Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Sınırların Kontrolü, Mübarek Toprakları Özgürleştirmek Ve Halkını Desteklemek İçin Orduları Harekete Geçirmek Amacıyla Olmalıdır, Onu Gasp Edenleri Ve Halkını Öldürenleri Güvence Altına Almak İçin Değil!

بسم الله الرحمن الرحيم

Sınırların Kontrolü, Mübarek Toprakları Özgürleştirmek Ve Halkını Desteklemek İçin Orduları Harekete Geçirmek Amacıyla Olmalıdır, Onu Gasp Edenleri Ve Halkını Öldürenleri Güvence Altına Almak İçin Değil!

Youm7’nin 5/9/2024 Perşembe günü bildirdiğine göre, Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı Korgeneral Ahmed Halife, Refah kara geçişinin güvenliğini sağlamakla görevli güçleri ziyaret ederek başladığı turunda kuzeydoğu stratejik yönündeki güvenlik önlemlerini denetledi ve Halife, Silahlı Kuvvetlerin ana misyonunun ülkenin sınırlarını tüm stratejik yönlerde korumak olduğunu ve Silahlı Kuvvetler mensuplarının ülkenin sınırlarını nesilden nesile savunabilecek kapasitede olduğunu vurguladı.

Netanyahu’nun Mısır rejimini görevini ihmal etmekle ve gaspçı varlığı koruyup güvence altına almakta başarısız olmakla suçlayan son açıklamalarının ardından Mısır rejimi, genelkurmay başkanına, sınır noktalarını denetlemesi ve varlığın sınırlarını güvence altına almaya yönelik stratejik planlarının bütünlüğünü sağlaması için talimat vermekte gecikmedi; varlığın sınırlarını güvence altına almak, Filistin’den ve davasından izole olmuş bir şekilde onun diğer rejimlerle açıkça normalleşmesini sağlayan utanç verici Camp David anlaşmasından sonra Mısır ordusunun görevi olmuştur; zira Filistin, hiçbir zaman onların meselesi olmamış, aksine varlığın orayı gasp etmesinin ve orada kalabilmesinin nedeni bizzat onlardır.

Mısır ve Filistin arasındaki ilişkinin, sömürgeci kâfirin belirlediği sınırlara indirgenmesi caiz değildir; zira Filistin ve Mısır tek bir ülkedir ve tek bir ümmetin ve devletin, yani İslam ümmetinin ve onun bir gün yeniden kurulacak devletinin bir parçasıdır. Genelkurmay Başkanı’nın denetlemek için gittiği sınırlara gelince; bu sınırların varlığı İslam’a aykırıdır ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavliyle bizi neyhettiği asabiyetin pekişmesidir: دَعُوهَا فَإِنَّهَا مُنْتِنَةٌ   “Onu (milliyetçiliği) terk edin çünkü o kokuşmuştur.” Aynı zamanda bu, Batı’nın Müslümanların zihnine yerleştirmeye çalıştığı Filistin meselesinin Mısır’ın meselesi olmadığı, komşu bir ülkenin meselesi olduğu fikrini de pekiştirmektedir. Bu arada hakikatte Filistin meselesi tüm İslam ümmetinin meselesi olup her Müslüman bundan sorulacaktır. Zira Filistin haraci toprak olup tüm İslam ümmetinin mülküdür ve onun kurtarılması tüm İslam ümmetinin üzerine vaciptir. En büyük görev de, başta Mısır ve genelkurmay başkanının gaspçı varlığın güvenliğini sağlama ve şayet varsa geri kalan tünelleri de yıkma planlarını denetleyen ordusu olmak üzere çevre ülkelere düşmektedir. Sanki genelkurmay başkanı Mısır rejimine karşı yaşanan bir dizi skandalın ardından Yahudilere şöyle diyor; emin olun gelecekte başarısızlık ve ihmalle suçlanmamak için elimizden gelen her şeyi yapacağız; Gazze halkına karşı işlediğiniz suçlardan dolayı Mısır halkının öfkesinden korunmanız için Sykes-Picot sınırlarını koruyacağız ve güvenliğini sağlayacağız; haydi görevinizi tamamlayın, istediğiniz gibi öldürün, tecavüz edin ve ihlal edin; çünkü biz Mısır’ın yönetiminde kaldığımız sürece güvendesiniz!

Mısır’ı ve ordusunu Yahudi varlığını korumak ve kollamak için kullanan, Gazze'deki halkımızı kuşatan, şayet onları öldürmek gerekirse bunu yapacak olan ve geçmişte de yapmış olan ajan rejim bizi hiç şaşırtmıyor. Dolayısıyla onun bu tutumlarında şaşılacak bir şey yoktur; bu yüzden ihanete, boyun eğmeye, zelil bir hayat yaşamaya ve Batı’ya bağımlılığa devam etmektedir.

Şüphesiz bizi şaşırtan, Allah’ın birliğine şahitlik eden, O’nun için rüku eden, secde eden, oruç tutan, hacca giden ve sadaka veren Kenane ordusundaki samimi kişilerin sessizliğidir! Peki onlar, genelkurmay başkanları tarafından denetlenen sınırların arkasında ve bir taş atımlık uzağında iki kıblenin ilki ve üçüncü Harem-i Şerif’in ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sının yer aldığını ve Yahudilerin burada fitne fesat saçtıklarını ve buraları kirlettiklerini bilmiyorlar mı?!

Ey Kenane askerleri: Tüm İslam toprakları tek bir ülke olup Kahire halkı, Gazze halkı, Keşmir halkı, Buhara ve Şam halkı ile eşittir ve onların hepsi diğer insanların dışında tek bir ümmettir ve onları yardımsız bırakmaları ve onlara yardım edip topraklarını kurtarmaktan geri durmaları caiz değildir. Bu da Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlinden dolayıdır: مَا مِنْ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ إِلَّا خَذَلَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ، وَمَا مِنْ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ إِلَّا نَصَرَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ نُصْرَتَهُ   “Her kim bir Müslümanı saygınlığının kaybolması, şerefinin elden gitmesi söz konusu olan bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana şerefinin elden gitmesi ve saygınlığının yitirilmesi söz konusu olan bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yardım eder.” Bu yüzden düşman onlara galip gelip topraklarını gasp etmelerinin ardından o Müslümanlar sizin sorumluluğunuzdadır.

Ey Kenane askerleri: Şu anda sizin için hiçbir şey, Yahudi varlığını ve onunla anlaşmalar yapan ve onu her türlü yollarla destekleyen utanç verici ve hain rejimler gibi sizinle bu görev arasında engel olan her şeyi kökünden söküp atmaktan daha önemli değildir. Filistin'in kurtuluşu, Kahire’nin, ümmeti ve davasını yardımsız bırakmaya ve Batı'nın plan ve arzularını uygulamaya devam eden bu rejimden kurtulmasıyla başlayacağını söyleyen ne kadar da doğru söylemiş. Şunu çok iyi bilin ki bu devşirme varlıkla bizim aramızda herhangi bir muamelenin, ilişkinin, anlaşmaların ve ittifakların olması caiz değildir; zira bu varlık fiili muharip devlet olup bu varlık kökünden sökülüp atılana ve tüm mübarek topraklarımız ondan temizlenene kadar onunla bizim aramızda savaş halinden başka bir şeyin olması caiz değildir. Nitekim İbn-i Abidin Haşiye’sinde şöyle diyor (3/238): “Şayet düşman İslam’ın geçitlerinden birine saldırırsa, ona yakın olanların üzerine farz-ı ayn olur. Onların (yakın olanların) arkasındaki düşmana uzak olanlara gelince; onlara ihtiyaç duyulmaması halinde farz-ı kifaye olur; eğer onlara ihtiyaç duyulursa, düşmana yakın olanlar düşmana karşı koyamazlarsa veya düşmana karşı kaymaktan aciz olmadıkları halde tembellik edip cihad etmezlerse, o zaman onlara yakın olanların üzerine namaz ve oruç gibi terk edemeyecekleri farz-ı ayn olur; sonra onlara yakın olanlara, sonra da aşama aşama doğu ve batıdaki tüm İslam halklarına farz olur.” İbn-i Kudame’ya ait Muğni’de şöyle geçmektedir: “Şayet kâfirler bir beldeye girerse, oranın halkının onlarla savaşmak ve onları geri püskürtmek için cihad etmesi farz olur.” (Muğni 8/345). İbn-i Teymiye şöyle demiştir: “Şayet düşman bir İslam beldesine girerse, şüphesiz en yakın olanın, sonra ona en yakın olanın düşmanı püskürtmesi vaciptir; zira tüm İslam beldesi, tek bir belde gibidir; bu yüzden babanın ve alacaklının izni olmadan oraya gitmek vacip olur. Ahmed’in bununla ilgili metinleri açıktır.” (El-Fetava'l Kübra 4/608).

Bu vacibe, sizleri bundan engelleyene ve sizi cehenneme göndermek isteyenlere karşı sizler ne yapıyorsunuz ey Kenane askerleri?! Sizin hayırlı olmanız, ümmete yardım etmenizi, onun kutsallarını korumanızı, Allah’ın rızası ve O’na itaat konusunda hızlı olmanızı gerektirir; zira Allah’a itaat etmek, bu kötü yöneticilere itaat etmekten daha evladır; dahası sizin göreviniz, bu zararlı yöneticileri kökünden söküp atmak, onların ve onları harekete geçiren Batı’nın kökünü kazımak, ülkemizde Batı'ya olan her türlü bağımlılığa son vermek ve Rabbinizin sizden kamil ve eksiksiz bir şekilde razı olacağı İslam’ı tatbik edecek devleti ilan etmektir ki bu da Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’dir; zira sadece Filistin’i değil, bütün İslam ülkelerini kurtarıp yeryüzündeki bütün mazlumlara yardım etmek için sizleri harekete geçirecek ve böylece sizleri, genişliği gökler ve yer kadar olan cennete, dünyanın ve ahiretin izzetine sevk edecek olan bu devlettir. O halde bu devlete doğru koşun ey Kenane askerleri; zira onda sizin için hayat vardır ve sizi gerçekten hayırlı kılacak olan da odur; siz bu devleti hak ediyorsunuz ve sizler ona ve onun ehli olmaya layıksınız.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ
Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Said Fazıl - Mısır

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER