Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Ümmetin Gücü, Vahdetindedir!

بسم الله الرحمن الرحيم

Ümmetin Gücü, Vahdetindedir!

Müslümanlar, diğer milletlerin dışında tek bir ümmettir; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ İşte sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyleyse bana ibadet edin.” [Enbiya 92]

Kurtubi’nin tefsirinde bu ayet hakkında şöyle geçmektedir: Peygamberlerden bahsederken şöyle dedi: Onların hepsi tevhid üzere birleşmişlerdir. Burada ümmet, din anlamındadır ki o da İslam’dır. Bunu, İbn Abbas, Mücahid ve başkaları da söyledi.

Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine acımada ve birbirlerini korumada bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” [Buhari ve Müslim rivayet etti]

İslam ümmetinin vücudunun tüm azaları, yüz yılı aşkın bir süre önce, yani Osmanlı Hilafet Devleti yıkıldıktan sonra hastalığa tutulmuştur. Zira Allah Subhanehu ve Teala’nın şeriatıyla hükmeden tek bir ümmet olduktan ve İslam risaletini yaymak, insanları karanlıklardan nura kavuşturmak ve insanların fevc fevc Allah’ın dinine girmesi için Allah yolunda cihad eden tek bir ordusunun olmasından sonra ümmetin vücudu parça parça edilmiştir.

Anamız olan Hilafet gittikten sonra ne hale geldik? Milletler, aç kurtlar gibi Müslümanların üzerine üşüştürler, o zamandan beri Müslümanlara karşı yapılan Haçlı savaşları hiç durmadı, aksine daha alevli, daha vahşi ve daha suçlu bir hale geldi. Nitekim Haçlı küfür ülkeleri, Müslümanları öldürmek, yerlerinden etmek, mallarını yağmalamak konusunda mahir davranmakta ve Müslümanları bölmek, dağıtmak ve parçalamak için hiç yorulmadan çalışmaktadırlar; zira sömürgeci kafir Batı’nın bizzat kendisi veya yöneticiler ve gruplardan oluşan ajanları ve araçları aracılığıyla işlenen savaşlar, suçlar, korkunçluklar olduğu gibi korkunç katliamlar işlemiş ve hâlâ da işlemeye devam etmektedirler. Örneğin Myanmar’daki Rohingya katliamları, Bosna Hersek’teki Srebrenica katliamı ve daha niceleri…

Kâfir Batı'nın Müslümanların başına musallat ettiği tiran yöneticilerin uyguladığı öldürme, yerinden etme ve yıkımlara gelince; bunlardan en korkunç olanı, Beşar Esad’ın, Şam halkının onu ve rejimini devirmek için sokağa çıktığı sırada yaptıkları olmuştur; zira geride (sabit ve ayakta) hiçbir şey bırakmamış, Şam halkının başlarına patlayıcı bombalar atmış, yaklaşık bir milyon kişiyi öldürmüş -daha fazla da olabilir-, işlediği korkunç suçlardan kaçan milyonlarca kişiyi yerinden etmiş ve hâlâ da öyledir.

Bugün, özellikle de 7 Ekim 2023’te Kassam Tugayları’nın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı operasyonundan sonra duvarları yıkıp yerleşim yerlerine girdiler, onlardan birçoğunu öldürdüler ve bazılarını da esir aldılar. Mücahidlerin gerçekleştirdiği, dünyayı hayrete düşüren kahramanca bir operasyondu. Dünyanın tepkisi karışıktı ama dünyanın her bir yerindeki Müslümanlar daha önce hiç yaşamadıkları zafer günlerini hissettiler; çünkü kafir Batı, dünyayı, özellikle de Müslümanları, Yahudi varlığının ordusunun yenilmez olduğu konusunda kandırabilmiş ve yenilmez bir ordu fikrini pekiştirmek için de sahte savaşlar da olsa Arap ordularını ona mağlup ettirmişti; ama bir grup mücahid Yahudi varlığını mağlup ederek onu korkunç bir yenilgiye uğrattı ancak bu zafer duygusu yalnızca birkaç gün sürdü; çünkü Yahudi varlığı yaşadığı şoku atlattıktan sonra soykırıma varan şiddetli bir savaş başlatmıştır.

Lanetli Amerika, belki Arap ordularından bir ordunun Gazze'yi desteklemek ve Filistin'i kurtarmak için harekete geçebileceğini düşünerek, Yahudi varlığını korumak için hemen savaş gemilerini ve filolarını ona doğru harekete geçirdi! Ancak ne yazık ki bu bizi, bu makaleye başladığımız yere geri döndürmektedir; zira ümmet birlik içinde olmadığı gibi vücut da tek bir vücut değildir! Evet, Gazze halkına yönelik bu soykırımı protesto etmek için bazı halklar gösteri ve yürüyüşler için harekete geçtiler ancak sloganlarını ve tezahüratlarını doğru yöne, yani Müslüman ordularından yardım istemeye yönlendirmediler; çünkü Müslüman ordular, sadece savaşı durdurmaya değil, aynı zamanda Yahudi varlığını silip süpürmeye de muktedirlerdir; kökünden söküp atmaya demiyorum, çünkü onun söküp atılacak bir kökü yoktur; bunun delili, tonlarca bombanın, füzenin ve ileri teknolojinin, kendi yaptıkları silahlarla savaşan mücahitleri yenilgiye uğratamamasıdır; sadece görevi ajan yöneticilerin tahtlarını korumak olan kışlalarında konuşlanan ordulardan birinden bir tabur veya tugay harekete geçse nasıl olurdu acaba?!

Ama öte yandan son dönemde yaşanan küresel olaylar, özellikle de Gazze savaşı, ümmetin tek bir ümmet olduğunu ortaya çıkarmıştır; zira birçok Müslüman ülkede gösteri ve yürüyüşlerin olmasının yanı sıra Yahudi varlığını destekleyen büyük uluslararası şirketlere, Amerika’ya ve Avrupa ülkelerine yönelik ekonomik boykotlar uygulanmıştır.

Aynı şekilde Gazze savaşı, Sykes-Picot sınırlarının aslında hayali sınırlar olduğunu, halkların mübarek toprakları gitmesini engelleyenlerin sadece Yahudiler ve Amerika ile gizli işbirliği yapan ajan yöneticiler olduğunu ifşa etmiştir; bu ise Ürdün’de binlerce kişinin her gece sokağa döküldüğü, varlığın büyükelçiliğine ulaşmaya çalıştığı, normalleşmeye son verilmesini ve Vadi Araba Anlaşması'nın iptal edilmesini talep ettiği gösterilerde açıkça görülmektedir.

El-Kuds el-Arabi web sitesinde belirtildiğine göre Ürdün’deki göstericiler, "Mısır halkı ne yapıyor… Refah kapısı neden kapalı" sloganları attılar ve Mısırlı göstericiler de şöyle cevap verdiler; “Ürdün’deki kardeşlerimize söyleyin… Mısır hâlâ uyanmış değil.”

Bunun içindir ki Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti'nin geri dönmesi bir hayal veya bir temenni değildir, aksine Allah’ın vaadi ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِSonra (Yeniden) Nübüvvet Minhacı Üzere (Raşidi) Hilafet Olacaktır.” Ancak Hilafet çalışmaksızın geri dönmeyecektir; evet, şüphesiz zafer Allah Subhanehu ve Teala’nın katındandır ama sebeplere sarılmak her bir Müslümanın üzerine vaciptir.

وَقُلِ اعْمَلُوا فَسَيَرَى اللهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُ وَالْمُؤْمِنُونَ وَسَتُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
De ki: (Yapacağınızı) yapın! Amelinizi Allah da Rasulü de müminler de görecektir. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” [Tevbe 105]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ümmü Asım Et-Tavîl

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER