- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
(Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin “Fıkhî” Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)
Soru-Cevap
Yardım Talebi, Yardımın Yapılması ve Allah’ın Yardımı
Mohamed Ali Bouazizi’ye
Soru:
Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
Allah sizi muvaffak kılsın ve sizi mükafatlandırsın.
Yardım talebi vardır, yardıma icabet etmek veya yardım etmek vardır ve bir de Allah’ın yardımı vardır ki icabet etmek, bir yardım mıdır? Hatırladığım kadarıyla sirette şöyle geçmektedir: İbn Hişam şöyle dedi; Allah kuluna bir yardım dilerse, ona Medine halkından bir grup gönderir; peki yardım, dengeleri altüst edecek, ümmeti “لا إله إلا الله محمد رسول الله” sancağı altında birleştirecek ve Batı bize saldırdığında savaşlara girecek Allah’ın izniyle gelmekte olan devleti mi gerektirir? O halde yardım, Bedir’de meleklerle ve Hendek'te rüzgârla olduğu gibi hissedilir ve somut bir şekilde mi olur, yoksa yardım, destek, hazırlık ve düşmanın kalbine korku salma şeklinde de olur mu?
Soruyu detaylandırdığım için özür dilerim; Allah sizi hayırla mükâfatlandırsın.
Cevap:
Ve Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
1- Yardımın birçok yönü vardır; davet fikrinin diğer fikirlere galip gelmesi, yardımın yönlerinden biri olduğu gibi insanların davetin etrafında toplanması ve ona destek vermesi de yardımın yönlerinden biri olmasının yanı sıra davet taşıyıcılarının davetlerinde sebat etmeleri de yardımın yönlerinden biridir ve benzerleri gibi…
2- Yardımın yönlerinden biri de güç ve kuvvet ehlinin davete nusret vermesidir (yardım etmesidir); ancak yardımın tam anlamı, bu yardımın gerçekleşmesi, Hizbin/partinin devleti kurarak yönetime ulaşması, İslam’ı tatbik etmesi ve daveti taşımasıyla gerçekleşir… Yardımın davet bağlamında tam anlamı ise, irtikaz noktasının varlığı yani devletin kurulmasıdır; çünkü devlet olmadan İslam hayat sahasında var olmaz… Yardımın diğer yönlerinde bir hayır olsa da ancak bunlar, İslam’ın hayat sahasında var olmasını gerçekleştirmez; aksine devletin kurulması ve pratik olarak İslam ile yönetmek gerekir ki böylece İslam hayat sahasında var olabilsin ve yardımın tam ve kapsamlı anlamı da ortaya çıkmış olsun…
3- Bizler eminiz ki, yaklaşmakta olan İkinci Raşidi Hilafet Devleti kurulacak, var olmaya devam edecek ve ümmetin zaferine ve egemenliğine yol açacaktır; çünkü (Hilafetin) kurulmasını müjdeleyen deliller, onun (Hilafetin) kurulacağına, dayanak noktası olacağına ve adaletle hükmedeceğine delalet etmektedir; Örneğin:
- Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” [Nur 55] Bu ayet her ne kadar genel olsa da ancak aynı şekilde Allah’ın izniyle gelmekte olan Hilafet Devleti’ne de intibak ettiği gibi ayetten de egemenliğin ve emniyetin gerçekleşeceği gayet açıktır; bu da ancak onun (Hilafetin) kurulması ve düşmanına karşı zafer kazanmasıyla olacaktır.
- İmam Ahmed’de ve Et-Tayâlisi’nin Müsnedi’nde Huzeyfe’nin hadisinden, Allah’ın Rasulü Salllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu söylediği geçmektedir: إِنَّكُمْ فِي النُّبُوَّةِ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ، فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً عَاضّاً، فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ جَبْرِيَّةً، فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ “Nübüvvet içinizde, Allah’ın dilediği kadar devam eder, sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra Nübüvvet metodu üzere bir Hilafet olacaktır. Bu da Allah’ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah onu da dilediği zaman ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir meliklik olur. O da Allah’ın dilediği kadar devam eder, sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat olur, o da Allah’ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra Nübüvvet metodu üzere bir Hilafet olur.” Sonra sustu. Dolayısıyla Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Hilafetin varlığı tahakkuk edip istikrar bulmadığı sürece hiçbir anlamı yoktur.
- Müslim Sahihi’nde Ebu Hureyra Radıyallahu Anh’dan Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ... “Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar Yahudileri öldürürler…” Başka bir lafızla Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu geçmektedir:تُقَاتِلُكُمُ يَهُودُ، فَتُسَلَّطُونَ عَلَيْهِمْ “Yahudiler sizinle savaşacaklar. Siz de onlara musallat olacaksınız.” Bu, Yahudi devletinin kökünden söküp atılacağı anlamına gelmektedir; bu ise büyük olasılıkla İkinci Hilafet Devleti kurulup istikrar bularak muzaffer olmadıkça gerçekleşmeyecektir.
- Zehebi’nin sahihleyip onayıyla Ahmed'in Müsned’inde ve Hakim’de Ebu Kubeyl’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: كُنَّا عِنْدَ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ، وَسُئِلَ: أَيُّ الْمَدِينَتَيْنِ تُفْتَحُ أَوَّلًا: الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ أَوْ رُومِيَّةُ؟ قَالَ: فَقَالَ عَبْدُ اللهِ: بَيْنَمَا نَحْنُ حَوْلَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم نَكْتُبُ، إِذْ سُئِلَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: أَيُّ الْمَدِينَتَيْنِ تُفْتَحُ أَوَّلًا: قُسْطَنْطِينِيَّةُ أَوْ رُومِيَّةُ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: «مَدِينَةُ هِرَقْلَ تُفْتَحُ أَوَّلًا، يَعْنِي قُسْطَنْطِينِيَّةَ “Biz Abdullah İbn-u Amr-u İbn-ul Âss’ın yanındayken şöyle soruldu: Bu iki şehirden hangisi önce fethedilecek: Kostantaniyye mi yoksa Roma mı? Dedi ki: Abdullah şöyle dedi: Biz Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yanında yazıyorken O’na şöyle soruldu: Bu iki şehirden hangisi önce fethedilecek: Kostantiniyye mi yoksa Roma mı ? Allah’ın Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle cevap verdi: “Evvela Hirakl’in şehri, yani Kostantiniyye fethedilecektir.” Kostantiniyye fethedildi ve Allah’ın izniyle Roma da fethedilecektir… Bu da ancak İkinci Hilafet Devleti’nin kurulması ve istikrar bulmasıyla tasavvur edilebilir…
- Ahmed Müsnedi’nde, Temim ed-Dâri’nin şöyle dediğini tahric etmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i şöyle derken işittim: لَيَبْلُغَنَّ هَذَا الْأَمْرُ مَا بَلَغَ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَلَا يَتْرُكُ اللَّهُ بَيْتَ مَدَرٍ وَلَا وَبَرٍ إِلَّا أَدْخَلَهُ اللَّهُ هَذَا الدِّينَ بِعِزِّ عَزِيزٍ أَوْ بِذُلِّ ذَلِيلٍ عِزًّا يُعِزُّ اللَّهُ بِهِ الْإِسْلَامَ وَذُلًّا يُذِلُّ اللَّهُ بِهِ الْكُفْرَ “Muhakkak ki bu iş (bu dinin hakimiyeti) gece ve gündüzün ulaştığı yerlere ulaşacaktır. Allah ne bir kerpiç ev ne de bir keçe çadır bırakmayacak; azizi aziz ederek, zelili zelil ederek, bu dini ona dahil edecektir. Allah'ın bu işte aziz edeceği İslâm'dır. Allah'ın bu işte zelil edeceği küfürdür.” Bunun benzerini, Beyhaki Sünen-i Kübra'da ve Hakim de Müstedrek'inde rivayet etmiştir. Bu da İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulacağı, istikrar bulacağı ve tüm dünyayı kapsayacak şekilde genişleyeceği anlamına gelmektedir…
4- Ancak yukarıda geçenler, Hilafet Devleti’nin girdiği her savaşı kazanacağı anlamına gelmemektedir; zira burada bir savaşı ve orada bir savaşı kaybedebilir ancak sonunda zafer onun olacaktır; yani çatışmaları kaybedebilir ama Allah’ın izniyle savaşı kaybetmez. Tıpkı ilk İslam Devleti’nde olduğu gibi; zira bazı çatışmaları kaybetti ama savaşta zafer onun müttefikiydi ki böylece eski dünyanın büyük bir kısmına hükmetmiştir...
5- Sizin şu sorunuza gelince: (O halde yardım, Bedir’de meleklerle ve Hendek'te rüzgârla olduğu gibi hissedilir ve somut bir şekilde mi olur, yoksa yardım, destek, hazırlık ve düşmanın kalbine korku salma şeklinde de olur mu?) Bunların hepsi olabilir; emir Allah Subhanehu’ya aittir. Zira ordularıyla mümin kullarına yardım, O’nun katındandır. وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ “Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez.” [Müddesir 31] Ancak şerî hüküm, gerekli hazırlıkları yapmamızı gerektirmektedir; bu da Allahu Teala’nın şu kavlinden dolayıdır: وَأَعِدُّواْ لَهُم مَّا اسْتَطَعْتُم مِّنْ قُوَّةٍ وَمِنْ رِّبَاطِ الْخَيْلِ تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِن دُونِهِمْ لَا تَعْلَمُونَهُمُ اللهُ يَعْلَمُهُمْ وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ شَيْءٍ فِي سَبِيلِ اللهِ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لَا تُظْلَمُونَ “Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız size eksiksiz ödenir, siz asla haksızlığa uğratılmazsınız.” [Enfal 60]
Kardeşiniz Ata İbn Halil Ebu Raşta |
H. 22 Cumade’l Ûla 1446 M. 24/11/2024 |
Cevaba, Emir’in (Allah onu korusun) web sitesinden bağlanabilirsiniz:
https://www.facebook.com/ataabualrashtah/posts/122115030254593487