- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Avustralya Hükümeti, Yasa Dışı Olduğuna Karar Veren Yüksek Mahkeme Tarafından Annelerini Avustralya Vatandaşlığından Çıkararak, Müslüman Çocukları Suriye’deki Terör Kamplarında Ölüme Mahkûm Ediyor!
Haber:
Yüksek Mahkeme, 9/6/2022 Çarşamba günü, İçişleri Bakanı’nın 2007 yılı Avustralya Vatandaşlık Yasası’nın (İngiliz Milletler Topluluğu) 36-b bendi uyarınca çifte vatandaşları Avustralya vatandaşlığından çıkarmanın yasa dışı olduğuna karar verdi. Aynı şekilde bu, 14-18 yaş aralığındaki çocuklar için de geçerlidir.
Avukatlar, Yüksek Mahkemenin kararının, Avustralya’nın terörle mücadele yasaları uyarınca şüpheli olan ve suçlanan yabancı savaşçıların ailelerinin çocuklarının haklarını daha iyi koruyacağını söylüyor. “Çocukları Kurtarın” Vakfı (Save the Children), Yüksek Mahkemenin çifte vatandaşlığı olan Avustralyalıları vatandaşlıktan çıkarma kararını yasa dışı olarak kabul etmesini memnuniyetle karşıladı. Kararın, Suriye’deki el-Hol ve Roj kamplarında mahsur kalan 47 Avustralyalı çocuk da dahil olmak üzere çocuk hakları üzerinde önemli yankılarının olacağını söylediler.
Children Australia CEO’su Matt Tinkler şunları söyledi: “Avustralya İçişleri Bakanı’nın terörle ilgili şüpheli davranışlar veya mahkumiyetler nedeniyle çifte uyrukluların vatandaşlığını iptal etme yetkisi, Avustralya’nın sorumluluklarını ortadan kaldırmakta ve bu ailelerin çocukların yararına da değildir.” “Suriye’deki kamplarda yaşayan çocuklar dünyanın en savunmasız grupları arasında yer alıyor ve ebeveynlerinin iddia edilen eylemlerinin bedelini onlar ödememelidir.” “Avustralya hükümetinin bir yetişkinin vatandaşlığını iptal etme kararlarının, çocukların vatansız kalmasına yol açtığı vakıaların olduğunu biliyoruz.” “Bu masumlara bakmakla yükümlü kişilerin her biri, - suç faaliyetinden dolayı suçlanan veya hüküm giyen çocuklar da aynı şekilde- Avustralya vatandaşlıklarını korumak için temel hakka sahiptir.” (SBS)
Yorum:
Son dört yılda, 47 Müslüman çocuk (altı yaş ve altı) ve 20 Müslüman çocuk annesi Avustralya hükümeti tarafından Suriye’nin kuzeydoğusundaki kamplarda çürümeye ve ölüme terk edildi. Bu kadın ve çocukların çoğu Roj ve el-Hol kamplarında tutuluyor. El-Hol kampı, hala çocuklar için dünyadaki en kötü yerlerden biridir. Zira Suriye çölünün en ücra bir bölgesinde bulunuyor ve el-Hol’deki koşullar zıtlıklar arasında gidip geliyor. Zira kışın aşırı soğuğun hipotermiye (vücudun ısı kaybetmesi) neden olduğu bilinmektedir. Gerçekten de el-Hol’de birçok çocuk kelimenin tam anlamıyla soğuğa maruz kalmaları sonucu donarak öldüler. Ayrıca yaz aylarında kavurucu sıcak, genç yetişkinlerin vücutlarındaki enerjiyi ve sıvıları dehidrasyon (yetersiz beslenme ve yeterince su tüketilmemesinden kaynaklı hastalık) noktasına kadar getirmiştir. Dahası akan su yok ve sağlık ve eğitime erişim ise çok sınırlıdır.
22 yaşındaki Şeyma Esad, çocuklarının karşı karşıya kaldığı korkunç durumu anlattı ve şöyle dedi: “Oğlum iki haftada bir hastalanıyor, oğlum hastalanıyor ama burada onun için tıbbi bir malzeme yok, burada tedavisi yok, oğlum iki yıldır ishal oluyor ve ona tuvalet eğitimi veremiyorum. Bezini günde yaklaşık on iki kez, geceleri altı kez değiştiriyorum. Sürekli ishal, ishal ve onun ishali hiç durmuyor.”
Avustralyalı Müslüman kadınlardan biri olan Meryem Debbusi’nin babası “Babaların Çağrısı” adlı kitabında şöyle anlatıyor: “Meryem’in şu anda altı yaşında olan en büyük kızı, çürük dişlerini ağrı kesici kullanmadan çektirince, acı hissettim. Sanki benim dişimmiş gibi, biri pense ile dişlerini sökmeye başlayınca, torunum taş kesildi. Meryem itiraz ettiğinde bağlandı. Kızı çığlık atarken, Meryem başını duvara vurarak acısını hafifletti. Bu, el-Hol kampında sıradan bir gündür. İşte benim güzel torunlarımın çocukluğu bu ve “bu tür insanların” hayatı da bu işte.”
Şubat 2022’de, 12 Birleşmiş Milletler Özel Raportörü, Avustralya hükümetine Suriye gözaltı kamplarındaki koşullarla ilgili endişelerini dile getiren ortak bir mektup yazdılar. Mektup, kamplardaki yetişkinlerin ve çocukların hem travma sonrası stres bozukluğundan muzdarip olduklarını hem de zayıf olduklarını ve acil ve karmaşık sağlık sorunları çektiklerini açıkladı. Yetersiz beslenme, kötü barınma ve kötü kanalizasyon koşulları ve son yıllardaki diğer ciddi yetersizlikler nedeniyle çoğu ergen olan çocuklar, anemi, astım, cilt tahrişi, kronik enfeksiyonlar ve ciddi diş problemleri gibi çeşitli rahatsız edici tıbbi durumlardan muzdariptirler. Ayrıca sık sık şiddete ve güvensizliğe maruz kalmaları nedeniyle, psikolojik ve davranış bozukluklarının yanı sıra kronik yorgunluk ve akut stres de dahil olmak üzere travma belirtileri de görülmektedir.
Bu kamplarda kadın ve çocuklara yönelik cinsel istismar da yaygındır. Nitekim bu, Uluslararası Kriz Grubu tarafından, yardım ve BM personeli ile yapılan görüşmelerde belgelenmiştir.
Yüksek Mahkeme'nin kararının ardından Avustralya hükümeti, vatandaşlıktan ciddi şekilde mahrum bırakılmaları nedeniyle yirmi Müslüman, annesiyle birlikte kırk yedi çocuğun el-Hol kampından geri döndürülmesi sorumluluğundan kurtulamaz. Hükümet tarafından kullanılan vatandaşlıktan yoksun bırakmak, daha önceki liberal hükümetin "kötü Müslüman kadınlar" olarak gördüğü "istenmeyen vatandaşları" hedef alan terörle mücadele kanununun bir parçasıdır. Nitekim isteyerek veya istemeyerek kendilerini ve çocuklarını Suriye’deki bir savaş bölgesine götüren anneler, Başbakan Morrison’ın deyimiyle, “Gittiler ve değerlerimize ve yaşam biçimimize karşı savaştılar.” Buna karşılık hükümet, bu kadınları ve çocukları, korumasız ve yardımsız olarak vatansız bir şekilde uzaklarda tutarak ve daha çocukken dünyanın en kötü yerlerinden birinde yaşamaya maruz bırakarak cezalandırmaya çalıştı! Bu kadınlar ve çocukları, sırf Müslüman oldukları için Avustralya hükümeti tarafından zulme uğradılar ve cezalandırıldılar! Ayrıca baskıcı rejimlere karşı yurt dışında savaşan Müslümanları cezalandırmanın bariz ikiyüzlülüğü, Rusya-Ukrayna savaşında ifşa olmuştur. Şayet bu Müslüman kadınlar, Rusya’ya karşı savaşmak için Ukrayna’ya giden kocalarının ve erkek kardeşlerinin peşinden gitselerdi, vatandaşlıktan mahrum bırakılmazlar, el-Hol’ün temsil ettiği bir cehennemde yaşamaya zorlanmazlar ve terör suçlamasıyla yargılanmazlardı.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Sureyya Emel Yesna