Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Türkiye’nin Kadını Korumadaki Başarısızlığı!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Türkiye’nin Kadını Korumadaki Başarısızlığı!

Haber:

Onlarca kadın, kadınlara yönelik şiddetin artmasını ve hükümetin ülke genelindeki onlara yönelik saldırıları durdurmadaki başarısızlığını protesto etmek için Cumartesi günü İstanbul sokaklarına çıktılar.

İstanbul’un Asya yakasındaki Kadıköy semtinde toplanan kadınlar, Ağustos ayında eski kocası tarafından vahşice öldürülen Emine Bulut da dahil olmak üzere ülke genelinde yakın zamanda öldürülen kadınların korkunç hikayelerini anlattılar.

Kadınlar, “Kadın Cinayetlerini Durdurun!”, “Erkeklerin Şiddetine Son Verin!” ve “Seyirci Kalmayın, Bir Şeyler Yapın” şeklinde sloganlar attılar. (AFP-İstanbul – 29 Eylül 2019)

Yorum:

2012 yılında kabul edilen Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi yasasına rağmen ve Türkiye’nin 2011 yılında aile içi şiddetin önlenmesine ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi-İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanmasına rağmen Türkiye’de kadınların maruz kaldığı şiddet ve cinayet her yıl artış göstermiştir.

Hürriyet Daily News Mayıs 2019’da, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilk sivil oda başkanına göre Türk mahkemelerinin son 27 ay içerisinde aile içi şiddet mağdurlarını korumak için 856.026 adet hüküm verdiğini söyledi. 

Zeynep Öksüzoğlu’nun Türkiye Parlamentosu Komisyonu önünde kadın erkek fırsat eşitliği hakkında yapmış olduğu konuşmada, “Türkiye’deki kadınların yaklaşık yüzde 38 ila 39’unun yaşamlarının bir noktasında şiddete maruz kaldıklarını” söyledi.

Ayrıca kadınlar, aile içi şiddet mağdurlarının yüzde 82’sini oluşturuyor.

İstatistikler çoğunlukla hükümet kaynaklarından ziyade STK’lardan (Sivil Toplum Kuruluşları) elde edilebilir ve çoğu kadın grupları, hükümetin kadınları aile ve toplumdaki rolü hakkında olumsuz görüşlerle suçladığına işaret etmekteler ve bu da şiddetin artmasına katkıda bulunan bir faktör sayılmaktadır.

Türkiye ağırlıklı olarak, bir yandan İslami fikirlerin diğer yandan da Batı nüfuzunun harmanlandığı kültürel uygulamalarla mücadele eden Müslüman bir toplumdur. Dolayısıyla bu zorluk, İslam’dan soyutlanmaya ve şiddetten etkilenen aile ve aile hayatının tamamen yok olmasına neden olabilir. Nitekim kadına yönelik şiddete tepki, protesto için çıkan kadınların sayısında artışa yol açmıştır. Her ne kadar bu suçların ortadan kaldırılması gerektiği gibi hükümetin kadınları korumadaki başarısızlığı şiddetle kınanması gerekse de ancak mevcut rejimin kusurlarını göz ardı etmek tehlikeli bir durumdur.    

Kadınlara yönelik suçların artış gösterdiğini göz önüne aldığımızda, bu bizlere mevcut rejimin temellerini incelemenin yanı sıra ona en uygun olan ve toplumdaki sorunları en iyi çözebilecek alternatifleri inceleme fırsatı da vermektedir.   

Türkiye'nin Müslüman bir ülke ve bu suçların faillerinin de Müslüman erkekler olduğu göz önüne alındığında, İslam'ın buna nasıl çözüm getirebileceğini düşünmemiz ve İslam’ın da sorunun nedeni olmadığını açıkça belirtmemiz gerekiyor.

Yasalar ve birey arasındaki uyum, bireylerin öncelikli olarak hayattaki amaçları konusunda net olmalarını gerektirir ki onların amaçları Allah Subhanehu ve Teala’ya ibadet etmektir. Bireylerin amellerini düzenleyen takvanın olduğu bu ilişki, tüm toplum aynı temele sahip olduğunda daha güçlü bir etkiye sahip olacaktır.  Bu durum, gerek kadınların gerekse erkeklerin rolleri ve sorumluluklarını, Batı fikirleri ve kültürüyle kirletilmeden açık bir biçimde tanımlayacaktır. Dolayısıyla takvanın harekete geçirdiği birey, kendini tehdit edecek belirli bir yönteme gerek duymaksızın davranışlarını disiplin altına alabilecektir.     

Nitekim eğitim veya öğretim ve kültürün yanı sıra (her şeye yönelik bakışımız da dahil) amacımız, fiillerini hesap verebilirlikle ilişkilendiren bireyler üretmeye dayandırılmalıdır. Dolayısıyla kişi günah işlediğinde, o zaman yasalar kullanılır ama aynı şekilde bu kanun ve hükümlerin de şeriattan türetilen ümmetin akidesine dayanması gerekir. Çünkü insanın istek ve arzularına tabi olmamasından dolayı tek başına adaleti sağlayacak olan budur. Ayrıca bu kanunlar bir seçenek değil, Allah Subhanehu ve Teala’nın bir emri olarak kabul edilmelidir. Bu şekilde kanunlar, failleri cezalandırmadan önce onu ihlal edenleri caydırmaya çalışır.    

İslam’dan önce kadınlar, insanların nefislerine derinden kök salan uygulamalar yüzünden birçok yönden acı çekiyorlardı. Ancak nizam olarak İslam’ın uygulanmasının ardından bugün tüm İslam ülkelerinde olduğu gibi ritüeller kümesi olarak değil, kadınların durumu yücelmiştir.   

İslam bir nizam olarak uygulandığında kadınların durumu biliniyordu. Bu ise kadınlara eşitlik sağlamak veya erkeklerin durumunu zayıflatmak için değildir. Ancak iki cins arasındaki uyumu sağlamak içindir. Nitekim İbn-i Abbas Radıyallahu anh, Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: خَيْرُكُمْ خَيْرُكُمْ لِأَهْلِهِ، وَأَنَا خَيْرُكُمْ لِأَهْلِي “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.” [İbn-i Mace]  

Hükümet, Türkiye’deki kadınları koruma noktasında kesinlikle başarısız olmuştur. Ancak bu başarısızlığın sebebinin, mevcut yasaların uygulanmasının göz ardı edilmesinin neticesi olduğu anlamına gelmez. Bilakis İslam’ın, Nübüvvet Minhacı Üzere Hilafet’in gölgesinde kâmil ve kapsamlı olarak tatbik edilmeyişinin yol açtığı başarısızlık anlamına gelmektedir.  Çözümler noktasında araştırma yaptığımızda kendimize şunu sormalıyız; İslam, kadınlara karşı bu kadar yüksek düzeyde suçlara yol açar mı? Batı standartlarını takip eden toplumlarda, hala kadınlara karşı işlenen suçlar var mıdır?

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Nadiye Rahman

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER