Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Filistin Davası, Abbas’ın Konuşmasından ve Mücrim Esad Rejimiyle Uzlaşmasından Beridir!!

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Filistin Davası, Abbas’ın Konuşmasından ve Mücrim Esad Rejimiyle Uzlaşmasından Beridir!!

Hizb-ut Tahrir Mübarek Toprak (Filistin) Medya Bürosu Üyesi Dr. İbrahim et-Temimi’nin Kaleminden

Özellikle tutuklama, Mescid-i Aksa'yı kirletme, arazileri yıkma ve müsadere etme ve yerleşim yerlerini inşa etme gibi Yahudi varlığının devam eden cürümleri ışığında mübarek topraklardaki olaylar pek durmuyor. Bu da davanın kaybolmayacak şekilde sahnede kalmasına neden oluyor. Siyasi bilinci ve davaya hizmet eden ve bu eziyetleri sona erdirmek için ümmeti harekete geçiren meşru duruşları gerektiren bu durum karşısında otorite, taviz verme, ihanet etme, erteleme ve otoritenin adamlarına cazip gelen bir rüyaya abanma ve sımsıkı sarılma ve sözde barışı ve vaat edilen devleti görüşmek için Yahudi varlığı ile tekrar müzakere masasına oturmayı kabul etme -ki belki de bunu kabul edecek- yolunda ilerlemeyi tercih ediyor! Öte yandan gruplar, kendisine güvenen, destek veren ve onun konumunu yükselten ümmete ihanet etmeyi tercih ediyor. Ayrıca Hamas da, Beşar Esad’ın cürümlerine göz yumuyor. Oysa Beşar Esad, sınırların ötesine geçmiş ve tesadüfi bir şekilde ortaya çıkan, insanların görmüş olduğu işkence ve baskıyı normal bir insanın işitmeye bile tahammül edemeyeceği vahşi cezaevlerinde milyonlarca şehidin verilmesine, tutuklanmalarına ve kaybolmalarına neden olmuştur. Ayrıca halk topraklarından tehcir edilmesine neden olan varil bombalarının yanı sıra denizlerde boğulmuşlar, Batı ülkelerinde zulme uğramışlar ve civar ülkelerde mazlum olmuşlardır. Ama İslam sloganını yükselten Hamas’ın zihniyeti ve psikolojisi tüm bunların ötesine geçerek Esad rejimiyle uzlaşmayı ilan etmektedir. Hem de ümmetin farklı kesimlerinden ona karşı yapılan birçok uyarılara rağmen bunu yapmaya hırs gösteriyor! Otoritenin ve grupların, dava ve çıkarları gerekçesiyle gösterdikleri bu tutumları karşısında, davanın bunlardan beri kılınması gerekir.

Filistin davası, Muz Cumhuriyetleri ve Afrika’daki bazı isyancı hareketlerin gösterdiği siyasi dilencilik tarzında Birleşmiş Milletler kürsülerinden çözümler dilenecek şekilde hiçbir zaman çözümü bilinmeyen bir dava olmamıştır. Filistin davası, hiçbir zaman Güvenlik Konseyi, büyük ülkeler ve kurumlarından çözümler talep edilecek bir dava olmamıştır. Zira belanın ve işgalin kaynağı bizzat onlarken bu nasıl olsun ki?! Filistin davası hiçbir zaman helali haram kılan ve haramı helal kılan bir yasamanın kaynağı olmamıştır. Bilakis o, şerî hükümlere boyun eğmiş, asla onun ötesine geçmemiş ve ümmetin haykırışları, kanları ve ülkeleri pahasına bir an olsun kendi çıkarı olmamıştır. Dahası o, bölünmez bir yaranın parçası ve birbirinden ayırt edilmeyen tertemiz bir kandır.

Otoritenin Başkanı’nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu huzurunda yaptığı son konuşma, otoritenin geldiği siyasi iflas durumunu ve iki devletli proje ve Birleşmiş Milletler kararlarının uygulanması konusunda umutsuzluğa düştüğünü göstermektedir. Zira bu, Abbas’ın sözlerinde ve yüz hatlarında açıkça görülmektedir. Dolayısıyla geriye kalan tek şey Abbas ve yandaşlarının, Amerika’nın, Batı’nın ve Yahudi varlığının ayaklarını öpmeleri ve kendilerine bir devletin kurulacağı bir toprak parçası vermeleridir. İşte bu, kendi elleriyle yaptıkları ve siyasi şemsiyeleri ve tasfiye araçları vasıtasıyla elde ettikleri başarılarının özüdür. Zira Kurtuluş Örgütü, barışı, müzakereleri, Yahudi varlığını tanımayı, ona istediği her şeyi vermeyi, ona boyun eğmeyi ve onun arzuları karşısında azar azar sabitelerinden vazgeçmeyi tercih etmiştir. Hatta Yahudi varlığı, örgüt ve otorite ile birlikte “ne kadar baskı yaparsan o kadar fazla alırsın” politikasını benimsemiş ve ulaştığımız son olaylara kadar örgüte ve otoriteye hiçbir şey vermeden istediklerinin çoğunu elde etmiştir. Otorite ise, sadece Yahudi varlığının Batı Şeria’da dolaşan ve eğlenen mekanizmalarını bulmuş ve tutuklama, teftiş etme ve kapatma gibi doğrudan onun egemenliğini uygulamıştır. Ayrıca liderlerini, otoritenin bağlantısı ve aracılığı olarak bilinen şeye ihtiyaç duymaksızın işçilerin giriş ve çıkışlarını düzenlemek için doğrudan insanlarla iletişim kurarken bulmuştur. Aynı şekilde Filistin otoritesi, artık Batı Şeria’daki çok sayıda yerleşim projelerini kınamaya yönelik resmi açıklamalar yayınlamaya güç yetiremez olmuş ve güvenlik koordinasyonu ve Filistin halkını öfkelendiren suçlar nedeniyle durumu kritik bir hale gelmiştir! Bütün bunlardan sonra örgüt ve otorite hala müzakere yoluna ve iki devletli projeye sarılıyor ve uluslararası kuruluşlardan, Güvenlik Konseyi’nden ve Birleşmiş Milletler’den yardım dileniyor ve Yahudi varlığından bir hayır umuyorlar. Nitekim Abbas’ın konuşmasında ortaya çıkan garip ve tuhaf çelişki sahnesi, yuttuğu bir zehri nitelendiren, neredeyse onu öldürecek olan ve bunun ardından belki de tedavinin ikinci veya üçüncü dozda olduğunu söyleyen bir intihar bombacısı gibidir!!

Öte yandan başta Hamas hareketi olmak üzere örgütün çerçevesi dışındaki fraksiyonlar da, siyasi toplantılar ve baskıcı rejimlerle dostane uzlaşılarla meşguldürler. Ayrıca siyasi büro başkanı İsmail Haniye, en son en önemli başarılarını ilan etmek için İslam ve Müslümanların baş düşmanı Rusya ile İslam ülkelerindeki hain rejimler arasında gidip gelmekle meşguldür. Bu başarılardan biri de; topraklarını ve Nebisi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Mesrâsı’nı savunur gördüğü herkese tüm samimiyet ve ihlasını veren ümmete bir tokat atma ve onun güvenine ihanet etme noktasında Kurtuluş Örgütü’nün yolunu izlemek için Esad rejimiyle uzlaşmaktır. Nitekim daha önce de ümmet, örgütün gruplarına samimiyet ve ihlasını vermiş, sonra da ümmete bir tokat atmışlar ve ümmet de onları kaldırıp atmıştı. Sonra topu tekrar aslının iyi ve duygularının temiz olduğuna inandığı İslam sloganını taşıyan hareketlere vermiştir. Bu defa bu hareketler bu yüksek konumu korumak ve onu bu davaya hizmet etmek için kullanmak yerine daha güçlü bir tokatla gelmiştir. Dahası bununla da yetinmemiş, bilakis kendi konumunu savunmayı ve ümmete ve bu kötülüğü inkar edenlere karşı büyüklük taslamayı tercih etmiştir. Tıpkı her itiraz geldiğinde kendi bakış açısına göre davanın maslahatı vetosunu yükselten Filistin Kurtuluş Örgütü’nün yaptığı gibi. Açık bir şerî muhalefeti ve tehlikeli bir siyasi şaşkınlığı örtbas etmeye yönelik bu batıl suçlamadan beri olan davanın maslahatı bahanesini gerekçe gösteren Hamas’ın durumu da aynıdır!

Konum ve öneminden dolayı Filistin davası, Müslümanların çeşitli ve çok sayıdaki meselelerinden biri olmaya devam etmekte olup dinin zaruretinden olduğu bilinen açık şerî hükümlere sahiptir. Dolayısıyla ne örgütün bu tasfiyeci siyasi hamlelerinde, ne bu çeşitli guruplarda, ne ajan rejimlerin kollarına düşmesinde ve büyük ülkelerin masasına oturulmasında, ne de zalimlere, uluslararası topluma ve onun sömürgeci kurumlarına boyun eğilmesinde davanın bir çıkarı yoktur. Bilakis davanın maslahatı, şeriatın belirlediği gibi ve onun hükümlerine göredir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُّبِيناًAllah ve Rasulü bir konuda hüküm verince, ne bir mümin erkeğin ve ne de bir mümin kadının (o konuda) muhayyerlikleri (tercihleri) olmaz. Ve her kim Allah’a ve Onun Rasulü’ne isyan ederse muhakkak o, apaçık dalalete (batıla) sapmış olur.” [Ahzab 36] Dolayısıyla davanın maslahatı, Filistin halkına yardım etmeyi vacip kılan ve Müslümanların ve ordularının da onlara yardım etmesini vacip kılan şerî hükme göre bu toprakları kurtarmak için çalışmaktır. Zira yardım ve zafer arasında, ümmeti ve davasını, bağı, sebatı ve Filistin’in muhlis evlatlarının cihadındaki büyük hayrı engelleyen rejimleri devirerek bunu başarmak için gayretli bir siyasi çalışma vardır. İşgal altındaki topraklarda bir devletçik, otorite, liderlik ve başkanlık arayışına ve hain rejimler ile yozlaşmış uluslararası sistem arasında bir prestij ve varlık peşinde koşmaya gelince; bu bir şaşkınlık, bir kayıp ve davanın boşa gitmesidir.

Kaynak: El-Raye Gazetesi -410. Sayı - 28/09/2022

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER