Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Kurtuluş Bayramı, Hükümdarların Kandırmacası İle Ümmetin Uyanışı Arasında Sıkışıp Kalmaktadır

Şu sıralar Tunus’ta egemen sınıf, 15 Ekim 1963 yılında en son Fransız askerinin ülkeden ayrılışının ellinci yıldönümünü kutluyor. Hâkim sınıf, Kurtuluş Bayramı’nı zafer, bağımsızlık, sömürgecilikten azade oluşun bir kanıtı ve modern devletin kuruluşunun temel taşı olarak kabul ediyor ve Fransız askerlerinin Tunus’tan ayrılışını 19-22 Temmuz tarihindeki Bizerte Savaşı’na bağlıyor. Hâlbuki Fransız askerlerinin Bizerte “Savaşı’ndan” tam iki yıl sonra Tunus’tan ayrıldığı tarihi bir gerçektir. Birçok savaş gazisine göre Bizerte Savaşı iki düzenli ordu arasında bir savaş değildir. Fransız uçakları ve tanklarının savunmasız siviller üzerine bomba yağdırması sonucu Bizerte’de korkunç katliam olmuş, Ulusal Muhafız ve Tunus ordusundan da bir kaç kişi hayatını kaybetmişti. Karanlık geçmişe sahip Fransa, Tunus halkının üzerine yangın bombası ve “Napalm” yağdırmıştı. Dört gün içinde altı binden fazla insan şehit olmuştu. Ölenler arasında az sayıda ordu ve Ulusal Muhafız birlikleri de vardı.

Kurtuluş Bayramı şunu gösterir:

1- Tunus’un kahraman evlatları, silahsız eşsiz cesaret sergileyip terörist Fransa ve askeri donanımına meydan okumuştur. Sömürgeciliğin kökünü kazımak ve düşman askerlerini tamamen ülkeden söküp atmak için tertemiz kanlarını akıtmışlardır.

2- 1956 yılında ilan edilen bağımsızlık koskoca bir yalandır. Çünkü sözde bağımsızlığın ardından Fransız ordusu, Jules Ferry’nin deyimiyle Tunus’tan daha fazla öneme sahip Bizerte’de sekiz yıl daha kalmıştır. Bizerte’den kalkan Fransız uçakları her gün Cezayirli mücahitler üzerine bomba yağdırmıştır. Bu da Burgiba ve ekibinin mücahitlerin katliamında sömürgeci Fransa’nın suç ortağı olduğu anlamına gelir. Burgiba’dan ihanet kokuları gelmeye başlayıp Cezayirli mücahitlerden, göstermelik bağımsızlığı sindiremeyen Tunuslulardan ve Mısır’dan tepkiler çığ gibi büyüyünce, hazırlıksız veya plansız bir şekilde yapmacık bir Bizerte Savaşı uydurulmuştur. Ardından boğazlanmak ve katledilmek için Tunus’un her ilinden binlerce silahsız sivil Bizerte kentine akın etmiştir. Böylece Fransa, Burgiba’nın imajını yeniden parlatmak için Bizerte’de sanal bir savaş çıkarmış ve Bizerte “Savaşı’ndan” iki yıl sonra da ülkeden ayrılmıştır. Burgiba ise Tunus ve Cezayir halkını katleden Fransa ile sıcak ilişkileri sürdürmüştü. Uzun bir süre her vesilede Burgiba, utanmadan biz Fransa ile yeniden ilişkiler kurmak istiyoruz diyordu.

Doğru, Fransız askerleri Tunus’u terk etmişti. Ama gerçekten sömürgecilik Tunus’tan ayrıldı mı? Sömürgecilik Müslüman ülkelerden çıktı mı?

Kurtuluş Bayramı ve kutlamalarının çok daha tehlikeli başka bir yönü daha vardır:

Kurtuluş Bayramı’nı kutlayanlar, Tunus’u doğal yapısı olan İslam ülkesinden ayırmak istiyor. Tunus, büyük bir devletin bir eyaletiydi. Kuşkusuz Tunus, Cezayir, Mısır ve diğer Müslüman ülkelerin sömürgeleştirilmesi, mücrim İngiltere öncülüğünde küresel planın bir parçasıydı. Fransa, hain Araplar ve Türkler de zamanın küresel gücü olan Hilafet ve İslam’ı yıkmak, Müslümanların devletini parçalamak için İngiltere ile işbirliği yapmışlardı. Fransa, Tunus ve Cezayir’den, İngiltere de Mısır ve Filistin’den ayrılmıştı. Çünkü laik Batı düşüncesinin entelektüel ve politik güdümündeki egemen sınıf ve yeni yönetimlerin çıkarlarını koruyacağından emindiler. İslam ve dava adamları ile mücadele edecekler. Bütün Müslümanları tek bir devlet altında toplayan Raşidi Hilafetin yeniden hayata dönüşüne engel olacaklardı. Gerçekten de Tunus, laik Burgiba iktidarından beri küfür ve uzantılarına şirin gözükmek için İslam ile şiddetle mücadele etmiştir. Hatta her aykırı ve yabancı düşünceyi ayakta alkışlamıştır. Tunus, yağmacı sömürge şirketlerini altın yumurtlayan tavuğu haline gelmişti. Sömürge şirketleri, ülkenin zenginliklerini süpürüp götürdüler, halkı ve ülkeyi yoksullaştırdılar. Bu felaket, tüm İslam ülkelerini sarıp sarmalamıştır.

O halde gerçekten kurtuluş olmuş mudur? 1940 ve sonraki yıllarda sömürgeciliğin, ülkelerden çıkışıyla ulusal kurtuluş adındaki bağımsızlık, Müslümanlar için büyük bir aldatmacadır. Gerçek şu ki sömürgecilik, ismen gitmiştir, fiilen ise hâlâ hayattadır. Şöyle ki sömürgecilik ülkeden ayrılırken geride siyasi ajanlar, şeyhler ve partilerden oluşan bir ordu bırakmıştır. Köle ve kul olacak kimselere anlaşmalar yoluyla iktidarı teslim etmiştir. Batılı güçler perde gerisinden hâlâ ülkenin işlerini yürütmeye devam etmektedir.

O halde gerçekten İslam ülkelerinde kurtuluş olmuş mudur? Peki ya İslam dünyasını kuşatan Amerikan ve İngiliz askeri üslerine ne demeli? 1990 yılından bu yana Amerikan ordusu Irak’ta ne yapıyor? Yoksa yerle bir edilen Afganistan’ı unuttuk mu? Fransız askerleri, Mali ve Libya’da, İngiliz askerleri de Libya, Yemen ve Tunus’ta ne yapıyorlar?

Üstelik yaklaşık her ülkede yuvalanmış küresel istihbarat lejyonları var. İngiliz eski Dışişleri Bakanı Huge, ülkesinin Tunus’taki İngiliz Büyükelçilik personeli sayısını iki katına çıkardığını söylemişti. ABD’nin Tunus Büyükelçiliği ise sanki yarı askeri üsse benziyor. Elçilikte yaklaşık 5 bin personel çalışıyor. Bunlar ne yapıyor?

O halde gerçekten İslam ülkelerinde kurtuluş olmuş mudur? Mübarek Filistin topraklarına ne demeli? Ordularımız o kutsal toprakları gaspçı Yahudilerin pisliğinden temizlemiş midir? Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Şam diyarında neler oluyor? Halep kenti tüm dünyanın orduları ile savaşıyor. Dünya ülkeleri Halep’te Müslüman katliamı işlemek için kasap Beşşar ile işbirliği yapıyor.

Gerçek kurtuluş, sadece Tunus’ta değil, tüm İslam ülkelerinde sömürgeden tamamen kurtuluştur. Gerçek kurtuluş, ümmetimize yabancı Batılı kapitalist düşünceden, bize silah zoruyla dayatılan anayasa ve kanunlardan, şehitlerimizin kanıyla sulanmış paralar kontrolündeki içi boş demokratik politikalardan kurtuluştur.

Gerçek kurtuluş, sömürgeciliğe kölelikten kurtuluştur ve eskiden olduğu gibi büyük bir devlet altında Allah’a, Peygambere ve Kitaba iman eden insanlar olarak yeniden Allah kulluk etmektir. O büyük devlette:

- Egemenlik sadece Allah’a aittir ve sadece Allah yasa koyar.

- Otorite de Müslümanlara aittir. Müslümanlar biat edecekleri birini seçerler. Âlemlerin Rabbinin hükümleri ile işlerini gütmek üzere ona biat ederler. Ona yardımcı olup muhasebe ederler. Biat ettikleri kişinin önderliğinde ülkeleri sömürgeci güçlerin kötülüklerinden, dahası dünyayı Amerika, İngiltere, Fransa, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası’nın günlük işlediği suçlardan kurtaracaklardır...

İşte gerçek kurtuluş budur. Bu kurtuluş için tüm Müslümanlar, başta da samimi ve dürüst güçlü askeri liderlikler, askerlerin kararlılığını bilemelidir. Eğer illa da Bizerte Savaşını anmak gerekiyorsa, o zaman biz Bizerte’ye akın eden kimselerin samimiyetini anıyoruz. İnançları onları yalın elle bile sömürgeciliğe meydan okumaya itmiştir. Sadece adam gibi adamlar bu farzın değerini bilir. Bizerte, Libya, Mısır, Suriye, Halep, Irak, Filistin ve daha nice yerlerdeki şehitlerimize diyoruz ki siz, sömürgeci kâfirlerle cihat etme onuruna nail olanların öncülerisiniz. Biz de sizin başlattığınız bu kurtuluş mücadelesine devam edeceğiz. Bugün biz, son anlarımızı yaşıyoruz. Ümmet yeniden şaha kalktı ve şekerlemeden uyandı. Artık ajanlar ve hainler deşifre oldu. Geriye sadece samimi askeri komutanların ve etkin kimselerin ümmete öncülük etmeleri, Bin Ali, Kaddafi ve Mübarek ile daha önce yaptıkları gibi mevcut liderliklerden kurtulmaları, onlardan korumayı kaldırmaları, Rabbim Allah diyen, sadece Âlemlerin Rabbine boyun eğen birine biat etmeleri kalmıştır. O biri Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Halifesi olacak, İslam ile yönetecek, ümmeti ve ümmetin ordularını birleştirecek, sonra da sömürge kalıntılarını arkalarına bakmadan ülkeden kovacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ  “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allahın ve Rasûlünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, Onun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti


H. 14 Muharrem 1438
M.  Cumartesi, 15 Ekim 2016

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER