Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Türkiye’deki Yerel Seçimler Erdoğan İçin Bir Kader midir?

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Türkiye’deki Yerel Seçimler Erdoğan İçin Bir Kader midir?

Haber:

Cumhurbaşkanı Erdoğan 11/03/2024’te şunları söyledi: “Bu benim son seçimim olacak, yasanın verdiği yetkiyle bu benim son seçimim olacak.”Başta İstanbul olmak üzere kaybettiği büyük şehirleri kazanmaya odaklandı. Daha önce kim kazanırsa kazansın Türkiye kazanacağını söylemişti. Erdoğan’a yönelik memnuniyetsizlik ise iki önemli konu nedeniyle artıyor ki bunlar ekonomi ve Gazze’dir.

Yorum:

Erdoğan'ın açıklamaları kendisinin ve partisinin kaderinden bahsettiğini gösteriyor. Zira partisinin varlığı şahsına bağlı olduğundan dolayı kendisi gider veya düşerse belki de partisi de yok olacaktır. Ayrıca şayet değerli dostum olarak nitelendirdiği suçlu Putin’in Rusya’da yaptığı anayasa değişikliklerinin bir benzerini yapabilirse kendisinden sonra da partisinin devam etmesini ve 2023’te başlayan, yasal olarak son dönemi sayılan ve 2028’de sona erecek olan ikinci döneminin bitmesinden sonra da liderliğini ve nüfuzunu korumasını istiyor. Yine (Putin hakkında) tiran Beşar Esad başkanlığındaki cani Suriye rejimine karşı ümmetin devrimini engellemek için birlikte işbirliği yaptık dedi. Yani yardım edileceği ümit edilen Gazze’ye nasıl hain bir darbe indirdiyse bu devrime de aynı hain darbeyi indirmiş ve devrime karşı düşmana yardım etmiştir.

Gazze halkına ihanet ettiği, Yahudi varlığıyla ilişkilerini, özellikle de ticari ilişkilerini en üst düzeyde devam ettirdiği, bunun da Türkiye içindeki popülaritesini büyük ölçüde etkilediği bilinmektedir; zira Ulaştırma Bakanı’nın açıkladığı gibi düşmana her gün her türlü malzemeyle dolu sekiz gemi göndermektedir; oysa bu düşman, Gazze halkından bir yudum suyu ve bir lokma ekmeği dahi yasaklamakta, başta çocuk ve kadınlar olmak üzere onları vahşice öldürmekte ve onların tüm mallarını yok etmektedir. Erdoğan ise ne doyuran ne de açlığı gideren bazı önemsiz suçlamaların dışında bunu hiç önemsememiştir. Sanki bu hain duruşuyla, popülaritesini önemli ölçüde etkileyen ekonomik açıdan baskı yapılmaması, kendisini desteklemesi ve devirmemesi vaadi şeklinde Amerika’dan bir ödül almış gibidir.

İnsanlar yaşam şartlarının kötüleşmesinden, fiyatların yüksek olmasından, liranın değerinin sürekli düşmesinden ve fiyatların sürekli artmasından şikayet ediyorlar. Dış borçlar, özellikle de Merkez Bankası’nın Aralık 2023'te 226,6 milyar Dolar olduğunu açıkladığı bir yıl veya daha kısa vadeli borçlar birikmiştir. Borçları ödemek için likidite sağlamak amacıyla Merkez Bankası faiz oranını yaklaşık %50’ye yükseltti; bu aynı zamanda bankaların insanlara daha yüksek faizle kredi vermesi anlamına gelmekte olup bu da iş piyasasını ve projelerin kurulmasını etkileyecektir.

Erdoğan ve beraberindekiler, faizin haram olmasını, Allah ve Resulü ile savaş halinde olmalarını hiç umursamıyorlar!22 yıldır küfür sistemini uyguladığı bilinmektedir. Şayet Amerikan uluslararası derecelendirme şirketleri Fitch’in 13/03/2024’te ve Standard & Poor's'un 27/03/2024'te Türkiye ekonomisinin bu yıl ve önümüzdeki yıl için daha yüksek yüzdelerde büyüyeceğine ilişkin beklentilerin açıklamasının kamuoyuna yansıdığı Amerika’nın desteği olmasaydı bu kısa vadeli borçlar Erdoğan ve partisinin devrilmesi için yeterli olurdu. Dolayısıyla bunlar, Erdoğan’ın partisini desteklemek için seçimlerden önce getirilen sahte belgelerdir.

Gazze konusundaki aşağılık tutumunun, Yahudi varlığıyla bağlarını koparmamasının ve üzerinde en ufak bir baskı uygulamamasının, kötüleşen ekonomik durumu nedeniyle Amerika’dan destek almakla bir ilgisi var gibi görünüyor; bu yüzden Amerika’ya bu varlığı koruma sözü verdi. Yani 2002’de Ecevit hükümetinin başına geldiği gibi alacaklıların kısa vadeli borçlarının ödenmesini talep etmek için harekete geçmeleri durumunda desteğin kaldırılmasıyla kendisini düşmekten koruması karşılığında Gazze’yi, Filistin’i ve halkını satmıştır.

Gazze meselesi ve ekonomik durum, Erdoğan ve partisinin durumu üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor ve diğer partiler de bu iki konuyu istismar etmeye başladılar. Amerika’nın kendisine verdiği desteğe rağmen Ankara, İzmir ve İstanbul gibi büyük şehirleri kazanması uzak bir ihtimal olarak görünüyor.

Bu seçimlerde başarısız olması durumunda kendisinin ve partisinin geleceği tehlikeye girecek ve kendisini uçuruma doğru sürüklemiş olacaktır. Dolayısıyla bu, gelecekteki liderliğini etkileyecek ve kayda değer bir etkisi kalmayacaktır; zira yönetimin dışında kaldığında, Müslümanların meselelerine yönelik zayıf ve hain duruşu ve İslam’ı destekleyeceğine dair yalan vaatleri nedeniyle başına gelecek lanetler dışında partide veya devlette önemli isimlerin atanmasında veya politikanın yönlendirilmesinde bir rolü olmayacaktır.

Türkiye’deki partilerin kaderlerinin liderlere bağlı olduğu bilinmektedir; bu yüzden liderlerinin ayrılmasının ardından irili ufaklı onlarca parti kaybolup gitmiştir. Yani partiler, iktidara ulaşmak ve ganimetleri paylaşmak için bir çıkar elde etmek amacıyla bireylerin bir araya gelmesinden ibarettir; bundan dolayı onlarda görünen özellik, liderlere bağlılık ve kişisel çatışmalardır. Dolayısıyla Erdoğan, liderliği tek başına ele geçirebilmek için partinin kurucularının çoğunu tasfiye etmeye çalışmıştır.

Belki de onun için başkaları çıkıp aynı doğrultuda ve aynı amaç için başka partiler oluşturabilirler. Bu partilerin hepsinin laik Kemalist milliyetçi demokratik cumhuriyetin temellerini benimsemeleri gerektiği gibi Türkiye Parti Kanunu, İslam’a dayalı bir partinin kurulmasını veya Hilafetin kurulmasına davet edilmesini yasaklamaktadır.

Dolayısıyla bu partilerin hiçbiri ümmetin kalkınmasını sağlamak ve toplumu doğru ve köklü bir şekilde değiştirmek için çalışmıyor, aksineHilafetin ve şeriatın yıkılmasından bu yana toplumda var olan kötü gerçekliği pekiştirmek ve komplikasyon ve sorunları artırmak için çalışıyor. Yani bu partilerin odak noktası ekonomik durumu iyileştirmekti ama onu da başaramadılar; çünkü bunu yapmanın doğru yolunu bilmiyorlar ve insanın şahsiyetini ve toplumu inşa etmeye, devleti doğru temeller üzerine kurmaya önem vermeden insanların kendisine odaklanmalarını ve maddi kazançlar peşinde koşmalarını sağlıyorlar, dahası toplumun ve insanın yozlaşmasını derinleştiriyorlar ve bizzat devlet de böceklerin kemirip durduğu yozlaşmışlık ve batıllık içinde kalmaya devam ediyor.

Bu nedenle ümmetin, Hanif dine dayalı, fikir ve çözümlerini Kur’an ve sünnetten alan ve Hilafetin kurulmasını bir uygulama metodu haline getiren ideolojik bir partiye ihtiyacı vardır. Zira bu parti, İslami şahsiyetler ve devlet adamları çıkarır ve ruhi, ahlaki, insani ve maddi değerlerin aynı düzeyde egemen olduğu gibi amellerin ölçüsünün haram ve helal olduğu İslami bir toplum inşa etmek için çalışır. İşte bu toplum, maddeyi ruhla mezcetmeye, yani amelleri işlerken Allah ile olan bağı idrak etmeye, en önemlisi ise Allah’ın rızasını kazanmaya dayalı bir toplum olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esad Mansur

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER