Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Kasap Beşar Kurtuluş Bayramında; İslamî Proje Sahiplerine Saldırmak Yoluyla Kendisini Yaklaşan Kötü Akıbetten Kurtaracak Bir Söz Aramaktadır

17.04.2013 günü doğrudan istihbaratlara bağlı resmî "Suriye haber" kanalları, Fransa ordusunun 1946 yılında Suriye'yi terk etmesi münasebetiyle kasap Beşar ile bir röportaj yapmışlar ve yapıan röportajın ana teması ise Kasap Beşar'ın psikolojik rahatsızlığını vurgulamaktan ve onun yalan yanlış söylentilerini yinelemekten öteye geçememiştir. Dolayısıyla bu röportajda ortaya çıkan, onun tahtını boşalttığı ve kendisini yaklaşan kötü akıbetten kurtaracak bir söz aradığıdır. Bunun içinse önünde, İslamî proje sahiplerine saldırmaktan başka bir şey görememektedir ki o şöyle demiştir: "Bizler, tekfirci güçlerle savaşıyoruz." Sonra iddialarını kasıtlı abartarak şöyle demiştir: "Şu an Suriye'deki baskın unsur el-Kaide'dir." Ardından Batı'yı uyararak şöyle demiştir: "Onlardan bazıları, başlangıçta Afganistan'daki el-Kaide'yi finanse edip daha sonra da çok büyük bir bedel ödedikleri gibi... şimdi de Suriye, Libya ve diğer yerlerdeki el-Kaide'yi desteklediler ve sonrasında da Avrupa'nın ve Amerika'nın tam kalbinde bir bedel ödediler."

Her kim büyük bir yalan olan bu sözlerle onun, kendisini boğucu kuşatmadan kurtarmak isteyen bir kimse gibi gördüğünü sanıyorsa, onunla Batı arasındaki ortak payda vurgusuna bir başvursun. Dikkat edin o, içerisinde anayasa ve yönetimin yanı sıra Allahu Teâlâ'ya imana dayalı bir yaşam tarzının olduğu semavî bir din olan İslam'ın çok şiddetli bir düşmanıdır. Bundan dolayı sözlerinde, "tek bir fikrin gölgesi altında duran" İslamcılar Suriye'deki yönetime ulaştıklarında etkilenip değişecek, sömürgeci Batı'ya bağımlılıktan kurtulacak ve Müslümanları bir araya getirecek bir Hilafet Devleti kurulacak olan tüm bölge ülkelerine yönelik bir uyarı geçmiştir. Zaten daha önce de Batı ona, kendisinin "bölgedeki laikliğin son kalesi" olduğunu hatırlatmıştı.

Her kim Suriye halkını katledenin sadece Beşar olduğunu sanıyorsa yanılıyordur. Zira şayet Amerika ona kucak açıp kendi çıkarları için, özellikle de politikalarını uygulaması amacıyla kendisine bağlı olacak alternatif bir rejimin kurulması çıkarı için ona katletmesini emretmemiş olsaydı bunları yapmaya cüret edemezdi. Dolayısıyla Beşar'ın bir alternatifi bulunduğunda onun rolü sona erecektir. Bu alternatif ise Beşar'ın yargılanmaksızın ayrılmasının kabulünün talep edilmesi kapsamında olacaktır... Nitekim bu, bir Amerikan politikası olup beyan edilen tutumlarda her ikisi arasında bir görüş birliğinin olduğu görülmektedir. Zira Amerika, diyaloga ve otoritenin barışçıl geçişine çağırırken Beşar da bunun bir benzerine çağrıda bulunmaktadır. Amerika, Muhalefet Koalisyonu ile elleri Suriyelilerin kanlarına bulaşmamış olan hükümet üyelerinden oluşacak bir geçiş hükümetinin kurulmasına çağırırken Beşar da bunu kabul etmektedir. Amerika, silahların köktenci İslamcıların eline geçmesinden korkulduğu gerekçesiyle muhalefetin silahlandırılmamamsına çağırmaktadır ki bu da Beşar'ın çıkarı içindir. Amerika, el-Kaide riskinin büyüdüğüne odaklanırken Beşar da aynı şeye odaklanmaktadır. Amerika, dış muhalefette bir netlik görmediğinden ona Avrupa ülkelerini de ortak etmektedir. Ayrıca Amerika, Beşar'ın yargılanmaksızın ayrılması çağrısında bulunduğu gibi mevcut mücrim güvenlik birimlerinin olduğu gibi kalmaya devam edip Devlet Başkanı'nın suretinin değiştirilmesi durumunda bazı ifşa olmuş mücrim yüzlerin değiştirilmesiyle yetinilmesi çağrısında bulunmaktadır. Yine Amerika, tagutun Müslümanlara karşı kimyasal silah kullanması hususunda emin olmadığını açıklamıştır. Dahası Amerika, İran, Mısır, Irak ve Lübnan gibi bölgedeki kendisine bağlı ülkelerle alay ettiği gibi... Birleşmiş Milletler ve Arap Devletleri Ligi ile de alay etmiştir. Bunu ise onun cürümlerine kılıf olmaları ve çözüm için kendi planına göre yürümeleri için elçiler tayin ederek yapmıştır. İşte bu elçilerden sonuncusu, (Avrupa ülkelerinin çıkarları için) Arapların pozisyonunun Beşar'a karşı önyargılı olduğuna itibar etmesinin ardından Amerika'nın misyonunu yürütebilmek için şu an göreninin uluslararası Arap elçiliğinden sadece uluslararası elçiliğe dönüştürülmesini talep eden el-İbrahimî'dir. Bu yüzden Amerika, Rusya ile koordinasyon kurmuş, çözüm için bir çerçeve olarak Cenevre Konferansı'nın dikkate alınmasına dair Rusya ile anlaşmış ve Rusya'nın taguta silah sağlamasına karşı sessiz kalmıştır...

Uluslararası toplumun, kasap Beşar'ın işledikleri karşısında sessiz kalması bu uluslararası toplumun Müslümanları doğraması için kesinlikle Beşar ile işbirliği yaptığı ve komplo kurduğunu göstermektedir. Bunun en açık kanıtı ise bu yapılan savaştır. Dolayısıyla gerçek bir çalışma, Beşar'ın rejimi ile bu facir uluslararası toplumun boyunduruğunda kurtulmayı gerektirmektedir. Bunun gerçekleşmesi ise önemli bir devletin kurulması ve bölgede, aslen diğer mustazaf ülkeler pahasına büyük ülkelerin çıkarlarını gerçekleştirmek için konulan zalim uluslararası kanuna boyun bükmeyerek tüm Müslümanları bir araya getirecek bir devletin olmasıyla mümkündür. Bu ise ancak İslamî Hilafet Devleti'nin kurulmasıyla olacaktır. Dolayısıyla kasabın kendisi hakkında uyarıda bulunduğu İslamî proje bizzat işte budur. Yine Batı'nın büyük korkusu olan proje bizzat işte budur. Bu yüzden Suriye'deki gerçek değişim sadece bu şekilde olacağı gibi akıtılan tertemiz kanların ve dinin korunması da sadece bu şekilde olacaktır.

Ey Şam-Suriye'deki Müslümanlar: artık hepimizin, öncelikle bu savaşın İslam'a yönelik bir Batı savaşı olduğunu anlaması gerekmektedir. Nitekim Allahu Teâlâ, Batı'nın size acı vermek için yönlendirdiği zehirli süngünün başı olan Beşar'ın yaratılanların en rezili olmasını dilemiştir. Belki de Subhânehu ve Teâlâ, Allah'ın emrinin öncelikle sizin tarafınızdan kurulmasını sağlayarak Suriye'deki Müslümanların İslamî Ümmetin umut bağladığı kimseler olmalarını dilediği gibi ülkenizde İslamî Hilafet Devleti'nin kurulması sağlayarak da ülkenizi onurlandırmayı dilemiştir. Dolayısıyla bu azim şerefin gerçekleşmesi için şeriatın sizden talep ettiği öncelikli amel, Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesi olan Raşidî Hilafet'i kurmak için hedefinizi birleştirmek olduğu gibi SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in, Medine'de ilk İslamî Devlet kurulduğunda takip edilen metodunu takip etmek üzere çalışmanızı da birleştirmektir ki böylece Suriye'de Hilafet Devleti'nin kurulması yönünde bir kamuoyu oluşsun ve silahlı gurupların çalışması da bu hususa dayalı bir çalışma olsun. Bir de ister muhaliflerden olsun isterse İkinci İslamî Devletin kurulmasına nusret vermek için çalışanlardan olsun Suriye ordusu içerisindeki muhlis evlatlarımızdan olan güç ve kuvvet ehlinden nusret talep etmektir. Bu ise ancak istenilen değişim düzeyinde olan ve ister Batılı isterse özelikle tayyib İslamî ayaklanmanın gidişatını çarpıtmak için Batı'dan emirler alan civar ülkelerin olduğu Araplardan olsun tüm dış müdahaleleri engelleyen eğitimli ve organizeli bir çalışmayla olacaktır... Dolayısıyla yarım küsur asırdır bu işi yerine getirmeyi bizzat kendisi üstlenen Hizb-ut Tahrir sizleri, anayasasını ve adamlarını hazırlamış olduğu bu azim proje için kendisiyle birlikte olmaya ve bu mesele için mal ve makama bakmamaya davet etmektedir. Dahası bu proje, tatbik edilmesi gereken şerî bir hüküm olup yönetim için koltuk aranacak bir şey değildir. O halde yönetimi, Allah'ın indirdikleriyle, şerî hükümlere ve Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna göre yönetmeye muktedir olan birine teslim ediniz... Nitekim Allahu Teâlâ, şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ  وَاتَّقُوا فِتْنَةً لا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ  وَاذْكُرُوا إِذْ أَنْتُمْ قَلِيلٌ مُسْتَضْعَفُونَ فِي الأَرْضِ تَخَافُونَ أَنْ يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُمْ بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ  يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ "Ey iman edenler! Allah ve Resulü sizi size hayat veren şeye davet ettiği zaman icabet ediniz. Biliniz ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız. Öyle bir fitneden sakının ki içinizden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmaz. Bilin ki Allah'ın azabı çetindir. Hatırlayın ki hani siz yeryüzünde az bir mustazaf topluluk idiniz. (Öyle ki) insanların sizi kapıp götürmelerinden korkuyordunuz da Allah sizleri barındırdı, sizi nusreti ile destekledi ve belki şükredersiniz diye de size temiz rızıklar verdi. Ey iman edenler! Allah'a ve rasule hainlik etmeyin; (sonra) bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz." [Enfal 24-25-26-27]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti


H. 9 Cumâde’s Sânî 1434
M.  Cuma, 19 Nisan 2013

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER