Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Çağrıya İcabet Edin ve Allah Subhanehu’yu Razı Etmeye Koşun Ki Allah Size Merhamet Etsin

بسم الله الرحمن الرحيم

Çağrıya İcabet Edin ve Allah Subhanehu’yu Razı Etmeye Koşun Ki Allah Size Merhamet Etsin

وَسَارِعُوا إِلَى مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ
“Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!”
[Al-i İmran 133]

Ümmet, siyasi partiler şeklinde örgütlenmeden Şari’nin gayesini gerçekleştirmek için şerî vaciplerini doğru ve verimli bir şekilde yerine getirmesi mümkün değildir; bu nedenle Allahu Teala Müslümanlara, temeli İslam akidesi olan, gayesi şeriat olan, davası yönetimin ıslahı olan ve metodu da siyasi çalışma ve emri bil maruf ve'n nehyi anil münker olan siyasi partiler kurmalarını kesin bir şekilde emretmiştir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَSizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” [Al-i İmran 104]

İslam, namaz ve hac gibi her bireyin yerine getirmekle sorumlu olduğu bireysel yükümlülükleri içerdiği gibi bir Halife’ye biat etmek ve siyasi partiler kurmak gibi ümmet olması vasfıyla ümmetin sorumlu olduğu cemaatsel yükümlülüğü de içermektedir.

Siyasi düşüncenin yokluğu ve şerî hükümlerinin kaybolması, yönetimi ifsat etmiş ve Raşidi Hilafetin ömrünü kısaltmıştır; bu yüzden Sahabe Rıdvanullahi Aleyhim’in kitlesi, Raşidi Hilafetin en önemli dayanaklarından biri olmuştur; zira onlar, ümmetin şerî vaciplerini yerine getirme ve işlerinin doğruluğu noktasında merkezi bir rol oynamışlardır; dolayısıyla Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in vefatından sonra Halife’nin seçilmesi görevini Sahabenin kitlesi üstlenmiştir. Nitekim siyasi bir kitle olmaları vasfıyla, zekâtı vermeyenlerle savaşma konusunda Ömer ve beraberindekilerin Ebu Bekir ile tartışması gibi yönetim işlerini takip etme noktasında ihmalkarlık göstermemişlerdir; yani siyasi rollerini kusursuz bir şekilde yerine getirmişlerdir; zira Kerim Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem sadece davetini tebliğ etmedi, sadece bir ümmet ve İslami bir toplum inşa etmesi ve sadece bir devlet kurmadı, aksine aynı şekilde ümmetin sayesinde siyasi çalışmaya yönelik uygulamalarını tanzim edecek şekilde siyasi bir çerçeve haline getirdiği siyasi bir parti de kurdu.

Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in siretinden davetinin ilk başlangıcına dikkatli bir şekilde bakıldığında, O’nun bu merhalede Ashabını belli bir kültürle kültürlendirdiğini ve Kur'an'ın da O’nun üzerine, bu kültürü tabilerinin nefislerine yerleştirmek ve onları sağlam dağlar gibi yapmak için vahyedildiğini görürüz; mazlumları dağlar gibi güçlü kılan ve zorba Kureyş’i de aciz bırakan işte bu kültürdü. Zira Arapların tamamı Kur’an’ı anlıyorlardı; örneğin Velid İbn Müğire’nin anlaması Ebu Bekir’in anlaması gibiydi; peki artı olan neydi? Allahu Teala’nın Kur’an-ı Kerim’deki kelamı ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in kelamının herkes tarafından anlaşılmasıydı. Peki Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Ashabını kültürlendirdiği ve zayıf bir köleyi ve fakir bir çobanı yüce dağlara dönüştürdüğü artı olan şey neydi?

Şüphesiz bu artı olan şey, güçlü ve kuvvetli olan kültürdü; şüphesiz bu, akılları ve kalpleri şekillendiren, onların davranışlarını etkileyen mefhum ve ölçüleri aşılayan ve böylece imanlarıyla dünyaya meydan okuyan benzersiz tarzda şahsiyetler oluşturan imani bir kültürdü; dolayısıyla onların zihniyetlerini şekillendiren, meseleleri nasıl akledeceklerini, olayları nasıl anlayacaklarını, nasıl bir tutum sergileyeceklerini, zorluklar karşısında nasıl sabredeceklerini ve Allah’ın rızasını ve Nebi’si Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sohbetini arzulayan nefislerini hoşnut olmuş ve mutmain bir şekilde nasıl feda edeceklerini öğreten işte bu kültürdür; dolayısıyla onların nezdinde gayelerin gayesi ve gerçek mutluluk işte buydu. Nitekim onlardan biri ölümcül bir şekilde hançerlendiğinde şöyle diyordu: “Kâbe'nin Rabbine yemin ederim ki ben kazandım!” İşte akılları güçlü ve kuvvetli bir şekilde formüle eden ve kalkınmayı, fetihleri ve ilerlemeyi başaran adamlar yetiştiren şüphesiz bu kültürdür. Tıpkı Allahu Teala’nın Kerim Kitabı’nda onları şu şekilde nitelendirdiği gibi: رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاًMüminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiş, şehit olmuştur. Bir kısmı da şehit olmayı beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” [Ahzab 23] Ve Subhanehu’nun şu kavli gibi: وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَZulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra (O’ndan da) yardım göremezsiniz!” [Hud 113] Ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavli gibi: الْمُؤْمِنُ الْقَوِيُّ خَيْرٌ وَأَحَبُّ إِلَى اللهِ مِنْ الْمُؤْمِنِ الضَّعِيفِKuvvetli mümin, (Allah katında) zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir.” Ve aynı şekilde Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavli gibi: لَا يَزَالُ مِنْ أُمَّتِي أُمَّةٌ قَائِمَةٌ بِأَمْرِ اللهِ لَا يَضُرُّهُمْ مَنْ خَذَلَهُمْ وَلَا مَنْ خَالَفَهُمْ حَتَّى يَأْتِيَهُمْ أَمْرُ اللهِ وَهُمْ عَلَى ذَلِكَHer zaman ümmetimden Allah’ın emirlerini ayakta tutan bir topluluk bulunur. Onlara ihanet eden ve muhalefet edenler de herhangi bir zarar veremezler. Allah’ın emri gelene kadar da diğer tüm insanlardan üstün kalırlar.” Bu ayetler, hadisler ve diğerleri, din konusunda bayağılığı, şerî hükümden taviz vermeyi, gördüğü münkere göz yummayı veya öğrenilen bilgiyi ketmetmeyi kabul etmeyen saf ve temiz İslami zihniyeti formüle eden kaideler ve ölçülerdir.

Burada diyoruz ki; devletin zayıflamasına ve gerilemesine, ardında yıkılmasına yol açan nedenlerden biri de örgütlü siyasi çalışmanın yokluğudur; bu yüzden devletin yeniden kurulmasının, İslam’a dayalı siyasi bir partinin çalışması olmadan gerçekleşmesi mümkün değildir. Bu yüzden bugünün vacibi, Müslümanların, vaat edilen Raşidi Hilafeti kurmak için Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in metoduna göre daveti taşıyanların kervanına katılmalarıdır; çünkü şerî bir yönetimin ikame edilmesi, Müslümanların üzerine farzdır. Şeriatın yönetimi ise, çabalar doğrudan Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmayı amaçlayan ideolojik bir parti çerçevesinde kitleleşmedikçe kurulmaz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulilah Muhammed – Irak

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER