Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Kürtlerin İslam’a Hizmet Etmedeki Önemli Rolü!

بسم الله الرحمن الرحيم

Kürtlerin İslam’a Hizmet Etmedeki Önemli Rolü!

Allah Subhanehu ve Teala’nın nimetinden ve O’nun en güzel lütfundan biri de, şerî hükümlere ve kurallara göre hareket etmeleri için insanlara yönelik ölçüleri belirleyenin Celle ve Âla olmasıdır. Buradan hareketle Subhanehu ve Teala, İslam ümmeti mefhumu ile İslam kardeşliği mefhumunu tanımlamıştır; dolayısıyla Allah Azze ve Celle katında Müslümanların ölçülerini belirleyen kriter din kardeşliği olup Kureyş kabilesi bile olsa herhangi bir kabileye mensup olma kriteri değildir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌEy insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah katında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” [Hucurat 13] Dolayısıyla İslam, Bilal Habeşi’yi yüceltirken Kureyşli olan Ebu Cehil’i alçaltmıştır.

Bundan dolayı insanlar, topluluklar halinde Allah'ın dinine girdiler; zira her bir Müslüman, nereden gelmiş olursa olsun ilk günden itibaren diğer Müslümanlarla eşit hak ve görevlere sahiptir.

Bu durum insanlara, kökenlerini, tarihlerini ve başarılarını unutturmuş ve tamamen azim İslam dininin içinde erimelerine ve bu dinle birlikte yeni bir tarih yazmaya başlamalarına neden olmuştur; bu yüzden gerek din gerekse dünya düzeyinde çeşitli alanlarda icat edici olmuşlar, tek bir sistemin içinde tek bir kitle haline gelmişler ve tek bir hedefe doğru yönelmişlerdir. Dikkat edin bu hedef, İslam’ı yaymak ve onun şeriatını, mümkün olduğunca tüm insanların üzerine tatbik etmektir.

Dolayısıyla Kürtlerin, iki taraf arasındaki güç şartlarına göre Perslere veya Romalılara tabi olmalarının ardından İslam’a girmeleri, onlar için bir hayır, bir bereket ve bir nimet olmuştur; zira İslam'ı kabul etmelerinin ardından, kendilerinden önce ve sonra İslam'a giren diğer kavimlerin durumunda olduğu gibi onlar da İslam ümmetinin önemli bir parçası haline gelmişlerdir

İslam’ın onlar için bir nimet olmasının ardından Kürtler, tüm enerjileriyle hayatın her alanında bu dine yardım etmek için harekete geçmişlerdir. Örneğin savaşlarda bir şövalye, ilimde alim ve siyasette liderler oldular. Bu da etse etse onların, Allah için verdikleri, Allah’ı razı ettikleri, Allah için öfkelendikleri ve Allah’ın da onları dünyada ve ahirette yücelttiği şeklinde tek bir şeye delalet etmektedir. İşte Kürtlerin şerefli İslam tarihindeki durumları böyleydi; böylece onların alimleri, Şeyhülislam İbni Teymiyye gibi ilgi odağı haline geldiler, savaşlarda onların arasından Esedüddin Şirkuh ortaya çıktığı gibi komutanlıkta da onların arasından Selahaddin Eyyubi ortaya çıkmıştır. Hatta 1924 yılında Osmanlı Hilafetinin suçlu Mustafa Kemal tarafından kaldırılmasının ardından, 1925 yılında Şeyh Said Piran dışında ona karşı ayaklanan olmamıştır. Dolayısıyla şayet Kürtler, ellerinden gelen her şeyi verip sundukları İslam olmasaydı, bu ulaşmış oldukları duruma ulaşamazlardı. Böylece Kürtlerin insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet arasındaki itibarları ve konumları yükselmiş olup Kürtlerin şerefli tarihi bu şekildeki kısa bir yazıyla özetlenemez. Bu nedenle onların tarihinden sadece birkaç örnekten bahsetmekle yetindik.

Ancak yürekleri burkan ve onu acıyla dolduran şey, Batı’nın onlarca yıldır Osmanlı Hilafetinin tebaası olan Müslümanların çocuklarının zihinlerini kemirip kazımasının ve İslam ümmetinin vücudunun her yerine, zayıflık ve vehn (dünyayı sevmek ve ölümü kerih görmek), özellikle de İslam’ı anlamadaki fikri zafiyetin isabet etmesinin ardından tüm İslam ümmetinin başına musallat olan milliyetçilik hastalığının Kürtlere de bulaşmış olmasıdır. Bu meselenin dezavantajlarından biri de, kâfir Batı’nın, ister onları ikna ederek olsun isterse onlara dayatılan gerçekliğe bir tepki olarak olsun Müslümanların evlatlarının arasında bu meşum fikri yayma ve propagandasını yapma imkanı bulmasıdır. Tıpkı sadece dilleri Farslar, Türkler ve Araplar gibi çevrelerindeki diğer kavimlerin dillerinden farklı olduğu için baskı ve zulme maruz kaldıklarında Kürtlerde olduğu gibi.

Nitekim Kürtler de milliyetçilik tuzağına düştüler ve dediğimiz gibi bir tepki olarak bu labirente girdiler ancak ne yazık ki milliyetçilik onların evlatlarının arasında kök saldı; böylece diğer Müslümanlar gibi Kürtler de, İslami düşünce ve vakıanın İslam temelinde asıl teşhis edileceği açısından en aşağı seviye ulaştılar. Işte bu zayıflık bundan dolayı oldu. Bunun ötesinde bu zayıflık nedeniyle Sultanı/otoritesi 1.300 yıldan fazla süren İslami Hilafetin yıkılması, Müslümanlara yönelik korumasının düşmesi ve topraklarının doğrudan düşmanlarının işgaline maruz kalmasıyla işler daha da kötüleşti. Zira kâfir Batı, Müslümanların tüm kaynaklarını kontrol altına aldı, Müslümanlar arasında düşmanlık, kin ve nefret oluşturmak için kışkırtmalara başladı ve bunu da büyük bir başarıyla gerçekleştirdi.

Batı, (ister kafir işgalci tarafından yönetilen bir devlet olsun, ister işgalci için bir cephe olan bir ajan tarafından yönetilen bir devlet olsun) devlete karşı isyan edecek liderler ortaya çıkarmaya başladı; bu liderleri de, milliyetçilik adı altında kendileri için liderler olsun diye Müslümanların (kavimlerinin) evlatlarının safları arasından ortaya çıkardılar. Böylece milliyetçilik ve taassupçuluk, şu veya bu kavmin evlatları için fiili ve pratik bir standart haline geldi.

Bundan dolayı bu kavmin ve diğer tüm kavimlerin yönetici sınıflarının, oportünist, bencil, Allah’a ve Allah’ın dinine karşı savaşan, sadece kendi kişisel çıkarlarını ve onları insanların başına musallat eden Batılı efendilerinin çıkarlarını düşündükleri açıkça ortaya çıkmıştır. Kavimlerinin-halklarının payına düşen de, fakirlik, yoksulluk, yoksunluk, yerinden edilme, hapis ve hayatları ve geçim kaynakları üzerindeki kısıtlamalar olmuştur. Hatta hayali bağımsızlıklarını elde ettikten sonra bile durumları değişmemiş, paylarına düşen artmamış, sanayide, eğitimde, sağlıkta, hatta güvenlik düzeyinde bile gelişememişlerdir. İşte tüm bunlar, bu kavmin evlatlarının bedenlerindeki delikler ve yaralar olup her taraftan kuşatılmış ve muhaliflerinin varlığını bahane ederek istedikleri zaman ortalığı kasıp kavuran komşu ülkeler tarafından nüfuz edilen dar bir bölgeye hapsedilmişlerdir. Böylece yaşamları, ticaretleri ve siyasi konumları komşu ülkelerin memnuniyetine bağlı bir hale gelmiştir.

Kerim Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in دَعُوهَا فَإِنَّهَا مُنْتِنَةٌOnu (milliyetçiliği) terk edin çünkü o kokuşmuştur.” şeklinde buyurduğu ne aç bırakan ne de doyuran milliyetçilik serabı ve vehminin peşinde koşan Kürtlerin bugünkü gerçekliği ile yüce İslam dinine derin bağlılıklarının olduğu günlerdeki halleri arasında ne kadar da büyük bir fark vardır.

Bugün hangisi takip edilmeye daha layıktır ey Kürt kardeşim; Allah’a, Allah’ın dinine ve Allah Subhanehu ve Teala’nın metoduna tabi olmak mı, yoksa yöneticilerinizin halklarının çıkarlarını değil de sadece kendi çıkarlarını önemsedikleri size kanıtlandıktan sonra şunun ve bunun yaklaşımına tabi olmak mı?!

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَEy iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yaza
Reyyan Adil – Irak

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER