Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İran’da Başörtüsü Karşıtı Protestolara Bir Yanıt Olarak!

بسم الله الرحمن الرحيم

İran’da Başörtüsü Karşıtı Protestolara Bir Yanıt Olarak!

Başörtüsünü düzgün bir şekilde takmadığı için rejimin polisi tarafından gözaltına alındığı sırada öldürüldüğü bildirilen 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin hayatını kaybetmesinin ardından İran’da gerçekleşen olaylarla ilgili bazı önemli noktalar.

1- Mahsa Amini’nin ölünceye kadar dövülmesi, her türlü işkenceyi yasaklayan İslam’a göre büyük bir günahtır. Bu, İslam’ın nâsslarında gayet açıktır. Zira Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: إِنَّ اللهَ يُعَذِّبُ الَّذِينَ يُعَذِّبُونَ فِي الدُّنْيَاİnsanlara azap (işkence) edenlere Allah da (kıyamet günü) azap edecektir.

2- Orada; İran’daki olayları istismar eden birçok laik, bir kez daha İslam’daki başörtüsüne ve içtimai nizama karşı oryantalist iddialarını ve yalanlarını ortaya atarak, İslam’ın kadınlara baskı yaptığı şeklinde yalan suçlamalarda bulundular. Örneğin bu, gazeteci Janice Turner’ın, 23 Eylülde British Times’ın internet sitesindeki “başörtüsü düşerse onu acımasız İran rejimi takip edecektir” başlıklı makalesinden bir alıntıdır: “Başörtüsü sadece bir kıyafet sembolü değil, tüm ulusu sindirmek ve bölmek için tasarlanmış bir kontrol aracıdır.” Temel olarak İslami kıyafete yönelik böyle bir saçma iddia, İran’da olduğu gibi baskıcı rejimlerin yönetiminin devam etmesini kolaylaştırmaya yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla İslam karşıtı, cahil ve Avrupa merkezli bir dünya görüşünden ve diğer kültürlerden doğan bu tür suçlamalara, sert bir şekilde cevap verilmelidir.

3- İran rejiminin, İslam’ın yasalarının uygulanmasına ve korunmasına önem verdiği fikri, saçma bir fikirdir. Çünkü bu rejim, kasap Esad’ın Suriye’de on binlerce masum Müslümanı katletmesine yardım ettiği gibi aynı zamanda onun Suriye, Irak ve Yemen’de masum Müslümanların öldürülmesinde parmağı vardır. Ayrıca daha iyi bir yaşam arayışı için sınırlarını aşmaya çalışan Müslüman Afganları da öldürmüştür. Nitekim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ، دَمُهُ، وَمَالُهُ، وَعِرْضُهُHer Müslümanın kanı, malı ve ırzı, başka bir Müslümana haramdır.” [Müslim rivayet etti.]

4- Orada; İran’daki kadınların karşı karşıya kaldığı sorunu, İslam’daki başörtüsü ve içtimai nizamın diğer hükümlerinin uygulanması ve cinsiyet eşitsizliği ile ilgili bir sorun olarak göstermeye çalışanlar var. Oysa İran’daki asıl sorun, Kitap ve sünnete göre değil de din adamlarının arzularına göre yöneten dini bir rejimin varlığıdır. Zira insanların arzularına göre yöneten -demokrasiler veya diktatörlükler- herhangi bir sistem, insanlara baskı yapılmasına ve haklarından mahrum bırakılmalarına yol açacaktır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَKim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” [Maide 45]

5- İnsanların İran rejiminin baskıcı ve otoriter eylemlerine öfkelendikleri bir mefhumdur. Ama neden bazı Müslüman kadınlar bu protestolarda başörtülerini yakıyorlar ve kamusal alanlarda Allah Subhanehu ve Teala’nın emirlerine karşı öfkelerini ve isyanlarını ifade ederek dans ediyorlar ki?! Oysa kadının eli ve yüzü hariç tüm vücudunu mahrem olmayan erkeklerin yanında örtmesi Kuran ve sünnette açık olan şerî bir farz olup İran veya başka herhangi bir rejimin diktesi değildir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ وَلَا يُبْدِينَ زِينَتَهُنَّ إِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ أَوْ آبَائِهِنَّ أَوْ آبَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ أَبْنَائِهِنَّ أَوْ أَبْنَاء بُعُولَتِهِنَّ أَوْ إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي إِخْوَانِهِنَّ أَوْ بَنِي أَخَوَاتِهِنَّ أَوْ نِسَائِهِنَّ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُنَّ أَوِ التَّابِعِينَ غَيْرِ أُوْلِي الْإِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ أَوِ الطِّفْلِ الَّذِينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلَى عَوْرَاتِ النِّسَاءMümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler.” [Nur 31] Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurmuştur: إِنَّ الْجَارِيَةَ إِذَا حَاضَتْ لَمْ يَصْلُحْ أَنْ يُرَى مِنْهَا إِلَّا وَجْهُهَا وَيَدَاهَا إِلَى الْمَفْصِلBir genç kız buluğa erdiğinde yüzü ve bileklerine kadar elleri dışında bir şeyin görülmesi uygun olmaz.” [Ebu Davud rivayet etti.]

6- Orada; İran’ı, İslami bir yönetimin altında kadınların hayatlarının nasıl olacağının bir modeli olarak göstermeye çalışanlar var. Oysa İran’daki dini-cumhurbaşkanlığı-parlamenter-siyasi rejim, şerî nâsslarda hiçbir dayanağı olmayan din adamları tarafından idare edilen “Yüce Rehberlik” olarak adlandırılmaktadır. Aksine Kur’an ve sünnetin açık bir şekilde belirlediği gibi İslami yönetim modeli, insanlara karşı sorumlu olmak ve din adamlarının diktelerinin yerine Kur’an ve sünnet ile hükmetmek üzere seçilmiş bir lidere sahip olan Nübüvvet Minhacı üzere Hilafettir.

7- İran rejimi, İslam dışı tüm rejimlerin ve İslam beldelerindeki mevcut diktatörlüklerin durumunda olduğu gibi ortadan kaldırılması gereken otoriter bir liderliktir. Ancak ülke için liberal bir gelecek talep eden göstericiler, bunun yeryüzündeki kadınlar için daha iyi bir gelecek sağlayacağı inancıyla çok büyük bir yanılgının içine düşmektedirler. Oysa Batı’da ve diğer yerlerdeki liberal ülkelerin, büyük sosyal ve ahlaki sorunlarla birlikte bir krizden diğerine kötüleştiğini görmekteyiz. Bu ise kadınlara yönelik şiddet hastalığını ve aynı şekilde parçalanmış ailelerin tsunamisini de kapsamaktadır. Zira Avrupa Birliği’nde her üç kadından biri şiddete maruz kalırken her iki kadından biri de cinsel tacize maruz kalıyor (Avrupa Komisyonu). Örneğin Fransa’da her üç günde bir kadın mevcut veya eski bir partneri tarafından öldürülürken (The Guardian 2019), Amerika Birleşik Devletleri’nde ise her gün yaklaşık 3 kadın aile içi şiddet nedeniyle öldürülüyor (Adalet Ofisi). Bütün bunlar, erkekleri, kişisel ve cinsel özgürlükler gibibireysel kapris ve arzularına göre hareket etmeye teşvik edenliberal değerlerin bir sonucudur. Ayrıca kadın ve erkek arasındaki ilişkiyi düzenleyen ve aile ve toplumsal hayattaki hak ve sorumluluklarını belirleyen açık içtimai/sosyal kuralların olmayışının da bir sonucudur. Oysa bu olsaydı, iki cins arasında sağlıklı bir iş birliği temelinde iyi ve saygılı bir ilişki inşa edilecekti. İslam’daki içtimai nizamın hükümlerinin ve bunların bir parçası olan başörtüsünün toplumdaki kadın ve erkek arasında gerçekleştirmeyi amaçladığı sağlıklı iş birliği işte budur.

8- İran’daki ve İslam beldelerindeki kadınlar ve diğerleri için daha aydınlık bir gelecek inşa etmenin tek yolu, Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin altında İslam’ın kamil ve doğru bir şekilde uygulanmasıdır. Bu sistemi, sömürgecinin masallarından ve yalanlarından uzak bir şekilde objektif olarak inceleyen herhangi bir kişi, onun, toplumda kadına saygı duyulmasını pekiştirmek, kadını şiddetten korumak ve kadının Allah Subhanehu’nun bahşetmiş olduğu tüm siyasi, ekonomik, eğitimsel, hukuki ve sosyal haklarını güvence altına almak için güvenilir ve zaman içinde test edilmiş bir yaklaşıma sahip olduğunu görecektir. Bunlar onu yönetenlerin asla vazgeçemeyeceği haklardır. Çünkü bunları Allahu Teala belirlemiş olup müzakere konusu olamazlar. Bunun tam aksine Fransa, Danimarka, Belçika ve Hollanda gibi laik ülkeler, başörtüsü ve peçeyi yasaklamak yoluyla Müslüman kadın ve kızların eğitim, ekonomik ve diğer haklarını çalmaktadırlar. Bu yüzden Müslümanlar olarak bilmeliyiz ki; yaratıcımız Hakîm ve Alîm olan Allah Subhanehu ve Teala’nın hükümlerini ve nizamını benimsemedikçe ne bu hayatta ne de ahirette herhangi başarı elde etmemiz imkansızdır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَEy iman edenler! Allah’tan korkun. O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.” [Maide 35]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Nesrin Nevaz

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER