Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Filistin'in Kurtuluşu, Müslümanların Ordularının Kurtuluşuna Bağlıdır

بسم الله الرحمن الرحيم

Filistin'in Kurtuluşu, Müslümanların Ordularının Kurtuluşuna Bağlıdır

Allah’ın düşmanları Yahudilerin Filistin'deki cüretkârlığını, herkes işitti ve işitiyor, gördü ve görüyor. Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlenmesine, kutsalların çiğnenmesine ve iki kıblenin ilki ve üçüncü Harem-i Şerif’te namaz kılanlara saldırılmasına yönelik tekrarlanan sahneler. Tüm bunlar ise, Yahudi varlığı tarafından sadece Filistin halkına ve Araplara değil, dünyadaki tüm Müslümanlara bir mesaj olarak mübarek Ramazan ayında meydana geliyor; zira Yahudi varlığı, kendileri için gerçek bir tehdit olmadıklarını bildikleri için iki milyar Müslümanı umursamadan kutsallarımızda ve Mescid-i Aksa’da eylemlerde bulunuyorlar.

Peki Yahudi varlığı bu cüretkârlığı ve bu meydan okumayı nereden alıyor?

Yahudiler cezadan emin oldular ve bu yüzden kötü davrandılar. Zira Yahudiler, Müslümanların başındaki tüm yöneticilerin, Filistin davasına karşı komplo kurduklarını, aslında kendi halklarına karşı da komplo kurduklarını ve onların sömürgeci devletlerin dostları olduklarını biliyorlar. Yani Amerika’nın başını çektiği Batı ve onları koruyan Müslümanların yöneticileri olmasaydı, asla bunu yapmaya cesaret edemezlerdi. Şöyle buyuran Allah Subhanenu doğru söyledi: ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِّنَ اللَّهِ وَحَبْلٍ مِّنَ النَّاسِ وَبَاءُوا بِغَضَبٍ مِّنَ اللَّهِ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الْمَسْكَنَةُOnlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur; Allah'ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkum edilmişlerdir.” [Al-i İmran 112]

Yahudi varlığının işlemiş olduğu bu suçlar, Netanyahu liderliğindeki sağcı hükümetin dayatmak istediği yargı değişiklikleri nedeniyle yaşadığı sivil itaatsizlik durumundan izole edilebilir mi?

Şüphesiz Yahudi varlığının Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırısının zamanlaması, Netanyahu hükümetinin içinden geçmekte olduğu krizi ihraç etmek içindir; zira onun, varlıktaki sivil yaşamı normal durumuna döndürmek için uygun bir çıkış yoluna ihtiyacı vardır. Özellikle ABD Savunma Bakanı ve diğer yetkililerin Yahudi varlığına yaptıkları acil ziyaretlerin ardından Amerika, Netanyahu’nun krizi İran’a ihraç etme planını bozduktan sonra, Filistin Müslümanları arasında, özellikle de Gazze’de veya güney Lübnan’da bir tırmanış halinin olması gerekiyordu.

Şüphesiz Yahudi varlığının kutsallara ve Filistin halkına karşı işlediği suçların çözümü, onu kökünden söküp atmaktır. Dolayısıyla çözüm, Filistin halkından olan direnişçilerin eliyle değil, bunu yapmaya muktedir olanların yani Müslümanların ordularının eliyle olmalıdır.

Önemli soru şudur: İslam ümmetinin elliden (devletten) fazla ordusu varken, neden Filistin içindeki direniş hareketleri Yahudi varlığının Filistin’de işlediği suç ve saldırılara karşı çıkmak zorunda kalıyor?! Kışlalarında çöreklenen bunca orduyu, ümmete ve Allah Azze ve Celle’ye karşı yükümlülük ve sorumluluklarını yerine getirmekten alı koyan şey nedir?! Bu orduları, Müslümanları, topraklarını ve servetlerini koruyan etkin ve üretken ordulardan, ümmetin servetlerini yiyip bitiren ve düşmanlarına boyun eğen aylak ve tembel ordulara dönüştüren şey nedir?!

Onlar; ümmetin Yahudi varlığını kuran ve onları besleyen sömürgeci Batılı düşmanlarına bir yanıt olarak orduları zincirleyen ve onları yozlaştıran Müslümanların yöneticileridir.

Bu ordular, yöneticilerine karşı ayağa kalkmalı ve onları ve Batı’nın ajanlarını reddetmelidirler; çünkü bu ordular, sadece Filistin’i değil, tüm ümmeti kurtarmaya muktedirdir. Ayrıca bu ordular, ümmete otoritesini geri vermeye muktedirdir ve bugün orduların roller de işte budur. Dolayısıyla onların, kışlalarında felçli, prangalı ve yığılmış bir halde kalarak Filistin’deki ümmetimizin ve kutsallarımızın başına gelenleri seyretmeleri caiz değildir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: انفِرُوا خِفَافاً وَثِقَالاً وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِنْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَEy müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” [Tevbe 41] İbn Ömer Radıyallahu Anh’dan Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: عَلى المَرْءِ المُسْلِم السَّمْعُ والطَّاعَةُ فِيما أَحَبَّ وكَرِهَ، إِلَّا أَنْ يُؤْمَرَ بِمَعْصِيَةٍ، فَإذا أُمِرَ بِمَعْصِيَةٍ فَلا سَمْعَ وَلا طاعَةَ(Devlet amirlerinin) sevdiği yahut sevmediği hususlardaki emirlerini dinlemek ve masiyetle emrolunmadıkça işitmek ve itaat etmek, Müslüman kişi üzerine (vacip) bir haktır. Masiyetle emrolunduğu zaman da onları dinlemek ve itaat etmek yoktur.” [Müttefekun Aleyh]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Memduh Ferec

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER