Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Türkiye’nin Doğal Gaz Keşfi – Gerçek Müjde Bu muydu?

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Türkiye’nin Doğal Gaz Keşfi – Gerçek Müjde Bu muydu?

Haber:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceden ilan ettiği “tarihi müjdeyi“ açıkladı. Türkiye'nin Karadeniz'de tarihinin en büyük doğal gaz keşfini gerçekleştirdiğini, doğal gazın 320 milyar metreküp olduğunu duyuran Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca şu ifadeleri de kullandı.

“Enerji, kalkınmanın temel unsuru olmanın yanında milli bağımsızlığın tesisinde de büyük öneme sahiptir. Doğu Akdeniz`de oynanan onca oyunun gerisinde de enerji kaynaklarının paylaşımı kavgası vardır. Bir damla petrolü oluk oluk akan insan kanından daha değerli gören gayri insani küresel düzen hala hükümranlığını sürdürmektedir.” ve “Rabbim bize görülmedik zenginlikte bir kapı açtı", dedi... (Ajanslar)

Yorum:

Bir İslam beldesinin böylesi bir keşifte bulunması elbette sevindirici bir olaydır. En sonda yapacağım duayı en başta da ifade etmek istiyorum. Allah Subhanehu ve Teâlâ İslam Ümmetine fikrî, siyasi, ekonomik, akademik, teknolojik, ilmî ve askerî ne kadar üstünlük varsa hepsini bir an evvel nasip etsin. İslam Ümmeti hiç kuşkusuz buna layıktır. Fakat sevincimizin uzun süreli olabilmesi için ve Erdoğan’ın “büyük müjdesinin” gerçekleşebilmesi için iki hususa dikkat etmek gerekiyor... Birinci hususu rahmetli Şeyh Takiyyuddîn En-Nebhanî’nin “İslam İktisat Nizamı” adlı önemli eserinin girişinde ifade ettiği sözleriyle açıklamak istiyorum:

“Fikrî kıymetlerini koruyabilen bir ümmetin maddî servetleri tahrip edilse dahi, böylesi bir ümmet onu hemen yeniden üretebilir. Fakat fikrî kıymetleri çökmüş ümmetlerde maddî servet mevcut olsa dahi bunların azalması ve fakirleşme çok çabuk olur.”

Özetle, İslam beldelerinin büyük çoğunluğu geçmişte de bugün de dünyanın en büyük rezervlerine, zenginliklerine sahip olduğu halde halkları bugün dünyanın en fakir en mazlum halkları arasında yer alıyor. Dünyanın en zengin madeni kaynaklarına sahip Afrika, dünyadaki en yüksek açlık oranına sahiptir. Yine petrol zengini diye bilinen, dünyanın en büyük petrol satıcısı olarak bilinen Suudi Arabistan’ın sattığı petrol kadar dış borcu var, halkının %20’den fazlası, 34 milyondan fazla insan yoksulluk içinde yaşıyor. (aljazeera.com/)

Buna ilaveten bulunduğu müjdelenen doğal gaz miktarına baktığımızda her zamanki gibi Türkiye yöneticilerinin, bire bin katarak, “milliyetçiliğe” vurgu yaparak hakikatleri çarpıttıklarını görüyoruz. Bugün Türkiye ortalama yıllık 50 milyar metreküp doğal gaz tüketiyor. (dailysabah.com/) Bu da demek oluyor ki bulunan 320 milyar metreküp doğalgaz –şayet tamamı çıkartılırsa- Türkiye’nin ihtiyaçlarını ortalama 7 yıl karşılayabilecek, yani ithalata bağımlılık olduğu gibi devam edecektir.

Gelelim ikinci hususa... Sayın Erdoğan hala “milli” bağımsızlıktan bahsetmektedir. 320 milyar metre küp doğal gaz ile ne kadar güçlü bir ulus devlet olabilir ki? Milliyetçi bir ulus devlet olarak karşısında tek bir ideolojiye bağlı olarak hareket eden, İslam Ümmetinin kanını ve topraklarının zenginliklerini emmek için el ele vermiş onlarca sömürgeci kafir devletlere, güçlere karşı ne yapabilmiş ki bundan sonra kaç gün ne yapacakmış?!  Oysa İslam beldeleri tek bir bütündür ve İslam Ümmeti tek bir bedendir. Allah’ın yarattığı doğal kaynaklar ise Ümmetin malıdır. Bu malda ne devletin, ne yöneticinin, ne özel şirketlerin herhangi bir tasarruf hakkı yoktur. Doğal kaynaklardan elde edilen gelir dahi doğrudan Beyt-ül Mâl’e ve böylece İslam devletinin halkının her türlü ihtiyaçlarını karşılamaya kullanılır. Bunu milli bir devlet yapmaz. Bunu Allah’ın emir ve yasaklarıyla kayıtlı olan Nübüvvet Metodu üzere Raşidi Hilafet yapar.

Milli devletler, isteseler dahi rezervlerini halkları için kullanamazlar. Bunu yapamazlar çünkü işlerini tam anlamıyla yürütecek, düzenleyecek ideolojiden yoksundurlar, bundan dolayı dış güçlerin aklına ve merhametine boyunlarından bağlıdırlar. Türkiye dahil, İslam beldelerindeki yöneticiler, kafir aklından çıkmış, sömürgeci kapitalist ideolojinin sistemleriyle ve araçlarıyla idare etmektedirler. Sömürgeci olduğundan zerre kadar şüphe etmediğimiz kapitalizm ise serveti azınlıkların elinde biriktirip, rüşvet, faiz, yüksek vergiler, devlet ve kamu malının sahte ihalelerle özel şirketlere yedirilmesiyle, halkının çoğunluğunu kaderine terk etme ilkesiyle işlemektedir. Bu da demek oluyor ki zaten devede kulak sayılacak bir 320 milyar metreküp doğal gaz, yine yöneticilerin ve yöneticilere yakın sermaye sahiplerinin ceplerini dolduracak, Ümmetin evini ısıtan, ocağını yakan doğal gaz fiyatlarını düşürmeyecektir. Sormak zorundayız: “Gerçek Müjde” gerçekten bu muydu?!

Özetle rahmetli Takiyyuddîn En-Nebhanî’nin dediği gibi, mesele o rezervlere sahip olmakta değil, o rezervleri idare eden doğru ideolojiye sahip olmaktaymış... Halbuki yöneticiler adil olsa, yani devletin ve hayatın her sahasında İslam’ın hükümlerini tatbik etse, İslam’ın ekonomik nizamını tatbik etse, İslam’ın ceza hukukunu tatbik etse, sömürgeci kapitalizm ortadan kalkacak, güç sahipleri tarafından işlenen hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet, zorla tatbik edilen vergi sistemi ve faizler ortadan kalksa, İslam topraklarındaki rezervler az da olsa, İslam Ümmeti kalkınabilecektir. 

Böylesi bir devletin yöneticileri, şahsi maddi kazancı öncelemediği için, kendisi aç dahi olsa Ümmeti ve halkını doyurmaya çabalar. Dahası, dünyanın neresinde olursa olsun, tek bir kadının namusunu, tek bir Müslümanın kanını ekonomik kazançtan üstün görüp, gecesini gündüzüne katarak kalkan olmak için harekete geçer. İşte verilecek “gerçek müjde” budur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zehra Malik

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER