Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Yunanistan’a Laf Değil Had Bildirmesi İçin Sözüne Sadık Gerçek Yöneticiler Gerekiyor

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Yunanistan’a Laf Değil Had Bildirmesi İçin Sözüne Sadık Gerçek Yöneticiler Gerekiyor

Haber:

Yunanistan Genelkurmay Başkanı Floros, TBMM’nin 1995’te Yunanistan’ın Ege’de tek taraflı karasularını genişletmesi halinde hükümete askeri dâhil tüm yetkileri verdiği ‘savaş nedeni’ kararının ‘gayri ciddi olduğunu’ savundu. (03.04.2021 Milliyet)

Yorum:

Unutulmaz yöneticiler, gayri ciddi sözleriyle değil, tarih yazan eylemleriyle ve fiiliyata döktükleri sözleriyle tarihe adlarını yazdırırlar ve sonraki nesillere örnek oluştururlar. Böylesi yöneticiler, yıllar hatta asırlar geçse bile asla unutulmazlar, çünkü adlarını tarihe ve hatta insanların zihinlerine silinmeyecek şekilde altın harflerle kazımışlardır. Bırakın Yunanistan’ı Muz Cumhuriyeti bile Türk rejiminin savurduğu tehditlerin, TBMM tarafından alınan kararların gayri ciddi olduğunu biliyor. Onun için pazarlık masasında ya da savaş meydanında ciddi olmayan tehditler yok hükmündedir, pek kâle alınmaz.

Gelin tarihe adlarını altın harflerle yazdırmış yöneticilere bir göz atalım ve tehditlerinin düşman tarafından ne kadar ciddi alındığını görelim. Örneğin Halife Harun Reşit, Bizans Kralı Nikephoros’un yazdığı mektuba şu yanıtı verir: “Emirülmü'minin Harun'dan Rum köpeği Nikephoros'a, seni kâfire kadının oğlu! Mektubunu okudum. Cevabımı, haber almana gerek kalmadan bizzat gözlerinle göreceksin!” Mektubu yollamasının ardından Harun Reşit, hemen sefere çıkarak Herakles’in kapısına dayandı ve şehri fethetti. Çok miktarda ganimet ele geçirdi. Ayrıca şehri yakıp yıktı. Bunun üzerine Kral Nikephoros her yıl belli bir miktar haraç ödemek üzere barış talebinde bulundu. Yine Muaviye (ra), “Sizinle Ali bin Ebu Talip arasında geçenleri duyduk ve biz sizin hilafete daha layık olduğunuzu düşünüyoruz. Eğer emredersen, sana Ali’nin başını getirecek bir ordu gönderirim” diyen Herakliyus’a “Eğer çeneni kapamazsan, sana başı senin yanında, sonu ise benim yanımda olan bir ordu gönderirim; o ordu senin başını bana getirir ve ben de onu Ali’ye takdim ederim.” cevabını verir. Buna benzer nice parlak örnekler var, yazmakla bitmez.

Bu iki örneği ön plana çıkarmamın nedeni, Bizans’la yani günümüz ismiyle Yunanistan’la ilgili olmasındandır. Dünün Bizans (Yunanistan) kralı ya da yöneticilerinin mektubu ya da açıklamalarına karşılık Müslümanların Halifesi veya yöneticilerinin verdiği cevaplar ile bugünün Yunanistan yöneticilerinin açıklamalarına karşılık Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin verdiği cevaplar asla mukayese götürmez. Biri izzetli, haşmetli, yalan söylemeyen, boş vaat ve tehditlerde bulunmayan, sözleri altın harflerle tarihe yazılan bir yöneticinin (halife) söylem ve eylemidir. Diğeriyse içi boş vaatlerde bulunan, gayri ciddi tehditler savuran, yalanları havada uçuşan, içerideki ekonomik krizden veya başarısızlıklardan kamuoyunun dikkatini başka yöne yönlendirmek ya da yanlışlığını, başarısızlığını örtbas etmek için yapay dış düşman üreten bir yöneticinin (Cumhurbaşkanı, TBMM) laf ve eylemidir. İkisi arasındaki farkı anlamak için bilge ve uzman olmaya gerek yok.

Günümüzdeki Türk rejiminin gücü ancak Yunanistan’a değil, tarihi düşmanları mazlum Müslümanlara ve Kürtlere yetiyor. İçeride aslan dışarıda kuzu. Mesela Hilafetin yıkılışının 100. Yıldönümünde sırf Hilafete çağırdıkları için Türkiye’nin çeşitli kentlerinde onlarca Hizb-ut Tahrir genci gözaltına alındı, ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar. Daha dün, Hizb-ut Tahrir Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar ve diğer 3 Hizb-ut Tahrir genci toplam 30 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Annesini, babasını, eşini, çocuklarını, evini yurdunu geride bırakarak ve tehlikeli sularda yolculuğa çıkarak ülkesini terk eden diğer binlerce Müslümanı saymıyorum bile. Laik Türk rejiminin, Hilafetin kaldırılışından bu yana Kürtler alerjisi olduğu ve ezilen Kürt halkına aslan kesildiği malum.

Bu yüzden Yunanistan özelinde diğer kâfir ülkelere laf değil had bildirmek için dinine ve ümmetine sadık ve samimi yöneticilerin olması kaçınılmazdır. Öyleyse Türk halkı böylesi yöneticiler (Halifeler) oluşturmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmalı ve Türk ordusu içindeki akrabalarından Hilafetin kurulması için nusret talep etmelidir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ercan Tekinbaş

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER