حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Ürdün Vilâyeti
Medya Bürosu
No: RD–BA–2016–MB–TR–20 |
H. 29 Şa'bân 1437 M. Pazar, 05 Haziran 2016 |
Allah’ın Nurunu Asla Söndüremezler... Medya ve Gazetecilere
Kesinlikle tüm şube ve kollarıyla medya, devletlerin iç ve dış politikalarında önemli bir rol oynar. Uluslararası stratejiler ve politikaların merkezinde yer alır. Ayrıca herhangi bir devlette merkezi pozisyona sahiptir. Halkların hayatında medyanın oynadığı rolün önemini herkes çok iyi bilir. Çünkü teknolojinin yaygınlaşması, medya araçlarının gelişimi ve hızıyla birlikte medya şu veya bu şekilde insanları etkiler. Dünyanın tanık olduğu iletişim devriminin ardından gittikçe medya, insanların hayatını etkiler olmuştur. Öyle ki medya, halklar ve bireylere doğrudan hitap eder hale gelmiştir. Son yıllarda gelişim ve hızı nedeniyle medyaya olan bağımlılık artmıştır. Özellikle derin bir uykunun ardından Arap halklarının uyanışından sonra küresel ve yerel kamuoyunun şekillendirilmesi ve yönlendirilmesinde, ülkeler arasındaki anlaşmazlıklarda, siyasi, ekonomik ve ideolojik sorunlarda, global ve ulusal öneme sahip meselelerde medyanın etkisi çok büyüktür. Özel araştırmalara göre örneğin Arap ülkelerinde medyaya her yıl 30 milyar dolardan fazla harcama yapılmaktadır. Hükümetlerin yaklaşık 11 milyar doları bulan medya harcamaları da buna dâhildir. Halkın iradesini maniple etmek, gerçekleri değiştirmek, tahrif etmek ve gizlemek, psikolojik savaş yürütmek, kültürel ve uygarlık atılımı göstermek, inanç, fikir ve kavramları aşılamak konusunda medya üstün güce sahiptir. Bu gücünü de kanıtlamıştır. Medya bunu medya kuruluşlarını destekleyen siyasi kesimin planları, hedefleri, projeleri ve fikirleri doğrultusunda yapmaktadır. Medya kuruluşlarının verdiği mesajlar, destekleyici ya da sponsor siyasi kesimin politik ve fikirsel hedeflerine aykırı olamaz, bağımsız ve kopuk da olamaz. Bu, ayın on dördü gibi berrak ve nettir. Medya, çatışma sahasındaki tüm becerilerini, bilinçsizlik oluşturma, kamuoyunu yönlendirme, halkların kültür, kavram ve değerlerini etkileme gücünü de göstermiştir. Medya, insanlara nice fikirler pompalamıştır. Nice olaylarda medya, kurbanı deli olarak lanse etmiştir. Medya nice Müslümanları, hak sahipleri ve mazlumları şeytanlaştırmıştır. Medya çirkini güzel, güzeli de çirkin göstermiş ve yalanları gerçeklere dönüştürmüştür. Medya, halkın desteğini elde etmek, politik, ekonomik ya da sosyal habis hedefleri ve projeleri gerçekleştirmek için halkları kandırarak nice siyasal rejimleri perçinlemiştir. İnsanlar medya tarafından kandırılmasaydı, kabulü imkânsız ve mantığa aykırı şeyleri kabule ilişkin bilinç eksikliği oluşturulmasaydı, bu habis projeleri insanlar asla kabul etmezlerdi.
Ey medya mensupları!
Medya, düşünce, haber, insan ve teknoloji unsurlarını bir arada barındırmazsa, medya olamaz. Bireyler, insanlara yaymak üzere medya aracılığıyla bir fikir sunar ve eleştirirler. Fikir ve kanaatler taşıyan, fikir ve haberleri şekillendirme becerilerine sahip bireyler, medyanın temel direği ve en önemli unsurudur. Bireyler, bu haber ve fikirleri medyanın destekçisi veya ana sponsoru siyasi kesimin çıkarına hizmet edecek şekilde sunarlar.
Ey medya mensupları!
Rolünüzün önemini binaen size sesleniyoruz. Çünkü siz, medyanın temel direği ve en önemli unsurusunuz. Medya, sizler aracılığıyla birey ve halkları etkileme yeteneğini gösterir. Medya sahipleri için medya önemli bir güç unsurudur. Hedef ve amacına ulaşmakta kendisine çok büyük yardımı dokunur. Peki, bu medya gücü, şeytanın avukatlığını yapan, inanç, kültür, kanaat, değerler manzumesi ve dinin hükümlerine aykırı olanları Müslümanlara kabul ettirmek için onları uysallaştırmayı hedefleyen siyasal rejimlerin elinde olursa nasıl olur? Siyasal rejimler, Müslümanların düşüncelerini düzgün doğal seyrinden saptırmak için çalışırlar. Siyasal sistemler ve medya kuruluşlarının habis mesajlarına tam teslimiyet göstermelerini, içerik ve muhtevasını kabul etmelerini isterler. Medya kuruluşları, uluslararası, bölgesel ve yerel zorba güçlerin en önemli silahı, uluslararası ve yerel siyasal veya ideolojik habis projeleri pazarlamanın platformları ve çatışmanın araçları haline gelmişlerdir. Medya, diğer çatışma araçlardan daha az öneme sahip değildir.
Ey gazeteciler, yazarlar ve özellikle kanaat önderleri! İslam’ın yanında yer almanız ve İslam’ın döndüğü yere dönmeniz için Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya niyaz ediyoruz. Ümmetin uzunca ve derin uykusundan uyanmak üzere olduğunu, İslam’a ve kavramlarına yönelik şiddetli medya kampanya ve saldırıları düzenlendiğini görüyorsunuz. Kendi yurdumuzda medya istilasına uğradık. Medya bizi sütle zehirlemektedir. Modernite, liberalizm ve özgürlük adına zihinlerimizde yerleşik Hanif İslam kavramlarını sarsmak, bizi insani bir hayattan hayvani bir hayata sürüklemek istiyor. İnsanlığın seyrini kötülüğe doğru kaydırmak için uğrunda büyük paralar harcıyorlar.
Ey gazeteciler! Allah’tan sakının, her şeyin bir konumu vardır. İslamiyet konusunda Allah’tan korkun ve bilin ki Allah Subhânehu ve Teâlâ, sizinle beraberdir. Entrikacıların entrikasına rağmen Allah Subhânehu ve Teâlâ, dinini üstün kılacak ve nurunu tamamlayacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ size merhamet etsin, entrikalar daha da ağırlaşmadan Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın istediği yerde olun. Filistin halkının gün görmesi için maymun ve domuzların kardeşlerini oradan çıkarmaya çağırıyoruz.
Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti olarak biz, söz, fikir, makale veya açıklama yoluyla İslam’ı ve Müslümanları kötüleyip karalayan herkese meydan okumak için “Allah’ın nurunu asla söndüremezler”kampanyası başlattık. Bu karalama, kasıtlı veya kasıtsız görsel-işitsel-yazılı medya ve iletişim araçlarından, yasa ve hukuk çevrelerinden, ülke yöneticilerinden, bukalemun gibi renkten renge giren kirli siyasi ortamdan, Arap ya da yabancı elçiliklerden, Müslüman veya Gayrimüslim medya mensuplarından, kısacası her alandan sadır olabilir. Allah’ın rızasını aradığımız bu kampanyanın ilk adımı ve kutlu çabanın temeli olarak, ey medya mensupları! sizden, medyada çalışan yazarlar, gazeteciler, yayıncılar, programcılar ve sair kimselerden İslam hükümleri, fikirleri ve değerleri safında yer almanızı istiyoruz. İslam düşmanları karşısında sağlam bir set olun. Onur, şeref ve mesleki sözleşmelere bağlı kalın ve onları koruyun.
Müslüman gazeteci ya da medya sözleşmesi:
- İslam, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın tüm insanlık için seçip beğendiği yüce bir dindir. İftiracılar, bukalemunlar ve sahtekârlar, kendilerini yırtsalar da İslam’ın nurunu asla söndüremezler. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإسلام دِينًا“Bugün sizin dininizi kemale erdirdim. Ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslam’dan razı oldum.” [Maide 3]
- İslam hükümleri ve düşünceleri sabit ve köklü İslam akidesinden fışkırmıştır. İnsanlığın değişen tüm sorunlarına çözüm üretirler. Renk, cinsiyet ve ırkı ne olursa olsun insan fıtratı ile uyumlu, her zaman ve mekâna uygundurlar.
فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَى“Artık benden size hidayet geldiğinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz.” [Taha 123]
- Ben Müslüman bir gazeteciyim, inancım La ilaha illallah Muhammed Rasûlullah’dır. Bu inancımla gurur ve şeref duyuyorum. Bu inancım, Allah yolunda, dinim ve inancımı savunmak uğrunda can, mal, çocuk, yaşam konforu ve görevi hiçe sayar.
قُلْ إنْ كَانَ آَبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ وَإِخْوَانكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُوا حَتَّى يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Rasûl’ünden ve Allah yolunda cihat etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”[Tevbe 24]
- Sorumluluğum boyutunun farkındayım. İslam’ın kalelerinden bir kale olduğumun bilincindeyim. İslam’a benim tarafımdan yaklaşılamaz. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
كُلُّ رَجُلٍ مِنَ المُسلِمِين على ثَغْرةٍ من ثُغَرِ الإسلام، اللهَ اللهَ لاَ يُؤتَى الإسلام من قِبَلِك“Her Müslüman erkek, İslam’ın kalelerinden bir kaledir. Allah’tan kork, İslam’a senin tarafından yaklaşılmasın.”
- Tüm Allah düşmanlarının işbirliğiyle Doğu ve Batı şeytanları tarafından İslam ve İslam ümmetine karşı kurulan, tezgâhlanan ve gece gündüz dokunan entrikadan haberdarım.
- İyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak her Müslüman erkek ve kadına farzdır. Bundan ötürü Allah Subhânehu ve Teâlâ huzurunda hesaba çekileceğiz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ“Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız.”[Ali İmran 111]
- Dinime hakaret eden ya da karalayıp kötüleyen herhangi bir fikir, haber, makale vb. teşvik etmeyi şiddetle reddediyorum ve İslam’ın yıkım dayanaklarından bir dayanak olmayı kabul etmiyorum.
- Söz, bir emanet ve sorumluluktur. Allah Subhânehu ve Teâlâ huzurunda ondan sorumlu olacağız. Dinim ve inancım ile çelişen bir harf veya bir yazı yazamam ya da bir düşünceye teşvik edemem.
- Ben Müslüman bir gazeteciyim. Görevim, haber aktarırken dürüst ve dikkatli olmaktır. İslam ümmetinin birliğini parçalayıp bölen ya da İslam’ın fikir ve hükümlerini kötüleyen herhangi bir düşünce veya habere teşvik edemem.
- Batının fikir ve projelerine teşvik etmek, Allah’a ve Rasûlü’ne ihanettir. Laiklik ve laikliğe davet etmek, Allah ve Rasûlü’ne açıkça meydan okumaktır. İslam akidesini inkâr etmektir.
- Ben bir gazeteciyim ve Müslümanım. Saf ve berrak İslam akidesinin, ondan fışkıran ve ona dayalı hükümlerin -ki hayatın her alanını kuşatıcıdır- Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletinde uygulanması için çağırırım. Hilafet, tebaasını korur ve yardım eder, Müslüman toprakları ve onların kutsal yerlerini kurtarır. Zulüm ve saldırganlığı temizler, yok eder. Mağdurun imdadına koşar, yol buldukça mazlumlardan zulmü def eder.
- Ben Müslüman bir gazeteciyim. Kalemim, dilim, makamım, çalıştığım medya organı, İslam’ın hizmetindedir. İslam’ın fikirlerini, hükümlerini, İslam ümmetinin mazlum ve makhur evlatlarını savunmak içindir.
- Ben Müslüman bir gazeteciyim. İnancım ve dinimin hükümleri hayatım ve kariyerimin ayrılmaz bir parçasıdır. Hayatım ve kariyerimi dinimin hükümlerine göre düzenlerim.
- Ben Müslüman bir gazeteciyim. Benim, biri vazifem uyarınca resmi, diğeri de kanaatim olmak üzere iki yüzüm olamaz. Şahsiyet bozukluğu ve kopukluğu için asla örnek olmam.
- Ben Müslüman bir gazeteciyim. Dinime dil uzatanlar, inancımı hedef alanlar karşısında tarafsız duramam.
- Ben Müslüman bir gazeteciyim. Aklım ve emeğimle Allah’ın nurunu söndürmek isteyenler karşısında Rabbimin nurunun tamamlanmasına katkıda bulunmanın aracı olacağım.
يُرِيدُونَ أن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّهُ إِلاَّ أن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ “Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. O, Allah’a ortak koşanlar hoşlanmasalar bile dinini, bütün dinlere üstün kılmak için, peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir.”[Tevbe 32-33]
يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O’dur.”[Saff 8-9]
Ey medya mensupları!
İyilik, İslam’ın akide ve hükümleridir. Bunlar dışındakiler kötülüktür. İslam, tüm insanların iyiliğine davet eder. İslam’ın bakış açısına göre iyilik, Allah’ı razı eden hareketlerdir. Kötülük ve kötülüğün önderleri de insanları kötülüğe davet ederler. Onların bakış açısına göre kötülük de hedeflerine ulaşmak, Allah’a ve yaratıklarına iftira atmak için belirlenen teorilere uygun olarak insanları köleleştirme çıkarlarını gerçekleştirmeyen her şeydir.
Ey medya mensupları! Ey Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem taraftarları! Peygamberin sizin hakkınızda beslediği hüsnü zan gibi olun. Kuran’ın döndüğü yere dönün. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
سيفترق السلطان والقرآن فدورا حيث دار القرآن“Sultan ve Kuran birbirinden ayrılacak. Siz Kuran’ın döndüğü yere dönün.”
Allahım, Seni razı eden her samimi çabamızı mübarek kıl. Bizi en güzel şekilde dinine yönelt. Bize ve medya mensuplarımıza hakkı hak olarak gösterip ona ittiba etmeyi, batılı batıl olarak gösterip de ondan içtinap etmeyi nasip eyle. Duamızın sonu, hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Ürdün Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: http://www.hizb-jordan.org/ |
E-Mail: info@hizb-jordan.org |