- Basın Açıklaması - Aşırı Pahalılık, Ücretlerin Arttırılmasıyla Çözülmekten Daha Büyüktür
- Kategori Lübnan
- İlk yorumlayan ol!
- |
Dün özel ve resmî eğitim kurumlarına bağlı okullar, kolejler ve üniversiteler, milyonlarca öğrencisinden mahrum kaldı. Zîra öğretmenleri ve eğitim görevlileri; enflasyon, fiyatların hızla yükselmesi ve dolayısıyla başta memurlar olmak üzere dar gelirlilerin alım gücünün zayıflamasının ardından "maaşların ve ücretlerin iyileştirilmemesini" protesto etmek üzere genel grev yaptılar. Bugün grev, özellikle eğitim sektöründe olduğuna göre tüm sektörleri kapsayan kriz, çok yakında daha fazla grevlerin ve protestoların yapılmasına yol açacaktır.
Her zaman olduğu gibi bu ülkedeki siyâsi çevre, insanların işlerini gerçek anlamda gözetmekten uzak bir halde, halkın hukukunun temini ile alâkalı olan insanların geçim sorunlarını bile âdi tavırlar, polemikler ve çekişmeli şantajlar pazarında alay konusu yapmaktadırlar.
Her zaman olduğu gibi biz de Lübnan'daki siyâsî tarafların icra ettiği kokuşmuş alışkanlıklardan uzak durarak bu soruna, insan fıtratına muvâfık ve sorunlarını çözmeye uygun olduğuna kesinlikle inandığımız ideolojimizin yani İslâm'ın gereğine binâen insanların işlerini gözetme zâviyesinden ele alacağız.
Kronik enflasyon sorunu, peşi sıra gelen fiyat pahalılığı ve dolayısıyla dar gelirlilerin alım gücünün zayıflaması, Komünist sistemin çökmesinden sonra tahakküm eden ve iki asrı aşkındır dünyayı kasıp kavuran fâsit Kapitalist sistemin ifrâzâtı olan temel sorunlarından yalnızca biridir. Ayrıca Lübnan'daki aşırı pahalılık sorununun yerel nedenlerine -ki bunların başında insanların başına bela olmuş siyasî ve idârî çevrenin yozlaşması gelmektedir- rağmen açıktır ki enflasyon, aşırı pahalılık ve süregelen ekonomik durağanlık sorunları küresel bir fenomendir ve bunun başlıca müsebbibi, zâlim Kapitalizm Nizâmı ve barbar erbaplarıdır. Gerçek şu ki böylesi bir beyân, bu trajik sorunun tüm faktörlerini kapsayıcı nitelikte olmasa da bu krizin faktörlerinin temel yönüne ışık tutabilir. Dikkat buyurunuz, bu durum, geçen asrın başlarında başlayıp Amerika Birleşik Devletleri'nin altın ile tedavüldeki paraların arasındaki kısmî endekslemeye son vermesinin ardından 70'li yıllarda (altın karşılığı göz ardı ederek) bütünüyle itimat edilen banknot para sorunudur. Böylelikle Amerikan doları, diğer paraların endekslendiği temel para birimi haline gelmiştir.
Dünya ülkelerinde tedavülde olan paraların hiçbir gerçek değeri, yani belirli miktarda altın veya gümüş karşılığı olmamasından ötürü bu paraların değeri, bunları çıkartan devletlerin ekonomilerine olan güven düzeyine bağlıdır. Dolayısıyla devlet, parasına olan güveni koruyabildiği ve Merkez Bankası da sahip olduğu döviz rezervleri yoluyla parasına olan arz-talep dengesizliğini giderebildiği sürece bu para, değer istikrarını korumayı sürdürür. Şayet devletin ekonomik gücüne olan güvenin kaybolmasıyla bu denge bozulur ve insanların hızla parasını terk etmesi karşısında Merkez Bankası, parasına karşı bu aşırı direnci engelleyemezse paranın değeri düşer ve enflasyon, muazzam servetlere denk gelen insanların nakit birikimleri, hiçbir değeri kalmayacak biçimde eritmeye başlar. Ardından da dar gelirlilerin alım gücü, aşırı fakirlik derecesine dayanır; çünkü ceplerindeki kağıt paralar, büyük oranda alım değerini kaybetmiştir. Bu da orta direkten on binlerce insanın fakirleşmesine ve sefâlete uğramasına neden olacak boyutta Lübnan Lirası'nın değerinin düşmesiyle 80'li yıllardan 90'lı yılların başlarına kadar Lübnan'ın tanık olduğu vâkıanın aynısıdır.
Parasının değerini koruyan devlete gelince; paranın çökmesi felâketini savmış olması, banknot para tuzağından kurtulduğu anlamına gelmez. Çünkü parasını dövize endeksler ki bu, genelde ölçü aldığı oranda parasının sabit değerini koruduğu Amerikan dolarıdır. On beş seneyi aşkındır Amerikan Doları / Lübnan Lirası paritesini 1,500 küsurda koruyan Lübnan Lirası gibi. Dolayısıyla kendisini bu meşum paranın esiri haline getirir. Nitekim yıllar boyu dolar düştükçe Lübnan Lirası'nın alım gücü de aynı oranda düşmektedir. Ayrıca Lübnan, ithalâtı ağırlıklı olarak Avrupa Birliği'nden yapmasına ve Lübnan halkının da bu ithalatın bedelini, sürekli olarak dolar karşısında yükselen Euro ile ödemesine rağmen Lübnan'daki mâlî politika, Lira-Dolar endekslemesinde budalaca diretmekte ve bu saçma sapan mâlî politika sonucunda -başta memurlar ve işçiler olmak üzere- Lübnan'daki dar gelirliler, alım güçlerinin günden güne yitirdikleri bir trajedi ile karşı karşıya bulmaktadırlar.
Elbette çözüm, bazı aklıevvellerin sandığı gibi yerli paranın, döviz sepetine endekslenmesinde değildir; çünkü bunların hepsi de hiçbir değeri olmayan banknot paralar olduklarından Amerikan doları için geçerli olan diğer paralar için de geçerlidir.
Bu sorunun, yani finansal enflasyon sorununun yegâne çözümü, İslâm'ın bir kanun kıldığı ve milletlerin fıtrî olarak tarih boyunca itimat ettiği sahîh nizâma, yani tedavüldeki paranın altın olduğu veya tedavüldeki banknot paranın değerinin belirli orandaki altın karşılığı olduğu altın sistemine dönmekte yatmaktadır. Böylece devlet, sahip olduğu altın rezervini aşmayacak şekilde evraklar çıkarır ki devletin parasını taşıyan herkes dilediği zaman bunu, belirlenmiş değerine göre altın ile değiştirebilir. Kimse, mevcut devletlerin merkez bankalarındaki mevcut sistemin bu işlevi yerine getirdiğini sanmasın. Çünkü bugünkü devletlerin bastığı banknot paraları ile altın rezervleri arasında bir endeksleme yoktur. Ellerindeki rezervin tek işlevi, muhtemel ârızî bir sorunun giderilmesi için ihtiyaç halinde kullanılmak üzere ihtiyâtî rezervdir. Üstelik kayıp endişesiyle kullanmada tereddüt etmesi dahi, güven sarsıcı bir faktör sayılır.
Altın sistemine dönüş, dünyayı Amerikan dolarının tasallutundan ve doyumsuz vahşetinden kurtaracak en önemli icraatlardandır. Lübnan gibi hâlihazırdaki devletlerin "iktisâdî ve mâlî yapısı" bu işlevi yerine getirmeye kesinlikle elverişli değildir. Sanırız bu azim misyonun yegâne adayı, İnşâAllahu Te'alâ çok yakında Hilâfet binâsına kavuşacak olan İslâmî Ümmet'tir.
Şundan da eminiz ki deve kuşu gibi başını kuma sokmakta ısrar edenler bu fikri bir ütopya olarak görecektir; çünkü bu fikir, öylelerinin ufkundan daha geniştir. Ancak ufkunu, İslâm'ın gücü ile açanlar veya en azından dışarıdan İslâm'ın azametine vâkıf olanlar, bu fikrin değerini takdir etmeye ve bunu derinlemesine düşünmeye muvaffak olacaklardır. Zîra her kim, insanın -insan olması vasfıyla- yücelmesi için ufkunu açarsa Lübnan kıstasından düşünmeyi terk etmesi kaçınılmazdır.
Azîm olan Allah ne de doğru söylemiştir: وَأَلَّوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّرِيقَةِ لأَسْقَيْنَاهُم مَّاء غَدَقًا "Şayet (hak) yol üzerinde dosdoğru gitselerdi elbette onlara bol bol su verirdik." [el-Cin 16]