Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Brown, Pakistan'a Yönelik Propagandanın Desteklenmesinde Birleşik Devletler ile Hindistan'a Katılıyor

Londra

 

Ziyaretinin baskıları "hafifleteceği" iddialarına rağmen İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Hindistan ile Pakistan ziyareti sırasında Pakistan'a yönelik düşmancıl propagandanın desteklenmesine katkıda bulundu.

İngiliz medya kaynakları, Brown'un Hindistan'a ulaşır ulaşmaz ayak üstü, olaylara ilişkin Hint hikayesini onayladığını ve "radikalizmi" bastırmamasından ötürü Pakistan'ı kınayarak Hindistan'ın tavrına tam destek verdiğini yazdılar. Ayrıca Brown, Pakistan'da "radikalizmin" bitirilmesi için altı milyon sterlinlik bir yardım paketi açıklamıştır ki bu, şu anda İngiltere'deki Müslümanları hedefleyen "McCarthyism" gündeminin uzantısı sayılır.

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Tâci Mustafa, bu ziyareti şöyle değerlendirdi: "Brown, mevcut Batılı hükümetlerin tipik yöntemi sayesinde, politik zulümlerden kaynaklanan kaosun ve şiddetin sebeplerini sözde "radikalizm" safsatası vahşetine kanalize etti. Zîra o, Keşmir'deki Hindu terörünü ve bu cümleden gaspın bir terör aracı olarak kullanılmasını görmezlikten gelmiş ve Belucistan'daki ayrılıkçı hareketin Hindu istihbaratçılar tarafından beslenmesi hakkında tek bir kelime dahi etmemiştir."

"Birleşik Devletler ve İngiltere, Afganistan'da hezimete uğramışlardır. Zîra onlar, Irak'ta güçlerinin sınırlarını zorlarlarken, içeride de ekonomileri çöküş ile karşı karşıya olduğu için bir nebze olsun "yüklerini" hafifletmeyi ve Hindistan'ın sırtına yüklemeyi umut etmektedirler. Bu ise, Keşmir'de Hindistan lehine bir destek zemini oluşturmayı, Hindistan'ın bölgede yükselteceği gerginliği kolaylaştırmayı ve bunu da terörizme karşı Amerikan savaşına sadık kalması için Pakistan'a yönelik bir baskı aracı olarak kullanmayı amaçladıkları bir durumdur."

"Yeni bir nizâmın ve liderliğin ortaya çıkarılmasına gereksinim duyulmadıkça, Pakistan'a yönelik planların ve propagandaların ifşasında ne Zerdârinin ne de Gilâni'nin pasifliği gidecektir."

 

Devamını oku...

Brown, Hezimete Uğrayan Afgan İşgalini Ziyaret Ettiği Halde, Geçenlerde İngiliz Askerleri Tarafından Katledilen Sivilleri Görmezlikten Geliyor

İngiliz askerleri, iki hafta önce Kâbil'deki bir Afgan konvoyuna ateş açarak bir sivilin ölümüne, üçünün de yaralanmasına neden oldular. Buna rağmen Gordon Brown, dün Afganistan'daki İngiliz güçlerini ziyaret ettiği sırada bu üzücü olaya hiç değinmediği gibi, İngiliz gazeteleri de bu olaya geniş şekilde yer vermemiştir. Artık Afganistan'ın işgalinden bu yana açık olarak görülmeye başlanmıştır ki Batılı liderler, özellikle İngiliz ile Amerikan halkına bunun güvenliklerini koruma çerçevesine girdiğini söyleyerek bu tutumlarıyla, adeta Afganlı sivilleri "imha edilmeye açık bir hedef" olarak görmektedirler.

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Tâci Mustafâ, bu ziyarete yönelik yaptığı değerlendirmesinde şöyle dedi: "Times Gazetesi'nin, konvoylarının güvenli bir şekilde geçmesine izin vermesi karşılığında İngiliz Hükümeti'nin, düşmanı Taliban'a para vermesinin yanı sıra üst düzey İngiliz subaylarının, askerî açıdan Afgan savaşının kazanılması imkansızdır şeklindeki açıklamalarına yer verdiği aynı hafta içerisinde Brown'un, Taliban'ın hezimete uğradığından bahsetmesi doğrusu trajikomik bir durumdur."

"Afganistan, geçmişe göre daha kaotik bir sürece girmiştir. Görünen o ki NATO, anti-işgal direnişini bastırmaktan aciz kaldığı gibi, etrafında olup bitenlere hakim olamamasından dolayı ajanları Kâbil şerifi lakaplı Karzâi'nin de hiçbir popülarite şansı kalmamıştır. Nitekim mevcut raporlar, kendisini gelecek sene devlet başkanlığı makamına tekrar aday göstermeyeceğini ifade etmesinin yanı sıra, 2008 Aralık ayı başında yabancı güçlerin çekilmesi için bir takvim belirlenmesinden vazgeçtiğini ifade etmiştir. Bu da yayınlanan raporlara göre, kardeşini uyuşturucu kaçakçılığı yapmakla itham eden NATO'nun tehditleri akabinde olmuştur."

"Bölgenin muhtaç olduğu tek şey ise, halkları müdafaa edecek ve Müslümanların topraklarına yönelik Batılı işgal sürecine son verecek İslâmî Hilâfet Devleti ile temsil edilen yeni bir liderlik ile yeni bir nizâmdır."

 

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Britanya
Medya Bürosu

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Zelîl Pakistan Hükümeti, Hindu İftiralarına Cevap Vermek Yerine İslami Hareketleri Hedef Alarak Bunu Destekliyor

Birkaç gün önce Pakistan medya organları, Hindistan'ın iddialarına cevap vermek ve bunların mesnetsiz olduğunu kanıtlamakla meşgul olurken Pakistan Hükümeti ve Dışişleri Bakanlığı ise, ne dünya çapındaki Hindu iddialarının mesnetsiz olduğunu açıklama zahmetinde, ne de Pakistan'a yönelik Hindu ithamlarına cevap vermek tenezzülünde bulunmuştur. Tam tersine Bombay saldırısının arkasında olanların devlet odaklı kimseler olmadığı şeklindeki saptırıcı düşüncesini geveleyip durmuştur. Dahası İslâmî cemaatlerinin bürolarını kapatarak devletlerarası toplum karşısında Hindu iddialarını güçlendirmiştir.

Geçen hafta içerisinde açık bir şekilde ortaya çıkmıştır ki İslâmî cemaatleri yasaklamak için ödlek Pakistan yöneticileri, Amerika ve Hindistan'la haince gizli bir anlaşma yapmışlardır. Dolayısıyla bu yöneticiler, İslâmî cemaatleri terörizm listesine koyan Birleşmiş Milletler'in kararına Allah'ın ve Rasulü'nün hükmünden daha çok değer vermişlerdir!

O halde Pakistan'ın yapması gereken; Müslümanların eline pranga vuran ve Müslümanların aleyhine çalışagelmeleri için bu hain yöneticilere meşruiyet kazandıran, bir gün olsun Müslümanlara hiçbir hayrı dokunmayan ve yeryüzünde tâğutun hükmünü temsîl eden bu Sömürgeci örgütten çekilmesidir.

Doğrusu başındaki yöneticilerinin düşmanlarıyla birlikte kendisine komplo kurması, bir ümmettin başına gelebilecek musibetlerin en ağırıdır. Bundan dolayı genelde tüm Pakistan halkının, özelde güç ve kuvvet ehlinin, bir an önce Hilâfet Devleti'nin ikamesi için harekete geçmelerinin zamanıdır ki böylece kendilerini, Amerika'nın ve Hindistan'ın şerlerinden korumuş olsunlar.

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

Batının Arka Bahçesi Özbekistan, Hanımlara Cinsel Tâcizde Bulunarak İslâmî Muhalefeti Bastırıyor

Londra

Yayınlanan raporlar, Taşkent polisinin "radikalizm" suçlamasıyla yirmi sekiz (28) Müslime hanımı tutukladığını, "ahlaksız filmler için resimlerinin çekildiğini ve suç işlediklerini itiraf etmeyi kabul etmemeleri halinde bunlara benzer diğer filmler için resimlerini çekmekle onları tehdit ettiğini" ortaya koydu. Kezâ bu hanımlardan bazılarının Hizb-ut Tahrir'in üyesi veya üyelerinin akrabası olduğu iddia edildi. Bu, Kerimov rejiminin zulmüne ve despotluğuna karşı seslerini yükseltmeye cesaret eden Müslümanlara yönelik yürütülen Özbekistan kampanyasında yeni bir dönemdir. Nitekim tutuklulardan birisinin kayınvalidesi olan Şâhlo Sulatanov, [RFA / RIL]'e yaptığı açıklamada; itirafa zorlamak amacıyla polisin gelinine işkence ettiğini, tutuklu bir grup hanımın ahlaksız filmler için resimlerinin çekildiğini ve suç işlediklerini itiraf etmemeleri halinde buna benzer diğer filmler için resimlerinin çekilmesiyle tehdit edildiklerini ifade etmiştir. Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Dr. Nesrîn Nevâz şöyle dedi: "Müslime hanımlara yönelik cinsel tâcizlerden ve tehditlerden oluşan bu iğrenç raporlar, İslâmî Şeriat'ın ve Hilâfet'in filizlenerek geldiğini dillendiren akımın karşısındaki diktatör Kerimov rejiminin son ihlallerini oluşturmaktadır. Zaten bu rejim, muhalif İslâmcı aktivistleri, istişhâd derecesine varan işkencelere ve kaynar suya atmaya maruz bırakmakla nam salmış bir rejimdir."

"Özbekistan'daki siyasî muhalefete yönelik mevcut zulüm, Andican katliamından bu yana katı bir şekilde süregelmektedir. Bu da "terörizmle savaş" kılıfı altında arka bahçeleri olan devletlerdeki hanımlara yönelik cinsel tâcizleri görmezlikten gelen Batılı hükümetlerin desteği ile yapılmaktadır."

"Bazı Avrupa Birliği devletleri de despotik Özbek rejimine dayatılan yaptırımların hafifletilmesi için çalışmaktadır. Örneğin Termiz'de askerî bir üssü olan Almanya, Avrupa Birliği'nde Özbekistan bayraktarlığını yaptığı gibi, geçenlerde Fransa Devlet Başkanı ile Avrupa Birliği'nin Orta Asya temsilcisi kıdemli diplomat Pierre Morel, Avrupa Birliği ile gaddar Özbekistan Hükümeti arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi çağrısında bulunmuşlardır."

"Uzun bir süredir devam eden soğuk ilişkilerin ardından yeniden Birleşik Devletler'in, NATO kuvvetlerinin bir parçası olarak Özbek hava üslerini Afganistan'daki operasyonlar için kullanmasına izin verilmiştir. Yine daha dün yayınlanan raporlar, yakıt da dâhil olmak üzere NATO kuvvetlerine ait ikmal malzemelerinin Kuzey sınırları üzerinden Afganistan'a geçmesine izin verilmesi amacıyla NATO'nun hem Türkmenistan, hem Özbekistan, hem de Tacikistan ile müzakerelere başladığını ifade etmiştir. Bu da Pakistan üzerinden geçen lojistik destek güzergahlarının saldırılara maruz kalmasının akabinde gerçekleşmiştir. "

"Aslında Batılı Hükümetlerin liderleri, Kerimov'un zulmünü durdurmaya yönelik hiçbir etiksel yetkiye sahip değillerdir. Zîra onlar, en sonunda Kerimov'un hapishanelerinde işkence altından alınan "istihbaratî bilgilere" itimat etmelerinin yanı sıra, sözde terörizme karşı savaşın bir parçası olarak tutuklulara işkence edilmesinde İslâmî âlemin tâğutları ile işbirliği yapmışlardır."

