Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İran’ın Yahudi Varlığının Saldırıları Karşısındaki Sessizliği Şüphe Uyandırıyor!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

İran’ın Yahudi Varlığının Saldırıları Karşısındaki Sessizliği Şüphe Uyandırıyor!

Haber:

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nasser Kanani, Yahudi varlığının güney Lübnan'a düzenlediği “geniş çaplı hava saldırılarını şiddetle kınadı” ve “Siyonistlerin bu ülkede yüzlerce savunmasız sivilin öldürülmesiyle sonuçlanan yeni macerasının tehlikeli yansımaları” konusunda uyarıda bulundu. (Şarkul Avsat)

Yorum:

Aksa Tufanı'nın başlangıcından bu yana, Hamas'ın planlama, eğitim ve hedef belirleme mühendisliğinde üstünlüğe sahip olmasa da Aksa Tufanı operasyonundan ayrıntılarıyla olmasa da bütünüyle haberdar olan İran'a bağlı olduğu bilindiğinden, askeri operasyonların hızının arttığı kaydedilmiştir.

Oysa İran sözde direniş ekseni üzerinde bir üstünlüğü sahip olup bu eksen, onun amaç ve hedeflerini gerçekleştirmek için kullandığı kollarıdır; bu sayede Suriye, Lübnan, Irak ve Yemen’e nüfuz edebilmekte ve Suudi Arabistan’dan Ürdün’e kadar Yahudi varlığını çevreleyen tüm Arap rejimlerini korkutmaktadır.

İran ve Yahudi varlığı arasında gerçekleşen sahadaki görünür çatışmanın bedeli, Körfez Ülkeleri, Ürdün ve Mısır'ı, yani çevre ülkeleri korku ve endişeye sevk etmesidir;bu da bu rejimleri Amerika’nın kollarına düşmeye, dolayısıyla Arap Yarımadası ve Ürdün’deki Amerikan üsleri ağında açıkça görülen siyasi ve askeri koruma karşılığında onun boğuculuğuna ve yeteneklerine sımsıkı sarılmaya sevk etmektedir.

Şimdi ortaya çıkan soru şudur: Yahudi varlığının saldırıları, İran’ın derinliklerini hedef alması, gece gündüz direniş ve direniş ülkelerinin semalarını ihlal etmesi, eğitim kamplarını ve askeri konvoyları ısrarla imha etmesi, İran’a güç ve genişleme sağlayan kollarının liderlerini tasfiye etmesi, hatta Yahudi varlığının küstahlığının İran’ın derinliklerini ve hassas bölgelerini vurmaya kadar ulaşması, kendi başkentinde İsmail Haniye’ye suikast düzenlemesi, Salih el-Aruri, Komutan Fuat Şükrü ve İmad Muğniye’yi öldürmesi, kayıtların bu tür suikastlarla dolu olması, İran partisinin liderliğinde birinci, ikinci ve üçüncü sırada yer alan komutan akil ve Radvan liderliğini hedef alması, Lübnan’ın güneyinde yüzlerce kişiyi katletmesi ve sistematik yıkım gerçekleştirmesi karşısında İran’ın utanç ve haya ederek hiç yüzü kızarmadan şüpheli bir şekilde sessiz kalması tuhaf değil midir?! Ancak yüksek çıkarlar, küstah ve kibirli bir şekilde bu ekseni aşağılayan Amerika ve Yahudi varlığıyla bir çatışmaya girmemeyi gerektirmektedir.

Şayet Amerika, İran ve Yahudi varlığı arasında bir uzlaşma yoksa ve günler siyasi ve askeri olay ve senaryolara gebe değilse o halde bu şüpheli sessizlik neden?! Önümüzdeki günler, sonuçların hangi yönde olacağını ve bu zorlu çatışmanın ortasında bölgenin bundan sonraki tablosunun ne olacağını ortaya koyacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Salim Ebu Sebeytan – Ürdün

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER