Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Libya’daki Çatışan Güçler Kırmızıçizgilere Dokunuyor

بسم الله الرحمن الرحيم

El-Raye Gazetesi

Libya’daki Çatışan Güçler Kırmızıçizgilere Dokunuyor

Mübarek Toprak (Filistin) – Üstad Ahmed El-Hutvâni’nin Kaleminden

Türkiye'nin Libya'ya müdahalesinin yoğunluğu, terazinin dengesinin uluslararası olarak doğrudan, Rusya ve Fransa tarafından açık bir şekilde desteklenmesinin yanı sıra bölgesel olarak Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Sudan tarafından desteklendiği gibi Fransa’ya bağlı diğer Afrika ülkelerinin desteklediği Halife Hafter’in güçleri yönünde meyletmesinin ardından bu topraklarda çatışan güçler arasındaki dengeyi yeniden sağladı. Nitekim tüm bu destekler, Hafter güçlerinin bizzat başkenti kuşatması ve üzerindeki alanları daraltmasıyla sonuçlandı. 

Bu uluslararası ve bölgesel güçlerin Hafter’a sağlamış olduğu geniş destek, Hafter’in bir Amerikan türetmesi, dahası Amerika’nın Libya’daki güçlü bir adamı olduğunun farkında olmadan olamaz. Dolayısıyla Hafter yanlısı olmak Amerika’nın onayıyla Libya’daki yağlı pastadan daha fazlasını alabileceği umuduyla Amerika’ya yaklaşmak anlamına geldiğinden dolayı bu onları hiç tereddütsüz Hafter yanlısı olmaya sevk etti.

Fakat Amerika'nın bu uluslararası güçleri, özellikle Fransa ve Rusya'yı şaşırtan ve şok eden başka hesapları var gibi görünüyor. Bu ise Amerika’nın meşru hükümet olması bahanesiyle görünürde El-Serrac başkanlığındaki Vefak hükümetinin yanında yer almasının ardından açığa çıkmıştır.

Amerika Halife Hafter’in güçlerini yenmek ve Libya’nın başkentinden uzaklaştırmak için Türkiye’nin askeri ağırlığını kullandı, daha sonra bu üstün Türk askeri gücü ile Türkiye’nin Libya’ya getirdiği kalitatif savaş niteliklerine ve üssün deneyimlere sahip Suriyeli savaşçılar sayesinde onun güçlerini ve destekçilerini rekor hızda büyük bir yenilgiye uğrattı. Böylece Hafter ve Rus paralı askerleri ile diğer yabancı savaşçıların güçlerini yenmede önemli bir rol oynadılar.

Türkiye’nin Libya’ya olan müdahalesi, açık bir Amerikan yeşil ışığı olmasaydı gerçekleşemezdi. Dolayısıyla ne Türkiye ne de başkaları, Amerika’nın izni olmadan Libya’daki bu büyük eylemi gerçekleştirmeye cesaret edemezlerdi.

Amerika'nın Suriye özel temsilcisi James Jeffrey, şöyle dedi: “Ankara ve Washington’un Suriye ve Libya'da ortak stratejik coğrafi hedefleri vardır.” Yine ABD Dışişleri Bakanı'nın Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Yardımcısı David Schenker, şöyle dedi: “Türkiye’nin Libya’ya müdahalesi Hafter’in güçlerinin ilerlemesini yavaşlattı ve müzakere etmenin daha iyi yollarının önünü açan bir denge oluşturdu.” Nitekim Erdoğan ve Trump, son telefon görüşmelerinde 8 Haziran’da Libya dosyası üzerinde birlikte çalışmaya devam etmeyi kabul ettiler ve Erdoğan’ın danışmanı Fuat Oktay bunu şu sözleriyle detaylandırdı: “Türkiye ve ABD arasında Libya dosyası hakkındaki işbirliği olumlu fark oluşturabilecek bir derinlik kazanmıştır.”  Ayrıca Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 11 Haziran’da şöyle dedi: “Amerika, Libya’da daha aktif bir rol oynamalıdır, Türk ve Amerikalı yetkililer, Erdoğan ve Trump’ın telefon görüşmelerinde kabul ettiği olası adımları tartışacaklardır.” Ve şöyle ekledi: “Dışişleri ve Savunma Bakanlığı’nın yanı sıra İstihbaratlar düzeyinde Libya’da ortak eylem talimatları aldık…” Bu açıklamalarda, Libya’daki Türk askeri müdahalesinin Amerika ile her düzeyde koordine edildiğine dair bir işaret vardır.

Burada sorulması gereken önemli soru şudur: Amerika, onun İngiltere ve Avrupa tarafından denetlenen Skhirat Anlaşması yoluyla Avrupa tarafından desteklenen bir hükümet olduğunu bildiği halde Feyyaz Er-Serrac başkanlığındaki El-Vefak hükümetini Erdoğan aracılığıyla neden destekledi?

Bu sorunun cevabı şudur: Amerika’nın Türkiye üzerinden El-Serrac hükümetine destek vermesinin Amerika için üç ana stratejik hedefi vardır ki bunlar şunlardır:

1-     Başkent Trablus ve Libya’nın batı bölgesindeki İngiltere, İtalya ve Avrupa'ya sadık güçlü siyasi çevrelere nüfuz etmek ve onlara bir cankurtaran simidi sağlayan, bu politikacıları Erdoğan-Amerikan çemberine çeken ve onları Avrupalılardan uzak tutan Erdoğan’ın popülaritesi sayesinde bu ortamdaki adamları kazanmak. 

2-     Erdoğanlı Türkiye ile Putin’li Rusya’nın, Suriye’deki olaylara benzer şekilde geleneksel Avrupa tarafları pahasına Libya sorununun çözümde yer almaları.

3-     Libya’yı iki güç arasında bölünmüş şekilde bırakmak: Birincisi: Başta Mısır-Libya sınırlarına güçlerini seferber eden Sisi olmak üzere Amerika’nın ajanları tarafından desteklenen Hafter’in Bingazi ve Doğu Libya’daki güçleri. İkincisi: Trablusgarb ve Batı Libya’daki Türk kuvvetleri ve ona bağlı olanlar. Bu iki güce bölünmesinin amacı, bir ayağını Bingazi’ye ikinci bir ayağını da Batı Trablus’a koyarak Amerika’nın Libya’daki nüfuzunun pekişmesini kolaylaştırmaktır.

Bu günlerde Rus ve Mısırlı politikacılar tarafından gece gündüz sıklıkla tekrarlanan kırmızıçizgiler hakkında konuşmaların yoğunluğu bunu teyit ediyor.  Zira Sirte ve Cufra bölgelerinin asla geçilmesine izin verilmeyen kırmızıçizgiler olduğunu söylüyorlar. Böylece Amerika, daha önce marjinalleştirilmesinin ardından Libya’da önemli bir oyuncu olabilir. Dolayısıyla kırmızıçizgileri Amerika çiziyor ve diğerleri ise bunlara dokunuyorlar.  

Şayet ajan yöneticiler ve sömürgecilere boyun eğenlerin varlığı olmamış olsaydı Amerika ile birlikte İngiltere, Fransa ve Avrupa’nın nüfuzu kök salamaz, genişleyemez ve buralara uzanamazdı… Örneğin Türkiye, şayet Amerika’nın yörüngesinde dönmüyorsa, neden Libya’ya müdahalesinde Amerika ile koordinasyon içerisinde olmakta ısrar ediyor?  Mısır liderliği, neden otuz yıldır bilinen bir Amerikan ajanı olan Hafter’i desteklemekte ısrar ediyor? Eğer Sisi bir Amerika ajanı değilse neden Türkiye’nin müdahalesi için kırmızıçizgiler koyuyor. Hem de Mısır’ın, Yahudi varlığı, Etiyopya Rönesans Barajı sorunu, fikri gerileme, yaygın yoksulluk, ekonomik, sağlık ve eğitim sorunları gibi Libya meselesinden daha önemli birçok öncelikleri olmasına rağmen… 

Amerika’ya boyun eğen bu liderler, Amerika’nın Libya’daki nüfuzunun genişlemesini sağlıyorlar. Dolayısıyla o zaman sorun, halkların sorunu değil, Amerika’ya boyun eğen ülkelerin sorunudur. Diğer bir ifadeyle halklarına ihanet eden liderlerin sorunudur. Zira bunlar, nefislerini Amerika’ya satmış, aşağılık ve bağımlılıklarını sürdüren liderlerdir. 

Kaynak: El-Raye Gazetesi - 295. Sayı -15.07.2020

 

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER