Perşembe, 26 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hainlerin Kötülüklerini Artık İncir Yaprağı Bile Örtmüyor!

بسم الله الرحمن الرحيم

Hainlerin Kötülüklerini Artık İncir Yaprağı Bile Örtmüyor!  

O kahramanlara selam olsun! Zira polisten, güvenlikten, istihbarattan ve ordudan en son silahlarla donatılmış ve tüm istihbarat servisleriyle birlikte binden fazla kişi, iki hafta içerisinde dört operasyon yaparak on dört yaralıyla sonuçlanan kahramanca eylemin faili olan bir tek kişiyi aramak için işgal altındaki Yafa ve Tel Aviv sokaklarını dolaştılar. Evet, o, bu gururlu ümmetin tek bir ferdi, ya sen, birkaç yıl ayakları çarpık koltukta kalabilmeyi umarak mücrim bir varlığa zillet ve utanç elini uzatıp aşağılık bir şekilde normalleşmek için Yahudi varlığına doğru yolculuk eden bir kişisin. O, bu gururlu ümmetin tek bir ferdi, ya sen, katil ile bir araya gelmek için Necef’e uçan ve Filistin’deki Müslümanların kanlarına bulaşmış ellerle tokalaşan ve o eli öpen birisin. O, bu gururlu ümmetin tek bir ferdi, ya sen, Yahudilerin başbakanını Şarm el-Şeyh’te ağırlayan ve karşılayan birisin.  O, bu gururlu ümmetin tek bir ferdi, ya sen, Yahudi varlığına yapılan gizli bir ziyaretten aynı onun gibi geri dönen birisin. O, bu gururlu ümmetin tek bir ferdi, ya sen, sonrakine benzeyen bir önceki eylemi de suçlayan, inkâr eden ve ayıplayan, dahası yaralıların iyileşmesi için dua eden ve ölenlerin ailelerini teselli eden birisin. Dolayısıyla sizler aşağılık ve alçaklıkta eşitsiniz ve artık incir yaprağı bile kötülüklerinizi örtmüyor. Nitekim ben, sizin yeryüzünde kalmanız arzusunda olmadığım gibi duygularınızı uyandırma arzusunda değilim. Çünkü ölüler sûra üflenmedikçe uyanmazlar. Ancak benim Allah’tan sonra umudum bu ümmettedir. Zira bu ümmet, zincirleri kıracağı gibi sömürgecilerin bağladığı zincirleri ve prangaları da kıracak ve her akıl sahibi için ayıpları açığa çıkmış olan Birleşmiş Milletler ve onun uluslararası kuruluşlarının kötü niyetini reddedecektir. İşte İngiltere, vatandaşlarını Ukrayna’da savaşmaya çağırırken Suriye ve Afganistan’a seyahat eden vatandaşlarını reddederek vatandaşlıklarını elinden almaktadır! İşte Amerika, Ukrayna’ya silah ve para yardımı sağlarken Irak’ı bir yalan temelinde yok eden bizzat odur! Rusya’nın Suriye’yi yok eden bombaları ve füzeleri için kılını kıpırdatmayıp dünyanın vicdanı masum çocukların ve sivillerin öldürülmesine son verme çağrısında bulunmazken ancak Ukrayna’daki Rus bombaları ve füzeleri Rusya’yı uluslararası toplumdan izole etmek ve onu savaş suçlusu saymak için yeterli olmuştur! Allah’ın yarattıklarının en şereflisi efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e yönelik iğrenç karikatürler ifade özgürlüğü olmaktan öteye geçmezken ancak Avrupa gerçeğini anlatan karikatürler, Fransa’daki Rus büyükelçisini çağırıp Fransa’nın bu tür davranışları kınadığını ve reddettiğini ve bunun için özür istediğini söylemesi için yeterli olmuştur! Rohingyalı Müslümanlar ise Budistlerin eliyle yok edilmekte ve ülkelerinden sürülmektedirler ki Müslüman Uygular da aynı şekildedir. Evet, ey İslam ümmeti! Tüm bunlar ve benzerleri, tam olarak şunu söylemeniz için yeterlidir: Yeter… Artık bardak dolup taştı.

Bugün dünyaya basiretle bakan birisi, dünyaya özellikle Müslüman olmak üzere insana zerre kadar değer vermeyen açgözlü Kapitalizmin egemen olduğunu göreceği gibi kesinlikle dünyayı bekleyen yakın tehlikeyi ve yakın çöküşü ve bu tehlikenin insanlıktan uzaklaştırılması gerektiğini de bilir. Bu zor görev kim için? Hangi sistem bunu yapabilir? Buna giden yol nedir?    

Bu görev şunlar içindir: رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاًMüminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiş, şehit olmuştur. Bir kısmı da şehit olmayı beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” [Ahzab 23] Bunlar ön dört asır önce dünyayı hidayet nuruyla aydınlatan adamlardı. Nitekim o günün dünyası da bugünün dünyasını benziyordu. Zira dünya, iki güç olan (Romalılar ve Persler) tarafından kontrol ediliyor ve aralarındaki Araplar ise birçok tanrıya tapan kanlı kabilelerden oluşuyordu. Dolayısıyla her bir kabilenin, güçlülerin zayıfları yediği, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü ve kadınların da para gibi miras bırakıldığı tanrıları vardı. İşte böyle bir cahiliye ortamında Allah kendisine vahyedilecek kişiyi seçmiştir. Onu ise Mekke’deki Kureyş’ten ve iddia ettikleri gibi kabilelerin içinden güçlü bir adam olmayan ancak Allah katında yücelerin en yücesi olan yetim birini seçmiş ve ona kitap olarak nur-i mubini vahyetmiştir. لَا يَأْتِيهِ الْبَاطِلُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَلَا مِنْ خَلْفِهِ تَنْزِيلٌ مِنْ حَكِيمٍ حَمِيدٍOna önünden de ardından da batıl gelemez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah'tan indirilmiştir.” [Fussilet 42] مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتَابِ وَمُهَيْمِناً عَلَيْهِGeçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan.” [Maide 48] Böylece çeyrek asırdan daha kısa bir sürede tarihin akışı değişmiş, dünya insanlara ibadet etmekten insanların Rabbine ibadet etmeye, dünyanın darlığından dünya ve ahiretin genişliğine kavuşmuş ve Pers ve Romalıların olduğu iki büyük güç ortadan kalkmıştır. Böylece de dünya aydınlanmış, İslam yayılmış, o dönemde mevcut olan güçler İslam’ın fetihlerinin yayılmasına engel olamamışlar ve kimi zaman askeri güçlerle kimi zaman da Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası, Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletler ve benzerleri gibi uluslararası kuruluşlarla halkların servetini yağmalayan ve hala yağmalamaya devam eden sömürgeci Kapitalizmin halinde olduğu gibi bir ülkeyi işgal edip servetlerini yağmalamak ve halkını köleleştirmek için fethetmemiştir…

Kapitalist sömürgecilik bir ülkeye sadece orayı yoksullaştırmak ve halkını küçük düşürmek için girmiş, Birleşmiş Milletler sadece İslam ve onun devletiyle savaşmak için kurulmuş, Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi İslam ve Müslümanların çıkarına tek bir karar dahi çıkarmamıştır. Dolayısıyla Birleşmiş Milletlerden Müslümanlar adaletini ve İslam’ın barışını uman biri vehim içindedir. Zira o, İslam ile kıyasıya bir savaş içindedir. Bu yüzden bu tür kuruluşlara başvurmak hak kaybından ziyade zaman kaybıdır. Nitekim ayın on dördü gibi açıktır ki Hilafet Devleti’nin yıkılmasının ardından Müslümanlar, kendisine zillet ve meskenet damgası vurulmuş, Allah’ın hışmına uğramış ve hiç utanmadan güvenlik koordinasyonu sayesinde mutant varlıkların güvenliğini korumak için koşuşturan normalleşme yöneticileri gibi hain ajanlardan onları dost edinen kimselerden oluşan kurtların arasındaki koyunlar gibi olmuşlardır! إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَUtanmadıktan sonra dilediğini yap.” Hatta incir yaprağı bile kötülükleri örtmekten bıkmıştır. Zira ümmetle ilgili yaptıkları tüm ayıp ve kusurları açığa çıkmıştır. Ancak bu ümmette, başka hiçbir millette olmayan bir özellik vardır ki bu da, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet olmasıdır. Bu yüzden zayıflar ama asla ölmezler. Dolayısıyla en zayıf anında bile birden kalkınır ve yüzyıllar içinde kendisinden çalınanı kısa bir sürede geri elde eder ki biz tarih boyunca bu şekilde olduk. Örneğin Haçlılar, kendileri için iki yüzyıl süren krallıklar kurdular, bu krallıklar Kudüs’ü ele geçirdiler ama bir gecede ani bir şekilde bir yıkıntı haline geldiler. Yine Moğollar ve Tatarlar nehirler gibi kan akıtmalarının ardından bir gecede İslam’ı yayan fatihler oldular. Başlangıcından şu ana kadar zamana bir sor bakalım; hiç gözleri yenilgiye uğrayan bir ideolojiyi benimseyen ve onu yayan bir galip görmüş mü? Peki ya ey zaman, İslam’ı benimseyen, sonra da ondan dönen bir halk gördün mü acaba?!    

Normalleşen hain yöneticiler rezil oldunuz. Zira yapmış olduğunuz anlaşmanız başarısız oldu. Çünkü bu gururlu ümmetin bir ferdi bile sizin uykularınızı kaçırdı. İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışan milyonlarca davet taşıyıcısı gençler karşısında haliniz nice olur acaba! Ey Müslüman orduların liderleri! Hizb-ut Tahrir’e nusret vererek elli sahabe sevabına nail olma fırsatına sahipsiniz. Zira siz İslam’a nusret verirseniz Allah da size nusret verir. Haydi o zaman incir yaprağının bile kötülüklerini örtmekten bıkmış olduğu hainlerden elinizi çekin ki Allah’ın izniyle cennete kavuşasınız.

İnsanlığı kurtaracak olan nizama gelince; o, kendisine kucak açtığınız ve iman ettiğiniz İslam’dır. Dolayısıyla dünyayı kurtaracak ve insana Allah’ın ikram ettiği onuru yeniden kazandıracak olan İslam’dır. Zira Allah, Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاًBiz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.” [İsra 70] Zira İslam, daha kötü olan dünyayı daha iyiye çevirmedi mi? İslam’dan önce Ömer İbn Hattab nasıl biriydi?! İslam’dan önce İkrime İbn Ebu Cehil nasıl biriydi?! İslam’dan önce Amr İbn Âs nasıl biriydi?! Nasıl….nasıl….nasıl?! İslam’dan önce sahabe Rıdvanullahi Aleyhim nasıldılar?! İslam’dan önce Muhacirler nasıldılar?! İslam’dan önce Ensar nasıldı?! İslam’dan önce Araplar nasıldı?! İslam’ın dışında olan bir insan nasıl olur?!... Ya Macron, ya Biden ya da Putin gibi olur?!

İslam, İslam, ey İslam ümmeti; İslam olmadan bizde bir hayır olmadığı gibi İslam olmadan insan doğru yolu da bulamaz. Yeter artık başkaları gibi kendi topraklarında onurlu bir hayat yaşamak için canlarını feda eden bu gençlerimizi yalnız bıraktığımız. Yeter artık kutsallarımızı ve kıblemizi savunan bu gençleri yalnız bıraktığımız…  

Ey kışlalarına çakılıp kalan ordular! Polisten, güvenlikten, istihbarattan ve ordudan en son silahlarla donatılmış -bölgenin birçok ordusunda bir benzerinin olduğu söylenir- bin kişiye karşı harekete geçen gururlu ümmetin bir ferdini – ki o tek bir fert olsa da aslında bir ümmettir- televizyon ekranlarında gördüğünüzde kalplerinizin titremesinin ve tüylerinizin ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Oysa normalleşmeye koşuşturanlar hep hayal kırıklığına uğradı ve ona koşan kimsenin gücünün kendisine de bir faydası olmadı?! Peki size bir faydası oldu mu?! فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِAma gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.” [Hac 46]

Metoda gelince; o, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in metodu olup bu da fikri çatışma, siyasi mücadele ve nusret talebinde bulunmaktır. İşte Hizb-ut Tahrir, Kitap ve sünnetten istinbat etmiş olduğu sahih içtihadın ardından tüm merhaleleri belirlemiştir. Bu hususta ulaşmak istediği hedefi ise, Raşidi Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatmaktır. Bunu gerçekleştirirken Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in siretini rehber edinmiş ve ölüm kalım meselesi olarak benimsemiş olduğu hayati davasında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i örnek almıştır: لَوْ وَضَعُوا الشَّمْسَ فِي يَمِينِي وَالْقَمَرَ فِي شِمَالِي عَلَى أَنْ أَتْرُكَ هَذَا الْأَمْرَ حَتَّى يُظْهِرَهُ اللَّهُ أَوْ أَهْلِكَ فِيهِ مَا تَرَكْتُهُVallahi bu davayı terk etmek şartıyla sağ elime güneşi ve sol elime ayı koysalar da onu terk etmem. Ya Allah onu hâkim kılar ya da onun uğrunda helak olurum.” Ayrıca yüklenmiş olduğu bu ağır emaneti birlikte taşımak için ümmetin içinde ümmetle birlikte çalışmaktadır. Zira benden sonra Nebi yoktur diyen Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: كَانَتْ بَنُو إسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الأنْبِيَاءُ، كُلَّما هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ، وإنَّه لا نَبِيَّ بَعْدِي، وَسَتَكُونُ خُلَفَاءُ فَتَكْثُرُ، قالوا: فَما تَأْمُرُنَا؟ قالَ: فُوا ببَيْعَةِ الأوَّلِ، فَالأوَّلِ، وَأَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ، فإنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْİsrailoğulları, Nebiler tarafından siyaset ediliyordu (yönetiliyordu). Bir Nebi vefat edince, bir diğer Nebi ona halef oluyordu. Artık benden sonra Nebi yoktur. Halifeler olacak da çoğalacaklardır. Dediler ki: Öyleyse bize ne emredersiniz? Dedi ki: Önceki ilk biatınıza sadakat gösterin ve onlara haklarını verin. Muhakkak ki Allah, yönettikleri hakkında (ne yaptıklarını) onlara soracaktır.” O halde Müslüman kardeşim, özellikle tüm rejimlerin fesadının ortaya çıkmasının, tüm milletlerin bir sofraya üşüştükleri gibi İslam ümmetinin üzerine üşüşmelerinin, İslam beldelerindeki tüm yöneticilerin Allah’a, Rasulü’ne ve müminlere ihanet etmelerinin ve kötülüklerini örten tüm incir yapraklarının düşmesinin ardından gece gündüz İslam ile savaşmalarının açığa çıkmasından sonra İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışmaktan geri durma. Zira bu yöneticilerin ne utanacak yüzleri ne de koruyacak hayaları kalmıştır. Dolayısıyla onlar, ümmetin düşmanlarıyla iş birliği yapan, karşılıksız bir yardım için hareket etmeyen, bir yetimin aç kalmasından dolayı göz yaşlarını akıtmayan ve Yahudilere acı darbeler indirenleri hiç utanmadan ayıplamaktan, kınamaktan ve suçlamaktan geri durmayan ümmetin kendilerini lanetlediği onların da ümmeti lanetlediği en şerli imamların sıfatını hak etmişlerdir.  Allah bize yeter, O ne güzel bir vekildir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Sadık Et-Ticâni – Mısır

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER