Çarşamba, 25 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/27
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
BAE Yöneticilerinin Afganistan’daki Kadın Haklarını İzleme Konusundaki Kararlılığı, Peki Neden?!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

BAE Yöneticilerinin Afganistan’daki Kadın Haklarını İzleme Konusundaki Kararlılığı, Peki Neden?!

Haber:

Bugün Güvenlik Konseyi, Afganistan dosyasının ortak kalem sahipleri olarak BAE ve Japonya tarafından hazırlanan ve Taliban’ın Afgan kadınlarının Afganistan’daki Birleşmiş Milletler ile çalışmasını yasaklama kararlarını kınayan bir kararı oybirliğiyle kabul etti. Birleşmiş Milletlere üye 90’dan fazla devlet, kararı desteklemeye ve sponsor olmaya katıldığı gibi ilk kez İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan 28’den fazla ülke de Güvenlik Konseyi kararını desteklemeye katıldı.Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Ekselansları Büyükelçi Lana Zeki Nuseybe, şöyle dedi: “Güvenlik Konseyi’nin bu kararı kabul etmesi, açık bir kınama mesajı olup sadece son zamanlarda kadınların çalışmasına getirilen yasağın değil, aynı zamanda Afganistan’daki kadın ve kız çocuklarının haklarını kısıtlayan diğer yasağın da acilen geri çekilmesine yönelik açık bir çağrıdır.” Ekselansları, şu eklemede de bulundu: “Afgan kadın ve kızlarının katılımı olmadan Afganistan’da istikrar, ekonomik iyileşme ve siyasi uzlaşmanın mümkün olmadığının hepimiz farkında olmalıyız.” (BAE El-Beyan Gazetesi, 28/04/2023)

Yorum:

BAE (Birleşik Arap Emirlikleri) yöneticileri ve kuyrukları, kafirlere karşı bir aşağılık kompleksi içindedirler. Bu yüzden ne pahasına olursa olsun, tüm harbi kafirlere her an onlardan biri olduklarını hatırlatmak gibi bir saplantıları vardır! Bunun da ötesinde, geçici görevleri nedeniyle ilk isimlerinin Christiana ve Michelle olarak değiştirilmesine ve sağlıklı kişilerin onaylayamayacağı işleri yapmalarına mal olsa bile onlara Müslümanları onların hükümlerine göre yaşamaya davet etme konusunda öncü olduklarını kanıtlamak istiyorlar. Peki bu Lana, Afganistan Müslümanlarına kadınlar hakkında dersler vermek yerine “İbrahimî Ailenin Evi” sözünün yazarını, sözünü ve sapkınlığını bırakmaya ikna ederek kendine eziyet etmiş olmuyor mu? Ebu Dabi’deki Saadiyat’ta bir cami, bir sinagog ve komşu bir kiliseden oluşan “BAE İbrahim Evi” dedikleri bu yapıdan dolayı İbrahim Aleyhisselam’ın masumiyetinden bahsetmek zorunda olduğu için kendine eziyet etmiş olmuyor mu? Peki o ve efendileri olan BAE’nin yöneticileri, Allahu Teala’nın şu kavlini işitmediler mi:مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيّاً وَلَا نَصْرَانِيّاً وَلَٰكِن كَانَ حَنِيفاً مُّسْلِماً وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَİbrahim, ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir Müslüman idi; müşriklerden de değildi.” [Al-i İmran 67]

BAE yöneticilerinin, kadın haklarıyla ilgili yaptıkları çağrıya gelince; bu hususta, Hizb-ut Tahrir’in İçtimai Nizam Kitabı’ndan şu metni alıntı yapmayı uygun buldum: “Binaenaleyh kadın-erkek eşitliği; söz konusu edilecek bir mesele olmadığı gibi, içtimai nizamda kendisinden söz edilecek bir konu da değildir. Çünkü kadının erkeğe veya erkeğin kadına eşit olması meselesi içtimai hayata etki eden önemli bir mesele olmadığı gibi, İslami hayatta vukuu muhtemel bir problem de değildir. Bu tip söz ve ifadeler ancak Batı’da var olan ifadelerdir. İnsan olması itibariyle kadının doğal hakkını çiğnemiş olan ve Batı’yı taklit eden kimselerin dışında Müslümanlardan hiç kimse de bu ifadeleri kullanmamıştır. Sonraları hakları çiğnenmiş, yenmiş olan kimseler, bu hakları elde edebilmek için kadın-erkek eşitliğini kullanmışlardır. Oysa İslam’ın bu tür terimlerle ilgisi yoktur. Çünkü İslam içtimai nizamını, cemaat ve toplumun birbiriyle kaynaşmasını, kalkınmasını garanti eden kuvvetli bir temel üzerine kurmuştur. Allahu Teala; وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ “Biz, ademoğlunu şerefli kıldık.” (İsra 70) buyurarak şerefli kıldığı insanın saygınlığına, şerefine layık gerçek saadeti hem erkek, hem de kadın için temin etmiştir.

İslam, hem kadına hem de erkeğe birtakım hak ve görevler vermiş ve onların çıkarlarını ilgilendiren bu hak ve sorumlulukları, şeriatın uygun gördüğü şekilde düzenlemiştir. O, kadın ve erkeğin fiillerini, muayyen bir insanın fiilleri olarak ele alıp çözüme kavuşturmuştur. Bunları insanın tabiatına uygun olarak ele almış, aynı olması gerektiği yerde aynı, farklı olması gerektiği yerde de farklı bir şekilde çözümlemiştir. Ancak kadına ve erkeğe tanınan hak ve görevlerdeki bu vahdetin, “eşitlik” olarak isimlendirilmesi mümkün olmadığı gibi “eşitsizlik” şeklinde isimlendirilmesi de mümkün değildir. Aynı şekilde bazı durumlarda hak ve görevlerde farklı uygulamaların yapılmasının nedeni, kadın-erkek eşitliği veya eşitsizliği de değildir. Çünkü İslâm, erkek olsun kadın olsun topluluğa bakarken, onları “insanlar topluluğu” olarak dikkate alır. Bu insanlar topluluğu da elbette ki kadınlardan ve erkeklerden meydana gelecektir. Bu hususta Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيراً وَنِسَاءًEy insanlar! Sizi tek bir candan yaratıp, ondan da onun eşini vücuda getiren, her ikisinden de birçok erkek ve kadın üreten Rabbinizden sakının.” (Nisa 1)” [Alıntı bitti]

Bu nedenle yukarıda geçenlere binaen, İslam beldelerinde kadın hakları çağrısının bir anlamı yoktur. Bunun da ötesinde belki de BAE yöneticilerinin, bu çağrıları için başka bir pazar aramaları gerekmektedir; örneğin bunun için, ürünleri pazarlamak amacıyla ürün kapaklarının üzerine kadın konulan yerler uygun olabilir. Taliban’ın, kadınların Birleşmiş Milletler misyonu kapsamında çalışmasını engellemesine gelince; bunun nedeni açıktır ki bu da, Birleşmiş Milletlerin Batılı ülkeler yararına Afgan kadınların saflarından ajanlar toplamasını ve Afganistan içinde İslami mefhumlarla çelişen kavramları yaymalarını engellemek içindir. Peki Birleşmiş Milletler bu amaçla kadınları içeriden işe aldıysa nasıl olacak?

Öte yandan Taliban’ın (Afganistan yöneticilerinin), uluslararası hukukun devletlerin egemenliğine ve kendi kararlarına saygıyı öngören bazı maddelerinden çıkarım yapmak yerine tam bir şeffaflık içinde kadınların Birleşmiş Milletler saflarında çalışmasını engellemesinin nedenlerini belirtmesi daha faydalı olabilirdi. Yine Birleşmiş Milletlerin 2681 sayılı kararına ve BAE yöneticilerine, Birleşmiş Milletler bünyesinde kadın istihdamı konusunun tartışmaya konu olmayan özel bir mesele olduğu yanıtını vermek yerine, daha iyi bir yönetim sistemi olarak İslam’ı sunmaları ve uluslararası ilişkilerin, Birleşmiş Milletlerin büyük güçler tarafından uluslararası hukuk adı altında diğer ülkeleri boyunduruk altına almak için kurulmasından bu yana olduğu gibi başkalarının iradelerine empoze ederek değil alıp-verme ile karakterize olması gerektiğini söylemeleri daha iyi olurdu. Dahası Allahu Teala’nın şu kavlinde geçen kaideye dayanması daha uygun olurdu: قُلْ مَن يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ قُلِ اللهُ وَإِنَّا أَوْ إِيَّاكُمْ لَعَلَى هُدًى أَوْ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ(Rasulüm!) De ki: Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir? De ki: Allah! O halde ya biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir.“ [Sebe 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Nizar Cemal

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER