Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Cemaatlerin Herhangi Bir Partiye Oy Vermesi Meselesi

بسم الله الرحمن الرحيم

Cemaatlerin Herhangi Bir Partiye Oy Vermesi Meselesi

05.06.2018 tarihinde YeniAkit, Habertürk ve diğer birçok gazetelerde 24 Haziran seçimleriyle ilgili “Hangi cemaat hangi partiye oy verecek” başlıklı haber yer aldı.

Yazıda Menzil cemaati, İsmail Ağa cemaati, Nur cemaati gibi birçok cemaatlerin 24 Haziran seçimleriyle ilgili tavırları incelenmiş, cemaatlerin o partiye veya bu partiye oy verecekleri şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.

Burada sorulması gereken soru şudur: Acaba hangi sebeple bu cemaatler bu partilere oy verecekler?

İnanıyorum ki oylarını verecek her cemaat İslam için en çok çıkarı hangi partide görüyorlarsa, onu desteklemeyi vadetmektedir. Başka bir şey düşünülemez, çünkü sayılan her cemaat İslami cemaat olup, dünya maslahatlarından beri olan, Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya yaklaşma kastıyla yollarını araştırıp kendilerine bir yol belirleyen cemaatlerdir. Zira bu cemaatler tipik bir sivil toplum kuruluşu veya bir futbol derneği değillerdir.

Hal böyle iken acaba hangi ölçüyle iyi ve kötü partiyi belirliyorlar? Bu ölçü İslami bir ölçü olamaz. Çünkü İslam’da “şu kadarı kötü, ama şu kadarı da iyi” gibi bir ölçü bulunmaz. İslam’da ancak iki ölçü vardır. Bu ise Hak ve batıl. Üçüncü yoktur. Eğer ki hakka batıl karıştırılmışsa, haktan bahsetmek elbette mümkün değildir.

Eğer ki misal olarak Allah Subhânehu ve Teâlâ faize kesinlikle haram diye hüküm koyuyorsa, birileri de bu hükmü görmezden gelip faizle işlerin dönmesini meşrulaştırıyorsa, burada haktan bahsetmek mümkün değildir. Hele hele yönetim olarak faizin meşruluğunu tüm topluma aksettiriyorsa, bu olay “burada sultan benim, benim hükmüm bana, senin hükmün sana” diye yüce Rabbimize meydan okumaktır.

Faiz işi, mevcut sistemden hakkın çiğnendiği binlerce misallerden sadece biri. Ve sadece bu ihlal dahi haktan bahsetmeme adına yeterlidir. Kaldı ki mesele zaten parti meselesi değil, sistem meselesidir. Demokratik, laik ve kapitalist olan Türkiye Cumhuriyeti sisteminin İslamiyet’le herhangi bir şekilde bağdaşmadığı gibi, adeta İslamiyet’e meydan okumakta, en iyi sistem benim demek manasındadır. Bu ise şirktir, Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya eş koşmaktır, Allah’tan (cc) başka ilah edinmektir! Her ne kadar muhafazakâr olduğunu iddia etse de mevcut yönetim konuşmalarının hemen hemen her cümlesinde demokrasiyi ve laikliği övmektedir.

فَرَّطْنَا فِي الْكِتَابِ مِنْ شَيْءٍ ۚ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يُحْشَرُونَ “Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler.” (En’âm 38)

Madem ki Allah Subhânehu ve Teâlâ kitabında hiçbir şeyi eksik bırakmadı, o halde biz Müslümanlara yakışan ve olması gereken tavır; Hayatımızda hangi mesele olursa olsun, tümünün çözümünü ancak İslamiyet’in bize sunmuş olduğu kaynakta (Kitap ve Sünnette) aramaktır. Bu hakikatten azıcık olsun saparsak, haktan sapmış oluruz. Unutmayalım ki hesap günü elbette gelecek ve yaptıklarımız tek tek ortaya dökülecektir.

Devlet ve yönetim işi ise, insanoğlunun en büyük meselelerinden biridir. Devletin her çıkardığı kanun, her uyguladığı yaptırım bütün halkına cereyan etmekte, bireylerin düştüğü hatalar gibi cüzi bir mesele değil, genel meseledir. Maalesef namaz gibi, oruç gibi, zekât gibi ibadet alanını oluşturan meselelerdeki takındığımız titizliği, yönetim meselesinde sergilemiyoruz. Halbuki yüce Kur’anı Kerim bizlerin titizliğini hayatın her alanı için geçerlidir. Aksi taktirde Allah korusun kitabın bir kısmından vazgeçmiş gibi oluruz.

“Biz Müslümanlar seçmeyelim de gavurlar mı başa geçsin” gibi mantık sözcükleri de burada tutarsızdır. Bunun açık göstergesi şudur;

Birinci, gazetenin iddiasına göre hemen hemen her mevcut partiye oy verecek bir İslami cemaatin var olması. Demek ki bir cemaat bir partiyi “gavur” görürken, başka bir cemaat aynı parti için onda daha çok hayır görmekte.

İkincisi ise; Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın şu meşhur sözünde yatmaktadır: “Kişiler laik olmaz ama, devlet laiktir” Yani yönetici bu mevcut laik sistemde Müslüman olsa ne, olmasa ne hiç fark etmez. Uygulayacağı sistem aynı sistem olduğundan dolayı, halkın çekeceği rezillik de aynı rezillik olacaktır anlamına gelmektedir.

Kısacası demek istediğim şudur: Hadi halkı anladık. Denize düşen yılana sarılırmışçasına her gün yaşam mücadelesi veren halk, her ne kadar mevcut sistemin haktan olmadığını bilse de asıl çözümün ancak ve ancak İslamiyet’te olduğunu haykırsa da belki hayatın zorlukları biraz olsun hafifler diye herhangi bir partiye oy verebilmektedir. Peki ya bu cemaatlerin önderlerine ne demeli? Dediğim gibi bunlar Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya yaklaşma adına cemaatlerini kurmuş olmaları söz konusudur. Bunlar insanların önünde bulunan birer önderdirler. Yaptıkları her iş attıkları her adım birilerine örnek olduğu için sorumluluğu büyük olan cinstendir. Nasıl olur da bu mevcut demokratik sistemde seçmenin ve seçilmenin haram olduğunu, Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya isyan olduğunu görmezler?

Gelin vazgeçin bu haramdan ve Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın hakkına sımsıkı sarılıp, olmazsa olmaza çevirin. Bu işi bir ölüm kalım meselesi yapın ki, toplumda tavrınızdan ve dirayetinizden etkilensin.

بِأَنَّ اللَّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَىٰ قَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا مَا بِأَنْفُسِهِمْ ۙ وَأَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ “Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışları) değiştirmedikçe Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Enfal 53)

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Kamil Yüksektepe

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER