Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Yahudi Varlığıyla Sınırların Belirlenmesi Büyük Bir İhanettir!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Yahudi Varlığıyla Sınırların Belirlenmesi Büyük Bir İhanettir!

Haber:

Geçtiğimiz birkaç gün içinde Lübnan’da, üç Lübnan başkanının, Filistin gaspçısı düşman Yahudi varlığı ile deniz sınırlarının belirlenmesi konusunda tek bir tutum üzerinde ittifak edeceklerine dair haberler dolaştı.

Yorum:

Lübnan’ın üç yöneticisi bir konuda anlaşmaya varmışlarsa, o zaman bizim ve maslahatlarımızın da satılmasından, dahası yağmalanmamızdan ve çalınmamızdan da korkmalıyız ve bundan dolayı da şaşırmamalıyız. Zira onlar Batı’nın, özellikle de itaat etmelerini ve istediği şeyleri hatta daha fazlasını yapmalarını emreden Amerika’nın bekçileridirler.

Nitekim bu hususu, Filistin gaspçısı düşman Yahudi varlığıyla deniz sınırlarının belirlenmesi konusunda açık bir şekilde fark ettik. Zira her ne kadar dahili soygun ve paylar noktasında sürekli ihtilaf etmiş olsalar da ancak onların Amerika’nın kendilerinden istediği, bilakis emrettiği bir konu üzerinde hemen anlaştıklarını, hiç tereddüt etmeden itaat ettiklerini, bir söz üzerinde birleştiklerini ve ne kadar büyük olursa olsun anlaşmazlıkları ortadan kaldırdıklarını görüyoruz. Tıpkı en son olarak ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Hochstein’ın, gâsıp Yahudi varlığıyla deniz sınırı anlaşmazlığına yönelik çözümü müzakere etmek için tutumlarını birleştirmelerini istediğinde olduğu gibi. İşte bizzat onlar, bunu gerçekleştirmek ve efendileri Amerika’yı razı etmek ve kendilerine teklif ettiği payı kabul etmek için gaspçı düşman varlığının bundan daha fazlasını kabul etmediği gerekçesiyle yoğun ve ardışık bir şekilde toplantılara koşuşturmaktadırlar. Ayrıca Amerikalı Hochstein’ın iddiasına göre, Lübnan’ın şu ana kadarki kaybının nedeninin başkanların ihtilafı olduğunu ve Lübnan’ın ekonomik ve mali sorunlarını çözmek amacıyla mümkün olan en iyi başlangıcı elde etmek için müzakere pozisyonlarını birleştirmeleri gerektiğini tekrarlayıp durduklarını görüyorsunuz.

Hayır ey insanlar, Allah’a, Rasulü’ne ve ümmete ihanet eden bir meselede anlaşmanızı istemiyoruz. Çünkü bir ihanet üzerine anlaşmak hainlik olduğu gibi Filistin gaspçısı düşman Yahudi varlığıyla deniz ve kara sınırlarının belirlenmesi üzerine anlaşmak ise büyük bir ihanettir.

Yahudi varlığı ile deniz sınırının belirlenmesi ihanetini, iyileşeceğini iddia ettikleri ekonomik ve finansal koşullarla analiz etmeleri saçma olup yalan üzerine bir yalandır.

Nitekim Sedat da, Yahudi varlığıyla uzlaşıp onu ve varlığını, yani Filistin’i gasp etme hakkını tanıdığında, Mısır halkına güzel bir hayat yaşayacaklarını vaat etmişti. Oysa bu, bu tür ajan, hain ve Ruveybida yöneticilerin gölgesinde asla gerçekleşmeyecektir.

Eski Ürdün Kralı’nın Yahudi varlığıyla Wadi Araba anlaşması olarak adlandırılan anlaşmayı yaptıktan sonra da aynı durum gerçekleşmiş ve güzel Ürdün halkının durumu kötüye gitmişti ve bunda şaşılacak birşey de yoktur.

Amerika’yı ve Yahudi varlığını memnun etmek için ülkelerini parçalayan Sudan yöneticileri de aynıdır.

Yahudi varlığını resmi olarak tanımak için varlığın yöneticileriyle doğrudan ve dolaylı olarak müzakere eden Suriye’nin eski ve şimdiki yöneticileri de aynıdır. Tıpkı ölmüş olan Hafız ve Rabin ile birlikte meydana geldiği gibi. Zira Rabin ölmemiş ve Yahudi varlığı meseleden geri dönmemiş olsaydı Hafız, Suriye’de ve bölgede barış ve refah bahanesiyle Yahudi varlığını resmen tanımış olacaktı.

Bu nedenle Lübnan yöneticilerine açık ve net bir şekilde şunu söylüyoruz: Filistin gaspçısı düşman Yahudi varlığı ile deniz sınırlarının belirlenmesi ve hakları olmadığı halde gaspçı düşmanın topraklarımızda, sularımızda ve havamızda bir hakkının olduğunun kabul edilmesi büyük bir ihanet ve büyük bir cürümdür. Nitekim bu, Halife Abdulhamid gibi Filistin topraklarının bir karışından dahi vazgeçmeyen, bunu bir ölüm kalım meselesi olarak gören ve vücudunun neşterle doğranmasını bundan hafif bulan yöneticilerin olduğu diniyle güçlü ve izzetli bir devlet varken böyleydi. Ancak bugün onlar, yozlaşmış ve bağımlı hükümetlerin gölgesinde gözlerini dahi kırpmadan binlerce kilometreyi aşıyorlar.

Düşmanın sınırlarını ve varlığını tanıma ve onunla normalleşme yolunda yürüyenlerin sadece Lübnan’ın üç yöneticisinin olmadığını, bilakis otoritenin tüm partilerinin ve siyasi merkezlerinin de sınır belirleme müzakerelerini onayladıklarını, petrol ve doğalgaz vaadiyle insanları 23 ve 29 ve diğerleri arasında belirlenen yapay sınırlarla meşgul ettiklerini görmekteyiz. Halbuki şeytanın onlara vaat etmesi aldatmacadan başka bir şey değildir.

Tüm bunlardan daha da kötüsü ise, tüm mübarek Filistin’in kurtuluşu için savaştığını iddia edenlerin tutumudur. Zira onlar da bugün, avurtlarını şişirerek üç başkanın birlikte kabul ettiğini kabul ettiklerini söylüyorlar.

Hepiniz kesin olarak biliyorsunuz ki; yöneticilerimiz en büyük düşman Amerika’nın talep ettiği şekilde hareket ediyorlar!

Filistin gaspçısı düşman Yahudi varlığı ile sınırların belirlenmesini kabul etmeniz veya sessiz kalmanız sizlere dayatılan bir vakıa mıdır?! Yoksa sizin için şerî hüküm mü değişti?!

Onlara diyoruz ki: Hayır, bin kere hayır, mübarek Filistin, Lübnan da dahil olmak üzere İslam ümmetimizin bilinçli ve muhlis evlatlarının kalbinde kalmaya devam edecek ve ona yönelik hiçbir ihaneti kabul etmeyeceğimiz gibi Allah gerekli olan emri yerine getirinceye ve Allah’ın izniyle Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem’in Raye’si Şam ülkelerinin bölgesinde, sonra da Filistin’de dalgalanıncaya kadar ne pahasına olursa hak sözü haykıracağız.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Nizar Cabir - Lübnan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER