Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Afrin: İdlib’in Geleceği Halep Gibi mi Olacak?

بسم الله الرحمن الرحيم

Afrin: İdlib’in Geleceği Halep Gibi mi Olacak?

Haber:

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Amerika’nın desteklediği birçoğu Suriye’nin Kuzeyindeki Halk Koruma Birlikleri’nden (YPG) oluşan 30 bin kişilik sınır güvenlik kuvvetinin kurulmasını engellemekle tehdit etti. Erdoğan şöyle bir eklemede bulundu: “Amerika, ülkemiz sınırları boyunca bir terör ordusu kurduğunu ikrar etmiştir. Bize düşen de bu terör ordusunu daha doğmadan boğmaktır." Ayrıca Türkiye’nin müttefiklerine Suriye’deki teröristlere destek vermeye karşı uyarıda bulunarak şöyle dedi: “Sonuçlardan biz sorumlu değiliz.” Ve şöyle dedi: “Amerika Birleşik Devletleri, Kürt milisler de dahil Suriye sınır güçlerini eğitmek yoluyla Türkiye’nin Güney sınırında bir “terör ordusu” kurmaya çalışıyor.  

Türkiye, çoğunluğu Ankara’nın PKK ile bağlantısından dolayı terör örgütü olmakla suçladığı Halk Koruma Birlikleri’nden oluşan yeni bir kuvvetin kurulmasına itiraz ediyor. (Hürriyet Gazetesi) 

Yorum:

Erdoğan ve Türkiye otoritesinin yapmış olduğu bu açıklamalar, Erdoğan’ın açıkça Amerika tarafından desteklenen PKK (Kürdistan İşçi Partisi), PYD (Demokratik Birlik Partisi) ve YPG (Halk Koruma Birlikleri) ile karşı karşıya kaldığı izlenimi veriyor. Şimdi sorulması gereken soru şu; Türkiye kendi rotasını belirledi mi? Rusya ve Amerika’nın çıkarlarına karşı Afrin’e yönelik askeri müdahale ile bölgede kendi menfaatinin olduğuna inanıyor mu? Yoksa gizlenen büyük bir şey mi var? 

Suriye devriminin başlamasından bu yana Türkiye’nin Suriye’deki rolünün görmezden gelinmesinden dolayı bu çağrı olmuştur. Zira Türkiye, Amerika’nın yakın müttefiki olup komşu ülke “Suriye’ye” önemli ölçüde iştirak etmesi orada Amerika’nın planını uygulamak içindir.

Örneğin; müstakbel laik geçici bir hükümete ev sahipliği yapmak için çalışmış olup Rusya ve İran’ın yanı sıra “üç garantör” ülkelerden biridir. Nitekim Suriye muhalefet gruplarının Türkiye ile ittifak kurmasının yanı sıra Suriye’nin Kuzeyinde “Fırat Kalkanı Operasyonu” gibi sınır ötesi operasyonlarda askeri müdahalede bulunmuştur. Ayrıca Suriye İdlib’de gerginliği azaltmanın olduğu en büyük bölgeleri kontrol ediyor.  

İşte Amerika, tüm bu görevleri Türkiye’ye tevdi etti. Bu yüzden gerçekten şu sorunun sorulması gerekiyor; neden Afrin’deki son askeri operasyon bu silsilenin dışında tutuluyor? 

Rusya ve Türkiye’nin Afrin’deki durumunun mahiyeti; bu sabit beklentinin yanı sıra Türkiye devletinin daha önce yapmış olduğu açıklamaları bu iddia ile çelişiyor. Zira Erdoğan, Kasım 2017 tarihinde Hürriyet Gazetesi’ne şöyle demişti: “Türkiye, Astana’da uzlaşmaya varılan anlaşmanın bir parçası olarak İdlib’de ateşkesin sağlanmasını ve Rusya’nın bölge dışında kalmasını gözlemliyor.” Ayrıca Erdoğan, Türkiye’nin “İdlib’de Rusya ile dayanışma içerisinde olduğunu” ve “aynı şekilde her an bize yönelik tehditler oluşturabileceğinden dolayı bu anlaşmanın Afrin bölgesini de kapsayacağını” söyledi. Ve YPG’yi işaret ederek şöyle bir eklemede bulundu: “Bölücü terör örgütü üyeleri, İdlib’i işgal ederek kuzeyde Akdeniz’e ulaşmaya çalışıyorlar.”

Bu nedenle Afrin’e yönelik özel anlaşma, zaten Eylül 2017 tarihinde bu toplantıda arabulucu olan Rusya ile yapılan Astana zirvesinde yapılmıştır. Aralık ayında da Rus yetkililer,  Rus askeri gözlemcilerin bir kısmını Afrin’den transfer etmeye ve Türkiye Afrin’e müdahale etmeden önce de birliklerini taşımaya başlamıştır. Dolayısıyla bu, sırf Rusya’nın onayıyla yapılan bir anlaşmaydı…   

Türkiye’nin Afrin’e müdahale etmesi için Amerika’nın yeşil ışık yakmasına gelince; Amerikalılar ayrıca Afrin’e müdahale etmesi için Türkiye’ye yeşil ışık yakmıştır. Nitekim Amerika’nın liderliğindeki DEAŞ’a karşı Uluslararası Koalisyonun Sözcüsü Albay Ryan Dillon şöyle demiştir: Kuzey Suriye ve Afrin, “bölgedeki YPG unsurlarını desteklemeyen terör örgütü DEAŞ’a karşı yapılan operasyon alanlarının” bir parçası değildir.

Onun bu açıklaması, Anadolu Ajansı’nın Amerika’nın ya da koalisyonun, Türk liderlerin açıklamalarına dayalı olarak bir Türk operasyonu olarak kabul edilen Afrin’i destekleyip desteklemeyeceği hakkındaki sorusuna bir cevap olarak gelmiştir.

Biz Afrin’de çalışmıyoruz. Ancak özellikle Fırat Nehri’nin doğu yakasında bulunan Ebu Kemal bölgesi olmak üzere Fırat Nehri Vadisi boyunca geri kalan DEAŞ ordularına karşı koyma ve onları hezimete uğratma noktasında ortaklarımızı destekliyoruz. 

Pentagon sözcüsü Eric Bahon, Anadolu Ajansı’na şöyle bir açıklamada bulundu: “Türkiye’nin, [sınır] güvenlik güçlerinin eğitilmesi konusundaki kaygı ve endişelerini kabul ediyoruz ve bizler, NATO müttefikimiz Türkiye ile düzenli temas halindeyiz.”

Pentagon Sözcüsü Binbaşı “Adrian Rankine Galloway”, e-posta yoluyla gönderdiği bir mesajda Anadolu Ajansı’na şöyle dedi: (Onları, DEAŞ’a karşı yürüttüğümüz operasyonların bir parçası olarak görmüyoruz. Bizim orada yaptığımız bu ve biz onları desteklemiyoruz.) Ve şöyle ekledi: (Kesinlikle bizim onlarla bir ilgimiz yok.) Ve yine şöyle ekledi: (Afrin’e girmeleri için herhangi bir tavsiyemiz veya istişaremiz veya yardım programımız bulunmamaktadır.)  

Afrin operasyonunun gerçek anlamı: o halde gerek Rusya gerekse Amerika Afrin hususunda Türkiye’ye izin vermesine rağmen bu kirli bilgilerle aldatmanın amacı nedir? Bunu gizlemenin nedeni nedir? 

Evet, Özgür Suriye Ordusu’nun gerilimin tırmanmasını ortadan kaldırması için konuşlanması bir sorun sayılıyor. Aynen Kuzey Suriye’deki aynı terörist Kürt gruplara karşı Özgür Suriye Ordusu ile birlikte yapılan daha önceki operasyonlarda olduğu gibi. Bu operasyon, “Fırat Kalkanı Operasyonu” olarak adlandırılırken şimdi ise “Zeytin Dalı” olarak adlandırılmaktadır. Aynı zamanda Halep, muhalif savaşçı grupların elindeydi. Nitekim Türkiye, müttefik gruplardan binlerce savaşçıyı “Fırat Kalkanı Operasyonu’na” katılmaları için Halep’ten kuzey Suriye’ye konuşlandırmıştı. Bunun nedeni ise Halep’teki savunma sistemini yıkıcı olarak zaafa uğratmak olmasının yanı sıra Rus uçakları ile İran kara kuvvetlerinin ağır bombardımanına tutmaktı. Dolayısıyla böylece Suriye rejimi, Halep’i kolayca ele geçirebilsin.  

Dolayısıyla Halep, kolay bir şekilde düştü, vahşi rejim tarafından ele geçirildi, burada kalan veya İdlib’e gitmek zorunda kalan siviller ve savaşçılar öldürüldü. 

Şimdi ise muhalif grupların çoğunluğu Türkiye’nin kontrolü altındaki sakin bir bölge olduğu için İdlib’e yoğunlaştı. Dolayısıyla muhalif grupların, bu bölgeyi kolayca geçmesi imkansızdır.  Bu da burasının kuşatılmış olduğu anlamına gelmektedir. Aynı şekilde Astana anlaşmalarına göre, Türkiye onları silahsızlandırıyor ve askeri kapasiteden soyutluyor. Ancak Ruslar, bugün bile rejim güçleriyle birlikte İdlib’i bombalıyorlar.   

Eğer Türkiye, bir kez daha müttefik gruplardan binlerce savaşçıyı hiçbir önemi ve önceliği olmayan savaş alanına geri gönderirse, işte o zaman İdlib’in savunması doğrudan risk altında girecektir.  

Nitekim İdlib, zaten zayıf bir konumdadır. Zira çok sayıda savaşçının bu şekilde geri çekilmesi, zayıf olan muhalefeti yok etmek için rejimin son bir darbesi olabilir.   

Eğer İdlib’in akıbeti aynı Helep’in akıbeti gibi olursa ki şuan durum onu gösteriyor, o zaman Afrin’in hatalı oyunu, Amerika ile Rusya’nın Suriye devrimini engellemek için saptırıcı planından öte bir şey değildir. Türkiye kendi rotasını belirlemiş midir şeklindeki soruya geri dönecek olursak, cevap hayır. Zira Türkiye’nin, Amerika veya Rusya’nın planına karşı koyması, dahası onlara tam bir dayatmada bulunması imkansızdır!

Okay Pala

Hizb-ut Tahrir / Hollanda Medya Temsilcisi

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Radyosu İçin Yazdı

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER