Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Faiz ve Özelleştirme Gelişmekte Olan Ülkelerin Ekonomilerini Yok Eden İki Beladır

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Faiz ve Özelleştirme Gelişmekte Olan Ülkelerin Ekonomilerini Yok Eden İki Beladır

Üstad Ahmed El-Hutvânî’nin Kaleminden

Şu anda gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri için yıkıcı faktörlerin ne olduğu noktasında bir gözlemde bulunacak olursak, bunların en ölümcülleri arasında faiz ve özelleştirmenin olduğunu görürüz. Zira bu ikisi, ne kadar yüksek olursa ülkedeki büyüme oranlarını da o ölçüde yok ediyorlar. Örnek olarak Türkiye’yi verecek olursak, Türk halkının büyük bir canlılık ve etkinliğe ve de sanayii, çalışma ve üretimde yüksek yetenek, beceri ve yetkinliklere sahip olduğunu görürüz. Ancak faiz ve özelleştirme, bu halkın tüm etkinlik ve canlılığını öldürmesinin yanı sıra onlara yoksulluk, işsizlik, enflasyon ve durgunluktan başka bir şey bırakmamaktadır. 

Türk parası sürekli bir düşüş halinde. Değeri bu yılın başından bu yana %30 oranında düşmüş ve devlet de sert kur dengesindeki şiddetli kanamayı durduramamıştır. Bu nedenle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Merkez Bankası başkanını görevden almak, Hazine ve Maliye Bakanı olan damadı Berat Albayrak’ın istifasını kabul etmek, kötüleşen ekonomik durumu ve para biriminin istikrarsızlığını bu ikisine yüklemek zorunda kalmıştır. Oysa bu ikisi faiz artışını düşürme yönündeki talimatlarına tam olarak uymalarına rağmen onların yerine daha önceki politikasına aykırı hareket ederek faiz oranının artışını benimseyen iki kişiyi atamıştır.  

Türk hükümeti 2018’den bu yana, liranın istikrarını desteklemek için büyük miktarda sert para rezervi harcadı ama boşuna. Zira (Goldman Sachs) uzmanları, Türkiye’nin bu yılki zararının yaklaşık 100 milyar dolar olduğu tahmininde bulundular. Bu da ülkenin bu para birimlerinin dengesinin bozulmasına neden oldu.

Merkez bankası, liranın değerini iyileştirmek için ticari kreditörlerden on milyarlarca dolar borç almak zorunda kaldı ama önemli bir sonuç elde edemedi.

2002 yılında 112 milyar dolar olan ülkenin dış borcu 2016 yılında 421,4 milyar dolara yükselirken enflasyonun oranı ise yüzde %25’in üzerine çıkmıştır. İşsizliğe gelince; işsizlik %12 oranına yaklaşırken mevcut tek kapitalist çözüm olan, faiz oranını düşürme veya artırma oyunundan çıkamamıştır ki zaten başka bir çözümü de yoktur. 

Bu, faizin yıkıcı belası açısındandır. İkinci belaya gelince; ülke ekonomisi açısından daha ölümcüldür. Bu ise, tüm üretim sektörlerinin devletin elinden kaybolup hükümetten ülkenin tesislerini satın alan yerli ve yabancı bir avuç açgözlü kapitalistlerin eline geçmesini sağlayan, zararı para biriminin değerinin düşmesinin de ötesine geçen özelleştirmedir.     

Türkiye’deki özelleştirme projesi, 2003-2009 yılları arasında Erdoğan iktidarının ilk altı yılında başlamıştır. Zira şeker, yem, halı ve krom madenleri 30 milyar dolara özel sektöre satılmış, bu paralarla tüneller, konut mahalleleri ve binalar yapılmış ve bir kalkınma hareketi oluşturulmuştur. Nitekim o dönem, geçici bir ekonomik refaha tanık olmuş ve bunun ardından Türk piyasalarına yabancı yatırımlar girip 469 milyar dolar pompalarken, aynı dönemdeki borç ise 460 milyar dolara ulaşmıştır.

Bundan sonra özelleştirme süreci ülkedeki her şeyi etkileyecek şekilde genişlemiştir. Zira hükümet gaz, telekomünikasyon, sigara, Türk Hava Yolları ve diğer sanayi kuruluşlarındaki hisselerini satmış ve böylece ek bir ekonomik iyileşme oluşmuş ama aynı zamanda bu da geçici olmuştur. 

Sonra ikinci özelleştirme dalgasının ardından özellikle Amerika ve Avrupalılar olmak üzere yabancı şirketler Türkiye’ye akın etmiş, hatta bu şirketlerin sayısı 20 bine ulaşmış ve sonuç olarak ülke yabancı yatırımcılara açılmıştır. Dolayısıyla bu şirketler, ülkede at koşturmaya ve Türk ekonomisiyle her açıdan oynamaya ve uğraşmaya başlamışlardır.

Böylelikle devlet, ikinci aşamada 70 milyar dolar değerindeki hizmetlerini özelleştirmiş, başlangıçta geçici bir ekonomik ilerleme olsa da bunu ölümcül bir durgunluk izlemiş, kârların büyük bir kısmı yabancı yatırımcılara sızmaya başlamış ve sert para birimleri onlarla dışarı çıkmıştır. Sonuç olarak halkın yaşam standardında hızlı bir bozulma, Türk parasında çökme ve yüksek faizli borçlanma politikasına geri dönüş olmuştur.  

Kısacası bunlar, özelleştirme ve faizli getirilerin yıkıcı etkileridir.

Kaynak: El-Raye Gazetesi-317. Sayı-16.12.2020

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER