Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Ey Suriyeli Müslümanlar! Gerçek Savaşınız, Raşidi Hilafetin Kurulmasına Engellemek İsteyen Batı İledir Kasap Beşşar, İslam'a ve Müslümanlara Karşı Bu Amansız Savaşta Sadece Kuduz Bir Köpektir

Suriye'deki Müslümanlara karşı doğrudan Batı ve vekâleten Müslümanların ajan yöneticileri tarafından yürütülen saldırının şiddet ve dozajı iyice arttı. Müslümanlar, Çeçenistan, Irak, Afganistan, Orta Afrika ve Burma gibi Müslüman ülkeler dışında nadir görülen bir suç olgusuna tanık oluyorlar. Bu acı gerçek bize, Allah Subhânehu ve Teâlâ şu sözünü hatırlatıyor:

وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ "Onlardan ancak Aziz ve Hamid olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar." [Buruc 8] Yine bize hendek sahiplerinin [Ashabı Uhdud] hikâyesini hatırlatıyor. Allah düşmanları açıkça İslam'a düşmanlıklarını ilan ederek İslam dinini terörist dini olarak niteliyor ve Müslümanlara her türlü eziyet ediyorlar. Bunun tek bir nedeni vardır, Müslümanların tekrar dinlerine geri dönmelerinden, izzetlerini diriltme isteklerinden korkularıdır. Raşidi Hilafet Devleti ile İslam'ın ve Müslümanların izzeti dirilecek, kâfir Batı ve halkı zillete maruz kalacaktır. Kâfir kapitalist Batı, İslami yönetim, davet ve cihat karşısında acı deneyime sahiptir. İşte bundan dolayı İslam'a duyduğu nefretin boyutunu ortaya koyan bu şiddetli saldırıya liderlik etmekte, İslam'ın tekrar hayat sahnesine dönmesinden korkmaktadır. İşte İslam'a karşı amansız savaşta Şam canavarı, sadece kuduz bir köpekten başka bir şey değildir.

Evet, bu acı gerçek bize Kuran-ı Kerim'de Buruc süresinde geçen Ashabı Uhdud hikâyesini hatırlatmaktadır. Allah Subhânehu ve Teâlâ, Ashabı Uhdud'u ibret ve güzel öğüt olsun, hatırlansın diye ve هُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ "İman eden bir toplum için bir hidayet ve rahmet olsun diye." [Araf 52] zikretti. Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın şu sözü

قُتِلَ أَصْحَابُ الْأُخْدُودِ النَّارِ ذَاتِ الْوَقُودِ إِذْ هُمْ عَلَيْهَا قُعُودٌ "Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, (müminleri yakmak için) hendek kazıp (içinde) alevli ateş yakanlar lânetlenmiştir." [Buruc 4-6] bize şuan Suriye'de cereyan eden korkunç katliam vakalarını ve ürpertici manzaraları hatırlatmaktadır. Bombalamak, işkence etmek, boğazlamak, yakmak, diri diri gömmek, kimyasal ölümler, patlayıcı varil bombaları ve her tarafa dağılan vücut parçaları, bu ürpertici manzaralardan sadece bir kaçıdır. Evet, bize birçok cinayet türlerini hatırlatıyor. Kelimeler dahi ifade de yetersiz kalıyor, insanlık bundan daha kötüsünü görmedi. Ne söylenirse söylensin katliam vakalarına eşlik eden panik ve korku havasını ifade etmeye kelimeler yetmiyor. Babaların, annelerin, oğulların, kocaların, kız kardeşlerin, yakınların kaybedildiği bir atmosferde yaşıyoruz.

Bu atmosfer bize Allah Subhânehu ve Teâlâ şu sözünü anımsatıyor:

وَهُمْ عَلَى مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ "O vakit, ateşin etrafında oturmuş, müminlere yaptıklarını seyrediyorlardı." [Buruc 7] Müslümanlara karşı işlenen tüm planlı suçlar, kalplerine korku salmak amacıyla Müslümanların gözleri önünde işleniyor. Katliamlar yetersiz kaldığında ise, akla hayale gelmeyen cürümler işlenerek kamuoyuna ilan ediliyor. Kâfirler işlenen bu katliamlar ile Suriye ve her yerdeki Müslümanları İslam temelinde değişim düşüncesinden alıkoymak ve Müslümanları içlerinden yıkmak istediler. Bu yüzden kâfirler, kötü niyetli semeresini vermesi için planladıkları katliamların gözler önünde olmasını arzuladılar. Bu uğurda tüm uluslararası hukuk ve yasaları ihlal ettiler, tüm uşaklarını seferber ettiler. Tabii ki bu uşakların başında da Müslüman ülkelerdeki ümmet düşmanı laik ve rezil yöneticiler gelmektedir. Ümmetin İslami projesini çalmak ve hidayet nurunu önlemek için bu ajan yöneticileri alarma geçirdiler. Bu ajan yöneticilerin işledikleri vahşet, insanlık belirtilerinden yoksun, şefkatten mahrumdur. Bu amansız vahşet, Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın şu sözünde açıkça tecelli etmektedir:

وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ "Onlardan ancak Aziz ve Hamid olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar." [Buruc 8]

Gerçek şu ki tanık olunan bu kumpas, Hadârat çatışması alanında Batının İslam karşısındaki hezimetini göstermekte, İslam'ın zaferinin yakın olduğunun müjdesini vermektedir. Aslında bu çatışma, hak ile batıl arasında bir çatışmadır. Allah'ın dininin takipçileri ile şeytanın takipçileri arasında bir mücadeledir. Bu çatışma ve mücadele, Allah'ın Âdem'i yaratmasından itibaren var olmuş ve Kıyamet gününe kadar da var olacaktır. Bu çatışma, Kur'an ve Sünnette bahsedilen çatışmanın aynısıdır. Çünkü doğa ve amaçları aynıdır. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in şu hadisinde geçen çatışma da işte budur. Habbab ibn Eret'ten rivayet edildiğine göre  شَكَوْنَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ مُتَوَسِّدٌ بُرْدَةً لَهُ فِي ظِلِّ الْكَعْبَةِ، قُلْنَا: لَهُ أَلَا تَسْتَنْصِرُ لَنَا أَلَا تَدْعُو اللَّهَ لَنَا، قَالَ: كَانَ الرَّجُلُ فِيمَنْ قَبْلَكُمْ يُحْفَرُ لَهُ فِي الْأَرْضِ فَيُجْعَلُ فِيهِ فَيُجَاءُ بِالْمِنْشَارِ فَيُوضَعُ عَلَى رَأْسِهِ فَيُشَقُّ بِاثْنَتَيْنِ وَمَا يَصُدُّهُ ذَلِكَ عَنْ دِينِهِ، وَيُمْشَطُ بِأَمْشَاطِ الْحَدِيدِ مَا دُونَ لَحْمِهِ مِنْ عَظْمٍ أَوْ عَصَبٍ وَمَا يَصُدُّهُ ذَلِكَ عَنْ دِينِهِ وَاللَّهِ لَيُتِمَّنَّ هَذَا الْأَمْرَ حَتَّى يَسِيرَ الرَّاكِبُ مِنْ صَنْعَاءَ إِلَى حَضْرَمَوْتَ لَا يَخَافُ إِلَّا اللَّهَ أَوِ الذِّئْبَ عَلَى غَنَمِهِ وَلَكِنَّكُمْ تَسْتَعْجِلُونَ "Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gittik. Efendimiz, Kâbe'nin gölgesinde, mübarek kaftanını yastık edinerek ona dayanmıştı. Dedik ki: "Ya Rasûlullah! Allah'a, bizim için dua et! Bizim için Allah'tan yardım dile!" Bunun üzerine Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem "Vallahi sizden öncekiler içindeki müminlerden bir kimse, yakalanır, kendisi için yerde bir çukur kazılır, o kimse, o çukura, dizlerine kadar gömülür, sonra bir testere getirilip, başının üzerine konulup biçilerek ikiye bölünürdü de, bu işkence, onu, dininden döndüremezdi! Vallahi, yüce Allah bu işi, muhakkak tamamlayacak. Hatta hayvanına binmiş bir kimse, San'a'dan çıkıp Hadramût'a kadar gidecek de, yüce Allah'tan başka, bir şeyden korkmayacak! Ancak, koyunları varsa, onlar hakkında kurt saldırmasından endişe duyacaktır. Fakat siz, acele ediyorsunuzdur!" buyurdu." Bu savaş, Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın Buruc süresinde bahsettiği Ashabı Uhdud'un savaşı ile aynıdır. Bu bir savaştır, mutlaka kaybeden ve kazananı olacaktır. Düşmana karşı en güçlü hazırlığı olan Allah takvası kesinlikle bu savaşın kazananı olacaktır. Allah'ın yardımı ötesinde bir yardım yoktur. O'nun yardımı dışında tüm yardımlar yok olup gidecektir. Bu, pis olanı temiz olandan ayıran gerçek bir savaştır. Bu öyle bir savaştır ki imtihanı büyük, bedeli ağır ve ölümcüldür. Bu bedele ancak Allah halis olanlar sabredebilir. Bu savaşta en önemli şey, Allah için ve Allah uğrunda oluşudur. Eğer mücadele ve savaşımız Allah içinse, eninde sonunda galip olan bizler olacağız. Bu uğurda verilen en ağır bedeller, hafif kalacaktır. Tüm bu olanların yalnızca şahidi Allah'tır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ "Allah, her şeye şahittir." [Mücadele 6] Bu ayetin ardından gelen ayetler, bakınız nelerden bahsediyor. Allah Subhânehu ve Teâlâ kâfirlerin ahiretteki cezası hakkında şöyle buyuruyor:

إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ "Şüphesiz mümin erkeklerle mümin kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır." [Buruc 10] Müminler hakkında ise Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ "İman edip Salih ameller işleyenlere gelince; onlara içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır." [Buruc 11] Bu dünyada olacak olanlar hakkında ise, aynı surede arka arkaya gelen Allah'ın ayetleri, bunu bize şöyle haber veriyor:

إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ  فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ وَاللَّهُ مِنْ وَرَائِهِمْ مُحِيطٌ بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَجِيدٌ فِي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ "Şüphesiz, Rabbinin yakalaması çok çetindir. Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrarlar. O, çok bağışlayandır, çok sevendir. Arş'ın sahibidir, şanı yüce olandır. Dilediğini mutlaka yapandır. Orduların, Firavun ve Semûd'un haberi sana geldi mi? Hayır, inkâr edenler, hâlâ yalanlamaktadırlar. Oysa Allah, onları arkalarından kuşatmıştır. Hayır, o şanı yüce bir Kur'an'dır. O, Levh-i Mahfuz'dadır." [Buruc 12-22]

Ey diyarları İslam'ın kalbi olarak seçilen Müslümanlar! Sabırlı olun, çünkü siz, hak üzeresiniz. Allah Subhânehu ve Teâlâ bu köklü değişimi diğer Müslümanlara değil de size nasip eyledi. Haydi, bütün Müslümanların beklediği, hem de dört gözle bekledikleri bu köklü değişimin öncüleri olunuz. Allah Subhânehu ve Teâlâ bu uğurda ağır bedeller ödemeyi de yine size nasip eyledi. Ama bilin ki bu bedel, Allah ve O'nun Şeriatını hâkim kılmak içindir. Verilen bu ağır bedeller ile siz, bu ümmetin en hayırlı selefinin en hayırlı halefi olursunuz. Muhacir ve Ensar, İslam'ın öncülerindendir. Siz de o öncülere tabi olan öncülerin sonuncusu olun.

وَالسَّابِقُونَ الْأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ وَالَّذِينَ اتَّبَعُوهُمْ بِإِحْسَانٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ "İslâm'ı ilk önce kabul eden Muhacirler ve Ensar ile iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O'ndan razı olmuşlardır. Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır. [Tevbe 100] Onlar Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in ashabıdır, biz ise O'nun sevdikleriyiz? Bizim bir sevabımız, onların kırk sevabına, bizim bir şehidimiz, onların kırk şehidine bedel değil midir? Sevabınızı Allah'tan isteyin. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in metodu üzere değişim faktörleri, bugün Suriye'de mevcuttur. Müslümanların ülkeleri, Raşidi Hilafet Devletinin kurulacağı ilk dayanak noktasına hemen katılmak üzere hazırdırlar. Haydi, dünya ve ahiretin izzetine ulaşmak için yarışanlardan olunuz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ أُولَئِكَ الْمُقَرَّبُونَ فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ ثُلَّةٌ مِنَ الْأَوَّلِينَ وَقَلِيلٌ مِنَ الْآخِرِينَ "(İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir. Onlar, Naim cennetlerindedirler. Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir." [Vakıa 10-14]

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti


H. 5 Cumâde’l Ûlâ 1435
M.  Perşembe, 06 Mart 2014

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER