Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Üstün hukuk ancak ve ancak İslamiyet’te vardır! ve demokrasi evet gâvur icadıdır!

بسم الله الرحمن الرحيم

Üstün hukuk ancak ve ancak İslamiyet’te vardır! ve demokrasi evet gâvur icadıdır!

Sayın Mehmet Ocaktan, üstün hukuk ancak ve ancak İslamiyet’te vardır! ve demokrasi evet gâvur icadıdır! 

Karar.com yazarı Mehmet Ocaktan bazı yazılarında, İslam ile demokrasiyi kıyaslayıp, demokrasinin üstün olduğunu, insanlar için daha iyi bir yönetim sistemi olduğunu ispatlama gayreti içerisinde bulunmaktadır. (bknz. Karar.com “Diyelim ki demokrasi gavur icadıdır” 30.10.2017, “Hukukun üstünlüğü yeter….” 01.11.2017, ‘”Demokrasi İslam’ı gölgelemek için mi…” 23.10.2017).  Mehmet Ocaktan’ın yazılarında geçen iddialarına bakıldığı zaman, başlarda İslamı övdüğünü görürsünüz. Mesela şöyle demekte: 

“İslam hayatın her alanını kuşatan bir rahmet dini…. Bu yüzden de adaletin gerçekleşmesi için temel doğruları vaaz etmiştir.” Bu cümlenin hemen ardından da şöyle demektedir: “Ancak İslam, insanların nasıl bir toplum hayatı oluşturacaklarını, hangi mimari anlayışla şehirler ve bunları hangi siyasi modelle yapacaklarını dayatmaz.” 

Mehmet Ocaktan maalesef burada eskilerin düştüğü hataya düşmektedir. Yani Osmanlı Hilafet devletinde birçok âlim vasfında bulunan kimselerin “gâvur icadıdır, alınmaz” deyip her türlü teknolojik gelişmeyi kınarken, yazar da aynı tuzağa düşmektedir. Ama bu ters yönden! Mehmet bey düşünülebilen her şeyi, yani her türlü gelişmeyi almakta bir beis görmemektedir. Kendisi İslamiyet’i sanki güzel bir hayat felsefesiymiş gibi anlamakta ve asıl olanın, pratik olarak uygulanabilen gelişmiş ve insanlar için ideal olanın demokrasi olduğu düşüncesidir. Yazı serilerine baktığımız zaman, kendisi adeta demokrasi sevdalısı, misyonerlik vazifesi üstlenmiş gibi bir tablo sergilemektedir. 

“Allah Subhanehu ve Teâlâ hak olan dinini insanlara aydınlık olsun diye, yaşam şeklini düzeltmek ve şekillendirmek için bir kılavuz olsun diye indirecek, ama bu din, çıkarabileceği bir kanunla bile toplumların kaderini kökten değiştirebilecek siyaset arenasına ve nizama karışmayacak? Olabilir mi hiç böyle bir şey? Haşa! Eğer ki biraz olsun derin düşünülecek olursa, böyle bir düşüncenin yanlış olduğu ve aklı tatmin edemeyeceği görülür. Öyle ki, İslam dini insanoğlu hayatının istisnasız her alanına, doğumundan ölümüne kadar gerek bireysel gerekse de toplumsal alanda olsun, sorumluluklar yüklemektedir. Hatta ölümünden sonra ki dönemine bile ölen kişiyi insanlara miras ettiği eserlerden dolayı sorumlu tutmaktadır. Hayra vesile olanının mükafatı, şerre vesile olanının ise azabı artacaktır. 

Evet, Mehmet bey Müslümanlar bugün geri kalmış bir vaziyette derken çok haklı. Bu gerçeği örtme çabaları, iyimser görme gayretleri Müslümanların ancak kendilerini kandırıyor olması anlamına gelir. Yalnız Müslümanların bu geri kalmışlığının nedeni haşa İslamiyet’in yetersizliğinden dolayı değil mutlaka. Allah Subhanehu ve Teâlâ Maide suresi 3. Ayeti kerimesinde:  

اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُلَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪يناًۜ 

“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’ı seçtim” buyurduğu üzere, Rabbi’sine teslim olmuş bir Müslümanın zihninde din hususunda herhangi bir şüpheye yer yoktur. Eğer ki bugünün Müslümanları Batı’ya karşı galip gelemiyorsa, sorun İslamiyet’te değil, ancak Müslümanların dinlerini anlamamış olmalarından dolayıdır. Mademki Allah Subhanehu ve Teâlâ dinini kemale erdirdi, öyleyse bu din insanoğlunun geçmiş ve gelecek olan ta ki kıyamet gününe kadar her döneminin sorunlarına cevap verecektir.

Şu gerçeği burada vurgulamak gerekir: Demokrasi ile İslam taban tabana zıt olup herhangi bir benzeşmesi de yoktur. Demokrasi’de hüküm koyucu halkın kendisidir veya vekil olarak seçtikleri insanlardır. Meclis’te insanlar hür bir vaziyette ancak vicdanlarına dayanarak kanun koyarlar. Bilhassa yönetimde dinin saf dışı bırakılması temel esaslarındandır. Buna da laiklik denilir. Mesela; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “insanların dini olur, devletin dini olmaz” derken ancak laikliği tanımlamaktadır. Böyle bir görüş ise İslamiyet’e tam manada zıt bir bakış açısıdır. Çünkü vadeli Müslüman olunmaz. Özel hayatında Müslüman olacaksın, Meclis’e girer girmez dinsiz, yani Ateist gibi, Haşa! Allah yokmuş gibi davranacaksın.  

Mehmet Ocaktan Bey yazısında sanki demokrasi ile kapitalizm arasında bir fark varmış gibi sunmaktadır. Ama durum hiçte öyle değildir. Zira kapitalizm demokrasinin doğal sonucudur. Çünkü hürriyetleri sınırsız kılan demokrasi, insanoğlunun mal edinme içgüdüsünü de sınırsız kılmaktadır. Ne kadar kazanırsa kazansın, bu yine de azdır ve bununla asla tatmin olmaz. Vicdana hiç yer yoktur. Batı devletlerine baktığımız zaman bunu tüm çıplaklığı ile görmekteyiz. Şirket sahipleri ister milyonları olsun ister trilyonları, doymak bilmiyor. Kapitalizm de devletlerin asıl görevleri ise, servet sahiplerini korumak ve onlara yeni imkânlar, altyapılar sunmaktır. Mesela; Batılı devletler zayıf olan devletlere birtakım sözleşmeleri zorla dayatarak; Afrika kıtasının servet gelirlerinin ortalama %97’si kendi ülkelerine aktarırken, Afrika’ya ancak %3’ü geri dönmektedir. Tekrar söylüyorum, %3!! ve o %3’ten daha devlet doyacak, belediyeler ve kurumlar doyacak, işveren doyacak ve artan kalanı günde 12 – 14 saat emek sarf etmiş olan işçiye düşecek! Ancak İslam’da Müslümanlar neredeyse o miktarı nisap miktarına ulaşmış malından %2,5 oranında her yıl fakir fukaraya zekât olarak vermekle yükümlüdür. 

Evet, demokratik devletleri incelediğimizde, hemen hemen istisnasız her biri ya kendi bünyesi içinde zayıf insanların güçlülerce sömürülmesine imkân sağlamakta, ya zayıf olan diğer ülkelerin sömürülmesinde, ya da her ikisini de aynı anda yapmaktadır. Buna da kapitalizm denir. Bugün insanların %1’inin dünya servetlerinin %50’sinden fazlasına sahip olduğu gerçeğinin sırrı da zaten burada yatmaktadır. Demokrasinin asıl iç yüzü kapitalizmdir. Yukarıda da belirttiğim gibi Sayın Mehmet Ocaktan yazısında ifade ettiği: “Ancak İslam, insanların nasıl bir toplum hayatı oluşturacaklarını, hangi mimari anlayışla şehirler ve bunları hangi siyasi modelle yapacaklarını dayatmaz.” düşüncesi birçok Müslüman kardeşlerimizin de düştüğü yanılgıyı Mehmet bey de burada yapmaktadır. O da biz Müslümanların başka toplumlardan neyi alabileceğimiz ve neyi alamayacağımız konusudur. 

İslam toplumu, diğer toplumlardan çok farklı bir toplum olup, bünyesinde her türlü insanları aralarında ayırt etmeksizin toplamış ve her birine aynı mesafeyle bakmıştır. Üstünlüğü ancak takvada, yani Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya teslimiyette görmüştür. İslamiyet’in dışında ne başka bir din ne de başka bir ideoloji bunu başarabilmiştir. Bu başarı da elbette İslamiyet’in ilahi kaynaktan geliyor olmasındandır. Dolayısıyla yabancı toplumlardan neyi alıp neyi de alamayacağımızın tespiti elzem önem taşıyan bir meseledir. 

Diğer toplumlardan almamızın caiz olmadığı şeyler, o yabancı toplumun Dünya’ya bakış açısını/düşüncelerini belirleyen unsurlardır. Yani hadarat/kültür diyebileceğimiz, o topluma özgü normları, yaşam biçimleri ve bundan doğal olarak doğan karakteristik yapısını adapte etmek İslam toplumundan ayrılmak anlamına gelir. Çünkü toplumun anlamı, içerisinde insanların ilişkilerini belirleyen düşünceleri ve o düşünceden çıkan, ilişkileri düzenleyen nizamla yönetilmesi demektir. 

Misal olarak bugün bir İslam toplumunun mevcudiyetinden bahsetmek mümkün değildir. Batı’dan ithal edilen Vatancılık fikri, İslam toplumunu Türk-Müslüman topluluğu, Kürt-Müslüman topluluğu, Arap-Müslüman topluluğu gibi birer topluluklara bölmüştür. 

Demokrasi, Komünizm, Cumhuriyet, hürriyetler, ifade özgürlüğü, laiklik gibi batıl fikirlerin alınması herhangi bir şekilde caiz değildir. Diğer toplumlardan alınabilecek şeylere gelince: Toplumun düşüncelerini belirlemeyen, yani o toplumun normları dışında olan matematik, fizik, fen, tıp, teknoloji gibi yüzeysel türden olan icat ve buluşların alınması. Yani tam manada “günlük yaşantıda kullanılan maddi norm, alet ve vesilelerin tümü”. Buna da Hadarattan kaynaklanmayan medeniyet dememiz mümkündür. 

Bu gibi icat ve gelişmeler evrenseldir ve herhangi bir topluma ait değildir. Bu gibi buluş ve icatlar o toplumun düşüncesini de değiştirmez. Tıpkı Rasulullah Sallahu Aleyhi Vessellem’in Farslardan aldığı Hendek kazma stratejisi veya kılıç yapma sanatının Yemenlilerden öğrenilmesini sağlaması gibi.  

Bugün misal olarak bir bilgisayarı veya tekniğini bir yabancı toplumdan alabilir ve geliştirebilirsiniz. Bu iş medeniyet dahilindedir ve caizdir. Ama bilgisayara bir maddi bahis programı yükleyip, insanlara kumar oynamaları için imkân sağlarsanız, bu iş hadarat kısmına girer ve caiz olmaz. 

Bu İslam’da var olan ayırımı netleştirdikten sonra, Mehmet beyin yukarıda ki iddiasının yersiz ve mesnetsiz olduğu ortaya çıkmaktadır. 

Evet, İslam hangi mimari anlayışla şehirler yapılacağına büyük ölçüde karışmaz. “Haremlik ve selamlık” dışında bu iş medeniyet türündendir ve Müslümanlar bu işte yarayacak tekniği ve malzemeleri diğer toplumlardan ithal edebilir. 

Ancak İslamiyet, Müslümanların hangi siyasi modelle yaşayacaklarına ve nasıl bir toplum hayatı oluşturacaklarına fevkalade karışır. Bu iş hadaret türündendir ve İslamiyet’in kendine has bir nizamı ve yönetim şekli vardır ve bu beş vakit namaz gibi nettir.  

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْراًاَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَوَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُب۪يناً

“Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman mümin bir erkek ve mümin bir kadın için kendi işlerinde (başka bir kararı) seçim hakları yoktur. Kim Allah'a ve Rasulü'ne isyan ederse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzâb 36)

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Ahmet Emiroğlu

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER