- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Mesele İstanbul Sözleşmesi'ni Savunup Savunmamak Değil
Mesele Yanlış İpe Tutunmamak
Haber:
Feministler için her kadın cinayeti İslam ve İslami talep karşıtı savlarını güçlendirmek için bir fırsattır. Bu sefer de erkek arkadaşı tarafından vahşice katledilen bir kadın feminist kuruluşları sokaklara döktü. Medya ve İstanbul Sözleşmesi taraftarları sözleşmeyi savunmak üzere iş başında... (ajanslar)
Yorum:
Bir vahşi cinayet daha laik medyanın, feministlerin ve feminist kuruluşların ekmeğine yağ sürdü. Onlara bu fırsatı veren ise nüfuslu, hatırı sayılır Müslümanlar arasındaki fikir ayrılığıdır. Müslümanlar arasındaki ayrılık laik, milliyetçi, demokratik (veya demokratik olmayan) sistemlerin ana dayanak noktasıdır. Hatta AKP başta, peşinden bazı ilahiyatçı, siyasetçi, sosyolog sözü sayılır Müslümanlar, bilhassa önde gelen Müslüman kadınlar arasındaki karşıtlıklar, ihtilaflar ve tartışmalar Ümmetin bu konudaki algısında ve fikrinde daha da ayrılığa neden oluyor. Bu ayrılığın tek bir amacı ve tek bir sonucu var, o da Ümmetin fikirlerini, duygularını ve her halini parçalanmış bırakmaktır.
Müslüman düşmanı laik Kemalistlerin, liberallerin ve feministlerin uluslararası sözleşmeleri ve içerdikleri gayriislami idealleri savunmasını bir şekilde anlamak mümkün... Fakat aynı laik, liberal argümanlar sözde İslami şahsiyetlerin ağzından, özellikle de AKP sıralarından çıkınca insan şöyle bir durup düşünmesi gerekiyor.
AKP sözcüsü ve avukat Özlem Zengin, İstanbul Sözleşmesini, "Türkiye’de bir grup bütün kötülüklerin anası olarak İstanbul Sözleşmesini görüyor" diyerek savunurken bir yandan da Ümmeti okuduğunu anlamamakla itham etti... Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi ve kızlarının da İstanbul Sözleşmesini savunduğu zerre kadar şüphe götürmüyor. Kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar; KADEM kurucularından ve eş-başkanıdır. KADEM; kadına dair tüm uluslararası sözleşmeleri şiddetle savunduğu gibi Türkiye'nin bir numaralı feminist kuruluşu olarak da görülmektedir. Şimdiki Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da KADEM yönetiminde görevliyken bakanlık görevine atanmıştır. KADEM ayrıca ecnebi olan "cinsiyet eşitliği" kavramını da tevil ederek Türkiye'deki Müslümanları daha "İslam’a uygun" ve alternatif olan "cinsiyet adaleti" kavramıyla tanıştırmıştır. KADEM yönetim kurulu başkanı ve ilahiyatçı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu'na göre cinsiyet eşitliği elbette İslami değerlerle uyuşmamaktadır. Gümrükçüoğlu, "KADEM olarak, toplumda oluşacak denge ve ahengin öncelikle kadına yönelik AYRIMCILIĞIN önüne geçerek gerçekleşeceğine" inandıklarını ifade ederken de her konuşmasını Müslümanların aşina olduğu lügatle süsleyenlerdendir. Hatta Müslüman çevrelerce takdir edilen sosyolog Prof. Dr. Alev Erkilet dahi; "İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmenin saldırganlığa prim vermek anlamına geleceğini düşünüyorum. Mesele bir dindarlar-dindar olmayanlar tartışmasına indirgenemez. Kazanılmış haklardan da vazgeçilemez” gibi ilginç bir yorum yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise her zamanki, "İstanbul Sözleşmesini gözden geçireceğiz" ve "Halk istiyorsa kaldırın" gibi çok demokratik olan tepkisini koydu ortaya.
Böylece İstanbul Sözleşmesi kalsın mı kalksın mı tartışmaları son derece banal, basmakalıp bir rayda sürdürülüyor... Onların amacı, Ümmeti taleplerinde pes ettirene kadar kafa karışıklığı üretmek, çözümsüzlüğe ve çaresizliğe itmek, "ağaçlara bakarken ormanı göremez" hale getirmektir. Bundan dolayı Ümmet olarak olaylara daha mesafeli ve yüksek bir perspektiften bakabilmemiz hayati önem taşımaktadır.
Ümmet olarak asıl meselenin İstanbul Sözleşmesine taraf veya karşı olmaktan ibaret olmadığının farkında olmalıyız. Ümmet olarak bize düşen görev, yanlış olan bir ipin hangi ucundan tutacağımızı seçmek değildir. Yanlış olan bu ipin hangi ucundan çekersek çekelim sonunda bataklığa düşerek saplanmak vardır.
Doğru olan tek ip, Allah'ın ipidir. Bu ipi tutan ise tüm küfür sistemlerini tek hamleyle silip atacak olan Nübüvvet Metodu üzere Raşidi Hilafet devletidir. Hilafet; liberal Batılı fikirlere dayalı, fesat palavraları da susturacaktır. Özellikle güç ve yönetim sahibi konumunda geçirdikleri her gün, her dakika, defalarca demokrasiye ve laikliğe ve laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na bağlı kalacağına dair yemin ederek Allah Subhanehu ve Teâlâ'nın hükümlerine karşı tavrını gayet açık ve net ortaya koymuş olanların ağzından çıkan palavraları susturacaktır...
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zehra Malik