- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
(Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta Tarafından Facebook Sayfası Takipçilerinin “Fıkhî” Sorularına Verilen Cevaplar Silsilesi)
Soru-Cevap
Partide (Hizb’te) Benimseme ve Kadınla İlgili Hükümler
Sondes Ragam’a
Soru:
Emirimiz, Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
Her Müslüman, Allah’ın rızasını kazanmak için Allahu Tela’ya karşı samimi olan ve O’na itaat edenlerden olmak ister. Fakat Allah’a ve Rasulü’ne itaat etmek, kendisine ulaştığınız ve daha önceden benimsediğinizden farklı olan bütün emir ve içtihatlara itaat etmemi zorunlu mu kılıyor… Kadının mahremleriyle ve Müslüman kadınlarla olan avretine örnek vereyim; bazı alimler bunun, göbekten diz kapağına kadar olan kısım olduğu üzerinde ittifak etmişlerdir… Adetli olan ve bazen adeti uzun süren kadının Kur’an okuması da aynı şekildedir?? Lütfen açıklar mısınız. Zira yanlış anlama ve netliğin olmaması, aramızda kafa karışıklığına, boş konuşmaya ve çoğu zaman da zaman kaybına neden oluyor. Uzun ve ısrarlı olmasından dolayı özür dilerim. Allah’tan basiretinizi ve kalbinizi aydınlatmasını temenni ediyorum.
Cevap:
Ve Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berekâtuh.
1- Partide benimseme ile ilgili mesele, partinin kurulduğu ilk günden itibaren çok açık ve nettir ve Allah’ın izniyle bunda hiçbir kapalılık söz konusu değildir. Nitekim parti ile çalışmaya karar veren bir kişi, partiye üye olduğunda Hizb-ut Tahrir’in görüşlerini, fikirlerini ve anayasasını söz ve fiilen benimseyeceğine dair yemin eder. İşte bu yemin, onun partinin benimsemelerine bağlı kalmasını zorunlu kılar. Yani ister fikri, ister siyasi, ister fıkhi, isterse idari meselelerde olsun partinin benimsemesine aykırı olan her türlü görüşü terk etmesi ve söz ve eyleminde partinin benimsemiş olduğu görüşe bağlı kalması gerekir…
2- Binaenaleyh partinin üyesinin, partinin her konuda yayınlamış olduğu görüşe bağlı kalması gerekmez. Bilakis şerî ve idari olarak bağlı olması zorunlu olan şeyler ile şerî ve idari olarak bağlı olması zorunlu olmayan şeylerin arasında ayrım yapmalıdır. Buna göre belirtilen görüşün benimsenen görüş mü yoksa benimsenmeyen görüş mü olduğunu sorması gerekir… Şayet belirtilen görüş benimsenmişse, parti üyesinin bu görüşü benimsemesi gerekir. Çünkü Hizbi olması vasfıyla onun görüşü olur ve şerî ve idari olarak buna bağlı olması gerekir. Zira kendisini buna bağlamıştır… Yok eğer belirtilen görüş benimseme değilse, partinin üyesinin onu benimsemesi ve onunla amel etmesi gerekmez.
2- Soruda geçenlerle ilgili olarak buna dair bir örnek vereceğim:
a- Kadının mahremleri ve Müslüman kadınlar karşısındaki avreti, İçtimai Nizam'da geçtiği şekildedir:
(… Erkek, Müslüman olsun olmasın herhangi bir sınırlama olmaksızın kendi mahremlerinin yüz ve elinden başka ziynet mahalli olan yerlerine de bakabilir. Çünkü bu hususta varit olan nass mutlaktır. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُولِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ “Kendiliğinden görülen kısmı müstesna olmak şartıyla ziynetlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Ziynetlerini kocaları veya babaları veya kocalarının babaları veya oğulları veya kocalarının oğulları, kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kız kardeşlerinin oğulları veya kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler.” [Nur 31] Ayette zikredilen bu kimselerin kadının saçına, boynuna, bileklerine, halhal yerlerine ve bunların dışında ziynet mahalli olarak sayılan azalarına bakmaları caizdir. Çünkü Allah, وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ “Ve ziynetlerini açmasınlar.” buyurmuştur. Yani ziynet yerlerini açmasınlar demektir. Ancak Kur’an’da adı geçen kimseler günlük ev elbiseleri içindeyken, yani günlük ev elbiseleri halindeyken (mahremleri olan kadınların) görünen kısımlarına bakmaları caizdir. Şafiî Müsned’inde Zeyneb Binti Ebu Seleme’den şunu rivayet etmiştir: أنها ارتَضَعتْ من أسماءَ امرأةِ الزبيرِ، قالت فكنتُ أَراه أباً، وكان يدخلُ عليّ وأنا أَمشُطُ رأسي، فيأخُذُ بَعضَ قرونِ رأسي ويقول: أَقْبلي عليّ “Ben Zübeyr’in karısı Esma’dan süt emmiştim. Bu nedenle de Zübeyr’i baba olarak görüyordum. Başımı tararken yanıma girer, saçımın bir bölümünü tutar ve bana dön ve baksana, derdi.” Yine rivayet edildiğine göre, Hudeybiye Sözleşmesi’ni yenilemek için Medine’ye giden Ebu Süfyan kendi kızı ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in de zevcesi olan Ümmü Habibe’nin odasına girmişti. Ümmü Habibe üzerine oturmaması için Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yatağını dürdü.Bunu yaparken ondan ziynetini gizlememişti. Bu hususu sonradan Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e anlattığı zaman bunu onayladı. Ebu Süfyan müşrik olduğu halde ona ziynetlerini örtmesini emretmemiştir. Çünkü o mahrem idi.) İçtimai Nizam Kitabı’nda geçenler bitti.