"Orta Asya'daki yöneticiler, bu bölgedeki milyonlarca insanın, Orta Asya toprakları üzerinde İslâmî Hilâfet Devleti'nin geri dönmesini görmeyi beklediklerini çok iyi bilmektedirler. Allah [Azze ve Celle]'in izniyle, kesinlikle kurulacak olan Hilâfet, bölgeyi diktatörlük zulmünden kurtarmak, hanımların namuslarını korumak ve yabancı güçlerle yapılan gizli anlaşmalara son vermek için çalışacaktır. Kadın ve erkek olmak üzere Özbekistan'daki Müslümanlar, zinhar Kerimov'a baş eğmeyeceklerdir. Bilakis sabrederek ve sevabını umarak hakkı haykırmaya devam edeceklerdir."

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Ey Netanyahu! Ağlasan da Sızlasan da Hilâfet Kesinlikle Kurulacak ve Metemorfoz Yahudi Varlığını Kökünden Söküp Atacaktır

Gaspçı Yahudi varlığının eski Başbakanı "Benjamin Netanyahu", uluslararası topluma seslenerek İran'ın nükleer silaha sahip olmasının engellenmesini ve nükleer silah ülkesi Pakistan'ın İslâmî Devlet'e dönüşmesine izin verilmemesini istedi. Bu bağlamda mendebur Yahudiye deriz ki; dilediğin kadar ağlayıp sızlanabilirsin ve başta Amerika olmak üzere dünyadaki her türlü küfür gücünden yardım isteyebilirsin. Ancak bu, Hilâfet'in kurulmasını engelleyemeyecektir. Zîra o, kaçınılmaz bir durumdur ve Allah'ın, imân edip sâlih amel işleyenlere kesin bir vaadidir.

Bizler Hizb-ut Tahrir olarak, Filistin'i gaspeden Yahudi varlığının eski başbakanına şu hakikati vurgulamak ister, kendisine bugün de olduğu gibi Müslümanların düşmanı Benî Kurayza ve Hayber'den olan atalarının tarihini-akibetini hatırlatır, Pakistan'daki Müslümanlar'ın sadece nükleer silaha sahip olmadıklarını iyi bilmesini isteriz. Bilakis onlar, cihat için yanıp tutuşmaktalar ve Beyt-il Makdis'i -ki o, Kıbleteyn'in ilki ve Haremeyn'in üçüncüsüdür- Yahudilerin pisliğinden kurtarmak için can atmaktadırlar. Bu vaadedilmiş günün gecikmesi ise, Müslümanların boyunlarına musallat edilerek, Müslümanların Beyt-il Makdis'i kurtarmasını engelleyen ve Müslümanları birbirine kırdıran hain yöneticilerden başka bir şey değildir.

Allah'ın yardımı ile Hizb-ut Tahrir'in Ümmet'e liderlik yapacağı o gün, artık yaklaşmıştır ki böylece Hilâfet Devleti'nin kurulmasıyla Pakistan'daki Müslümanlar kâfirlerin hegemonyasından kurtulacaktır. İşte o zaman, yeryüzünde metamorfoz Yahudi varlığını Hilâfet Devleti'nin hışmından kurtaracak hiçbir güç olmayacak ve Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavli tecellî edecektir:

يقاتل المسلمون اليهود فيقتلهم المسلمون حتى يختبئ اليهودي من وراء الحجر والشجر فيقول الحجر والشجر يا مسلم يا عبد الله هذا يهودي خلفي تعال فاقتله "Müslümanlar Yahudilerle savaşacaktır.  Müslümanlar onları öylesine öldürecekler ki Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da o taş yahut ağaç şöyle diyecek: ‘Ey Müslüman, Ey Allah'ın kulu! Bu arkamdaki Yahudidir, haydi gel de onu öldür!'"

İşte o zaman, Allah'ın izniyle Yahudi varlığının Beyt-il Makdis'i ve çevresini kirletmesi sona erecektir.

 

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilâyeti Resmi Sözcülüğü İslâmî Ümmet’in Mübârek ‘Iyd-ul Adhâsını Tebrik Eder

Mübârek ‘Iyd-ul Adhâ [Kurban Bayramı] münâsebetiyle Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilâyeti Resmi Sözcülüğü, İslâmî Ümmet'e bayramının mübârek olması için tebriklerini sunar, Allah [‘Azze ve Celle]'den udhiyelerini [kurbanlarını] ve itaatlerini kabul buyurmasını niyaz ederek, bayramlarını kafir sömürgeci devletlerin ve onların emirlerine amade olan hain yöneticilerin gölgesinde buruk bir sevinç yerine, geçmişte olduğu gibi İslam sancağı altında izzetli ve onurlu bir şekilde karşılayacakları günlerin, Allah'ın izniyle yakın olduğunu müjdeler.

Ey Müslüman Türkiye Halkı!

Başınızdaki kapitalist ribavi ekonomik nizamın takipçisi hain yöneticilerin, size layık gördüğü ne ekonomik sıkıntılar, ne de hayırlı ameliniz hakkında medya kanalları ile yürütülen fitne kampanyaları, Allah'a sadakatinizin göstergesi olan udhiye kesmekten sizleri alıkoymadı/alıkoymayacaktır. Eğer Allah'ın bu hükmünde gösterdiğiniz sebat gibi, hayatın tüm meselelerine köklü çözümler sunan İslam hükümlerini topyekûn hayata geçirmekte de acele ederseniz, Allah'ın nusreti/yardımı muhakkak sizinle olacak, sizleri içine sürüklenmiş olduğunuz bu zelil halden, layık olduğunuz izzete yeniden kavuşturacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz, O size nusret verir ve ayaklarınızı kaydırmaz. [Muhammed 7]

O halde ikinci Râşidî Hilâfet Devleti ile Ümmetinizi yeniden birleştirmek, artık can çekişmekte olan kokuşmuş kapitalist ideolojiye son darbeyi vurmak, tüm insanlığa hayrı, adaleti ve huzuru taşımak, kafir sömürgeci devletleri dize getirmek üzere Hizb-ut Tahrir ile birlikte harekete geçin!

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ "Allah, sizlerden iman edip salih amellerde bulunanlara, kendilerinden öncekilerini yeryüzünde halife kıldığı gibi kendilerini de halifeler kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslam'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve geçirdikleri korku döneminden sonra bunun yerine onlara güven vereceğini vaat etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler, hiçbir şeyi bana ortak tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkar ederse, işte bunlar asıl büyük günahkarlardır."[Nur 55]

Devamını oku...

الله أكبر الله أكبر الله أكبر، لا إله إلا الله، الله أكبر الله أكبر ولله الحمد Hacc, Allah'a Ubudiyettin ve Müslümanların Vahdetinin Görüntülerinden Bir Görüntüdür

  • Kategori Lübnan
  •   |  

Hacc farizasını edâ ederek Allah'ı tazîm ve emrine icâbet etmek üzere milyonlarca Müslüman, tehlillerle, tekbirlerle, İslâm nimetinden dolayı Allahu Subhânehu'ya hamdetmek, putlar, mahlukatlar ve beşerî nizamlar gibi bütün şirklerden berî olduklarını ilân etmek amacıyla Allah'ın Beyt-il Harâmı'na akın etti. Zîra Hacc, azîm bir ibâdettir; Müslümanlar, onun şiarlarıyla yalnızca Allah'a ubudiyetlerini cisimleştirmekteler ve Arefe günü, dört bir yandan gelen Arabıyla, Acemiyle, halklarıyla ve kabileleriyle Müslümanların vahdetinin cesetleştiği görkemli bir manzara altında, sapa sağlam bir kulpla İslâm'a bağlanan azîm bir Ümmet'in etrafa korku saçan buluşması altında aynı alanda bir araya gelmektedirler. Zîra İslâm, ümmetin hem akîdesidir, hem de hayat nizâmıdır. Dolayısıyla kalkınması, izzeti ve vahdeti sadece onda olup ne başka nizamlardadır, ne beşerî kanunlardadır, ne bozuk milliyetçiliktedir, ne de sunî Sömürgecilik sınırlarındadır. Yine el-Adhâ günü Müslümanlar, Allah yolunda adha kesmenin anlamını yüceltmek ve babaları İbrâhîm Aleyhi's Selâm'ı örnek alarak emrine itaat etmek üzere hazırlık yaparlar. Böylece âhiret yurdunda kurtuluşa ve daha ötesi Allah'ın rızâsına nail olmak üzere dünyada İslâm'ın şiarlarını ikame edilmesi için canın ve malın infâk edilmesinde Allahu Subhânhu ile ahit yinelerler.

Ey Müslümanlar!

Hacc'ın içerdiği akaidi, hükümleri ve yüce değerleri tedebbür etmek; her neye mal olursa olsun içerisinde bulunduğumuz Küfür hegemonyasından, beldelerimiz ile toplumlarımızdaki nizâmlarından, parçalanmışlıktan, zayıflıktan, işgalden ve aşağılanmışlıktan dolayı Ümmetimizi çektiği sıkıntılardan kurtarmak üzere bizleri ciddi şekilde düşünmeye ve sıkı bir çalışmaya sevk etmelidir. Zîra Allah'ın tevhidi, hayatın tüm işlerindeki yasamada, ubudiyette ve itaatte O'nun birlenmesini gerektirir. Allahu Te'alâ şöyle buyurmuştur: إِنِ الحُكْمُ إِلاَّ للهِ "Şüphesiz hüküm ancak Allah'a aittir." [Yûsuf 40]

Bu da sadece İslâm ile hükmedilmedikçe mümkün değildir. Allahu Subhânehu şöyle buyurmuştur: وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ "Aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet ve onların arzularına uyma!" [el-Mâide 49]

Aynı şekilde İslâm'ın hakim kılınması ve Müslümanların tüm meselelerinde -sadece- ona muhakeme olunması ile mümkündür. Allahu Subhânehu şöyle buyurmuştur: فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ "Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıklarda Sana [İslam'a] muhâkeme olmadıkça îman etmiş olmazlar." [en-Nisâ' 65]

Müslümanların bugünkü vakıasına gelince; İslâm'ın onaylamadığı bir vakıadır. Zîra beldeleri, gerek devlet, gerekse toplum işlerinde Allah'ın inzâl ettikleriyle hükmedilmeyip krallık, demokratik cumhuriyet, beşer ürünü olan Batılı anayasalar gibi Kapitalizm nizâmları ve bozuk yönetim şekilleriyle hükmedilmektedir. Bunların bekçiliğine ise; çıkarlarını koruması, İslâm Devleti'nin ve nizâmlarının hayata geri dönüşünü engellemesi için Batının Müslümanların başına diktiği fâsit yöneticiler yapmaktadır. Kezâ Müslümanların beldeleri; İslâmî Ümmeti zayıflatmak, evlatlarının arasına milliyetçilik, ırkçılık ve fırkacılık tohumları ekmek ve tek bir siyâsî yapı altında -ki o, Hilâfet Devleti'dir- gerçek vahdetlerini engellemek amacıyla Sömürgeci Batının dayatarak sunî sınırlarla ayırdığı elli kusur kıytırık yapılara parçalanmıştır. Ey Lübnan'daki Müslümanlar! Şüphesiz Allahu Subhânehu, sizleri İslâm ile şereflendirmiş ve insanlar için çıkartılmış en hayırlı bir Ümmet olan kerîm Ümmet'in bir parçası kılmıştır. O halde milliyetçi, mezhepçi ve siyasî arzular yüzünden birbirinizle çekişmeniz câiz değildir. Aksi takdirde gücünüz gider. Bilakis yapmanız gereken, İslâm'ın hükmüne yönelmenizdir. Zîra izzetiniz ve şerefiniz ona sımsıkı sarılmanızdadır. Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilâyeti, Allah'ın inzâl ettikleriyle hükmedecek, Müslümanların dört bir tarafını ve kelimelerini bir araya toplayacak, üzerlerinden zulmü kaldıracak, düşmanlarına karşı onları cihada sevk edecek ve İslâm risâletini alemlere taşımak üzere onlara liderlik edecek tek bir Halîfe'nin liderliğindeki Râşidî Hilâfet Devleti gölgesinde İslâm yönetimini ikâme etmek üzere fikrî ve siyasî metotla İslâmî daveti taşımak için sizleri kendisi ile birlikte çalışmaya davet eder. Aleyhi's Salâtu's Selâm şöyle buyurmuştur: إنما الإمام جنة يقاتل من ورائه ويتّقى به " İmâm [Halîfe] ancak bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur." O halde sizleri, dünyanın izzetine ve ahretin nimetlerine çağırıyoruz ey Müslümanlar! يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ "Ey îmân edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verene dâvet ettiği zaman icâbet edin!" [el-Enfâl 24]

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - AKP Hükümeti'nin Ekonomik Paket Muamması

AKP Hükümeti üzerinde çalışma yaptığını iddia ettiği ekonomik paketi, geçtiğimiz Cuma günü yada bu hafta başında açıklayacağını duyurmuştu. Ancak henüz herhangi bir paket açıklanmadı. Aksine 29 Kasım'da Kızılcahamam'da AKP bünyesinde düzenlenen 13'üncü İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada Erdoğan, ekonomik paket yerine alışılagelmiş demokrasi naraları atmakla yetindi. Hatta paket hakkında gelen tek açıklama "Ne paketi? Paket, maket yok biz tedbirlerimizi uygulamaya koyduk bile!" şeklindeydi.

Öte yandan Erdoğan'ın 20 Kasım 2008'de Hindistan yolculuğu öncesi yaptığı açıklama şöyleydi: "Şu anda IMF ile masadayız, konuşuyoruz." Anlaşılan o ki AKP Hükümeti görüşmeleri tamamlayıp, IMF'nin direktiflerini net alıp, daha sonra bu direktifleri  "ekonomik paket" adı altında kamuoyuna duyuracaktır.  Hâlbuki kendisi değil miydi "IMF'ye ümüğümüzü sıktırmayız" diyen?

Ey Müslüman Türkiye Halkı!

260 milyar dolar rezerve sahip IMF'nin kapısında kuyruğa girmiş ülkeler arasında 120 milyar dolara ihtiyacı olan Türkiye'nin payına düşebilecek olası miktara bel bağlamak, hangi sorunu çözecektir? Kaldı ki IMF'nin, anlaşma yaptığı ülkeleri ve daha 2001'de Türkiye'yi uğrattığı tahribat herkes tarafından bilindiği halde bizi IMF'nin olmayan insafına terk eden sömürgeci kâfir devletlerin taşeronu bu hain yöneticileri daha ne kadar sırtınızda taşıyacaksınız? Artık kapitalizmin çirkefliğini örten pembe tablolar darmadağın olmuş, takke düşmüş kel görünmüştür.

Muhakkak ki bu hain yöneticilerden ve IMF'nin kapısında bizleri dilenci yapmalarından, topyekûn kapitalizmin kısırdöngüsünden ve onu besleyen karşılıksız kâğıt para sisteminden, anonim şirketleşmeler, borsa kıskacı ve kapitalist bankacılık sisteminden kurtarıp, İslam'ın ekonomik nizamını da kapsayan eşsiz İslam ahkâmını topyekûn hayata geçirerek, gerçek esenlik, refah ve mutluluğu getirecek olan, kuruluşunun yakın olduğu artık kafirler tarafından da itiraf edilen ikinci Raşidi Hilafet Devleti'dir.

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER