Çarşamba, 06 Şaban 1446 | 2025/02/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Yeni Laikler!

Bugün İslam beldelerinin çoğundaki manzaranın, geçmiş dönem (otoriter rejimler) ile günümüz arasındaki farkta somutlaştığı görünmektedir; zira bugün İslami sloganlar atanlar hüküm sürüyor ancak dün ile bugün arasındaki fark, varlıkları ya da yokluklarına dayalı yüzeysel değerlendirmelere göre sadece sakal olabilir.

Suriye’deki mevcut iktidar rejiminin ana hatlarının netleşmesinin, özellikle de yeni devlet başkanı Ahmed eş Şara’nın laik bir ideolojiye ve insan yapımı bir anayasanın uygulanmasına dayalı sivil bir devlet kurma arzusunu açıkça ifade etmesinin ardından, Suriye’nin yeni yöneticisi, bu ülkenin evlatlarının arzuladıkları devletlerini ve onurlarını yeniden tesis etme fırsatı kaçırmış gibi görünüyor. Bu rejim tarafından izlenen kartları karıştırma politikasının devrik Esad rejiminden geriye kalanların üzerine istiflenmiş olması Ahmed eş-Şara’nın, Suriye’de İslam Devleti’ni kurmayı arzulayanların projesini devre dışı bırakmayı hedefleyen Batılı bir formülle formüle edilmesine yol açmıştır.

Bu nedenle onun, röportajlarının başında geçmişini inkar etmeye, mümkün olduğunca mevcut durumu haklı çıkarmaya ve dönüşümlerini vurgulamaya çalışırken buluyoruz. Zira eş-Şara, geçmişi ve geçmişteki arzuları ile bugün içinde yaşadığı gerçeklik arasında bir çelişki halinde yaşıyor; bu çelişki, savaşın tozundan henüz çıkmamış ve şimdi ise laik bir elbise giyen bir savaşçıda nadir görülen bir durumdur.

Suriye, bütün tarihi, bugünü ve geleceğiyle, bütün ivmesi, sembolizmi, konumu ve ağırlığıyla, geçmişle korkutucu bugün arasında sıkışıp kalmıştır.

Ahmed eş-Şara liderliğindeki yeni rejimin laikliği, hakkında her şeyin söylenebileceği garip bir laikliktir; çünkü bu laiklik, fırsatçı eğilimlerin, bozuk insanlığın, maskelenmiş içgüdülerin ve fikri körlüğün bir karışımını temsil etmektedir. Dolayısıyla Esad döneminde laiklerin kalesi olan Suriye, yüzlerin değişmesine rağmen hala laiklik potasından çıkmış değildir.

Suriye halkını suçlu Esad’ın dehlizlerinden çıkaran bu gelişmeler bize büyük bir sevinç yaşattı ancak sonuçlar, ülkenin evlatlarının göstermiş olduğu fedakarlıklara ve döktüğü kanlara denk olmamıştır. Zira Suriye’nin bugünkü hali, Müslüman ülkelerinin çoğunun halinden farklı değildir. Çünkü köprünün altından çok sular geçtiğini ve yaptıklarının çerçevelenmiş laiklikten başka bir şey olmadığını görmezden gelerek, hala sözlüklerinden beslendikleri örtülü bir laiklik içinde yaşamaktadır.

Görünen o ki ülkemizdeki tiranlar yenilenmek üzere klonlanıyorlar; zira bir tiran yok olduğunda bir başkası farklı bir kılıkta ortaya çıkıyor. Peki bu halkların kaderi, despotluk yeni bir yüzle geri dönsün diye devrimlerini ve fedakârlıklarını gömmek midir?

Müslümanların çoğunluğuna, kaybettikleri ihtişamlarını yeniden kazanmaya yönelik çabalarında hayal kırıklığı hakim olmuş olabilir ancak devrimlerin tasfiye edilmesinde ve halkların başına musallat olan yeni tiranların getirilmesinde uluslararası ve bölgesel rolün göz ardı edilmesi imkansızdır. Ancak şunun ve bunun arasında, izzet ve onuru arzulayan tüm Müslümanlardan talep edilen rol, bu hedefe ulaşmak için meşru bir hırsa ve ciddi bir çalışmaya devam etmektir; çünkü cehaletleri ve bilinçsizliklerinden ve ne besleyen ne de açlığı gideren yamalı çözümlere başvurduklarından dolayı tiranların türetilmesine yardımcı bizzat halkların kendileridir.

Ey Müslümanlar: Hepimizin görevi, hırslarımızı yüceltmek ve beyhude arzuların, düşük hedeflerin ve ucuz maksatların bataklığına saplanmamaktır; zira bizler, Allah’ın İslam’la izzetli kıldığı bir ümmetiz ve bizim için İslam’dan başka izzet yoktur.

Ümmetimizin tarihi ve ihtişamları bizleri, kollarımızı sıvamaya ve dünyayı insanlığın bildiği en büyük ve en asil şeriat ve anayasayla yöneten, herkesin tüm hak ve görevleriyle gölgesinde yaşadığı büyük atalarımızın örnekliğini takip etmeye çağırmaktadır.

Sömürgecilik ve onun aveneleri etrafımızda kol gezmekte, demokrasi ve onun yandaşları ise halkların özgürlüklerini boğmak ve onurlu yaşamlarını ifsat etmek için işbirliği yapmaktadırlar. Hakkın yardımcısı ve her faydalı yeniliğin habercisi sadece İslam olup hala tabiilerine, ruhi gücü, özsaygıyı, ideoloji üzerinde sebat etmeyi ve hakkı açığa vurmayı miras bırakmaya devam etmektedir.

Ey Müslümanlar: Düşmanını, kendisine faydalı olandan ayıramayan ve emin olan ile hainin arasını ayırt edemeyen bir ümmette hayat yoktur. Zira İslam beldelerimizde egemen olan sıkıntının illeti, büyük musibet ve bu ümmetin başına gelen her şeyin doğrudan sebebi sivil hayatın bağnazları olan kişilerdir.

Ey Müslümanlar: Özgürlük bize düşmanlarımız tarafından verilen bir hediye değildir; aksine o, sadece izzet ve onur arayanlara verilen mücadele ve cihattır.

Evet, Allah’ın izniyle İslam muzaffer olacak ve onun sistemi tüm sistemlerin üzerine egemen olacaktır. Dolayısıyla halkına asla yalan söylemeyen lider sizleri, iğrenç kapitalizmin kokuşmuşluğundan kurtulacağınız izzetli İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışmaya davet ediyor.

Allah’tan bizleri, devletimizin, izzetimizin ve onurumuzun geri dönüşüyle izzetli kılmasını niyaz ediyoruz. Bu ise aziz olan Allah’a hiç de zor değildir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Munis Hamid – Irak

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER