Perşembe, 26 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Laik Diplomasi, Kesinlikle İslam Devleti’nin Dış Politikasını Gerçekleştiremez!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Laik Diplomasi, Kesinlikle İslam Devleti’nin Dış Politikasını Gerçekleştiremez!

Haber:

Hindistan Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada bir grup diplomatın, İslam Emirliği yetkilileriyle görüşmek ve insani yardımları konuşmak üzere Kabil’e doğru yola çıktıklarını söyledi.Taliban Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abdul Qahar Balkhi, Twitter’dan yaptığı açıklamada, Hindistan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı JP Singh ile Taliban'ın Dışişleri Bakanı Mevlevi Amir Han Muttaki arasında ikili ilişkilere ve insani yardımlara odaklanan bir toplantı olduğunu söyledi.

Amir Han Muttaki, Hint heyetinin Kabil ziyaretini, Taliban hükümeti ile Hindistan arasındaki ilişkileri güçlendirecek “iyi bir başlangıç” olarak yorumladı ve Hindistan geliştirme projelerinin tamamlanmasına ek olarak özellikle Afgan hastalara ve öğrencilere yönelik olmak üzere Afganistan’daki Hindistan’ın diplomatik varlığının ve danışmanlık hizmetlerinin sürdürülmesini talep etti.

 

Yorum:

Bugün Müslümanlar olarak bizler, laik değerlerin evrensel olarak uygulandığı bir dünyada yaşıyoruz; bu yüzden insanlar, Allah Subhanehu ve Teala’nın emirlerinin aksi üzere yönlendirilmekte ve hemen hemen bütün işler, yasaları uluslararası ilişkilerden kişisel konulara kadar her şeyi içeren kafirler tarafından idare edilmektedir.Dünyadaki bu kafir sistem, Amerika, Avrupa ülkeleri, Rusya, Çin, Hindistan ve diğerleri gibi büyük güçlerin yanı sıra Birleşmiş Milletler gibi bazı uluslararası kuruluşlar tarafından denetlenmektedir. Ayrıca dünyadaki bu hükümetler ve büyük kuruluşlar, dünyayı kendi korumalarındaki bir aile olarak görmektedirler. Dolayısıyla bu hükümetler ve kuruluşlar, kendi özel çıkarları doğrultusunda hareket etmelerine rağmen Müslümanlar arasındaki askeri ilişkilere bile müdahale ederken hiç kimsenin laik düzenine meydan okumasına veya tehdit etmesine izin vermemektedirler. Zira BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yayınlanan son kararnameler hakkında Twitter’da şu yorumu yaptı: “Bir kez daha Taliban’ı uluslararası insan hakları hukuku kapsamında Afgan kadın ve kız çocuklarına verdiği sözleri tutmaya çağırıyorum.”

Aslında biz, dünya düzeninden bahsettiğimizde büyük güçlerin kurmuş olduğu ve başkalarını da uymaya zorladığı ilke ve geleneklerden bahsediyoruz.Bu ilke ve yasaların çoğu, devletler arasındaki dış ilişkilerde de temsil ediliyor. Laiklik, bu ilkelerin temeli olarak kabul edildiği gibi insanları birer birey olarak kendi maddi çıkarlarına göre hareket etmeye teşvik etmektedir.Aynı zamanda laiklik, hükümetleri ulusal çıkarlarına göre hareket etmeye, laik dünya düzenine bağlı kalmaya ve değerleri, dini ve gelenekleri görmezden gelerek egemen olan küresel ilkelere geri dönmeye zorlamaktadır. Nitekim İslam Emirliği’nin sürekli olarak gösterdiği performanstan, dış politikaya dünyanın geri kalanıyla aynı perspektiften baktığı gerçekten anlaşılıyor. Ayrıca İslam Emirliği, kendilerini diğer ülkelerin babası olarak gören kâfir ülkeler ve değerler tarafından yönetilen küresel ailenin bir ferdi olmayı da talep ediyor.

Bütün bunlar, Allah Subhanehu ve Teala’nın İslam ümmetini, İslam şeriatına göre insanlığa önderlik etmesi için seçtiği -ki böylece bir dünya düzeni inşa edecek ve dünyanın efendisi olacaktık- bir zamanda gerçekleşiyor. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den miras aldığımız İslam Devleti’nin temel görevi, davet ve cihat yoluyla İslam dinini diğer tüm din ve sistemlere üstün kılmaktır. Buna bağlı kalmadığı taktirde İslam Devleti’nin zarureti ve felsefesi, sorgulanabilir hale gelir.Bu nedenle tüm yabancı hükümetler, kendilerini kafir olarak gören İslam Devleti’nin dış politikasına göre düşman olarak görülmektedir. Müslümanların üzerine vacip olan, onlara İslam’ı taşımalarıdır; eğer teslim olmazlarsa, İslam Devleti’nin mücahitlerinin onlarla savaşmaları gerekir. Aynen Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu gibi: أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَشْهَدُوا أَنْ لا إِلهَ إِلاَّ اللَّه، وَأَنَّ مُحَمَّداً رسولُ اللَّهAllah’tan başka bir ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehâdet edinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum.

Şu anda İslam Devleti’nin bazı kafir hükümetlerle anlaşmalara, ticari ve siyasi ilişkilere girmesi kabul edilebilir, ancak bu anlaşmaların geçici olması gerekir.Fakat muharip ülkelerle anlaşmalar ve siyasi ilişkiler kurulmasına izin verilmez. Zira vacip olan, İslam’ın yönetimine boyun eğinceye kadar muharip ülkelerle savaşmaktır. Bu tür ülkelere örnek olarak; Doğu Türkistan’ı işgal eden ve Uygurlara işkence eden Çin;Suriye, Libya ve Kırım’ı işgal eden ve Orta Asya’nın kontrolünü ele geçiren Rusya; İslam beldelerini açıkça işgal eden ve aynı zamanda Yahudi varlığını destekleyen küresel zorba Amerika; ayrıca Keşmir’i işgal eden, yıllarca Müslümanlara işkence eden, tecavüz eden, öldüren, hatta eğitim kurumlarında Müslüman bacılarımızın başörtüsü takmasını bile yasaklayan Hindistan’daki Hindutva rejimini verebiliriz. Peki bir insan, bu tür hükümetlerle muamele ederken nasıl olur da İslami Nizamı bırakıp Batılı sisteme bağlı kalabilir?!

Sonuçta İslam’ı hayatın her alanında tatbik etmekten ve onu davet ve cihat yoluyla dünyaya taşımaktan bizi alıkoyan nedir? Oysa Allah Azze ve Celle’nin rızası, bugünkü güçlerin rızasından daha hayırlıdır; ayrıca İslam esasına dayalı dostluk ve düşmanlık için çalışmak, laik diplomasiye dayalı dostluk ve düşmanlıktan daha hayırlıdır; Allah Azze ve Celle’nin rızası, kafir hükümetlerin rızasından daha hayırlıdır; dahası genişliği gökler ve yer kadar olan bir cennet, yeryüzündeki sınırlardan daha hayırlıdır. Bu nedenle bizim yapmamız gereken, bugünkü dünya düzeninin vakıası nedeniyle ortaya çıkan akli ve fikri engelleri kökünden söküp atmak ve ümmet için gerçek hükümeti kurmak yoluyla (işlerimizi idare edenlerin en hayırlısı olan) Allah Subhanehu ve Teala’ya tevekkül etmektir. Zira Allah Subhanehu, kainatın tüm işlerini idare edendir ve O, ne güzel bir vekildir. وَعْدَ اللَّهِ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ * يَعْلَمُونَ ظَاهِراً مِنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ الْآخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ(Bu) Allah’ın vaad ettiğidir. Allah vaadinden caymaz; fakat insanların çoğu bilmezler.Onlar dünya hayatının sadece görünen yüzünü bilirler; ahiret hakkında ise tamamen gaflet içindedirler.” [Rum 6-7]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Seyfullah Mustenir - Afganistan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER