A- Suudi Arabistan’ın rolü paralelinde BAE’nin rolünün ön plana çıkarılması. Nitekim Aden ve güneydeki diğer kentlerin Husilerden geri alınmasında BAE önemli bir rol oynamıştır. Bu rol ile yeni bir Güney Hareketi yarattı. Hareket içindeki Amerikan ajanlarını diskalifiye edip ikincil plana itti. Böylelikle güneyde güvenliği sağladı.

B- Köklü ajanı Ali Salih’i kuzeyde Husiler cephesine yerleştirdi. Salih, Husilerle dost oldu, saflarında yer aldı ki iktidara geldiklerinde İngilizlerin de pastada payı olsun. Suikasta kurban gitmemiş olsaydı neredeyse misyonunda başarılı olacaktı...

C- İngiliz yanlısı BM özel elçisi göndermek için uğraş verdi ve bunda başarılı oldu da. İngiliz Martin Griffiths yeni BM Yemen Özel Elçisi olarak atandı.

İkincisi: İngiltere, İran’dan gelen desteğin Husilerin bel kemiğini oluşturduğunu biliyordu. Sana Havaalanı uçuşlara kapatıldıktan ve Güney limanlarında kontrolü sağlandıktan sonra El Hudeyde limanı, Husilere lojistik destek ulaştırmanın neredeyse tek arteri haline gelmişti. Bu nedenle BAE, El Hudeyde limanında kontrolü sağlamak için limana doğru hareket etti. El Hudeyde çevresindeki çatışmalar ve kuşatma, insanlık başlığı altında Amerika’nın büyük tepkisine neden oldu. El Hudeyde limanından milyonlarca Yemenliye insani yardım ulaştırıldığı kaydedildi. Bir anda Amerika, insanlık abidesi kesilivermişti. Oysa Suriye’de kuşatma ve varıl bombaları ile insanlık değerini Birleşmiş Milletler’in ayakları altında çiğneyen ABD ve ajanlarıydı... Ama Amerika, El Hudeyde limanını bir yıldır ya da daha fazla bir süredir Husilerin, başta Suudi Arabistan’a fırlattığı balistik füzeler ve BAE’deki hedefleri vuran insansız hava araçları olmak üzere İran’dan gelen askeri desteğe açık tutmak için bahaneler arıyordu... Buna karşılık Suudi Arabistan, Husi savaşçılara gerçek bir darbe vurmaksızın savaş uçakları ile manevra yapıyordu. Örneğin Taiz kuşatması sırasında Husi güçlerin askeri mevzileri havadan denetime açıktı. Bu üslerin vurulması ve ablukanın yarılması zor değildi, ancak buna rağmen kuşatma devam etti! BAE ise Husilere karşı gerçek bir savaş yürütüyordu. Hatta ABD, Suudi Arabistan üzerinden BAE’ye baskı uygulamamış olsaydı, Husileri El Hudeyde kentinden çıkarmasına ramak kalmıştı!

Dolayısıyla Amerikan plan ve enstrümanları ile İngiliz plan ve enstrümanları kesişmiyordu. Amerika, Yemen’in önemli bölümlerinde Husiler kontrolü sağladıktan sonra siyasi çözüm taraftarıydı. İngiltere ise Husilerin daha fazla yenilgiye uğramasını bekliyordu. Ki çekilmeyi kabul etsinler, yani gerçek bir siyasi çözüme gidilmeden önce kaleleri olarak bilinen Sada kentine geri dönsünler. O yüzden bundan önceki tüm istişare toplantıları politik “oyun”dan ve zaman kaybından başka bir şey değildi. Örneğin Kuveyt ve geçtiğimiz Eylül ayı başında Cenevre’de gerçekleşen müzakereler gibi istişare turları bu yüzden başarısız olmuştu. Zira Husi heyeti görüşmelere gitmemişti… Onun için istişare toplantıları başarısızlıkla sonuçlanmıştı, Husiler büyük bir tehlike yüz yüze idiler. BAE destekli güçler, El Hudeyde kenti ve limanını ele geçirmek üzereydi, kapısına dayanmıştılar. Bu arada El Hudeyde çatışması için yerel milisler devşiren ve seferber eden BAE önemli yol oynuyordu. Suudi Arabistan ise, sıkıntılı bir durumdaydı. Bu sıkıntılı durum yüzünden BAE’nin bu yaklaşımını reddedemiyordu. Çünkü Yemen savaşında Husiler gibi açık bir hedefe karşı görünüşte “müttefik” idiler! Amerika da El Hudeyde saldırısını engelleyemiyordu, çünkü BAE ve perde gerisinde İngiltere, ABD’nin kendisini daha önemli bir şeye kaptırdığı bir zamanlamayı yeğlediler. Zira El Hudeyde’deki çatışmalar, 8-9 Haziran 2018 günlerinde alevlenmişti. [10.06.2018 El Hurra] Bu anda büyük ölçüde ABD, 12 Haziran 2018’de Singapur’da Trump ile Kuzey Kore lideri arasında gerçekleşen zirvenin hazırlıkları ile meşguldü. Yani zamanlama manidardı. Amerika, saldırıyı durduramayacak kadar yarı felçliydi... Nitekim öyle de oldu. Güvenlik Konseyi, El Hudeyde’deki çatışmaları durduramadı. “Dün Perşembe günü BM Güvenlik Konseyi, Suudi Arabistan ve BAE öncülüğündeki koalisyon güçlerinin El Hudeyde kentine düzenlediği saldırının derhal askıya alınmasını kabul etmedi...” [15.06.2018 el-Cezire] Dolayısıyla El Hudeyde’deki çatışmalar, BAE ile BAE destekli milislerin El Hudeyde limanında kontrolü sağlama olasılığı, en büyük risk haline gelmişti. Yemen’deki Husiler yönetimi için tehdit teşkil ediyordu. Bu yüzden El Husi, limanın ele geçirilmesini önlemek için tüm güçlerini seferber etti. Amerika da Yemen’deki insanlık durumuna timsah gözyaşları dökmek ve El Hudeyde limanının Yemen’deki kıtlığı önlemenin atardamarı olduğunu söylemek için yetkililerini harekete geçirdi... BAE ve yerel müttefikleri, saldırıları artırmak, sahada ilerleme kaydetmek ve bu sayede kent ve liman üzerine emrivakiyi dayatmak için uluslararası fırsat kolluyordu. Kısmen gerçekleşmişti. Tamamlanması durumunda ise Husiler ve dolayısıyla gelecekte Yemen’deki Amerikan nüfuzunu her taraftan sarmalayan büyük bir risk haline gelebilirdi. Geçtiğimiz aylarda El Hudeyde çevresindeki aralıklı çatışmalar, özellikle de Amerika’nın Yemen’deki Suudi-BAE öncülüğündeki koalisyonu dağıtamaması ve Suudi Arabistan tarafının tek başına savaşı durduramaması nedeniyle Yemen savaşının en tehlikeli parçası haline gelmişti. Çünkü bu durumda Körfez ülkelerine liderlik eden Suudi rolü ciddi zarar görebilirdi. Bu yüzden durum yerinde saydı. Ta ki Ekim 2018 başında Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın vahşice cinayete kurban gitmesinin ardından Suudilerin başı büyük belaya girene kadar...

Üçüncüsü: İstanbul’da Suudi gazeteci Kaşıkçı’nın suikasta kurban gitmesiyle birlikte Suudi Arabistan üzerinde kara bulutlar belirdi. Amerika, bunu çıkarları için istihdam edebilirdi:

1- Suudi istihbaratı, İstanbul Konsolosluğu’nda vahşi bir cinayet işledi. Cinayet, Suudi Arabistan’a karşı uluslararası kampanya yürütülmesine sebep oldu. Tüm insanlık değerlerine aykırı bu iğrenç cinayetteki sorumluluğu yüzünden bazen açıkça bazen de dolaylı olarak Veliaht Prens Muhammed b. Selman’ın hesaba çekilmesi çağrısı yapıldı. Suudi Arabistan ve İslam dünyasındaki diğer mücrim yöneticilerin, vatandaşlarına karşı İstanbul’daki Suudi gazeteci suikastından çok daha iğrenç cinayetler işlemesine rağmen bu cinayet sonrası duygusal bir görüntü zuhur etti. Devletler cinayeti kınamak zorunda kaldı. Avrupa ülkeleri, Amerikan ajanı Muhammed b. Selman’ı zayıflatmak ya da mümkünse iktidardan alaşağı etmek için cinayeti kullanmak istediler. Fakat hemen Amerika, Muhammed b. Selman’a uluslararası bir kamuflaj giydirdi. Başkan Trump, Twitter hesabından, Suudi Veliaht Prensi’nin sözlerine inandığını ifade eden Tweetler attı. Böylece Prens hakkındaki suçlamaları bertaraf etmiş oldu. Trump, Amerika’da işsizliği azaltacağı gerekçesiyle Suudi Arabistan ile yapılan silah anlaşmalarından vazgeçmeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Kongre üyeleri Trump yönetimine yaptıkları baskıyı arttırdılar. Bazı Kongre üyeleri, Trump yönetimini Suudi parası karşılığında “Amerikan değerlerini” satmakla suçladılar... En son ABD Senatosu, Trump’ın Muhammed b. Selman’a verdiği desteği açıkça kınayan yasa tasarısını kabul etti. “Başkan Donald Trump için tarihi bir kınama. ABD Senatosu, Perşembe günü ABD’nin Yemen’de Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyona verdiği askeri desteğin durdurulmasını öngören yasa tasarısını kabul etti. Tasarı, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinden Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed b. Selman’ı sorumlu tutuyor... Tarihi oylamada tasarı 41’e karşı 56 oyla Senato’dan geçti...” [14.12.2018 Reuters]

2- Kongre üyeleri, “sadık Amerikan ajanı” Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile ilişkilerin askıya alınması yönünde çokça çağrılar yaptılar. Bazı Kongre üyeleri de Suudi Arabistan’a silah satışının durdurulması talebinde bulundu. Bunun üzerine silah satışının ek istihdam yaratılmasına katkı sağlayacağı ile övünen Trump, Kaşıkçı cinayeti ve Suudi Arabistan üzerine odaklanan dikkatleri hemen önemli başka bir konuya çekmek için yoğun çaba sarf etti. Bu önemli meselede Suudi Arabistan, insan hakları, barış ve huzur yanlısı ve BM ile işbirliği içinde olduğu lanse edildi... İsveç’teki istişare toplantıları sırasında Muhammed b. Selman’ın işbirliği yaptığı vurgulandı. “BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, BM Yemen Özel Elçisi’nin yaklaşık dört yıldır süren savaşı sonlandırmak için başlattığı siyasi süreci desteklemek amacıyla İsveç’teki istişare toplantılarının kapanışına katılacağı bildirildi. Suudi Arabistan resmi ajansı SPA, Guterres ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed b. Selman’ın “Yemen’deki gelişmeleri ve sarf edilen çabaları” ele almak üzere telefonda görüştüklerini bildirdi...” [12.12.2018 Reuters] BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Muhammed b. Selman’ın katkısı üzerine yoğunlaştı. “El Arabiya kanalına göre, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Perşembe günü düzenlediği basın toplantısında, Yemen hükümeti ile Ensarullah Hareketi arasında bugün imzalanan tarihi anlaşmada, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed b. Selman’ın oynadığı rolden bahsetti... BM Sözcü yardımcısı Ferhan Hak, Perşembe günü New York’taki BM Genel Merkezinde gazetecilere yaptığı açıklamada, Guterres, “İstişareler sonucunda Veliaht Prensin katkılarının çok önemli olduğunu” düşünüyor dedi...” [13.12.2018 Sputnik Arabic] Görüldüğü gibi Amerika, Muhammed b. Selman’ın rolünü çarpıcı şekilde barizleştirdi. O derece ki Griffiths, bu rolü övmek zorunda kaldı. Griffith, Ürdün televizyonuna yaptığı açıklamada, “Yemen konulu istişare toplantılarında tarafların bir anlaşmaya vardıklarını söyledi... Griffith, “Sürece hayati ve kişisel desteğini sunan ekselansları Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed b. Selmana şükranlarımı sunuyorum.dedi. [14.12.2018 El Vatan News] Bütün bunlardan, Amerika’nın şu üç nedenden ötürü anlaşmaya varılmasını umursadığı görülüyor:

Birincisi: Suudi Arabistan imajının düzeltilmesi. İkincisi: Suudi Arabistan’a yönelik uluslararası kritiklerin bertaraf edilmesi ve Suudi gazeteci meselesinin örtbas edilmesi. Üçüncüsü: Suudi Arabistan’a mali şantaj yapılması! Trump için en önemli olan da bu zaten... Ajanı ve göz bebeği Muhammed b. Selman ve babasının imajının düzeltilmesi ve kritiklerin bertaraf edilmesi Amerika’nın kesinlikle umurunda değil. Amerika, Muhammed b. Selman ve babasına karşı bu davranışı ile onları “açmaz”dan kurtardığını lanse edecek ve dolayısıyla bunu, uluslararası kritikleri bertaraf etmenin bedeli olarak Suudi petrol paralarını daha fazla “hortumlamak” için kullanacaktır. Bu, Trump’ın “öde!” politikasına dayalı “şantajcı” ticari zihniyeti ile bire bir örtüşüyor.

3- Amerikalı yetkililerin açıklamaları ve açıklamalardaki üslup gücü, Amerika’nın anlaşma sağlanmasına verdiği önemin göstergesidir:

- ABD, 30 gün içinde Yemen’de ateşkes sağlanması çağrısında bulundu. Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin, Yemen’de sivillerin yaşadığı tüm bölgelere hava saldırılarını durdurması gerektiğini vurguladı. ABD Savunma Bakanı James Mattis, 30 gün içinde Yemen’de ateşkes sağlanması ve ülkedeki savaşın sona erdirilmesi için barış görüşmelerinin başlaması çağrısında bulundu. Dün salı günü ABD Barış Enstitüsünde konuşan Mattis, Uzun dönemli bir çözüm için 30 gün içinde herkesi, bir ateşkesin olduğu, sınırlardan çekilmenin sağlandığı ve hava saldırılarının durduğu bir barış masası etrafında görmek istiyoruz” dedi. Barış görüşmelerine geçilmesi gerektiğine dikkati çeken Mattis, Bunu gelecekte yaparız diyemeyiz, 30 gün içerisinde yapmamız gerekir. Suudi Arabistan ve BAE’nin buna hazır olduğuna inanıyorum...diye konuştu. [31.10.2018 El Haliç online]

- Amerika, İsveç’teki istişare toplantılarına katılması, bir anlaşmaya varılması ya da başlanılması için istişare heyetlerine baskı yapması, ipleri BM Özel Elçisi İngiliz Griffiths’e bırakmaması için BM Genel Sekreteri Guterres’i İsveç’e gönderdi. “BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, BM Yemen Özel Elçisi’nin yaklaşık dört yıldır süren savaşı sonlandırmak için başlattığı siyasi süreci desteklemek amacıyla İsveç’teki istişare toplantılarının kapanışına katılacağı bildirildi.” [12.12.2018 Reuters]

- Suudi Arabistan, önerilen anlaşmayı kabul etmesi için Yemen Devlet Başkanı Hadi’ye baskı uyguladı. “El Cezire’ye konuşan kaynaklar, Suudi Arabistan’ın hükümet heyetini İsveç’teki istişare toplantılarına gönderip El Hudeyde ile limanda varılan ateşkes anlaşmasını onaylaması için Yemen Devlet Başkanı Abed Rabbo Mansur Hadi’ye baskı yaptığını söylediler. Kaynaklara göre hükümet heyeti, “Riyad’da ikamet eden” Hadi’ye Husilerin El Hudeyde kenti ve limanından çıkarılmasını açıkça belirtmeyen anlaşmayı imzalamamasını tavsiye eden bir mektup sundu. Ama Yemen Devlet Başkanı, Suudi Arabistan’ın son birkaç saat içinde yaptığı ağır baskısı sonrası imzalamak zorunda kaldı...” [13.12.2018 el-Cezire]

- El Hudeyde’de varılan ateşkesi izlemek için alelacele bir BM Tümgenerali atandı. “Birleşmiş Milletler, Yemenli taraflar arasındaki ateşkesi izleme misyonunun başkanlığına Hollandalı bir Tümgenerali getirdi. BM Yemen Özel Elçisi Martin Griffiths, Hollandalı emekli Tümgeneral Patrick Cammaert’in Yemen’deki izleme misyonunun başkanlığını kabul ettiğini söyledi ve Cammaert’in bir kaç gün içinde bölgeye ulaşabileceğini kaydetti. [14.12.2018 Ahbarul Yemen] 20 Aralık 2018 tarihindeki Rayu’l Yemen sitesine göre BM Sözcüsü Stefan Dujarric, Komisyon Başkanı Hollandalı emekli Tümgeneral Patrick Cammaert’in Perşembe günü Ürdün’e hareket edeceğini, oradan Sanaya, sonra da El Hudeyde’ye geçeceğini söyledi...

- Amerika, anlaşmayı memnuniyetle karşıladı. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, “Yemen’de barışın mümkün olduğunu” söyleyerek, varılan ateşkes anlaşmasını memnuniyetle karşıladığını belirtti...” [14.12.2018 BBC] Açıklamasında, “Yemen hükümeti ve Husiler arasındaki bu görüşmelerin önemli bir ilk adımı temsil ettiğini ve barışın mümkün olduğunu söyleyen Pompeo, Tüm taraflar bir ivme inşa ederek tüm Yemenilerin yaşamlarını iyileştirme fırsatına sahipler. Taraflar gerginlikleri ortadan kaldırmaya ve devam eden düşmanlıklara son vermeye devam etmelidir...ifadelerini kullandı. [14.12.2018 El Meşhed El Yemeni]

- ABD Büyükelçisi, Husiler ile bariz bir şekilde temasa geçti. “ABD’nin Yemen Büyükelçisi Matthew Toler, Stockholm’de yapılan istişare toplantıları ve konferans sırasında yaptığı açıklamada, Aralarında Husi heyetinden bir üyenin de bulunduğu bir grup ile büyükelçiler arasında resmi bir toplantı gerçekleştirdik... Husi heyetinin bazı üyeleri ile kendi tarzımla görüşmelerde bulundum. Güzel bir görüşmeydi. Ben ABDnin Yemen büyükelçisiyim ve bir günde sadece 24 saat var. Gerçekten tarafların gayri resmi ve baskıdan uzak bir şekilde herkese fırsat veren oturma düzenine övgüde bulunmadan geçemem.” dedi. [13.12.2018 Şarku’l Avsat]

Dördüncüsü: Her ne kadar yukarıda da belirtildiği gibi Amerikan baskısı ve memnuniyetle karşılaması sonucunda İsveç’te bir anlaşmaya varılmış olsa da, İngiltere de anlaşmayı memnuniyetle karşıladı. Çünkü Amerika, insani dürtüler, kıtlık trajedisi, savaşlar, ölümler, yaralılar sonucu ortaya çıkan çocuk hastalıklarına dikkat çekerek baskın bir kamuoyu yarattı... Sanki bunlar, bugün ortaya çıktı da! Dolayısıyla ABD’nin anlaşma sağlanması için oluşturduğu atmosfer İngiltere’ye anlaşmayı memnuniyetle karşılamaktan başka bir alan bırakmadı. Ama yönünü değiştirmek ya da en azından hızını frenlemek için kendi tarzına göre akıntıya kapıldı. Bu nedenle anlaşmayı memnuniyetle karşıladı. “Salı günü İngiliz Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada Yemen’de varılan ateşkesin memnuniyetle karşılandığı belirtildi... İngiliz Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, BM Yemen Özel Elçisi Martin Griffiths’in çabalarını övdü...” [18.12.2018 Yemen net]

Aynı zamanda anlaşmanın nasıl uygulanacağını görüşmek için Güvenlik Konseyi’ne bir tasarı sundu:

- İngiltere, Güvenlik Konseyi’nde başka bir uluslararası karar çıkarılması için çalışıyor. Bu yüzden görüşmek üzere karar tasarısını Güvenlik Konseyi’ne sundu. İngiltere’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Karen Pierce, “Konuyu gündeme getiren ülke olarak Birleşik Krallık, Güvenlik Konseyi kararı üzerinde tüm meslektaşlarımızla çalışmaya devam edecektir. Varılan anlaşmaları onaylamayı, uygulanmasını desteklemeyi ve bir sonraki adımların acilen atılmasını planlıyoruz...” dedi.[14.12.2018 yemenshabab.net]

- Salı günü diplomatlar, “BM Güvenlik Konseyi’nin, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’ten bu ayın sonuna kadar El Hudeyde’de ateşkesin nasıl izleneceğine dair bazı önerilerde bulunmasını isteyen İngiliz karar tasarısını incelediğini söylediler. İngiltere, anlaşmayı destekleyen karar tasarısını Güvenlik Konseyi’ne dağıttı. Oylamanın ne zaman yapılacağı ise belli değil. ABD, Fransa, İngiltere, Çin veya Rusya’nın veto hakkı dışında kararın kabul edilmesi için dokuz oy gerekiyor.” [18.12.2018 Aynul İhbariye]

Sunulan bu tasarı ile İngiltere, izleme, uygulama ve ömrünü uzatmak için çekilmenin nasıl olacağı gerekçesiyle anlaşmadaki müzakere sürecine giriş yapmak istiyor. Zira halkın ölü sayısı ve yapısal yıkım boyutu Yemen topraklarında çatışanların umurunda değil... Önemli olan sadece çıkarlarının gerçekleşmesidir... Bu yüzden diyebiliriz ki:

Bugün ABD ve bölgedeki avaneleri özellikle de Suudi Arabistan, Yemen savaşının sona erdirilmesi, Husiler, İran yandaşları ve dolayısıyla ABD yandaşlarını Yemen yönetiminde kayda değer bir ortak yapacak istişare toplantılarına başlanılması konusunda ciddiler. İsveç’teki istişare toplantıları bu ciddiyetin göstergesidir. Ancak bu ABD yaklaşımı, Yemen’deki büyük İngiliz nüfuzu altında ABD’nin bu yaklaşımını gerçekleştireceği anlamına gelmez... Çünkü İngiltere, BM Genel Sekreteri Guterres karşısında BM Özel Elçisi Griffiths’e destek olması için Dışişleri Bakanı’nı 13 Aralık 2018’de İsveç’teki istişare toplantılarına gönderdi. Bunun için anlaşma sadece El Hudeyde ile sınırlı kaldı. Başta Sana Havaalanı olmak üzere diğer dosyalar sonraki turlara bırakıldı... Ayrıca varılan anlaşmanın uygulanması konusunda hükümet heyetinin sergilediği kuşkulu tavır, anlaşmanın Suudi Arabistan, BM Genel Sekreteri ve perde gerisinde de Amerikan baskısı altında gerçekleştiğini gösterir.

“İsveç’in Rimbo kasabasında gerçekleşen istişare toplantılarının kapanışında düzenlediği basın toplantısında El Yemani, “Yemen hükümeti ile Husiler arasında 75 anlaşma imzalandı, ama hiçbirine sadık kalmadılar” diye konuştu. El Yemani, Husileri Taiz kenti üzerindeki ablukanın kaldırılmasını reddetmekle suçladı... Sana Havaalanı ile ilgili olarak El Yemani, hükümetin Sana Havaalanı’nı Aden üzerinden uluslararası uçuşlara açmak istediğini, ancak Husilerin bu inisiyatifi reddettiğini söyledi. El Yemani, “darbeyi bitirme projesi El Hudeyde’den başlar.” dedi ve Husileri El Hudeyde ve esir takası anlaşmalarına uymaya zorlama yükümlülüğünün BM ve uluslararası toplumda olduğunu ifade etti... BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in yeni bir tur düzenleme planına ilişkin olarak ise El Yemani, “Şuan ki varılan anlaşma uygulanmadan önce yeni istişare toplantılarını düşünmek uygun olmaz...dedi. [13.12.2018 Russia Today] Tüm bunlar, uygulama sırasında anlaşmadan sıyrılmaya ve diğer turların düzenlenmesi için ayak sürümeye büyük bir kapı aralar.

Bu nedenle büyük olasılıkla El Hudeyde anlaşmasının uygulanması çok zor. İsveç’te açıklanan anlaşmadan kısa bir süre sonra 14-15-16 Aralık 2018 günlerinde El Hudeyde çevresinde meydana gelen çatışmalar bunun göstergesidir. BM, bu çatışmalar için bahane üretmek zorunda kaldı. “Bir BM kaynağı, “El Hudeyde anlaşması ateşkesin hemen yürürlüğe girmesini öngörüyor. Bunun 48 ile 72 saat sürmesi normal. Çünkü talimatlar daha operasyon sahasına ulaşacak... Biz ateşkesin Salı günü uygulanmasını bekliyoruz” dedi.[16.12.2018 Reuters]

Buna göre muhtemelen vaziyetler, gelgitler şekilde devam edecektir. Amerika açısından, Amerika, özellikle El Hudeyde ve limanlarının askeri operasyona kapanmasını, sonra da El Hudeyde’de duyulan Husi sesleri ile siyasi çözüme gidilmesini istiyor... İngiltere açısından ise, İngiltere, Husileri olabildiğince zayıflatmak için savaşın devam etmesini ve siyasi çözüme gidilmeden önce El Hudeyde’de Husi seslerin duyulmamasını istiyor...

Beşincisi: Son soruya gelince, (Bu anlaşma ile Yemen trajedisinin sona ermesi bekleniyor mu?) yanıtı şu şekildedir:

Bu anlaşma, Yemen krizini çözmez, çünkü Amerika ile İngiltere’nin, dolayısıyla anlaşmaya imza atan yerel uşakların çıkarları çatışıyor. Yorgun savaşçının dinlenmesi gibi en fazla biraz mola verilebilir. Sonra işler yeniden kızışacaktır. Her iki taraftaki güç kriterlerine göre kapitalistlerin orta çözüm yöntemi üzere ortak karar ile bazen çatışmalara ara verilebilir... Tabii ki bu, krizi sona erdirmeyecektir, yani Yemen’deki olaylar, pasif olarak devam edecektir. Çatışan taraflardaki siyasi ve askeri güç dengesine göre olaylar bazen durulacak bazen de şiddetlenecektir... Krizi sonlandıran hususa gelince, iki şeydir, nitekim önceki bazı soru cevaplarda bunu belirttik:

Birincisi: Amerika ya da İngiltere’nin olayları lehte çözüme kavuşturup, Yemen’de tek başına söz sahibi olması ki bu, yukarıda açıkladığımız gibi oldukça zordur...

İkincisi: Ki bu, oldukça yakındır Allah’ın izniyle. Allah’ın bu ümmeti Hilafetle onurlandırması. Çünkü Hilafet, sömürgeci kâfirlerin nüfuzunu silip süpürecek, ülkeden köklerini temizleyecek, kullar arasındaki kötülüklerini ortadan kaldıracaktır. Böylece küfür ve kâfirler zillete düşecek, İslam ve Müslümanlar da izzet bulacaktır. O gün müminler Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُO gün Allahın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6] İman ve Hikmet ehli Yemen halkı için Hilafeti ikame etmek yaraşır. Böylelikle her iki yurtta kurtuluşa ererler. Allah, Salih kullarının dostudur.

H.13 Rabiu’s Sânî 1440
M.20 Aralık 2018

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER