Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Ey Kurtarılmış (Bölgelerdeki) Hak Davetin Gençleri!

إِنَّ الْأَرْضَ لِلَّهِ يُورِثُهَا مَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ

“Şüphesiz ki Yeryüzü Allah’ındır. Kullarından Dilediğini Ona Vâris kılar. Sonuç (Allah’tan Korkup Günahtan) Sakınanlarındır.” [Araf 128]

Bizzat Firavunlar olmasa da her zaman ve çağın Firavunlarının olması, bizzat Hâmânlar olmasa da her zaman ve çağın Hâmânlarının olması ve bizzat askerleri olmasa da her çağ ve zamanın Firavun ve Hâmân’ın askerlerinin olması Allah’ın sünnetidir. Her çağ ve zamanda durum bu şekilde olup sürekli olarak hakka karşı koymak ve zulmü, adaletsizliği ve fesadı savunmak için var olan batıl ve zulmün askerleri olmuştur. سُنَّةَ اللهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلُ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللهِ تَبْدِيلاًAllah’ın, öteden beri süregelen sünneti budur. Allah’ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın.” [Fetih 23]

Firavunların zulmüne ve fesadına karşı koyanlar genellikle peygamberler olmuştur; ancak Nübbüvvetin sona ermesinden ve yaratılanların efendisi son peygamber Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den sonra -ki O’ndan sonra Peygamber yoktur- Hilafet Devleti’nin Halifeleri ve yöneticileri, hayrın yayılmasına ve iyiliğin emredilip münkerin nehyedilmesine öncülük etmişlerdir. 1924 yılında Osmanlı Hilafet Devleti yıkılınca, Peygamberlerin ve Halifelerin amellerini yapanlar davet taşıyıcıları olmuşlardır. Dolayısıyla onlar, silahsız ve maddi güçleri olmaksızın batıla meydan okuma, hakkı haykırma ve iyiliği emredip münkerden sakındırma amellerini yerine getirmişlerdir; bu yüzden onların amelleri zor ve yükleri de ağır olmuştur. Nitekim Sevban’dan Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ، لَا يَضُرُّهُمْ مَنْ خَذَلَهُمْ، حَتَّى يَأْتِيَ أَمْرُ اللهِ وَهُمْ كَذَلِكَÜmmetimden bir taife hak üzerinde devam edip kalacaktır. Kendilerini terk eden kimseler onlara zarar veremezler. Allah’ın emri gerçekleşinceye kadar bu durum üzerinde kalacaklardır.

Bugün davet taşıyıcılarının kendilerini Peygamberlerin ve Nebilerin yerine koydukları bir yeri ve daha büyük bir mirası vardır; zira Allah’ın dini için savaşıp onu savunuyorlar, Allah yolunda ve hak davet için ucuz pahalı her şeylerini feda ederek zalimlere ve haddi aşanlara meydan okuyorlar. Ey savundukları bu mirasa sahip olanlar, zayi olmasın diye İslam dini ve yurdunun yanı sıra büyük Sahabelerin ve ilk fatihlerin -Allah onlardan razı olsun- kanlarının karıştığı Şam topraklarını savunuyorsunuz; bu azim amellerinizden dolayı Allah sizleri onlarla haşretsin, Allahumme Amin. Allah hepinizi hayırlarla mükafatlandırsın. يَوْمَ لا يَنفَعُ مَالٌ وَلا بَنُونَ * إِلاَّ مَنْ أَتَى اللهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍO gün, ne mal fayda verir ne de evlat. Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.” [Şuara-88-89]

Ey Hizb-ut Tahrir gençleri ve kurtarılmış bölgelerde onlara yardım edenler: Sizlere, Firavun’un, Hâmân’ın ve askerlerinin baskı ve zulmüne karşı Musa Aleyhisselam’ın kavmine söylediklerini hatırlatıyoruz: قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللهِ وَاصْبِرُوا إِنَّ الْأَرْضَ لِلَّهِ يُورِثُهَا مَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَMusa kavmine dedi ki: Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona vâris kılar. Sonuç (Allah’tan korkup günahtan) sakınanlarındır.” [Araf 128] Yani Allah’tan yardım isteyin, sabredin ve Subhanehu’dan ittika edin demektir. Zira kurtarılmış bölgelerde, Suriye’de veya tüm Şam’da kimlerin kalacağına ve tüm buraları kimlerin yöneteceğine mülk sahibi, muktedir, izzetli kılan ve alçaltan Allah Azze ve Celle karar vereceği gibi O, yeryüzüne dilediğini vâris kılacaktır. Hak ve kahramanlık tutumlarına, Allah’ın dinini savunmaya ve ona yardım etmeye, Allah’a tevekkül etmeye, yalnızca O’ndan yardım istemeye, eziyetlere sabretmeye ve hak üzere sebat etmeye gelince; tüm bu hususlar, sizin elinizde, sizin seçimizde ve sizin kontrolünüzdedir; sabır üzerine sabır ve sebat üzerine sebatınızdan, hakkı haykırmanızdan ve eziyetlere karşı sabretmenizden dolayı sizleri tebrik ediyoruz. Yine Allah’ın izniyle büyük bir ecirden, güzel akıbetten, Nebiler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle -ki onlar ne güzel arkadaştır- haşrolacak olmanızdan dolayı da sizleri tebrik ediyoruz.

Heyet Tahrir eş-Şam içindeki muhlis kardeşlerimize, Şam’daki düşmanlarının görünür ve açık olduğunu, düşmanın arkasında Amerika’nın ve başlarında Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin ve ne yazık ki liderlerinizden de onunla ilişki kuranlar olmak üzere Amerika’nın araçlarının olduğunu hatırlatıyoruz. Ey Heyet Tahrir eş-Şam’ın muhlis evlatlarından olan sevgili kardeşlerimiz, Şam’ın tamamının tirana teslim edilmesi projesi ve tezahürleri, gözlerinizin önünde herkes için apaçık ortadadır. Nitekim Beşar liderliğindeki Suriye rejimi ile yeniden normalleşme olmakta ve Arap Birliği saflarına geri getirilmektedir. Zira Amerika, Erdoğanlı Türkiye dahil herkese onunla normalleşmeyi dayatmaktadır. Peki daha görmediğiniz ne kaldı?! Zira onlar, liderlerinizden Cevlani ve diğerlerine söz veriyorlar ve onlara umut veriyorlar; halbuki Şeytan’ın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir.

Gizli olanlar ifşa olduğu gibi Amerika’nın planı da ortaya çıktı ve geriye sadece Erdoğan ve Heyet Tahrir eş-Şam içindeki saf liderler aracılığıyla kurtarılmış bölgelerin teslim edilmesi kaldı. Peki daha ne bekliyorsunuz?! Allah korusun gözlerinizle son adımı görmeyi de mi bekliyorsunuz?! Hakkı haykıran ve var güçleriyle sizleri aydınlatmaya çalışan davet taşıyıcılarının ağızlarını kapatarak ve Hizb-ut Tahrir gençlerini tutuklayarak ne yapmaya çalışıyorsunuz Allah aşkına?! Azgınlıklarınızdan dönüp gafletinizden uyanmayacak mısınız?! Yoksa zalimler ve münafıklarla haşrolmayı mı bekleyeceksiniz?! Ne zaman Erdoğan rejiminin verdiği sözleri tuttuğunu gördünüz?! Ne zaman Amerika ve Rusya’nın sözlerini yerine getirdiğini gördünüz Allah aşkına?!

أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ(Seni yalanlayanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.” [Hac 46]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Memduh Ferec

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER