- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Mübarek Ramazan: (Hilafetin) Olduğu Kalkana Her Zamankinden Daha Çok İhtiyacımız Var!
Haber:
Dünyanın her yerinde Müslümanlar Ramazan’ı kutlarken, yeryüzü Müslümanlara karşı nefret ve şiddet dolu saldırıların arttığına tanık oluyor ve bu nefret ve şiddet tezahürleri, özellikle Hindistan ve Kudüs’te, yaklaşmakta olan soykırım uyarılarıyla kendini gösteriyor. Nitekim Hindistan’daki Müslümanlar, İslami mahallelerde gürültülü yürüyüşlere öncülük eden ve çatışmalara yol açan genç Hindu milliyetçileri tarafından başlatılan iğrenç çatışmaların şiddetlenmesinin acısını çekmektedirler. Kudüs’te bir kez daha korkak Yahudilerin, neredeyse her gün Mescid-i Aksa’daki Müslümanlara yönelik saldırılarına tanık oluyoruz. Her zaman olduğu gibi Müslümanların başındaki yöneticiler bu konulara karşı sessiz kalmakta ve iki yüzlü ana akım medya da bu konuları gündemden düşürmektedir. Bunlar müminler için basitçe göz ardı edilebilecek olaylar değildir. Zira kardeşlerimiz sindiriliyor ve dinimiz hiç durmadan saldırıya uğruyor. Ama hangi boyutta?!
Yorum:
Bu mübarek ayda Allah’ın düşmanlarının kardeşlerimize yönelik zulmüne şahit olmak çok üzücü. Bundan daha acı verici olan ise Müslümanların başındaki yöneticilerin bu konuda sessiz kaldıkları görmemizdir. Hem de durumu değiştirmek için gerekli olan güce sahip oldukları halde. Bugün Hindistan ve mübarek Filistin topraklarında tanık olduğumuz atmosfer işte budur. Ayrıca Ram Navami festivalini kutlarken Hindu isyancılar sokaklara dökülerek Müslümanlara saldırdılar ve nefret dolu söylemde bulundular. Nitekim haberler, olay yerine gelen polislerin de Müslüman nüfusu provoke ettiği ve isyancıların camileri ateşe verdiğini bildirdi. Zira polis raporları geldiğinde, tutukluların çoğu Müslümandı. Dolayısıyla bu, Hindistan’daki Müslümanların, açık bir şekilde İslam karşıtı doğalarını sergileyen Hindu yöneticilerin elinde maruz kaldıkları bir zulümdür. Ayrıca mübarek topraklarda, korkak Yahudilerin polisleri yerleşimci gruplarının toplu saldırıları öncesinde Mescid-i Aksa’nın avlularına baskın düzenlediler, Müslüman erkek, kadın ve çocuklar vahşi saldırılara maruz kaldılar ve ardından ibadet edenler, Mescid-i Aksa’dan ve Kubbet-üs Sahra’dan şiddet kullanılarak çıkarıldılar.
Mevcut siyasi farklılıklarla Müslümanların bu talihsiz olaylardan çıkış yolu yok gibi görünebilir ancak yine de içimizde uyuyan bir dev var; zira bizler güçlü bir ümmetiz ve ihtiyacımız olan şey güçlü ve dürüst bir liderlik olduğu gibi Muhammed Bin Kasım gibi liderlere ihtiyacımız vardır. Nitekim 711 yılında, Hint Okyanusu’nu geçen bir dizi Müslüman tüccar kaçırılıp tutuklandığında, Halife Halid İbn Abdulmelik, Muhammed İbn Kasım’ı Hint Yarımadası’na göndermişti. Dolayısıyla üç yıl içerisinde, Hint Yarımadası’nın kuzeybatı kesiminin fethedilmesiyle birlikte tüm Sindh ve güney Pencap fethedilmiş ve Müslümanlar, müşrikleri küfrün karanlıklarından İslam’ın nuruna çıkarmayı başarmışlardır. Kudüs’ün kurtarıcısı Selahaddin Eyyubi’yi de asla unutmayacağız. Zira Selahaddin Eyyubi İslam Cephesini birleştirip Haçlıları Hıttin Savaşı’nda ezmiş ve ardından da Kudüs’ün Haçlıların pençelerinden kurtulmasına yol açmıştır. İşte o zamanlar, bizleri kafirlerin her türlü sızma yollarına karşı koruyan Hilafet kalkanımızın olduğu zamanlardı.
Ne yazık ki H. 28 Receb 1342 M. 3 Mart 1924 yılında ümmetin haini Mustafa Kemal, kafir İngilizlerin yardımıyla Osmanlı Hilafetini yıkınca bu kalkan ortadan kayboldu. Bu kalkan olmayınca koruyucumuzu da kaybettik. Hilafet olmayınca Müslümanların ülkeleri bölündü, topraklarımızı kaybettik, mallarımız yağmalandı, onurumuz ayaklar altına alındı ve sahip olduğumuz tüm şan ve şerefimizi kaybettik. Ey bacılarım ve kardeşlerim…özellikle mübarek Ramazan ayında tuttuğumuz orucumuzu kendimiz için kalkan kılmaya çalışıyorsak aynı zamanda azim Muhammed’in ümmeti için bir kalkan olan Hilafeti kurmak için de çalışmalıyız. Çünkü Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem her iki sorumluluğun da bizim kalkanımız olduğundan bahsetmiştir. Dolayısıyla bu iki kalkanın gerçekleşmesini sağlamak bizim sorumluluğumuzdur. Eğer Habibimiz Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i ve bu kerim ümmeti gerçekten seviyorsak, o zaman bizim ve genel olarak da tüm insanlığın kurtarıcısı olacak olan Hilafeti kurmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed - Malezya