Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Ey Aklı Başında Olanlar: Kriz Bir Kimlik Krizi Değildir Bilakis Hilafet’in Yokluğundan Dolayı Bir Kayıp Krizidir!

بسم الله الرحمن الرحيم

Ey Aklı Başında Olanlar: Kriz Bir Kimlik Krizi Değildir Bilakis Hilafet’in Yokluğundan Dolayı Bir Kayıp Krizidir!

Sömürgeci kâfir Batı, İslam’a, onun halkına ve Hilafet’inin geri dönüşü karşı medeniyet savaşında yapabileceğinin daha fazlasını yapmıştır. Yenilgisini bastırarak ve enerjisini tüketerek, tüm adam kılıklılarını, ajanlarını, paralı askerlerini, aşağılık insanları, rezilliklerini ve karışımlarını üzerimize çekmiş ve en iğrenç yöntemlerini ve araçlarını kullanmıştır. Belki de bu utanç çöpüne sarılarak, boğulmaktan veya denizin coşan dalgaları amacına ulaşmasını engellediği aptallığından kurtulmaya çalışmaktadır.

Sonra bunlar için kelimeler, terimler ve terkipler oluşturup düşünceyi ezmek, zihinleri deforme etmek ve bilinci tahrif etmek için yeni bir kamus oluşturduktan sonra medeniyet savaşına bunlarla birlikte gitti. Sonra sahte savaşlara girmek için bize ihraç etmek ve pazarlamak amacıyla sahte sorunlar ve krizler üretti. Bundan amacı ise çabalarımızı boşa harcatmak ve enerjimizi ezmek ve tüketmektir. Tüm bunlarla, bizi havayı öğütmenin saçmalığı ve denizi sürmenin aptallığı ile meşgul ederek, bizleri İslam’ımızın doğru yolundan saptırmaya çalışmaktadır. 

Medeniyet savaşının karanlık dehlizlerinin arkasında, Haçlı oryantalistlerin bayağılığını miras alan ve akidemizi, şeriatımızı, adamlarımızı ve tarihimizi aşağılamaktan başka yapacakları hiçbir şeyleri olmayan öğretmenler taburu vardır. Bu öğretmenler, dinimizin, değerlerinin ve hükümlerinin gemisinden konumlarının borazanlığını yapmaya devam edip öfke ve kinle onu delmek istemektedirler. Zira onlar, kâfir Batı’nın üzerlerine bindikleri ve gemiyi delip demirlerini ve tahtasını kırarak onu yürüten pençeler ve kürekler yaptıkları binekleri olup alçaklık ve aşağılık içindedirler.   

Bu ümmetin gemisinin borazanlığını yapan ve onu delmeye çalışanların, bu ümmetin krizinin kimlik krizi olduğuna dair sözleri bir yalan olup kâfir Batı’nın, ajan rejimlerin, sömürgeciliğin görevlisinin ve öğretmen karışımlarının ümmeti tuzağa düşürmeye, ümmetin evlatlarını, dahası onun ne olduğunu bilmeyen ve anlamayan ve kimliği noktasında şaşkınlık içinde olan ümmetin büyük bir kısmını aldatmaya yönelik umutsuz ve sefil bir girişimidir. Dolayısıyla ümmetin kimliğini, mahiyetini, varoluş hakikatini, görevini, varlığının gayesini ve hayatının geleceğini belirleyen Batı’nın köleleri ve tutsaklarıdır. Tabi Batı pusula olup onun felsefesine ve medeniyetine olan köleliği ise ciddi çabasının püf noktası ve nihai sonu olmaktadır!

Kâfir Batı ile iki ateş arasındayız; ya bizimle, İslam’ımızla, ailemizle, aşiretimizle, babalarımızın evlatlarıyla, annelerimizle, ecdadımızla ve seleflerimizle savaşan en aşağılık ve en ucuz ajanlarından oluşan bir sınıf olup eşeğin değirmenin etrafında döndüğü gibi Batı’nın kültürünün ve medeniyetinin etrafında döneceğiz. Nitekim öğretmenlerimizin ve Ruvaybida yöneticilerimizin düştüğü durum işte budur ve gerçekten onlar zamanımızın sıkıntılı ve problemli kişileridir. Ya da İslam’ından ve kültüründen şüphelenen, kısa sürede ondan uzaklaşan, hayali medeniyet krizleri üreten, Batı’nın bize attığı sahte sorunlar ve kimlik yalanı uyduran şaşkın bir sınıf olacağız.  Bunu ise Batı, bu şaşkınlığı ve bu şüpheyi oluşturmak ve bizleri şek ve şüphe yaralarıyla doldurmak için yapmaktadır ki böylece hiç hareket edemeyelim, şaşkınlık çerisinde yok olalım veya onun cazibesine teslim olalım. Böylece de hem dünyamızı hem de ahiretimizi kaybedelim ki bu, apaçık hüsranın ta kendisidir.     

Kimlik krizi yalanı Şeytan kâfir Batı’nın nefesinden olup onu öğretmenlerimizin nefislerine üfledi ve fısıldadı ve onlar da onu yaydılar. Zira onların aramızdaki varlıkları sadece saptırmak içindir. Sanki müjdeci ve uyarıcı Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in haberi onlar hakkında gelmiştir. Zira şöyle buyurmuştur: قَوْمٌ يَهْدُونَ بِغَيْرِ هَدْيِي... دُعَاةٌ إِلَى أَبْوَابِ جَهَنَّمَ مَنْ أَجَابَهُمْ إِلَيْهَا قَذَفُوهُ فِيهَ... هُمْ مِنْ جِلْدَتِنَا وَيَتَكَلَّمُونَ بِأَلْسِنَتِنَاBirtakım insanlar benim gösterdiğim yolun dışında bir yol takip edecekler… Onlar cehennemin kapılarında davetçiler olacaktır. Kim onlara uyarsa onu cehenneme atacaktır… Onlar bizim cildimizden ve bizim dilimizle konuşurlar.

Aklı başında olanlar: Bu ümmetin çok uzun bir ömür geçirmesinin yanı sıra insanların bu gününe kadar üzerinden yaklaşık on dört küsur asır geçtiği bir zamanda bu ümmetin gerçekten kim olduğu karıştırılıyor ve sorgulanıyor mu?! Ayrıca “o kim” sorusu mu ortaya atılıyor? Daha da önemlisi ise “o kim” meselesinin bir krize dönüşmesinin imkansızlığı mı sorgulanıyor?

Sıradan insanı ve alimiyle, büyüğü ile küçüğü ile, hatta delisi ve çocuğu ile bu ümmetin tamamı, yaratıcı olan Allah’ın yaratığı olduğunu, rızkının ve ecelinin O’nun elinde olduğunu, O’na ibadet etmek için yaratıldığını, tekrar dirilip hesaba çekileceğini, dönüşünün Allah’a olduğunu ve son varılacak yerin ahiret olduğunu kesin ve kati olarak bilip idrak etmekte ve buna yakinen iman etmektedir. Kim de bir gün Rabbinin huzuruna çıkıp hesap vereceği korkusuyla yaşamış ve nefsini kötü arzulara uymaktan dizginlemişse, işte cennet onun varacağı yerin ta kendisidir. Haddi aşıp dünya hayatını tercih edene gelince; hiç şüphe yok ki cehennem onun için varılacak yerin ta kendisidir. O halde ya korkan ve ittika eden için Allah’ın rahmeti sayesinde O’nun cenneti ya da sapıtan ve asi gelen için Allah korusun O’nun ateşi.     

Bu ümmet, Allah’ı ve Nebisi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i eşi benzeri görülmemiş bir şekilde sevmek üzere yetiştirilmiştir. Hatta insanlık tarihinde bunun eşi ve benzeri olmayacaktır. Zira ümmet, Nebisi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e öyle bir sevgiyle aşık ki ister çadırdan ister kerpiçten olsun evlerden hiçbir ev evlatlarına habipleri Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in adını koymaktan yoksun değildir.     

Bu ümmet, Rabbinin Kitabı şanlı Kur’an’ı mukaddes saymaktadır ki milyonların Kur’an’ı ezberlemesi, bu sayının daha da artması, hatta ümmetten bir münâdinin, ey Kur’an ümmeti, sizin için en önemli ve belirgin olan şey Rabbinizin Kitabı ve O’nun vahyinin hatmedilmesidir diye nidada bulunması sana yeterlidir. Rabbinin davetini taşıyanlara, O’nun şeriatıyla hükmedilmesi ve bunun esası üzerine İslami hayatı yeniden başlatmak için ciddi bir şekilde çalışanlara gelince; onlar ise gözü ve kulağı doldurmaktadır.

Bu ümmet, yeniden dirileceğine, hesaba çekileceğine, Rabbinin cennetine ve cehennemine kesin bir şekilde iman etmekte, Rabbinin rahmetini, O’nun rızasını ve cenneti ummakta, gazabından, öfkesinden ve cehenneminden O’na sığınmaktadır. Ayrıca aşağılanmışlığı, zayıflığı, parçalanmışlığı, İslam’ının kaybolması, otoritesinin yokluğu, düşmanın kendisi üzerindeki otoritesi ve işlerine hain Ruvaybida’ların musallat olduğu hususundaki gerçek halini de bilmektedir. Bu yüzden pişmanlık duymakta, Rabbinin emrini ihmal etmekten ve kusur göstermekten uzak durmakta, çaba göstermekte ve bu durumdan kurtulmayı ummaktadır. Şayet İslam’ının amacı noktasında bocalar ve tökezlerse, Rabbinden yardım istemekte ve O’nun yardımını, nusretini ve iktidarını ummaktadır. Zira ümmet yakinen bilmektedir ki nefsini İslam’ından ve hayatını O’nun şeriatından uzaklaştırdığı zaman Allah onun ibadetlerini ve tövbesini kabul etmeyecektir.    

Aklı başında olanlar: Özelden önce halkın zihinlerinde otomatik olarak oluşan şeyleri detaylandırmaktan başka bir şey yapmıyoruz. Oysa ne zaman ümmet ismi anılsa, otomatik olarak İslam ümmeti anlaşılmaktadır. Dolayısıyla aklı başında olan biri, bu ümmetin kendi özel dokusunun olduğu, hayatın özel kanunuyla yetiştirildiği ve onun özel bir kalbi ve aklı olduğunu hususunda şek ve şüpheye düşmez. Yine aklı başında olan biri, bu yüce sanatın, azim İslam’ın sanatı olduğu hususundan da şek ve şüpheye düşmez. Hatta İslam’ın sayesinde İslam ümmeti ve onun dünyası, İslam dünyası olmuştur. Dolayısıyla Batı’nın başındaki beynini söküp aldığı ve onu ajanlık ve ihanet bataklığını soktuğu kimsenin dışında hiç kimse bu hususu inkâr etmez ve şek ve şüpheye düşmez.        

Akıl sahibi olanlar: Akıllara gelince; kriz, kimlik krizidir sözü, büyük bir yalan ve iftiradan ve gerçekleri saptırmaktan ibarettir.  Akıl sahipleri akıl, Şeyh Mearra’nın dediği gibidir: “Akıl, ona dürüstlük meyvesi dikmektir.”  

Akıl sahibi olanlar: Allah’ın basiretini yok ettiği kimse, günahları ve hataları ne kadar büyük olursa olsun nefsini Rabbinin rahmetini ve mağfiretini uman bir Müslüman olarak görmeden yaşamaktadır. Peki ya ümmet nasıl?! Şerli öğretmenler sizleri, kâfir Haçlılara ve kindar oryantalistlere varis olan kimselere karışmaya davet etmektedir. Zira onlar, alçaklığın meralarında yetiştiler ve ihanetin sefaletinden içtiler. Dolayısıyla onlar, yakmak için ateşi tutuşturan, kindar ve acımasız Haçlı Batı’nın körüklerinden başka bir şey değillerdir.   

Akıl sahibi olanlar: Bu ümmet kesinlikle kimlik krizinin acısını çekmemektedir. Ancak ümmet, kesin olarak Hilafet’inin yokluğu, Sultanıyla sözleşmesini bozması, işlerinin parçalanması, hayatının, toplumunun ve evinin tahrip edilmesi, kâfir Batı’nın Rabbinin şeriatına zulmetmesi, ümmeti azgınlığına tabi tutması, küfründe inat etmesi ve Batı’nın vahşi çölünde meşum ve yıkıcı medeniyetinin yıkıntıları ile çürümüş ve kokuşmuş felsefesinin enkazı arazında kaybolup gitmesi krizinin ve musibetinin acısını çekmektedir. Bu ümmet, kendisini zincirleyen sömürgeci kâfirin prangaları ve kısıtlamaları yüzünden zulmün ve baskının acısını çekmektedir. Yine bu ümmet, Batı’nın kölesi ve onun alay konusu olan zamanın aşağılık Ruvaybidalarından oluşan zalim ve ahlaksız yöneticilerin ve baskısının ve zulmünün ve düşünceyi yozlaştıran, görüşü güdükleştiren ve tatları ifsat eden öğretmelerin eşek gibi anırmalarının acısını çekmektedir. Bu ümmette şu üç saç ayağı bir araya geldiğinde zulme uğramakta ve hayatı boşa gitmektedir: Kindar düşman sömürgeci kâfir, zalim ve ajan olan Ruvaybida tiran, aptal ve aşağılık öğretmenler!!     

Akıl sahibi olanlar: Kayboluşumuzun hakikatini ve Batı ile olan mücadelemizin doğasını idrak etmemiz artık bir hak ve görev haline gelmiştir.  Bu mücadele, esas, kök ve dallar bakımında birbirine zıt olan iki medeniyetin mücadelesidir.  Birisi semadan gelen vahyin tohumlarıyla zamanın derinliklerinde gaflet uykusuna dalanların tepesine darbe indiren bir medeniyettir. İşte o, sıhhatini ve kuvvetini geri elde etmek için bu durumu kendinden uzaklaştırmak amacıyla hareket etmekte ve kendisine olan ilgisizlikle mücadele etmektedir. Diğeri de Şeytan’ın bir avuç etkisinden doğan ve karanlık bir çağ getiren bir medeniyettir. Zira o, yeryüzünde fesada ve yıkıma yol açmakta, felaketleri üzerine çekmekte ve bu da onları helaka götürmektedir.  Sonra ifsat edenlerin için Allah’ın sünneti gerçekleşecektir. İşte o, yok oluşu, dahası helak oluşuyla savaşmaktadır.       

Akıl sahibi olanlar: Bu ümmet Rabbini göz ardı etmemiş, irtidat etmemiş ve inkâr etmemiştir. Ancak lanetli Batı onun yolunu silmiş, azgınlığı ve sapkınlığı ile ümmeti perperişan etmiştir. Ama bugün ümmet, en güçlü ve motive olmuş bir durumda olup Allah kendisine, azim İslamları üzerine kitleleşen ve İslam’ın hükümlerinin tatbik edilmesi ve İslamî hayatın yeniden başlaması için şerî bir metot olmasından dolayı Hilafet’in kurulmasını hayattaki amacı haline getiren bilinçli ve muhlis evlatlarından bir grup nasip etmesinin ardından Batı’dan kurtulmaya, onun zincirlerini kırmaya, onun küfrünün ve sapkınlığının prangalarından kurtulmaya hazırlanmakta ve tek kurtuluş ve çıkış yolu olarak da azim İslam’ını görmektedir.    

Azim İslam’ın davet taşıyıcıları, İslam temelinde kitleleşen ve İslam’ın yükselmesi uğrunda en değerli ve kıymetli şeylerini feda edip bunun için eriyip biten ve İslam’ın emin bekçileri olmaya yeminde eden sizden başka bir topluluk olmadığı gibi bu ümmete rehberlik eden ve doğru yolu gösteren de sizden başka kimse yoktur! Sizin dostunuz Allah’tır ve doğru yolu gösteren dost olarak da Allah yeter.   

اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَAllah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalırlar.” [Bakara-257] 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Münâcî Muhammed

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER