Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hizb-ut Tahrir, İftiralarınızı Umursamaz

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Hizb-ut Tahrir, İftiralarınızı Umursamaz

Haber:

Günlük Alman Bild gazetesi "Anti-Semitizm yürüyüşü…Bunlar Hamburg’lu Kindar İslamcı Savunuculardır” başlığı altında bir haber yayınladı.  Haberde, siyah üniformalı bir grup gencin askeri geçit törenini andıran bir gösteri düzenleyerek Yahudi aleyhtarı sloganlar attıkları geçmektedir. Gazete, bu gösteriyi yönlendirenin, 2003 yılından beri Almanya’da yasaklı olan Hizb-ut Tahrir olduğu gibi "Aktif Müslüman" olarak adlandırılan bu grubun Hizbe bağlı olduğunu belirtti.

Bu haber, (Ahbar El-Yevm) gazetesi tarafından, “Yasaklı Bir İslami Grubun Askeri Geçit Törenini Andıran Gösterisinin Ardından… Almanya’da Korku” başlığı altında aktarıldı. Haberde şöyle geçmektedir:

Geçen hafta Almanya’nın Hamburg kentinde kendisine "Aktif Müslüman" adını veren bir grubun düzenlediği askeri geçit törenini andıran gösterisi Alman politikacılar arasında büyük endişeye neden oldu. Bu grup, birçok ülkede faaliyetleri durdurulan ve Almanya’nın 2003 yılında yasaklanmasına karar verdiği “Hizb-ut Tahrir” olarak adlandırılan meşhur İslami gruplardan birine aittir.

Almanya, geçtiğimiz haftalarda Filistin davasını desteklemek için birkaç gösteriye tanık oldu, ancak siyah üniformalı ve askeri geçit törenini andıran gösteride birkaç yüz gencin bir araya gelmesi, sayıca az olan, dolayısıyla da yasadışı olmasına rağmen bu yürüyüşü durdurmak için müdahale edemeyen Alman polisi için sürpriz oldu.

"Aktif Müslüman" grubu, Facebook’ta kendisini, Müslümanların davalarını savunmaya aktif katılımıyla ilgilenen ve karşılaştıkları zorluklar karşısında pasif bir şekilde durmayan bir grup olarak tanımlıyor.

Almanya İçişleri Bakanlığı kaynakları, yeni grubun şiddet ve terör ideolojisine sahip yasaklı olan ve düzenlediği yürüyüş DEAŞ’ın propaganda yöntemlerine benzer bir geleneğe sahip olan Hizb-ut Tahrir grubunun faaliyetlerine yönelik bir cepheden başka bir şey olmadığını söylüyor.

Alman gazeteleri bu yürüyüşün düzenlenmesine izin verilmesini eleştirdi ve siyasi İslami grupların, özellikle de yasaklanmış olanların yasal kurallar çerçevesinde daha sıkı kontrol edilmesi çağrısında bulundu.  

Yorum:

Söz konusu gazetenin iddia ettiği gibi Hizb-ut Tahrir’in hiçbir şekilde gizli örgütlerinin ve “yuvalarının” olmadığını söylemeye bile gerek olmadığı gibi partinin literatürünün ve fikrinin, 1953 yılında Siyasi Düşünür Kâdı Takıyyuddîn en-Nebhâni Rahımehullah tarafından kurulduğu günden beri kendisi için çalıştığı düşüncesini gerçekleştirmenin bir yolu olarak maddi eylemlerden veya herhangi bir şekilde güç kullanmaktan uzak olduğunu bir kez daha teyit etmemize de gerek yoktur. Zira o, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Hilafet Devleti’ni kurarak İslami hayatı yeniden başlatmaya yönelik seyrinde maddi eylemleri bir yol veya üslup ya da bir araç olarak benimsemeyen siyasi bir partidir. Dolayısıyla onun bu siyasi çalışması, kültürlenme çalışmalarını, fikri çatışma ve siyasi mücadeleyi içermektedir. Maddi çalışmaya gelince; bu, onun metodunun bir parçası değildir. Zira o, bu inancı sayesinde Allah’ın kendisini gönderdiği günden Medine-i Münevvera’daki güç ve kuvvet ehlinin kendisine nusret vermesinin ardından İslam Devleti’ni kuruncaya kadar Allah’ın Rasulü Aleyhissalatu ve’s Selam’ın üzerinde yürüdüğü anlayışını örnek alarak ve metodunu takip ederek çalışmaktadır. 

Bu görüş, Hizb-ut Tahrir’in sabitelerinden biri olup gücünün kaynağıdır. Nitekim birçok ülkedeki Hizbin düşmanları, ona karşı “terörizm” suçlaması uydurmaya ve şiddet kullanmaya başvurdular. Bu ise, Rusya'da, Özbekistan'da ve ondan önce Ürdün, Mısır, Suriye ve Hizbin faaliyet gösterdiği diğer ülkelerde olduğu gibi, Hizbi yasaklamaya ve gençlerini tutuklamaya yönelik yasal ve anayasal gerekçeler bulmada başarısız olmalarının ardından gerçekleşmiştir. Dolayısıyla 2003 yılında Almanya’da ona yönelik suçlamalar, halkın nefretini ve Yahudi düşmanlığını (anti- semitizm) teşvik etmeye ve Alman hükümeti tarafından, demokrasiyi, düşünce özgürlüğünü, din özgürlüğünü ve bireysel özgürlüğü iddia ettiği anayasa hükümleriyle örtüşmemesine rağmen Hizbi yasaklama isteğine uygun şekilde etkinleştirilen ve detaylandırılan yeni terör yasasının uygulanmasına kadar ulaşmıştır. Bu nedenle dönemin İçişleri Bakanı Otto Schily, sağ ve sol partilerin İslam düşmanlığı yapmalarına ve Müslümanlara karşı nefreti körüklemelerine izin verdiği bir sırada Hizbi de bu asılsız suçlamayla suçladığını açıklayarak özgürlükler ilkesinin etrafında dönmek zorunda kalmıştır. 

Söz konusu bu gazete, Almanya'da basında çıkan dedikoduları ve kışkırtmaları seven ve yalanla, medya aldatmacası ve uydurmasıyla yaşayan magazin gazetelerinden biri olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla gazete, Springer Yahudi Vakfı tarafından yayınlanmakta olup İslamofobiyi teşvik etmesi, özellikle Müslümanlar olmak üzere göçmenlere yönelik kışkırtmasıyla bilinmektedir. Nitekim bu günlük gazete, kültürel ve ahlaki olarak çökmüş olan çevrelerde popüler olmasının yanı sıra siyasi olarak gerilemesinden bahsetmiyoruz bile. Ancak bazı medya siteleri ve prestijli gazeteler de, aynı şekilde bu tür suçlamaları, bu grubun yasaklı olan Hizb-ut Tahrir’in bir kolu olduğunu iddia eden Alman İçişleri Bakanlığı dili üzerinden aktarmışlardır. Bu ise devletin, özellikle Alman hükümetinin siyasi ağırlığını kullanarak tüm taraflarca temsil edilen Yahudi varlığının yanında yer alması sayesinde Yahudi varlığının saldırılarını eleştiren her türlü faaliyeti kovuşturma kararı hazırlamaya ve Yahudi varlığının barbarlığını ifşa eden her türlü gösteriyi antisemitizm bahanesiyle yasaklamaya dönük talimatıyla tamamen uyumludur. Bu ise Şansölye Merkel ve Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın Yahudi varlığına yaptığı ziyaret ve Gazze'nin bombalanması sırasında Netanyahu ile görüşmesi öncesinde, görüşme sırasında ve sonrasındaki açıklamasına ve işgalci Yahudi varlığının “terörist” Hamas’ın saldırılarına karşı kendisini savunma hakkının olduğunu vurgulamasına göre olmuştur. Buna ek olarak tüm tarafların parti liderleri, Yahudi varlığını desteklemenin gerekliliğine yönelik açıklama yapmışlardır. Görünen o ki bu pozisyona medya karalamaları ve pozisyonlarıyla orantılı bir dezenformasyon kampanyası eşlik etmesi gerektiği gibi bu pozisyonları eleştirenlerin, yasal önlem alanların veya farkındalık oluşturma hareketlerinin ortaya çıkmaması için çalışmak gerekiyor. Zira bu amaca ulaşmak için çıkarlarına en çok yarayan şey, antisemitizm ve Yahudi düşmanlığı suçlaması uydurmak veya onlara karşı çıkanlara “terörist” eylemler nispet etmek ve insanları Yahudi varlığının bu önyargılı siyasi duruşlarına karşı çıkmaktan korkutmak için olayları dramatize etmektir.

Hizb-ut Tahrir bu iftiraları hiç umursamadığı gibi kendisine karşı yönlendirmede bulunanlar da umurunda değildir. Zira bundan kötüsünü yaşadığı halde Allah'ın izniyle tüm bu iftiralara ve asılsız suçlamalara rağmen galip gelecek olan düşüncesinde, kültürel çalışmasında, siyasi mücadelesinde ve fikri çatışmasında hala sebat etmektedir. وَلَا يَحِيقُ الْمَكْرُ السَّيِّئُ إِلَّا بِأَهْلِهِ“Oysa kötü tuzak, ancak sahibini kuşatır.” [Fatır-43]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

M. Yusuf Seleme - Almanya

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER