Perşembe, 26 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Yahudi Varlığı'nın Bu Vahşî Katliamına Sömürgeci Kâfirlerin Uşak Yöneticileri Değil Ancak Râşidi Hilâfet Devleti Son Verir

  • Kategori Türkiye
  •   |  

 

27 Aralık 2008 Cumartesi günü, metamorfoz Yahudi varlığı çetesi, bütün dünyanın gözü önünde güpe gündüz Gazze'ye vahşîce saldırarak geçmişteki cürümlerine bir yenisini daha ekledi. Ortalığı adeta ceset tarlasına ve kan gölüne çeviren bu vahşî saldırı sonucunda, 42'si çocuk 385 kişi şehit oldu ve 1750'den fazla kişi yaralandı. Bu vahşî saldırının, Yahudi varlığı Başbakanı Ehud Olmert'in bir hafta önce Amerika üzerinden Türkiye'yi ziyaret etmesinin akabinde yapılmış olması gayet manidardır!

Daha bir hafta önce Amerikan beslemesi bu Yahudi varlığının Başbakanın ellerini sıkarak onunla hem-dem olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Yahudi varlığı'nın Gazze şeridine düzenlediği saldırıyı çok üzücü bulduğunu ifâde edip, "Son olayı sorumsuzluk olarak görüyorum." diyerek kıytırık bir tepki vermesi doğrusu düşündürücüdür. Başbakan Erdoğan'ın ise, "Olmert'i aramaya gerek duymuyorum." deyip devreye girmesi için Birleşmiş Milletleri araması kelimenin tam anlamıyla siyasi bir intihardır! Zîra Birleşmiş Milletler Örgütü, olaya ilişkin yaptığı açıklamada bu saldırının sorumlusunun Hamas olduğunu ifâde ederek bu vahşî saldırıyı kınamaya bile gerek duymamıştır. Kaldı ki Birleşmiş Milletler Örgütü'nün ne halt olduğunu yani Sömürgeci Kâfirlerin özellikle Müslümanlara yönelik politikalarının bir vasıtası olduğunu sağır sultan bile duymuştur. Bunun böyle olduğunu görmezlikten ve duymazlıktan gelen bu yöneticilere yazıklar olsun! Böyle yöneticiler olmaz olsun, Allah onları katletsin, kahretsin! Nasıl da döndürülüyorlar!

Türkiye yöneticilerinin, Yahudi varlığı'nın yaptığı bu saldırılara karşı, kışlalarda ellerine pranga vurulmuşçasına bekletilen ordumuzu, vahşî Yahudi varlığının üzerine gönderip varlığını yok etmek olması gerekirken, bu olayın üzücü olduğunu söyleyerek bu katliamı destekleyen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ni aramalarıyla kâfirin ekmeğine yağ sürmüşler ve azim ecdatları Salâhaddin Eyyubi ile Halife II. Abdulhamid'in ekinlerini helak etmişlerdir. Zahirdir ki bu yöneticiler; stratejik ortakları gasıp Yahudi varlığını ve efendisi Amerika'yı incitmemeyi, Filistin'deki Müslüman kardeşlerimizin kanlarına tercih etmişlerdir. Damarlarında bir damla kan olsaydı, en azından Yahudi varlığı ile olan tüm siyasi ve askerî ilişkilerini derhal keserler ve elçiliğini kapatırlardı.

Ey Türkiye'deki Müslümanlar!

Artık bıçak kemiğe dayanmış ve kıytırık tepkileriyle bu aşağılık Yahudi varlığının, Filistin'deki Müslümanlara vahşîce saldırmasına cesâret veren bu uşak yöneticileri alaşağı etmenin zamanı gelmiştir. Bunun yolu ise, sadece meydanlara dökülerek bu vahşî saldırıya karşı nefret duygularınızı dile getirip ardından hiçbir şey olmamışçasına evlerinize çekilmeniz değildir. Bilakis bunun yolu, Sömürgeci Kâfirlerin Müslümanların kalbine zehirli bir hançer olarak sapladığı bu metamorfoz Yahudi varlığını kökünden söküp atacak, Yahudilere şeytanın vesveselerini unutturacak İkinci Râşidi Hilâfet Devleti'ni kurmak üzere çalışan muhlis kardeşlerinizle birlikte çalışmaktır. O halde sizleri kendisi ile korunacağınız ve arkasında savaşacağınız bir Halîfe'yi çıkarmak amacıyla çalışan Hizb-ut Tahrir ile beraber çalışmaya davet ediyoruz.

إنما الإمام جنّة يقاتل من وراءه ويتقى به "İmâm [Halîfe] kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - فِي سَبِيلِ اللّهِ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ انْفِرُواْ خِفَافًا وَثِقَالاً وَجَاهِدُواْ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ Hafif ve Ağırlıklı Seferber Olunuz ve Mallarınızla, Canlarınızla Allah Yolunda Cihad Edin

Sömürgeci kâfir İngiltere'nin Müslüman beldelerin ortasına sapladığı bir hançer olan gasıp Yahudi varlığı, 27 Aralık 2008 tarihinde İslam Ümmetinin başındaki hain liderlerin muvafakatiyle Gazze Şeridi'nde başlattığı menfur saldırıyla, Allah indinde kabenin taş taş üstünde kalmayarak yıkılmasından daha vahim olan Müslümanların pak kanını akıtma küstahlığına devam ediyor.

Menfur saldırı hakkında R. Erdoğan şunları söyledi: "İslam ülkelerinde infiale neden olacak bu operasyon bölgedeki sorunların çözümüne hiçbir katkı sağlamayacaktır.", "Masum ve savunmasız insanların, çocukların, kadınların öldürülmesi, sivil yerleşim birimlerinin bombalanması ve bu tür orantısız güç kullanımları kabul edilemez." Ayrıca Yahudi varlığı ve Suriye arasındaki arabuluculuk (kalleşlik) görevini kastederek şöyle devam ediyordu; "Aylarca yoğun bir şekilde sabır içinde sürdürülen bu gayretli çalışmalar neticesinde 3-4 gün kadar önce ülkemizde olan ‘'İsrail' Başbakanı 5. raundunu devam ettireceğimiz bu konuyla ilgili görüşmeleri bizimle yaparken, kendileriyle bu hususları da görüşmüştük. Ve bütün bunlara rağmen yapılan bu operasyon Türkiye'ye de bir saygısızlık olmuştur."

Bu ifadeler suç ortaklığının utanmazca itirafı kabilinden sözlerdir. Zira bu sözlerin ifade ettiği anlam, gasıp Yahudi varlığının saldırılarından daha menfurcadır. Öyle ki; diplomatik dil bahanesiyle söylediği "orantısız güç kullanımı" tabiri, ancak meşru kabul edilen bir devlet, meşru müdafaa hakkını kullandığında gündeme gelebilecek bir lafızdır. Hâlbuki Yahudi varlığı, İslam'a göre ve insaflı hukuk ölçüleri bazında meşru bir varlık değildir. Bilakis sömürgeci kâfir İngiltere tarafından icad edilmiş gayri meşru bir oluşumdur.

Öte yandan gasıp Yahudi varlığının sözde başbakanı Türkiye'ye gelmeden önce 18 Aralık 2008'de küstah saldırının yapılması kararlaştırılmış, Türkiye'ye geldiği 22 Aralık 2008'de de hain R. Erdoğan'la bu konunun masaya yatırılmış olması, bizlerin bilmeyip de Allah'ın ortaya çıkardığı bir başka rezilliktir. R. Erdoğan'ın sarf ettiği diğer sözlerse; Müslümanların kızgınlığını hafifletmek ve yerel seçim hesaplarıyla duyguları okşamaktan başka bir şey değildir. Bu yaşananlara karşı üzüntüsü gerçek olsaydı konuşmak ve kınamak yerine Salahuddin Eyyübi gibi harekete geçer ve gasıp Yahudi varlığını kökünden sökerdi. Muhakkak ki hainlerden bu beklenmez. O halde Ey Müslümanlar  ve bilhassa Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki İslam'a samimiyetle bağlı Komutanlar ve Generaller! Başınızdaki bu hainleri alaşağı ederek, İslam ordularını seferber edip, kana susamış gasıp Yahudi varlığını ortadan kaldıracak İkinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak üzere acilen harekete geçin!فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالآخِرَةِ وَمَن يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ فَيُقْتَلْ أَو يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَـذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا Dünya hayatını, ahiretin ebedi hayatına satacak olanlar Allah yolunda çarpışsın! Her kim Allah yolunda çarpışır da katlolunur veya galip gelirse iki surette de biz ona yarın pek büyük bir ecir vereceğiz. Hem siz neyinize çarpışmayasanız Allah  yolunda ve o zebun edilmiş erkekler, kadınlar, yavrular uğrunda ki: "Ya Rabbena ! Bizleri bu ahalisi zalim memleketten çıkar, tarafından bize bir sahip gönder, tarafından bize bir yardımcı gönder!" diye yalvarıp duruyorlar? [en-Nisa 74, 75]

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Sürekli Yetki Karmaşası Yerine, İhtilafları Ortadan Kaldıran Raşid Bir Halife Gereklidir

Sömürgeci kâfirlerin nüfuz kavgasının eksik olmadığı Türkiye, uyduruk bir sistem olan demokratik-laik küfür sisteminin tatbik edilmesi nedeniyle "it oynamış yonca tarlası"na döndürülmüştür. Son günlerde de ülkemiz, kurumlar ve yetkileri üzerinden yürütülen bildik yeni bir "it dalaşı"na sahne olmaktadır. Şöyle ki; Meclis tarafından kabul edilen "Nüfusu iki binin altında olan belediyelerin kapatılması"na dair kanunun iptali için CHP, Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuş, 31 Ekim 2008'de mahkeme CHP'nin başvurusunu reddetmişti. Ancak Danıştay 20 Aralık'ta, Anayasa Mahkemesi'nin kararının 6 Aralık'ta Resmi Gazete'de yayımlanmasını gerekçe göstererek, söz konusu belediyelerin  "6 Şubat'a kadar dava açarlarsa varlıklarını sürdürebileceklerini" belirten bir karar aldı. Yüksek Seçim Kurulu da, Danıştay'a katılarak, "Bu belediyeler 6 Şubat'a kadar dava açarlarsa 29 Mart'taki seçimlere katılabilirler." yorumunu yaptı. Bu kararlar üzerine Başbakan Erdoğan, "Danıştay, ikinci bir Anayasa Mahkemesi gibi davranıp yasamaya müdahale etti." sözüyle konuya müdahil oldu. Daha sonra da Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Danıştay'ın anayasa ihlali yaptığı yönündeki mahkeme kararını açıkladı. Ancak 8 üyenin karşı tavrıyla karşılaşan Kılıç, durumu kurtarmak için "Kayıkçı kavgası yapmayalım" açıklaması yapmak zorunda kaldı. Konuyu değerlendirmek üzere Danıştay Başkanlar Kurulu, hem Kılıç'ı hem de Erdoğan'ı ağır şekilde eleştiren açıklamasıyla sonuçlanan bir toplantı düzenledi. Yapılan açıklamada, Danıştay'ın kararının anayasadan aldığı yetkiye dayandığı vurgulandı. Yüksek Seçim Kurulu da yüksek yargı içindeki tartışmaları değerlendiren bir toplantı yaptı. YSK Başkanı Muammer Aydın şu açıklamada bulundu; "YSK yasaları uygular, Yasalar ne diyorsa o konuda kararını verir." YSK Başkan Vekili Ahmet Başpınar ise, "Anayasa Mahkemesi Başkanınca kurulumuz kararına yönelik yapılan açıklamanın kişisel görüşünü yansıttığının anlaşılması nedeniyle bu hususta bir açıklama yapmaya ihtiyaç duyulmamıştır." şeklinde bir açıklamada bulundu. Konu medya eliyle, malumun ilanı biçimindeki "sistem içinde çatlaklıklar var", "sistem kilitlenmek üzere" gibi ifadelerle, kamuoyuna yansıyarak, gündemde ilk sıraya yerleşmiş durumdadır.

Basit bir konuda bile artık gizlenemeyen çatlaklıklar, yetki kargaşası, demokrasinin topyekûn uyduruk bir sistem oluşuna yeni bir delil getirmektedir. Demek ki Demokrasinin, orijinal haliyle uygulanamayınca ortaya atılan "kuvvetler ayrılığı" safsatasıyla tevil edilmiş hali de, artık dikiş tutmaz hale gelmiştir. Çözüm, bu yamalı bohçaya ABD patentli, AB destekli, "yargı reformu" adı altında AKP dikimi yeni bir yama yapmak değil, insan aklının ürünü mevcut demokratik-laik küfür sistemini ortadan kaldırıp, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'dan gelen İslam'ı, içeride kamil bir şekilde tatbik edecek, dünyaya yayacak Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmaktır. Zira Allah'ın izniyle, İkinci Raşidi Hilafet'te ihtilaflara kaynaklık ederek, sürekli yetki karmaşası doğuran "kuvvetler ayrılığı" yerine, "ihtilafları ortadan kaldıran" raşid bir halife olacaktır.

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir, Gazze'deki Müslümanlara Yönelik Yahudilerin Katliamlarını Protesto Etmek, Müslümanların Yöneticilerinin Gizli Anlaşmalarını ve Bu Cürümlere Sessiz Kalmalarını Kınamak Amacıyla İslâmabad ile Karaçi'de Gösteriler Düzen

 

Sözde terörist Yahudi varlığının düzenlediği kırk yılın en ağır hava saldırısı altında üç yüzden (300) fazla Müslümanın şehit düşmesinin, sekiz yüzünün (800) yaralanmasının ve Gazze'ye yönelik bir kara saldırısına hazırlanmasının ardından Hizb-ut Tahrir, Müslümanların yöneticilerinin sessizliğini ve bu katliamların işlenmesinde sözde Yahudi varlığı ile gizli anlaşma yapmalarını protesto etmek amacıyla biri İslâmabad'da, diğeri Karaçi'de olmak üzere iki gösteri düzenledi. Zîra yöneticilerin sessizliği cürümünü protesto etmek amacıyla gösteriye pek çok insan katılarak üzerinde "Müslümanların Beldelerini Kurtarmak Üzere Harekete Geçiniz Ey Müslümanların Orduları!" ve "Ey Siyonistler! Ey Yahudiler! Hezimete Hazır Olun, Hilâfet Geliyor!" yazılı pankartlar açtılar.

İslâmabad'daki gösteriye katılanlara Hizb-ut Tahrir üyesi "Cüneyd Hân", bir konuşma yaparken, Karaçi'deki gösteriye katılanlara Hizb'in Resmî Sözcü Yardımcısı "Şezâd Şeyh" bir konuşma yaptı. Her iki konuşmacı da Müslümanların kanlarının, Yahudiler tarafından akıtıldığı bir sırada Gazze Şeridi'ne yönelik ambargoları sayesinde Müslümanların yöneticilerinin, sözde Yahudi varlığı ile gizli bir anlaşma yaparak Gazze halkını bir felaketin içerisine sürüklediklerini teyit ettiler. Ayrıca Müslümanların yöneticileri, Kâfirleri, özellikle de Yahudileri savunmada ön cephede yer almamış olsalardı, bir avuç Yahudinin, Gazze'yi büyük bir hapishaneye dönüştürmeye ve vahşîce bombardımana tutmaya nasıl cüret edebileceğini sorgulayarak Ümmet'in ordularını, Yahudilerle savaşta kullanmak yerine birbirlerini kırdırmakta kullandıklarını ifade ettiler.

Göstericiler, kardeşlerine yardım etmek ve Hilâfet Devleti'ni kurmak için tevhit râyesini açmak üzere İslâmî orduların acilen harekete geçmesini talep ettiler ve ardından da olaysız bir şekilde dağıldılar.

 

İmrân Yûsufzây
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

29 Aralık 2008 Günü, Londra'daki Mısır Konsolosluğu Önünde Acil Protesto Eylemi ve Gazze'yi Savunmaları İçin Arap Ordularına Bir Çağrı

Yüzlerce Müslüman; "İsrail" varlığının erkek, kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık üç yüz kişiye karşı işlediği süregelen katliamdan Gazze halkını kurtarmaları için, Müslümanların ordularının harekete geçirilmesini talep etmek amacıyla yarın, 29 Aralık Pazartesi günü, gece saat 02:00'da Londra'daki Mısır Konsolosluğu önünde bir protesto eylemi yapacaktır.

Hizb-ut Tahrir'in İngiltere'deki Medya Temsilcisi Tâci Mustafâ, şöyle dedi: "Bir taraftan İsrail varlığı, Gazze'deki bacılarımızın ve kardeşlerimizin kanlarını akıtırken, öteki taraftan Arap yönetimleri sessizliğini korumayı sürdürmektedirler. Orduları harekete geçirmek yerine Suudi Kralı, ‘Bağdat Kasabı' Bush'u telefonla ararken, Mısır yönetimi de Filistinlileri kınamıştır ki bu da "İsrail" saldırısı ile gizli bir işbirliği içerisine girdiklerini göstermektedir."

"Oysa Filistin'i kuşatan Arap devletlerinin, iki milyonun üzerinde askeri bulunmakta ve bunların silah alımı için yaptıkları harcama, yıllık yüz milyon doları aşmaktadır ki "İsrail" kuvvetlerinin kapasitesi, bunun karşısında devede kulak kalmaktadır. Zîra sadece Mısır, iki yüz yirmi (220) adet F-16 savaş uçağına ve dört yüz elli bin (450.000) askeri olan bir orduya sahiptir. Artık Gazze'yi savunmak, bu yöneticileri alaşağı etmek ve Müslümanların topraklarını birleştirecek, Filistinli, Iraklı, Somalili ve Keşmirli annelerin çığlıklarına cevap verecek Hilâfet Devleti'ni kurmak için bu orduların harekete geçmesinin zamanı gelip çatmıştır."

 

Editörlere Not:

Protesto eylemi, 29 Aralık 2008 Pazartesi günü, gece saat 02:00'da Mısır Konsolosluğu önünde yapılacaktır.

Adres: 26 South Street, London W1K 1DW. Nearest Tube: Marble Arch \ Green Park

 

 

حزب التحرير

Hizb-ut Tahrir
Britanya
Medya Bürosu

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması - "İsrail"in Vahşetini Durdurmaya Ancak Hilâfet Muktedirdir

Cakarta / Endonezya

Vahşet! 27 Aralık Cumartesi gününden bu yana, Filistin'in Güneyindeki Gazze halkına ve taşlarına yönelik "İsrail" bombardımanını tanımlayan en doğru ifade bu kelimedir. Evet, "İsrail", Hamas'ın hakim olduğu Gazze Şeridi'ni, aylardır ambargo uygulamasının ve aç bırakmasının ardından, şu ana kadar yüzlerce kişiyi şehit eden ve yüzlercesini de yaralı bırakan aralıksız bombardımanı ile hedef almayı sürdürmektedir. Müslümanların yöneticileri ise, her zaman olduğu gibi olup bitenleri seyrederek, kınamak ve eleştirmekle yetinmekteler, kardeşlerine yardım etmek ve Filistin'i kurtarmak üzere ordularını harekete geçirmek yerine, sabırlı Gazze'ye ve dimdik duran halkına yönelik vahşî saldırılarını sürdürmek için daha fazla yedek asker çağırısında bulunan düşman hükümetine kulak vermekteler.

Binaenaleyh Hizb-ut Tahrir / Endonezya aşağıdaki hususları vurgular:

1. Yahudilerin vahşî eylemleri, sadece kınamayı ve eleştiriyi hak etmeyen insanlık dışı eylemlerdir. Bilakis bunlara, aynı güçle karşılık verilmesi kaçınılmazdır. Müslümanlar, dünyanın pek çok bölgesinde yaptıkları etkinliklerle mücahitlerin, gıda ve tıbbî yardımların önünde duran sunî sınırların açılmasını talep etmeleri, yöneticilerin zelîl tutumlarını ve sözde Yahudi varlığının sınırlarını korumalarını eleştirmelerinin en açık göstergesidir.

2. Bu eylemler, çok açık bir şekilde terörist eylemler ve sözde insan haklarına karşı olmasına rağmen, Amerika ile Batılı devletler, bu vahşî saldırılar karşısında memnuniyet tavrı sergilediler. Bu da açık bir şekilde göstermektedir ki insan hakları sloganlarının, Amerika ile müttefiklerinin çıkarlarını perdeleyen bir kılıf olup ne Filistinliler, ne de Müslümanlarla bir ilişkisi vardır ve terörizme karşı savaş denilen şey, İslâm'a ve Müslümanlara yönelik bir savaştır.

3. Yahudi vahşetini durdurmak, Filistin halkını korumak, Filistin ile Müslümanların işgal altındaki tüm topraklarını kurtarmak için silahlı kuvvetlerini harekete geçirmede birlik olmaları amacıyla Müslümanların yöneticilerine çağrıda bulunur. Aksi takdirde Allah'a, Rasulü'ne ve mü'minlere hıyanet etmiş olurlar.

4. Müslümanları da Hilâfet'i kurmak için samimî bir şekilde çalışmaya davet eder. Zîra heybetli bir devlete sahip olmaları için muazzam enerjileri ile birlikte dünyanın dört bir tarafındaki bir buçuk milyar Müslümanı birleştirmeye sadece Hilâfet muktedirdir. Rasulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ "İmâm [Halîfe] ancak kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

 

Muhammed İsmâ’îl Yusanto
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcüsü
Endonezya

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Bangladeş Karasularındaki Hindu Gemilerini Derhal Kovunuz

Hizb-ut Tahrir / Bangladeş, bugün, ikindi salâhından sonra Dakka'daki Mescid-il Kebîr'in önünde bir protesto gösterisi düzenleyerek Bangladeş karasularındaki Hindu gemilerinin kovulmasını talep etti. Ayrıca Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Resmî Sözcü Yardımcısı "Mürşidil Hakkî" göstericilerin önünde bir konuşma yaptı. Konuşmasında şöyle geçti: "Hindistan, geçen otuz yedi sene boyunca Bangladeş üzerindeki hegemonyasını genişletmiş ve Bangladeş karasuları yoluyla Bangladeş'in madenî servetini yağmalamıştır. Nitekim geçenlerde Bangladeş karasularına üç adet keşif gemisi göndermiştir ki bu da Bangladeş'teki siyasî liderlerin, Sömürgeci Hintliler, Amerikalılar ve İngilizler karşısında ne kadar aciz olduklarını göstermektedir."

Son olarak insanları, ülkeyi tehdit eden Hindu saldırısı ile her türlü Sömürgeci saldırılarına karşı koymaya davet edip İslâmî Hilâfet Devleti'ni kurmak için çalışmalarını talep etti.

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Kapitalizm Kaderiniz Değildir!

Asgari Ücret Tespit Komisyonu her yıl tekrarladığı tiyatro sahnesiyle, gelecek yıl geçerli olacak asgari ücreti belirleyerek açıkladı. Yeni düzenlemeye göre, asgari ücret, yılın birinci 6 ayı için net 527,13 YTL, yılın ikinci 6 ayı için ise, net 546,48 YTL olarak belirlendi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü Fikret Şöhret yaptığı açıklamada, "Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun kararını verirken ülkenin içinde bulunduğu sosyal şartları ve geçim şartlarını dikkate aldığını" bildirdi.

Söz konusu şartlar; önceki hükümetler gibi AKP Hükümeti'nin de, uygulamaya devam ettiği kokuşmuş ve artık kuyruk titreten kapitalist nizamdan kaynaklanmaktadır. Kapitalist nizamda işçinin ücreti, emeği ile sağladığı faydaya bakılmadan, asgari yaşam için gerekli olan harcamalara göre belirlenir. Bu da, ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının işçi ücretlerine tahakküm kurmasına yol açmaktadır. Kısacası kapitalist nizamda işçilerin ücretini mal ve hizmet fiyatları belirlemekte, bu mal ve hizmetleri asgari seviyede elde edebilmek adına insanımız ömrünü midesi için yaşayan varlıklar olarak heba etmek durumunda bırakılmaktadır. Öyle ki midesini düşünmekten, kendisine bu şartları reva gören kapitalist nizamın çirkefliğini kaderiymiş gibi sineye çekmektedir. Oysa ki bu şartlar, ne Müslüman Türkiye halkının, ne de bil cümle İslam Ümmeti'nin kaderi değildir. Tüm bu yaşananlar, topraklarımızda "doğrudan dış yatırım", "özelleştirme", "ekonomik büyüme" naraları atarak, servetlerimizi sömürgeci kâfirlere altın tepside sunan, halkını "varlık içinde yokluk" çekmeye mahkum eden uşak yöneticilerin ihanetlerinden ibarettir. Hatta hainliklerini gizlemekte öyle mahir oldular ki, AKP Hükümeti her tökezlemesinde 2008 küresel mali krizini bahane ettiği şu günlerde, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın ağzından pişkince, "Ayağınızı yorganınıza göre uzatın demekten dilimde tüy bitti" gibi ifadelerle, -sanki ülkeyi vahamete sürükleyen halkmış gibi- faturayı bu halka yıkmaya kalkışabilmektedir.

Ey Müslüman Türkiye Halkı!

Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın Rasulü Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] aracılığı ile tüm insanlığı küfür ideolojilerinin pençesinden ve karanlığından kurtarmak, bu dünyada insanı insana yakışır şekilde yaşatmak, tüm dünyaya bir hidayet ve rahmet kaynağı olması için gönderdiği ve ancak kendisiyle aydınlığa kavuşabileceğimiz İslam İdeolojisi ile insan, kapitalist nizamda olduğu gibi malın kölesi değil, efendisi olur. İslami İktisat Nizamı, işçinin ücretini mal ve hizmet fiyatlarına göre değil, işçinin emeğinin sağladığı faydaya göre belirler. Böylece, mal ve hizmet fiyatları ücretlere tahakküm edemez. İnsanların fert fert geçimini sağlayacak nafakasını ve temel ihtiyaçlarını garantilemek, lüks ihtiyaçları için de imkan oluşturmak devletin üzerine farzdır, devlet işçinin ücretini "Asgari Geçim" adı altında mal ve hizmet fiyatlarının seyrine ya da işverenlerin merhametine terk etmez.

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER