Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Feminizm, Özsaygı Arayan Kadınlar İçin Bir Hayal Âlemi ve Pakistan'daki Aile Hayatı Tahribatının En Büyük Sebebidir

بسم الله الرحمن الرحيم

Feminizm, Özsaygı Arayan Kadınlar İçin Bir Hayal Âlemi ve Pakistan'daki Aile Hayatı Tahribatının En Büyük Sebebidir

Allah Subhanehu ve Teâlâ kadın ve erkeği bu dünyada cinsiyet savaşı yürütmeleri için değil aksine Allah’in emirlerine uymada birbirlerine yardımcı olmaları için yaratmıştır. Sömürgecilik ve onun Müslüman dünyasına hâkimiyeti Batılı yaşam tarzının benimsenmesiyle birlikte feminist kadın hakları mücadelesini İslam beldelerine de sokmuştur. Bu da yönetim tarzının halkın fikir ve duygularına olan etkisinin kanıtıdır. Kadının bir toplumda gördüğü muamele, o toplum hakkında çok şey söyler. İslam'ın Mekke halkına getirdiği en büyük değişikliklerden birisi, kadınlara değer vermek olmuştur. Ne yazık ki bugün kadın haklarından bahseden aktivistler, kadınların cahiliye döneminde gördüğü muamele ve sahip olduğu konumu İslam’la bağdaştırmaktadırlar. Üstüne üstlük, İslam’ı temsil eden Müslümanlar da güzel örnek oluşturmamaktalar.

Pakistan’da acı çeken her kadın otomatik olarak İslami değerlerin kurbanı ilan edilmektedir. Örneğin, Malala Yousafzai’nin sözde eğitim mücadelesi veya Mukhtaran Mai’nin toplu tecavüze karşı mücadelesi... Her iki davayı da hem laikler hem feministler fırsat bilip kendi görüşleri doğrultusunda manipüle edip sömürdüler. Kadınları İslami toplumda eğitimden mahrum edilen, erkeklerin cinsel arzularına kurbanı giden varlıklar olarak resmettiler ve bu iki kadını da Batılı standartlar doğrultusunda kadın özgürlüğünün bayraktarları yaptılar. Görmezden geldikleri ise son 100 yıldır ne Pakistan'da ne de İslam beldelerinin herhangi birinde İslam’ın bir sistem olarak uygulanmadığı gibi, beldelerimizin Batı tarafından fiziksel ve entelektüel olarak istila edilmiş olmasıydı. Hindistan alt kıtasında, Hindu kültürü her zaman İslam kültürüyle karıştırılmış. Hindular ve Müslümanların aynı toplumda yaşadığı için, pek çok uygulama ve tutum da kasıtlı ve kasıtsız olarak benimsenmiştir. Dahası, Pakistan'daki yabancı fonlu STK'lar Pakistanlı kadınları özgürleştirmek (veya daha ziyade batılılaştırmak) için aktif olarak çalışıyorlar. Batı, kendi maddi çıkarlarından ötürü, bu topraklara asıl olarak dost canlısı tüccarlar olma kisvesi altında girdi ve hızla manevi ve entelektüel reformculara dönüştü. Batı tarafından kabul edilen ve tanımlanan feminizm, çoğu zaman kültürel emperyalizmin bir aracı haline gelmiştir. Tanımlar, terminoloji, varsayımlar, hatta meseleler, mücadele biçimleri ve kurumlar Batı'dan Doğu'ya ihraç edilmektedir.

Kapitalist sistem (ki bu sistem altında yaşayanlar için bir din haline gelmiştir), aslında hiç kimseye hak ettiği ve Azîm olan Allah’ın muhteşem bir şekilde tanımlamış olduğu hakların hiçbirisini veremez. Allah (cc), erkeklere kadınlar üzerinde yetki vermiştir, fakat bu yetkilerle erkeklere büyük sorumluluklar düşmektedir.﴿وَلِلرِّجَالِ عَلَيۡهِنَّ دَرَجَةٌ وَبُعُوۡلَتُهُنَّ اَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فِىۡ ذٰلِكَ اِنۡ اَرَادُوۡٓا اِصۡلَاحًاؕ وَلَهُنَّ مِثۡلُ الَّذِىۡ عَلَيۡهِنَّ بِالۡمَعۡرُوۡفِ وَاللّٰهُ عَزِيۡزٌ حَكِيۡمٌErkeklerin, kadınları üzerinde (hakları) olduğu gibi, kadınların da erkekleri üzerinde maruf (hakları) vardır. Erkeklerin, kadınların üzerindeki (hakkı) bir derece daha üstündür. Ve Allah, Azîz’dir, Hakîm’dir. [Bakara 228].

Ayrıca Rasulallah (sav) ümmetine kadınlara karşı nazik davranmasını emreder. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle demiştir:«فَاسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ خَيْرًا»Sizi kadınlara iyi davranmaya davet ediyorum.”[Buhari, 331; Muslim, 1468]

Feminizm'in günümüzdeki amaçları aslında toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir adım ötesindedir. Pakistan'da, örneğin, işler daha da kötüleşti ve eşit olma talebi üstün muamele görmeye yönelik bir talebe dönüştü. Hatırlamamız gereken şey, tüm bunların düşünce ve yasalardaki evrime inanan bir laiklikten etkilenen toplumdan gelmesidir. Dolayısıyla bu bakış açısına göre, erkeklerin ve kadınların rolleri de evrim geçirebilir. Bunun aksine İslam, başından beri yaşam alanlarındaki sınırları, kadın ve erkeklerin evlilikteki ve aile birimindeki haklarını ve rollerini, teferruatıyla ve en sahih şekilde tanımlayarak aile hayatını güzellikle korumuş ve büyük önem atfetmiştir. Böyle olunca elbette değişikliğe de ihtiyaç duymamaktadır. Mükemmel olan bir sistemin evrim geçirmesine gerek yoktur. Değişime muhtaç olan ancak hem sorun yaratan hem de sorunları etkin bir şekilde çözemeyen defolu bir sistemdir. Dolayısıyla bu kusurlu sistem, çaresizliğinden dolayı değişikliğe giderek halkının işlerini çözebilmek için çabalar.

Laikliğin ve doğurduğu feminizm sistemin sonuçlarından biri, son on yılda boşanma oranının Pakistan'da yükselişe geçmesidir. Lahor şehrinin aile mahkemelerinde sadece bir günde 100'den fazla boşanma kaydedilmektedir. Boşanma oranları sadece toplumun üst sınıfında değil aynı zamanda alt ve orta sınıflarında da artmaktadır. Şubat 2005'ten Ocak 2008'e kadar yaklaşık 75 bin boşanma vakası kaydedildi. Şubat 2008'den Mayıs 2011'e kadar 124 bin 141 boşanma davası açıldı. Son on yılda metropolde yaklaşık 259 bin 64 boşanma gerçekleşmiştir. 2010 yılında şehrin aile mahkemelerinde 40 bin 410 boşanma davası açılmıştır. Pencap'ta “Khul vakalarının” sayısı (kadın tarafından başlatılan boşanma) 2012 yılında 13 bin 299 iken 2016'da 18 bin 901'e yükseldi.

Yıkılan yuva sayısındaki bu artışın bireyler (özellikle çocuklar) üzerindeki etkisi yürek burkucudur. Pakistan'da kadın hakları konusunda çalışan bir dizi STK'lar, stresli bir evlilikten kurtulmak için tüm yasal gereklilikleri kadınlar için kolaylaştırıyor, ancak bu bir çözüm sağlıyor mu? Her iki taraf da yaşamdan ve evlilikten gerçekten ne istediğini ve ayrıldıktan sonra hayatlarıyla nasıl baş edeceğini biliyor mu? Kur’an bir çifte ayrılma hakkı verir ama aynı zamanda uzlaşma olasılığı varsa kendilerine ilk önce bunu önerir.

Allah (svt) Kuran’da şöyle buyuruyor: ﴿وَإِنْ خِفْتُمْ شِقَاقَ بَيْنِهِمَا فَابْعَثُواْ حَكَمًا مِّنْ أَهْلِهِ وَحَكَمًا مِّنْ أَهْلِهَا إِن يُرِيدَا إِصْلاَحًا يُوَفِّقِ اللّهُ بَيْنَهُمَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيمًا خَبِيرًاEğer karı kocanın aralarının açılmasından korkarsanız erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse, Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah herşeyi bilen, herşeyden haberdar olandır. [Nisa: 35]

Boşanma oranındaki bu artışın arkasında yatan temel sebebin artan sayıda kadının finansal açıdan bağımsızlığı görülmektedir. Zira çalışarak finansal bağımsızlığa ulaşan kadınların memnun olmadıkları bir evliliği sürdürme arzuları da azalmaktadır. Mesele, boşanma hakkının ne zaman ve nasıl kullanıldığıdır. Evlilik, bir toplumda sağlıklı üyeler yetiştiren çok yüce bir kurumdur ve Allah Subhanehu ve Teâlâ, her iki tarafa da geçimsizlik durumunda boşanma hakkı vermektedir. Fakat bunun yerine, karşılıklı ve barışçıl olması gereken bu ilişki bir savaş alanına dönüştürüldü ve boşanma yalnızca eşleri etkilemekle kalmayıp toplumu yok eden, yıkıma yol açan ölümcül bir silah haline getirildi.

Özgürlük adına alınan bir kararın çok yönlü etkileri vardır ve finansal bağımsızlık da tek etkisi değildir. Eğer bir kadının çocuğu varsa ve kocasından ayrılıp kendi parasını kazanıyorsa ve onu kendi çocuklarının eğitimine ve yetiştirmesine harcıyorsa, bu aslında kadının sömürülmesidir. Zira İslam; çocukların maddi geçimini temin etme sorumluluğunu erkeğe yüklemiştir. Dahası, eğer bir kadın evli iken çalışır ve para kazanırsa, İslam’a göre erkeğin o para üzerinde hiçbir hakkı yoktur.

İslam ilk günlerinden itibaren kadınlara haklarını vermiştir. Halbuki Batılı kadınlar bu hakları elde edebilmek için yıllarca mücadele etmiştir. Mirasta pay hakkı, oy kullanma hakkı, iyi bir eğitim hakkı, kocanın parasıyla geçinme hakkı ve daha fazlası. Bu nedenle Müslüman kadınlar, körü körüne Batılıların empoze ettiği değerlerin peşinde koşturmak yerine İslam'ın kendilerine ne gibi haklar verdiğini görmek zorundalar. İslam, kadının asli rolünü çocuklarının yetiştiricisi ve itaatkâr bir eş olmak olarak tanımlamıştır. Ancak bu onun ilim öğrenmesini, siyasette yer almasını, iş hayatına girmesini ve hatta kendi ticaretini yapmasını engellememelidir. Müslüman kadın, hiçbir zaman haklarından mahrum edilmediğini idrak etmelidir. Zira onun haklarını belirleyen İlahi Yasadır.

Buna ek olarak, Pakistan'da artan boşanma oranının bir başka önde gelen nedeni de evlilik dışı ilişkilerdir. Batı her zaman İslam’da erkeklerin birden fazla eşli olma hakkına şerir bir davranış diyerek saldırmıştır. Oysa Batı son derece yüksek sadakatsizlik oranlarına sahiptir. Başka Müslüman ülkelerde olduğu gibi Pakistan'da da hala aile Batı’daki gibi değer kaybetmiş değildir çünkü halkında hala İslami içtimai nizamın kalıntıları mevcut. Ve bizler de bireyler olarak Kur’an ile olan bağımızı hala kaybetmedik, İslami değerleri ebeveynlerimizden miras aldık. Ancak bozulma yine de endişe verici ve Müslüman olmayan toplumlardaki aynı kokuşmuş etkileri bizlere de bulaştırmaktadır.

2005-2006 Aga Khan Üniversitesi araştırmasına göre, Pakistan'daki kaygı ve depresif bozukluklar yüzde 34'dür ve bir medyada yayınlanan bir haberde depresyonun tüm nüfusun yüzde 44'ünü etkilediği iddia edilmektedir. Kadınlarda görülme oranı (57,5%) erkeklere göre (25%) daha yüksek. Bu ruhsal ve duygusal kargaşanın başlıca nedeni yüksek orandaki istikrarsız, gergin ve bozulmakta olan aile yapılarıdır. Kadın ve erkekler birbirleriyle yardımlaşıp birlikte itibarlarını yükseltmek yerine güç oyununda birbirine karşı yarışarak hayatlarını ziyan ediyorlar.

﴿وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَٰئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌMü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” [Tevbe 71]

Aslında günümüz reformcu ve feminist Müslümanların peygamber Hz. İbrahim ve eşi Hz. Hacer’in arasındaki bağın Hz. Hacer’in karşı karşıya kaldığı tüm zorluklara rağmen zerre kadar zayıflamamış olmasını açıklamaları ilginç olurdu. Hz. Hacer kocasına tam manasıyla güvenmişti çünkü kocasının Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya itaat ettiğini biliyordu. Ve velisi Allah olanın korkacak bir şeyi yoktur. Hiç şüphesiz Hz. Hacer çok zor günler geçirdi ama sabretti ve Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya güvendi. Karşılığında hem bu dünyada şereflendi hem de ahiretin büyük mükâfatına nail oldu. Üstelik Yüce Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya tevekkülünden dolayı kendisine övgülere layık bir oğul yetiştirmek nasip oldu.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi adına
İhlak Cihan
Hizb-ut Tahrir Merkezi Media Ofisi üyesi

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER