بسم الله الرحمن الرحيم
Din Hususunda Sizden Yardım İsterlerse Mazlumlara Yardım Etmek Üzerinize Borçtur
Halep’ten yükselen simsiyah dumanların altında kardeşlerimiz katlediliyor! Kâfir ABD, Batılı Koalisyon Güçleri katil Rusya ve Esed rejiminin pervasız saldırıları ile her gün çocuk, kadın, yaşlı demeden Müslümanlar yok ediliyor! Anne ve babalar enkazların altından yavrularını çıkarmaya ve bir umutla hastanelere yetiştirmeye çalışıyor. Ancak gözü dönmüş caniler, hastaneleri, camileri, fırınları ve yardım konvoylarını dahi vuruyorlar! Halepli Müslümanlar, güvenlik gerekçesi ile İslam Darı’nın kalbinde Cuma namazını dahi kılamıyor! Tüm bunlar ise “insan hakları savunucusu” olan “medeni” dünyanın gözleri önünde ve özellikle Suriye’ye komşu olan Müslüman beldelerin hemen yanı başında cereyan ediyor.
Kâfirler ve zalimler İslam ve Müslümanlara düşmanlıklarının gereğini yaparken, Müslümanların başındaki utanmaz yöneticilerinin bazıları, önlerine atılan kırıntılar karşılığında sessizliğe bürünüyor. Bazıları adamlıktan yoksun bir şekilde cılız açıklamalarda bulunurken, bazıları da verdikleri sözde sert mesajların üzerinden 48 saat geçmeden sözlerini evirip çeviriyorlar. Gerçek liderlik ve yöneticilikten yoksun olan tüm bu tavırlar, zalimleri cesaretlendirmek ve daha fazla Müslümanın katledilmesine sebep olmaktan başka bir işe yaramıyor.
Ey Müslümanlar! Sizler, Suriye kıyamı başladığı günden bu güne, Suriye’deki Müslüman kardeşlerinizin yanında yer aldınız. Muhacirleri bağrınıza bastınız. Düzenlediğiniz yardım kampanyalarıyla bir nebze de olsa kardeşlerinizin ihtiyaçlarını gidermeye çalıştınız. Her katliamdan sonra ellerinizi semaya kaldırarak kardeşleriniz için gözyaşlarıyla dua ve niyazlarda bulundunuz. Şimdi ise yüreğiniz Halep’le birlikte atıyor. Bizler biliyoruz ki Halepli çocukların durumunu gördüğünüz için kendi çocuklarınızın başlarını dahi okşamaktan hayâ ediyorsunuz. Halepli kadınların başlarına gelenleri düşündükçe yüzünüz kızarıyor ve öfkeleniyorsunuz. Bu zulmü durdurmak için de bir şeyler yapmak istiyor ama elimizden ne gelir diye düşüp öylece kala kalıyorsunuz.
Oysaki yapılması gereken şey bellidir! Mademki Müslüman kardeşlerimizi katledenler kafir devletler ve işgalci ordularıdır. Öyleyse devletle devlet, orduyla ordu mücadele etmeli ve zalimin elini tutup kırmalıdır. Nasıl ki Çanakkale Savaşında binlerce Halepli, Hamalı, Musullu ve Şamlı kardeşlerimiz yardımımıza koştuysa, bugünde evlatlarımızdan oluşan ve peygamber ocağı dediğimiz ordumuz zalim Esed’e karşı Müslümanların yardımına koşmalıdır. Bu nedenle sesinizi yükseltin ve “Ordular Halep’e”, “Ordular Şam’a” nidalarıyla haykırın. Öyle bir haykırın ki, sesinizi herkes duysun. Öyle bir haykırın ki, sesiniz kalın duvarların ardındaki saraylara ve kışlalara kadar ulaşsın!
Ey Yöneticiler! Zalimlikle nitelediğiniz Suriye rejiminin zulmünün nereye ulaştığını görmüyor musunuz? “İkinci bir Hama’ya izin vermeyeceğiz” dedikten sonra daha başka kaç Hama hadisesinin yaşandığını bilmiyor musunuz? Halep’te her gün gerçekleşen katliamların, harabeye dönmüş sokakların, hastanelerin, camilerin ve enkaz altında kalmış cansız bedenlerin görüntüleri sizlere ulaşmıyor mu? Kadınların ve çocukların yükselen yardım çığlıkları, “Ey Müslüman beldelerin yöneticileri! Ey ordular! Neredesiniz?” feryatları kulaklarınızı çınlatmıyor mu? Neden hâlâ harekete geçmiyorsunuz? Neden Başkomutanı olduğunuz orduyu Halep’e ve ardından Şam’a göndermiyorsunuz? Yoksa kâfir Rusya, Amerika veya Esed’den mi korkuyorsunuz? İyi bilin ki Allah Azze ve Celle kendisinden korkulmaya daha layıktır. أَتَخْشَوْنَهُمْ فَاللَّهُ أَحَقُّ أَنْ تَخْشَوْهُ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ “Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa Allah, -eğer siz gerçek müminler iseniz- kendisinden korkmanıza daha lâyıktır.” [Tevbe 13]
Ey Yöneticiler! Sömürgeci kâfirlerin ve Esed’in cesareti, Müslüman beldelerdeki yöneticilerin korkaklığından kaynaklanmaktadır. Vallahi onların gücünün kaynağı sizin korkularınızdır. Reel politik aldatmacası ile öne sürdüğünüz basit menfaatleriniz ve sömürgecilerle olan dostluklarınızdır. Fakat iyi bilin ki onların dostlukları sahtedir. Dolayısıyla sizlere tavsiyemiz şudur: Güç ve izzeti sömürgeci kâfirlerin yanında arayan, sonrada hüsran ve zilletle iktidarları son bulan malum yöneticilerin akıbetlerinden azıcık ibret alın. Sadece Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya ve Müslüman halkınıza güvenin! Zira bu halk, Rabbi ve dini ile izzetli bir halktır. Bu halkın 15 Temmuz akşamı İslami şiar ile laik Kemalistlere karşı neler yaptığını gördünüz! Bu halk gerektiğinde bedenlerini silahların, tankların ve uçakların karşısında siper etmeye her zaman hazırdır. Yeter ki sizler İslam’a sırtınızı dönmeyin, İslam’dan ve Müslümanlardan yüz çevirmeyin!Sizler Suriye’ye ABD ve Rusya’nın önünü açmak ve Halep’in kuşatılmasına yardımcı olmak için gireceğinize, Suriye meselesini çözmek, Müslümanları korumak ve Esed’i devirmek için girmelisiniz. Vallahi bunu yapmak bu necip millete ve şanlı orduya zor değildir! Kâfirlere ve zalimlere rağmen orduların harekete geçirilmesi zannedildiği gibi imkânsız da değildir! İşte o zaman yeryüzündeki tüm Müslümanların desteğini arkanızda bulur ve Osmanlı’nın torunları olduğunuzu bütün cihana gösterirsiniz!
Ey Ordudaki Samimi Subaylar! Bu ordu Müslümanların evlatlarından oluşan şanlı bir geçmişe sahip ordudur. Komutanlığını yaptığınız bu ordu yedi düvelde mücadele ederken, Suriyeli Müslümanlar bu orduya katılmış, cenk etmiş ve ecdadımıza yardım etmişti. Şimdi ise kâfir ABD, Rusya ve zalim rejimin bombaları ile katledilen Halep halkı sizden yardım bekliyor. Zira bölgenin en güçlü ordusu sizsiniz. Allah yolunda cihad edip şehit olma arzusu ile yanıp tutuşan Müslümanların evlatlarından oluşan Mehmetçiklere sahipsiniz. Sizler kışlalarınızdan çıkıp Allah Allah nidaları ile Halep’e doğru hareket ettiğinizde, karşınızda ne rejimin kiralık şebbihaları, ne ABD’nin paralı conileri, ne de Rus ordusunun sarhoş askerleri durabilir. Mademki sizler 15 Temmuz’dan sonra içinizdeki hainleri temizlediniz, öyleyse Müslüman Suriye halkını kurtarmak için daha neyi beklemektesiniz? Yoksa Peygamber Ocağı denilen şanlı ordumuzun harekete geçmesi için Rabbimizin şu ayeti kerimeleri yeterli değil midir? وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ“Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur.” [Enfal 72]
وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا “Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” [Nisa 75]
Ey Müslümanlar! Halep, Musul ve Arakan’da katledilen mazlumlar sizin kardeşlerinizdir. Kalpleriniz onlarla atmaktadır ancak bireyler olarak yapabileceğiniz şeyler çok sınırlıdır. Bu zulümlere engel olabilecek tek unsur Müslümanların ordularının harekete geçmesidir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ، لاَ يَظْلِمُهُ وَلاَ يَخْذُلُهُ“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona, zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz...” [Müslim] Öyleyse bugün sizlere düşen kardeşlerinizin imdadına koşacak olan orduların harekete geçirilmesi için yöneticileri muhasebe etmektir. Daha da önemlisi yeryüzündeki tüm Müslümanları koruyacak olan, işgal edilmiş İslam beldelerini yeniden özgürlüğüne kavuşturacak olan İkinci Raşidi Hilafet Devletini ikame etmektir. İşte meselenin köklü çözümü de budur!
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti
H. 7 Rabi-ul Evve 1438
M. Salı, 06 Aralık 2016
Resim Galerisi
https://domainnomeaning.com/tr/index.php/beyan/t%C3%BCrkiye/8350.html#sigProIdcdecd6b03e