Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hilafetin Kaybolmasıyla Birlikte Ümmetin Kaybı

بسم الله الرحمن الرحيم

Hilafetin Kaybolmasıyla Birlikte Ümmetin Kaybı

Müslümanlar, Hilafetin kaybolmasıyla birlikte bir hayat nizamı olan İslam’ı da kaybetti. Oysa Allah şu kavliyle, insanı yeryüzünde bir Halife olarak yaratmıştır: إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” [Bakara-30] Dolayısıyla yeryüzü, Allah’ın hükümlerinin uygulanmasıyla inşa edilecektir. Zira ancak bu şekilde yeryüzü kurtulur, aksi taktirde ifsat olur. Nitekim ilk insana hitap edilen bu istihlaf, alemlerin Rabbinin risaletini taşımak içindir. Zira tüm insanlar, yeryüzünde bunu uygulamakla emrolunmuşlardır. Bu da ancak Allah’ın şeriatını uygulamak için kendilerine karşı sorumlu olan ve Halife olarak adlandırılan birine yetki vermekle mümkündür.  

Bu nedenle Hilafet, şeriatın hükümlerini uygulamak ve daveti dünyaya taşımak için dünyadaki Müslümanların genel başkanlığı olarak bilinmektedir. Zira bu, Müslümanların üzerine bir farz olup diğer farzların da ikame edildiği farzların tacıdır. Bunun ihmal edilmesi ise Allah Subhanehu Teala’nın hesaba çekeceği bir günahtır. Çünkü bu emrin yerini getirilmesi, tüm dinin ikame edilmesi ve ihmal edilmesi ise neredeyse tüm dinin ihmal edilmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Halifeler, Allah’ın şeriatını gözetmenin başı olup ancak onlar sayesinde emirler tesis edilir ve Allah’a itaatler uygulanır.  

İstihlaf noktasında Müslümanların inancı, fertlerin, hiçbir ortağı olmayan bir tek Allah’a ibadet etmesini gerektirdiği gibi İslam’ın hükümlerini ikame edip uygulayarak ve Allah’ın istediği şekilde bir hayat inşa etmek için ümmetin kendi adına bir Halife atayarak Allah’ın emrine itaat etmeyi gerektirir. Aksi taktirde ümmet, Allah korusun yıkılıp yok olmaya maruz kalacaktır. Bu nedenle kafirlerin, varlıklarına ve hayatlarına yönelik bu tehlikeyi fark ettiklerini görüyoruz. İşte bu yüzden kafirler, daha ilk günden itibaren bu davete karşı çıktılar ve çeşitli yollarla Müslümanların davetlerini sonlandırmak, ardından da devletlerini yıkmak için onlarla savaştılar. وَلاَ يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّىَ يَرُدُّوكُمْ عَن دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُواْ “Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler.” [Bakara 217] Nitekim kerim Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Medine-i Münevvere’de bir devlet kurdu ve Medine Vesikası’nda Müslümanların diğer insanlar dışında tek bir ümmet olduğunu belirtti. Dolayısıyla bu ümmette, güçlü bir anlayış ve uygulamayla İslam’ı taşıdı. Böylece yeryüzünün doğusu ve batısına kadar yayıldı. İşte o zaman kafir, bu devletin yıkılmasının ancak hükümlerinin kaldırılması, hükümlerinin kaldırılmasının da Halifesinin kaldırılmasıyla mümkün olacağını anladığı gibi ümmetin zayıflaması için de düşüncesini ve akide anlayışının da zayıflatılmasının kaçınılmaz olduğunu anladı. Bizim gördüğümüz şey işte budur. Zira İslam ümmeti, Hilafet yıkılmadan önce 200 yıl fikri olarak zayıfladı. Sultan II. Abdülhamid’in bireysel gücüne ve bu yıkılışın karşısında durma girişimlerine rağmen 1924 yılında yıkıldı. Bunun üzerine ümmette, fikri ve davranış olarak çöküş artış göstermeye başladı. Dolayısıyla devleti parçalandı, kutsalları ihlal edildi, servetleri yağmalandı, başına düşmanları musallat oldu, milletler başına üşüştü ve inanılmaz bir duruma düştü. Dolayısıyla da onurlu efendiler olmamızın ardından paramparça olmuş bir şekilde zillete boyun eğenler haline geldik. Bu kaybın ötesinde bir kayıp var mıdır Allah aşkına?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Muhammed Hamdânî - Irak

#أقيموا_الخلافة
#ReturnTheKhilafah
#YenidenHilafet
#خلافت_کو_قائم_کرو

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER