Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Suriye'nin Dostları Konferansı, Şam Ülkelerindeki Halkımıza Düşman Olan ve Suriye Ayaklanmasını Sarmalayan Bir Konferanstır

Hükümet içerisindeki İslam Partisi mensubu Tunus Dışişleri Bakanı, bir süredir Kahire'deki Arap Dışişleri Bakanları toplantısının açılış oturumunun arifesinde, 24 Şubat 2012 günü Tunus'ta, Arap Birliği ve Avrupa Birliği'ne üye devletlerin Dışişleri Bakanları, İslam Konferansı Örgütü ile başta Amerika olmak üzere bir dizi sömürgeci devletlerden oluşan uluslararası Suriye'nin Dostları Konferansı'nın yapılması çağrısında bulunmuştur. Nitekim bakan, çağrıya karşı çıkmak ve konferansı boykot etmek için bir araya gelen Rusya ve Çin'den her birini de özel davette bulunmuştur.

Bu çağrı; Arap Dışişleri Bakanlarının, Suriye'deki Arap gözlemcilerin görevinin sona erdirilmesi, Güvenlik Konseyi'ne uluslararası barış koruma gücü göndermesi çağrısında bulunulmasının yanı sıra Suriye rejimine ağır ekonomik yaptırımların uygulanması ve Şam ile diplomatik ilişki şekillerinin durdurulması çağrısında bulunulması kapsamındaki kararın meşruluğunu tartışmalarının ardından gerçekleşmiştir.

Bu ciddi olay karşısında genelde ümmete özelde ise Tunus ve Suriye halkına aşağıdaki hususları açıklarız:

Birincisi: Ümmetin evlatlarından aklı başında olan yada tagut yöneticilere karşı ayaklanmasının gidişatını takip eden birinin, hala ellerinde Irak ve Afganistan'daki Müslümanların kan lekeleri bulunan küfrün başı Amerika'nın, Suriye'deki kardeşlerimizi korumak için çalıştığına yada onların meselelerini önemsediğine inanması düşünülemez. Zira Yahudi varlığının yanı başındaki tagut Beşar rejimine karşı Suriye halkının kükremesi netlik kazanınca Amerika'nın eli ayağı tutuşmuş, bütün dikkatini Suriye dosyasını ele geçirmeye vermiş ve Beşar ile ordusunu açık gizli desteklemesinin ardından da Suriye halkını destekler gibi görünmeye başlamıştır.

İkincisi: Sömürgeci büyük devletler bugün, tutumlarında ihtilaf etseler de ayaklanma kıvılcımının başlamasından bu yana Şam'daki halkımıza karşı komplo kurmada ortak hareket edip kendi projelerine hizmet eden bu bölgedeki çıkarlarını araştırmanın dışında da bir araya gelmemektedirler. Dahası Beşar tagutunun tanklarının ve zırhlı araçlarının ağırlığı altında sabah akşam can veren Müslüman masumların çığlıklarını da hiç önemsememektedirler.

Üçüncüsü: Güvenlik Konseyi olarak adlandırılan terörist Konsey ile Arap Ligi olarak adlandırılan Arap Birliği, Suriye'deki durumun uluslararasılaşmasını önler gibi görünüp onu aylar boyunca ayrıcalıklı Arap meselesi haline getirmek, ardından bu zorba rejime uluslararası müdahaleyi talep edinceye kadar halkını yok etmesi için daha çok zaman ve kafir Batı'ya sığınma hakkı vermek bağlamındaki kritik kararların alınmasını yavaşlatmak yoluyla Suriye halkına komplo kuran araçlarından öte bir şey değildirler. Böylece Batı, kurtuluş cephesi olarak ülkemize girmiş olacaktır.

Dördüncüsü: Devlet Başkanı dünyanın en üst düzey Siyonistlerinden birine kucak açan ve Allah Azze ve Celle'nin: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاء تُلْقُونَ إِلَيْهِم بِالْمَوَدَّةِ "Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları, sevgi göstererek dost edinmeyin!" [el-Mumtehine 1] kavlini unutarak onun gelişinden dolayı sevinçle boynuna sarılan Tunus hükümeti, kendi hakkında hiçbir şeye sahip değildir. Onun bu husustaki durumu, -her ne kadar bazı yeni başkanları halkın yada ümmetin ayaklanmasına öncülük edenlerden olduklarını iddia etseler de- şimdiye kadar Batı politikasının yörüngesinde dönen diğer İslam dünyasındaki hükümetlerin durumu gibidir. Şimdi biz bugün Tunus'un, sömürgeci Batılı devletler tarafından halkların ayaklanmalarının sarmalanmasına nasıl da öpücükler gönderir bir hale geldiğini görmekteyiz.

Beşincisi: Her nerede ve her kim olurlarsa olsunlar zulme ve zalimlere karşı İslam ümmetinden olan halkların ayaklanmalarının akışının tamamlanması ve Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın indirdiklerinden başkasıyla olan yönetimin zulmünün ortadan kalkması, komplo kurmada ve devrimi sarmalamada ortak hareket eden Güvenlik Konseyi ile Avrupa Birliği'nin kararlarına boyun eğmekle olmayacağı gibi ajan Geçiş Konseyi'ni desteklemek yoluyla planlarının hayata geçmesi için Batılı efendilerine yardım eden Arap Birliği'nin kararlarına boyun eğmekle de olmayacaktır... Dolayısıyla başta Suriye ayaklanması olmak üzere bu ayaklanmaların tamamlanması, tarihin ve ümmetin akışının aksi yönünde olmayacaktır. Bilakis Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in: ... ألا إن عقر دار المؤمنين بالشام "Dikkat edin! Müminlerin dârının merkezi Şam olacaktır" hadisinden esinlenerek güçlenen ve devam eden bu ayaklanmanın hedefleri gerçekleşecektir. Ay şekilde ayaklanmanın evlatları da; Batı ve ülkelerindeki ajanlarına karşı gösterdikleri sebatlarında ve mücadelelerinde Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ya ve resulu [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e olan güvenlerinden esinlenmişlerdir. Zira Sallallahu Aleyhi ve Selem şöyle buyurmuştur: فَإنَّ اللَّهَ قَدْ تَكَفَّلَ لِي بِالشَّامِ وَأَهْلِهِ "Şüphesiz Allah beni, Şam ve halkına kefil kılmıştır."

Ey Müslümanlar!

Cadı Hillary Clinton'un denetlediği bu iğrenç konferans, halkların gözlerine kum serpmekten ve yöneticilerin cürümlerini, ümmet ile evlatlarına karşı hıyanetlerini ve Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şu kavline icabet etmemelerini gizlemekten öte bir şey değildir. Zira Allahuteala, şöyle buyurmuştur: وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerine borçtur.[el-Enfâl 72] Aksi taktirde Şam halkına yardım etmek ve her gün tertemiz toprakların üzerine dökülen kanların akmasını durdurmak için kışlalarında konuşlanmış orduları gönderirlerdi. Gerçekten onlarda azıcık gurur yada yiğitlik olsaydı bunu yaparlardı. Ancak onlar da halklarını saptırmaya devam edenler gibi buna karşı çıktılar.

Ey Müslümanlar!

İşte Hizb-ut Tahrir, sizin aranızda olup İslam dünyasının muhtelif ülkelerinde sizinle birlikte çalışmakta ve sizlere, Rabbinizin farzını ve Nebiniz [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Nübüvvet Minhacı Üzere İkinci Raşidi Hilafet olan müjdesini hatırlatmaktadır. Böylece İslam ülkelerindeki zorba hükümdarlık rejimlerine karşı olan ayaklanmanız taçlanacak ve Nebi Aleyhi Efdalu's Salatu ve's Selamu'nun bizlere haber verdiği üzere İslam Dârı'nın merkezi Şam olacaktır. Dahası azim İslam ideolojisi esası üzerine birlik olacak ve onun nizamıyla yaşama hedefimiz yeniden başlayacaktır. Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'dan, bize bunu gerçekleştirmeyi nasip etmesini diliyoruz. Sana, bu ne zaman diye sorarlar. Deki; umulur ki çok yakındır. O halde Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın indirdiklerinden başkasıyla olan yönetimin zulmünü pekiştiren beşerî anayasaları kaldırıp atmak ve bu komplolar ile sarmalamalara son verecek olan İslamî Anayasa yoluyla Rabbul Beriyye'nin şeriatını hakim kılmak için çalışınız ve aranızdan, hem tercih ettiğiniz hem de bu emanetin yükünü taşımanızı sağlayacak olan birini seçiniz. Böylece dünyada ve ahirette kurtuluşa erenlerden olursunuz.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti


H. 3 Rabi’-ul Âhir 1433
M.  Cumartesi, 25 Şubat 2012

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER