28 Ağustos Cuma günü, Keşmir Kontrol Hattı ve en az dört Sialkot şehrindeki Çalışma Sınırı’na yönelik Hindistan’ınartan saldırganlığı sonucunda sekiz Müslüman şehit olurken, onlarca Müslüman da yaralandı.Bu saldırı karşısında hükümet, her zamanki gibi hareketsiz ve duyarsız kaldı, tıpkı bir taş gibi.Onun bu mücrim duyarsızlığı yetmiyormuş gibi bir de hükümet, sömürgecilik aracı BM’nin üç gözlemci ekibineKundanpur köyündeki Çalışma Sınırı’nı ziyaret etmelerine izin verdi.Müslümanların işlerine müdahale için kâfirlerin ekmeklerine yağ sürdü!

Müslümanlar, Sialkot’taki çok önemli cephe boyunca sergilenen kahramanlıklar dâhil, Pakistan silahlı kuvvetlerinin 1965 yılında Hindistan’a karşı sergilediği cesurca tavrı hatırladıkları 6 Eylül’deki Savunma Günü yaklaşmak üzere iken mevcut rejim, en güçlü Müslüman ordusunu, dünyanın yedinci büyük askeri gücünü demir yumruk seferberliği gerektiren durumlarda barakalara zincirledi. Tabii ki bu da eylemsizlik anlamına gelmektedir.

Hizb-ut Tahrir soruyor; Rahil-Navaz rejimi daha neyi bekliyor ki? Müslümanların en önemli düşmanı ABD, onun efendisi iken rejim, BM’den ne gibi adalet bekliyor ki? Bu, sömürgecilik aracı BM’nin İslam dünyasının her yerinde çatışmaların devamından yana olduğunu göstermektedir. BM, Müslümanların haklarının en alçak uluslar tarafından bile gasp edilmesine izin veriyor. Harekete geçmek ve güvence altına almak yerine ümmetin de bir hakkının olduğunu toptan inkâr ediyor. Müslümanlar kan revan içinde kalmışken, BM’nin sözde barışı koruma rolü,eğer kendi askerleri katliam veya tecavüz olayına karışmamış ise, ölü sayısını saymaktır!

Hindistan saldırganlığı ve Keşmir’e yönelik tek doğru ilkeli tutum,hemen Hilafeti yeniden inşa etmektir. Bunun yolu da silahlı kuvvetlerin nusret vermesidir. Hilafet, Müslümanların topraklarını kurtarmak için onların tüm kaynaklarını seferber edecek, ümmete düşmanlık ve nefret ile bakan tüm kem gözleri yok edecektir.Ancak o zaman Müslümanların silahlı kuvvetleri, gerçekten çok güçlü bir kişi tarafından komuta edilmiş olacak,göğsünü gere gere orduya komuta etmektenve kışlalarında konuşlandırılmış birlikleri ziyaret etmekten asla sıkıntı duymayacaktır.Ama Salih bir Raşidi Halife, düşmanın iradesini kırmak için orduları görkemli bir cihada doğru teşvik edecektir. Şöyle buyuran Allah Subhânehu ve Teâlâ ne kadar da doğru söylemiştir:

يا أيها الذين ءامنوا قاتِلوا الذين يَلونكم من الكفار وَلْيجِدوا فيكمْ غِلْظَةً واعْلَموا أنَّ اللّـهَ مع المتقين“Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş anında) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir.” ^{[Tevbe 123]}Şöyle buyuran Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de ne kadar doğru söylemiştir:

جَاهِدُوا الْمُشْرِكِينَ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ وَأَلْسِنَتِكُمْ“Canlarınız, mallarınız ve diliniz ile müşriklerle cihat edin.” ^{[Ebu Davud]}

Gerçekten de Allah ve Rasûlü doğru söylemiştir,ey Pakistan silahlı kuvvetlerinin subayları! Öyleyse ne zaman yanıt vereceksiniz?