Nitekim bu görüşü, kadının kadına karşı avreti hakkındaki H. 13 Receb 1434 M. 23 Mayıs 2013 tarihli soru cevapta açıklamış ve cevapta şöyle demiştik:
(…Kadının kadına karşı avretine gelince, burada iki fıkhi görüş ve her birinin kendine ait istidlal yönü vardır:
Birincisi: Kadının kadına karşı avreti, erkeğin erkeğe karşı avreti gibidir. Yani göbek ile diz kapağı arasıdır. Bazı fakihler bu şekilde söylüyorlar.
İkincisi: Kadının kadına karşı avreti, genellikle kadın tarafından ziynet takılan yerler hariç tüm vücududur. Yani başı hariç, çünkü baş, taç yeridir, yüz sürme yeridir. Boyun ve göğüs kolye yeri ve kulak küpe yeridir. Bazı kolçak yeri, bilek bilezik yeridir. El yüzük yeri, bacak halhal yeridir. Ayak kına yeridir.
Ve benzerleri. Yani kadının genellikle ziynet yerleri dışında, kadının kadına karşı avretidir. Yani sadece göbek ve diz kapağı arası değildir.
Bunun delili Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu sözüdür: وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاءِ بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُولِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاءِ“Ziynetlerini, kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut Müslüman kadınlardan yahut sahip oldukları kölelerden yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler.” [Nur 31] Bunların hepsi, kadının saçlarına, boynuna, kolçak, halhal, gerdanlık yerine ve ziynet yeri olan diğer organlara bakabilir. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur: وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ “Ziynetlerini göstermesinler.” Yani ziynet yerlerini demektir.
Ayette mahremler ve aynı zamanda kadınlar zikredildi. Onun için kadınların kendileri arasında ziynet yerlerine bakmaları caizdir. Ziynet yerleri dışındaki organlar ise, hala kadının başka bir kadına karşı avret yeri sayılır.
Delile göre bizim için tercihimiz budur. Tercihimiz diyoruz, çünkü burada kadının kadına karşı avretini, erkeğin erkeğe karşı avreti gibi kabul edenler var. Yani göbek ile diz kapağı arası olduğunu söyleyen fakihler var.) Soru cevapta geçenler bitti.
İçtimai Nizam Kitabı’nda geçenler benimsemedir. Çünkü partiye üye olan herkes tarafından bilindiği üzere İçtimai Nizam Kitabı benimsemedir… Aynı şekilde soru cevapta geçenler de benimsemedir. Çünkü benimsemenin açıklaması ve şerhidir… Dolayısıyla partinin tüm üyelerinin bu benimsenen görüşü alması ve bununla ilgili söylediği veya taşıdığı görüşü terk etmesi gerekir…
b- Adetli bir kadının Kur’an okuması konusu, internet web sayfalarında bizim adımıza yayınlanmış H. 01 Rabiu’s Sâni 1436 M. 21/01/2015 tarihli soru cevapta geçmekte olup onda aşağıdaki şekilde geçmiştir:
(Adetli bir kadının Kur’an okuma meselesi âlimler arasında tartışmalı bir konudur. Fakihlerin çoğu, haram olduğunu söylerler. Bazıları ise bazı detay ve koşullar ile birlikte caiz olduğunu ifade ederler…
Ben ise adetli bir kadının Kur’an okumasının caiz olmadığını tercih ediyorum. Çünkü Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَا تَقْرَأُ الْحَائِضُ وَلَا الْجُنُبُ شَيْئًا مِنَ الْقُرْآنِ “Adetli bir kadın ve cünüp olan biri Kuran’dan bir şey okuyamaz.” [Tirmizi rivayet etti.] Bu hadis hakkında ileri geri konuşulmuş ise de birçok fakih bu hadisi kabul eder. Bununla beraber cünüp olan birinin Kur’an okumasının haram olduğu konusunda sahih hadis de vardır. Bu konuda adetli kadın da cünüp olan biri gibidir.Ebu Davud ve Nesâi’nin rivayet ettiğine göre -ki İbn Mace’de de buna benzer bir rivayet vardır- Ali Radiyallahu Anhu şöyle demiştir: كَانَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم يَخْرُجُ مِنَ الْخَلَاءِ فَيُقْرِئُنَا الْقُرْآنَ وَيَأْكُلُ مَعَنَا اللَّحْمَ، وَلَمْ يَحْجُبْهُ - أَوْ يَحْجُزْهُ - عَنِ الْقُرْآنِ شَيْءٌ لَيْسَ الْجَنَابَةَ “Şüphesiz Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem heladan çıkardı ve bize Kur’an okurdu, bizimle et yerdi ve cünüplük dışında hiç bir şey Kur’an okumaktan onu alıkoymazdı.”
Açıktır ki hadise göre cünüplük Kur’an okumaya manidir. Yani Kur’an okumak cünüp biri için haramdır. Adetli kadın da cünüp olan gibidir. Cünüp olan birine Kur’an okumak nasıl haramsa, adetli kadına da Kur’an okumak öyle haramdır.) soru cevap bitti.
Partinin yayınlamış olduğu soru cevaplar şu üç halin dışında benimseme olmaz: Şayet parti adına imzalanmışsa veya şerhedilmesi, tefsirinin yapılması veya benzerleri gibi partinin benimseme ile ilgili bir cevabı olursa ya da parti, partinin gençlerine dağıtılmak üzere bunları bölgelere göndermişse… İdari Dosyadaki -Benimsemelerde geçtiği gibi.
Adetli kadının Kur’an okuması hakkında yayınladığımız sorunun cevabının, yukarıda sayılan üç durumdan herhangi birinin kapsamına girmediği gayet açıktır… Dolayısıyla bu cevap benimseme değildir ve parti üyelerinin ne şerî ne de idari olarak bununla amel etmesi zorunlu değildir ve bazı parti üyeleri de bu mesele hakkında takip ettiği ve benimsediği görüşü üzerinde kalmaya devam edebilir…
3- Dolayısıyla mesele çok kolay olup karmaşık değildir. Yani tüm mesele üyenin, partinin yayınlamış olduğu görüşün benimseme olup olmadığını bilmesidir. Şayet görüş benimsenmişse, parti üyesinin ona bağlı kalması ve onun dışındaki diğer tüm görüşleri terk etmesi gerekir. Yok eğer benimseme değilse, onu benimsemek ve onunla amel etmek zorunda değildir… Benimsenen hususlar, her parti üyesi tarafından açık bir şekilde bilinmektedir…Soru-cevaplarla ilgili olana gelince, az önce belirttiğimiz gibi, yukarıda belirtilen üç durum dışında soru-cevaplar benimseme olmamaktadır...
4- Parti tarafından yayınlanan benimseme olmayan hususları, her ne kadar parti üyelerini benimsemeye mecbur kılmasa da ancak parti, gençlerinin partinin yayınladığı her şeye bağlı kalmasını tavsiye eder. Çünkü partinin tüm yayınları, etüt, inceleme ve tahkikattan geçirilip onaylanmadan önce büyük bir çaba sarf edilmektedir...
Umarım şimdi mesele açıklığa kavuşmuş olup soruda bahsetmiş olduğun kafa karışıklığına, boş konuşmaya ve zaman kaybına bir son verilir.
Kardeşiniz | H. 18 Zilkade 1440 |
Ata İbn Halil Ebu Raşta | M. 21 Temmuz 2019 |
Cevaba, Emir’in (Allah onu korusun) aşağıdaki web sitesinden bağlanabilirsiniz:
http://archive.domainnomeaning.com/arabic/index.php/HTAmeer/QAsingle/3969/