Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hizb-ut Tahrir Halkına Yalan Söylemeyen Bir Liderdir Ümmeti ve Özlemlerini En İyi Temsil Eden de Odur

بسم الله الرحمن الرحيم

Hizb-ut Tahrir Halkına Yalan Söylemeyen Bir Liderdir

Ümmeti ve Özlemlerini En İyi Temsil Eden de Odur

H. 28 Receb 1342 M. 03 Mart 1924 tarihinde, Haçlı Batı kafiri İslami Hilafet Devleti’ni yıktı ve devletin mafsallarını koparmayı, onu vatan olarak adlandırılan zayıf kırılgan varlıklara bölmeyi ve her bir “vatanın” başına da bayrak denilen bir kumaş parçası dikmeyi başardı. Bu ise Marc Sykes tarafından aceleyle çizilen renkli çizgilerdir!  Londra'daki İngiliz Ulusal Arşivleri, Oxford Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Merkezi ve kuzey İngiltere'deki Hull Üniversitesi Ofis Arşivleri ve Sykes aile arşivine ait Seldemir belgeleri gibi bugün hala birçok yerde bulunan bir mektup var; Sykes bu mektupta şunları yazdı: “Bu mektubun aceleci doğası için derinden özür dilerim. Ancak içindeki çizimler de dahil olmak üzere onu tamamlamak için yirmi beş dakikadan fazla zamanım yok.”

Sykes'ın birkaç dakika içinde yaptığı bu çizimler için Müslüman haklar, bunları göklere çıkarmaktan gurur duymakta ve uğrunda canlarını feda etmektedir! Zira yüzyıllar boyunca gölgesinde yaşamalarının ve izzetin, onurun ve ihtişamlı konumun tadını çıkarmalarının ardından Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ukab rayesi Müslümanların zihinlerinden kayboldu.    

İslami Hilafet’in yıkılmasıyla Batı’nın ne gizli nefretleri bitti ne de kalplerindeki öfkesi dindi. Bilakis İslam ümmetine yönelik savaşları ve düşmanlıkları devam etti. Zira ülke ve insanlar üzerindeki kontrollerini genişletmelerine, zenginlik ve servetleri yağmalamalarına rağmen, kontrollerinin ve hakimiyetlerinin devam etmesini sağlamak ve Müslümanların devletlerinin bir kez daha, yönetmesi ve hakim olması için geri dönmesi düşüncesinden uzaklaşmaları amacıyla Müslümanların paramparça bir şekilde kalmalarını garantilemek için ümmete karşı fikri savaş açtılar.  

Allah İslam ümmetine, Allah’ın Kitabı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetiyle hükmedecek Hilafet Devleti’ni kurmak yoluyla İslami hayatı yeniden başlatmak için ümmetin kalkınmasını üstlenen bir Hizib ihsan etti ki bu, Hizb-ut Tahrir’dir. Çünkü Hilafet denildiğinde Hizb-ut Tahrir ve Hizb-ut Tahrir denildiğinde de Hilafet akla gelmektedir. Dolayısıyla Hilafet kavramını ve Müslümanlar için anlamını ve Hilafet geri gelmeden ümmetin yaşamış olduğu zulüm ve baskıdan kurtulamayacağını ümmetin zihninde tekrar canlandıran sadece odur. Peki Hizb-ut Tahrir kimdir?

Hizb-ut Tahrir, ideolojisi İslam olan siyasi bir partidir. Siyaset onun işi ve İslam onun ideolojisidir. Ümmetin İslam’ı kendisine dava edinmesi, Hilafet’i ve Allah’ın indirdikleriyle yönetimi tekrar varlık sahasına geri getirmesi amacıyla ümmete liderlik etmek için ümmet arasında ve ümmetle birlikte çalışır.  

Hizb-ut Tahrir; ne ilmî ne akademik ne de hayır işleriyle uğraşan bir kitle olmayıp siyasi bir kitledir. İslam düşüncesi, onun hem cisminin ruhu hem nüvesi hem de hayatının sırrıdır.

Hizb-ut Tahrir’in nasıl ortaya çıktığına gelince? Hizb-ut Tahrir, hicri dördüncü asırdan beri ortaya çıkan partileri, hareketleri, örgütleri ve bunların fikirlerini, üsluplarını, yayılma veya başarısız olma nedenlerini derinlemesine ve dikkatli bir şekilde incelemesinin ardından Şeyh Takıyyuddîn en-Nebhânî (Allah ona rahmet etsin) tarafından kurulmuştur. Bu partileri incelemeye sevk eden şey ise, Şeyh’in İslami bir kitlenin Hilafet’i yeniden kurmak için çalışması gerektiği yönündeki ihsasıydı. 

Mayıs 1948 yılında Filistin topraklarında Yahudi devletinin kurulması ve Ürdün, Mısır ve Irak'ı kontrol eden İngiliz mandasının üvey kızı Yahudi çetelerinin karşısında Arapların zayıf görüntüsü, Şeyh Takıyyuddîn en-Nebhânî’nin ihsasını harekete geçirmiş ve Müslümanların kalkınmasının gerçek nedenlerini incelemeye başlamıştır. 

Hizbin kitleleşmesi için çalışmaya Kudüs şehrinde başladı. Zira Şeyh orada, Şeri İstinaf Mahkemesi’nde çalışıyordu. Başlangıçta gelişigüzel ve düzensiz olan kurucu bireyler arasındaki görüşmelerle sınırlı kalmasının ardından 1953 yılında Hizbi kurdu. 

Hizbin, Mescid-i Aksa meydanlarında İslami hayatı yeniden başlatmak için kitlesel kültürlendirme kampanyası başlatması ve geniş bir faaliyet ortaya koyması, Hizbin oluşmasını ve teşkilatının güçlenmesini engellemek için yetkilileri güçlü adımlar atmaya zorladı. Nitekim Şeyh Nabhani 1953'te kendi isteğiyle ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ancak tekrar ülkeye geri dönmesi engellendi.  

Şeyh Rahımehullah, Hizbi sağlam bir zemine oturtmuş ve tam sona yaklaşmıştı ki ancak herkes için yazılmış bir ecel vardı. Zira H. Muharrem 1398 M. 11/12/1977 Pazar sabahı tüm İslam ümmeti, ilimler deryası, asrın en meşhur fakihi, yirminci yüzyıldaki İslami fikrin yenileyicisi Müçtehit Âlim-ul Allâme ve Hizb-ut Tahrir’in kurucusu Takiyyuddîn en-Nebhânî gibi en önemli isimlerinden birini kaybetti.

Allah rahmet eylesin onun çabaları, binlerce mensubu ve fikrinin taşıyıcısı olmasının yanı sıra milyonlarca destekçisi olan bir partiyle sonuçlandı. Nitekim partinin adamları dünyanın birçok yerine ve kafirlerin ve zalim zorbaların hapishanelerine yayıldı. (Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi sitesinden nakledilmiştir.) 

O zamandan şu ana kadar Hizb-ut Tahrir, İslami Hilafet Devleti’ni kurmak olan azim gayesine ulaşmak ve ümmetlerin liderlik tahtına oturacağı büyük devletin geri dönmesini gerçekleştirmek için sağlam ve daha samimi ve kararlı adımlarla yoluna devam etti. Hizb-ut Tahrir, Hilafet’in yıkılışının yıldönümünü ihya eden, üyeleri, destekçileri ve sempatizanlarının olduğu dünyanın her bir yerinde konferanslar, yürüyüşler ve gösteriler düzenlediği gibi üyelerinin ağır işkenceler, tutuklamalar ve hapislerle karşı karşıya kalmalarına rağmen sadece bunlar onların ısrarlarını ve karalılıklarını artıran tek partidir.  

Hilafet Devleti’nin yıkılışının üzerinden 100 yılın geçtiği bu günlerde Hizb-ut Tahrir, İslam ümmetinin zihninde Hilafet fikrini ve onun geri dönüşünün önemini tekrar canlandırmayı başardı. Artık Müslümanlar, karşı karşıya kalmış oldukları zilletin ve aşağılanmanın nedeninin dinlerinden uzaklaşmak olduğunu anlamaya başladılar.  Ayrıca bir hayat nizamı olarak İslam’dan uzaklaşmalarından dolayı kafir Batı’nın, onurlarını ihlal ettiğini ve servetlerini yağmaladığını idrak ettiler. Dolayısıyla artık çözümün İslam olduğunu biliyorlar. Zira Hizb-ut Tahrir onlara, çözümün İslam esasına dayanmakta ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in İslam’a davetteki metodunu benimsemekte olduğunu açıklamıştır.  

Hizb-ut Tahrir, Allahu Teala’nın şu kavline icabeten kurulmuştur: وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir ümmet/topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” [Âl-i İmran-104] Dolayısıyla o, İslam’a davet etmekte ve iyiliği emredip kötülükten nehyetmektedir. Nehyedilen kötülüklerden en önemlisi ise, Müslümanların 100 küsur yıldır Hilafet Devleti’nin olmamasıdır! 

Hilafet farzların tacı ve Allah Subhanehu ve Teala’nın vaadidir. Zira Celle ve Alâ şöyle buyurmuştur:  وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ"Sizden iman edip de salih amel işleyenlere Allah şöyle vaat buyurdu; Andolsun ki, onlardan evvelkileri (kâfirlerin) yerine geçirdiği gibi (güçlü ve iktidar sahibi kıldığı gibi) kendilerini de muhakkak (müşrik ve kâfirlerin) yerine geçirecek (güçlü ve iktidar sahibi kılacak) ve elbetteki kendileri için razı olduğu dinlerini (İslâm'ı) mutlaka yerleşik kılıp sağlamlaştırarak hakim kılacak ve elbette onları (müminleri) korkularının ardından kesinlikle güvenliğe erdirecektir. Onlar, hiçbir şeyi bana ortak koşmaksızın yalnızca bana ibadet ederler." [Nur-55] Ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesidir. ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Sonra Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet olacaktır.”

Hizb-ut Tahrir, Allah’ın kitabına ve Nebisi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnete sımsıkı sarılmaya davet etmektedir. Zira Allah Subhanehu ve Teala, ister akide ve ibadetler gibi yaratıcılarıyla olan ilişkilerinde olsun; ister ahlak, yiyecek ve giyecek gibi kendi nefisleriyle olan ilişkilerinde olsun, isterse de muamelat ve kanunlar gibi diğer hususlarda olsun Müslümanların İslam’ın tüm hükümlerine uymalarını zorunlu kılmıştır.

Ayrıca onlara, hayatın tüm işlerinde İslam’ı kapsamlı bir şekilde tatbik etmelerini, onunla hükmetmelerini, anayasa ve diğer kanunlarının, Allah’ın kitabından ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetinden alınmış şeri hükümler olmasını vacip kılmıştır. Zira Allahu Teala, şöyle buyurmuştur:  فَاحْكُم بَيْنَهُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ عَمَّا جَاءكَ مِنَ الْحَقِّ“Aralarında Allah’ın indirdikleri ile hükmet ve sana gelen haktan (sapıp da) sakın onların hevalarına tabi olma” [el-Mâide-48] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur:                                       وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَآ أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَن يَفْتِنُوكَ عَن بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللّهُ إِلَيْكَ“Aralarında Allah’ın indirdikleri ile hükmet. Onların hevalarına tabi olma ve Allah’ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın.” [el-Mâide-49] İslam ile hükmedilmemesini, onu inkar etmek olarak ifade etmiştir. Zira Allahu Teala, şöyle buyurmuştur: وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ“Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” [Maide-44]

Hizb-ut Tahrir Müslümanları, Kapitalizm, Demokrasi, Laiklik ve benzerleri gibi İslam ile tamamen çelişen küfür fikirlerini kaldırıp atmaya davet etmektedir.

Hizb-ut Tahrir’in, Kur’an ve sünnetten şeri delillere dayalı olarak alınması caiz olmayan küfür fikirleri gibi dalkavukluk ve ikiyüzlülüğün olmadığı katı ve açık tutumları vardır. Yine onun, siyasi, ekonomik, içtimai ve benzerleri gibi hayatın her alanına dair kitapları olduğu gibi Hizb-ut Tahrir’in, Allah’ın izniyle yakında kurulacak olan Hilafet Devleti için hazırladığı ve iktidarı teslim aldığı anda tamamını uygulayacağı kamil bir anayasası vardır.

O halde sizleri, Müslümanların devletleri olduğu zamanda yaşadıkları ihtişamlı konuma gelebilmeniz için Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’ni kurarak yeniden Allah’ın şeriatıyla hükmetmek için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya davet ediyoruz. 

Ayrıca İmam Malik, şöyle demiştir: “Bu ümmetin evveli ne ile ıslah olduysa, sonra gelenleri de ancak aynı şey ile ıslah olacaktır.”

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ümmü Âsım Et-Tavîl – Mübarek Toprak (Filistin)

#أقيموا_الخلافة
#ReturnTheKhilafah
#YenidenHilafet
#خلافت_کو_قائم_کرو

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER