- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Lafla Peynir Gemisi Yürümüyor İcraat Gerek Sayın Soylu!
Haber:
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Ülkemize bütün Batı’nın getirmememizi istemesine rağmen huzuru ve güveni nasıl getirmişsek, doğu ve güneydoğuda terörle ilgili mücadelemizde o çocuklarımızı nasıl rahat ve huzurlu ortam içerisinde bulundurmuşsak Allah şahittir ki Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu millet Orta Doğu'yu savaş cenderesine sokmak isteyenlerin elinden alacak, etrafımızdaki coğrafyaya huzur ve barışı getirecektir.” diye konuştu.
Yorum:
Herhalde Soylu, toplumun bir kesimi için, daha doğrusu Saray için huzur ve güven ortamından bahsediyor. Huzur ve güven ortamının olduğu bir ülkede yüzlerce koruma ordusu ve konvoy ile esnaf ziyaretinde bulunulmaz ya da vatandaşların evlerinde yer sofrasında oturulmaz. Korunaklı, etrafında kuşun bile uçurtulmadığı kale gibi Saray’ın bahçesinde sırf fotoğraf vermek için spor yapılmaz. Eğer bir ülkede huzur ve güven olsaydı, yöneticiler tıpkı Halife Ömer (ra) gibi korumasız gezerler, bir bağın dibinde korumasız ve korkusuz huzur ve güven içinde uykuya dalarlardı.
Adaletin olduğu yerde ancak huzur ve güvenden bahsedilebilir. Halk ile rejimin birbirine düşman olduğu, yöneticilerin bir ovada halkın diğer bir ovada yer aldığı bir ülkede huzur, istikrar, adalet, barış ve güvenden bahsetmek, samanlıkta iğne aramaya benzer. Eğer Türkiye’de huzur ve güven ortamı varsa, peki, her yıl ya da her altı ayda bir neden Türkiye genelinde “Huzur” operasyonları gerçekleştiriliyor? Hangisine inanacağız? Söylediklerine mi yoksa yaptıklarına mı? Söylem değil eylem kişinin söylediklerinin aynasıdır.
Soylu’ya göre doğu ve güneydoğu rahat ve huzurludur elbette. Çünkü ya güneydoğuya gitmiyor ya da gittiğinde etrafı etten duvarlarla örülüyor. Vatandaşlar gibi belli mesafelerde kontrol noktalarından geçmek zorunda kalmıyor.
Ekonomik istikrarın, toplumsal huzurun, sosyal dayanışmanın olduğu bir ülkede insanlar, ülkelerini terk etmek zorunda kalmaz. Eğer insanlar bölük bölük hem de her türlü tehlikeleri göze alarak, yurtlarını, anne babalarını, çocuklarını gözü yaşlı bir şekilde geride bırakmak zorunda kalıyorlarsa, o ülkede huzur ve güvenden bahsedilemez. Örneğin Türkiye de dâhil olmak üzere Endonezya’dan Fas’a kadar tüm İslam ülkelerinde Müslümanlar, ya rızık endişesiyle ya da rejimin zulmünden dolayı evlerinden yurtlarından ayrılmak mecburiyetinde kalıyorlar.
Gelelim, Türkiye’nin Orta Doğu’ya ve etrafımızdaki coğrafyaya barış ve huzuru getirmesine. Acaba Soylu bu söylediklerine inanıyor mu? Yoksa laf olsun diye mi söylüyor? Ya da kendisini (Türkiye’yi) dev aynasında mı görüyor. Türkiye ateş olsa cirmi kadar yer yakar. Türkiye Cumhuriyeti neredeyse 100. yılını devirmek üzere. 100 yıldır Orta Doğu’ya barış ve huzuru getiremedi de şimdi mi getirecek, hem de birilerinin maşasıyken? Kaldı ki Türkiye, barış ve huzuru sağlamak için mi kuruldu yoksa Suriye’de olduğu gibi ülkelerine huzur (İslam’ı) getirmek isteyenlere karşı bir maşa olarak kullanılmak, Hilafetin gölgesinde huzur ve adaleti arayanları hapse atmak, huzursuzluk ve adaletsizliğin kaynağı olan kapitalist sistemi ayakta tutmak için mi kuruldu?
Toplumsal huzur ve barış, siyasi ve ekonomik istikrar, toplumsal birlik ve bütünlük, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma ve dünya liderliği, 1300 yıl boyunca olduğu gibi ancak Hilafetin hükümranlığı altında mümkündür. Bunun dışındaki her şey heyuladır.
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى “Her kim de benim zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” [Taha 124]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ercan Tekinbaş