Mübarek Suriye devrimi çalmak için kumpaslar kuruluyorken, Kudüs, Mescidi Aksa ve Filistin sorununu tasfiye etmek için Batı elinden geleni yapıyorken, ümmet izzet, birlik ve kalkınmanın yolunu İslam ve Hilafet Devletinin geri dönüşünde görmeye başlamışken, Ürdün hükumeti parlamentoya "Terörle Mücadele Kanununda" değişiklik içeren bir kanun tasarısı sundu. Terörizm yeniden tanımlanmakta ve bu isim altında yasa tarafından cezalandırılacak suçlar genişletilmektedir. Tasarı, herhangi bir silahlı gruba ya da terör örgütlerine katılmak veya katılma teşebbüsünde bulunmayı suç sayıyor. Doğrudan maddi veya manevi destekte bulunanları ya da onlara katılmak için maddi ve manevi destek verenleri, ister Ürdün içinde isterse dışında olsun bu amaç için eğitim görenleri terör suçu ile yargılanmasını öngörüyor. Kanun tasarısı, elektronik cihat olarak tanımladığı internet ve sosyal medyayı kullanmak, terörist eylemleri kolaylaştırıcı web sitesi kurmak, silahlı grupları destekleyen görüntü veya yazı paylaşmayı da terör suçu olarak tanımlıyor. Yasadışı yolla anayasayı değiştirmek için girişimde bulunmak da terör suçu arasındadır. Buna göre bu kötü vakayı değiştirmek için çalışanlar, iyiliği emreden ve kötülükten nehyeden ağızlar potansiyel suçludur. Bu yasa tasarısı, ümmet ile onun Hadârat projesi arasına engel koymak amacıyla planlanmış ve hazırlanmış zincirin bir halkasıdır. İslami Hilafet, ümmetin Hadârat projesi, Batı ve ümmetin bütün düşmanlarının korkulu rüyasıdır. Bu yasa tasarısı ile ümmet tekrar zillet zindanına hapsedilmek istenmektedir. Oysa ümmet zulüm, yolsuzluk ve zorbalığa başkaldırmıştır. Bir daha da asla Allah'ın izniyle o zillete geri dönmeyecektir. Bu güzide ümmeti kâfir Batının, BM, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kurumların hegemonyası altında tutmak, bu tasarının temel amacıdır. Geçim sıkıntısı, aşırı pahalılık, yaşamla mücadele, hırsızlık ve konuşan ağızları susturmak gibi Ürdün halkının başına gelen felaketlerin tek sorumlusu bu kurumlardır. Önerilen yasa tasarı ile insanlar fikir ve görüşlerinden dolayı yargılanacak, Suriye halkına ve gasp edilen kutsal Filistin topraklarının kurtarılması için yardım çağrısında bulunanlar sorgulanacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın ümmete farz kıldığı, onun hayırlılığı ile bağlantılı olan iyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmek dahi suç sayılacaktır. كُنتُمْ خَيْرَ‌ أُمَّةٍ أُخْرِ‌جَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُ‌ونَ بِالْمَعْرُ‌وفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ‌ "Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men edersiniz." ^{[Ali İmran 110]}

Ümmet, uzun zaman kapitalizmin boyunduruğu altında yaşadıktan sonra şuan izzetin özlemini çekiyor. En hayırlı ümmet olarak tekrar geri dönüşü için kendine ve gücüne öz güveni yeniden gelmeye başladı. Artık Amerika ve Batı, kendi egemenlik ve hegemonyasının sonunun geldiğini fark ettiği için bağını koparmış kuduz köpekler gibi ajanlarına ümmetin Hilafet için çalışan evlatlarına saldırmalarını emretti. Kendisine veya projesine ve bölge ile ilgili planına karşı koyan herkese baskı yapmalarını telkin eyledi. Ama heyhat! Artık ok yaydan çıkmıştır. Bir daha asla geri dönüşü olmaz. Aslan uykusundan uyanmıştır. Amerika ve Batının fısku fücur ile doldurduğu dünyaya adaletli ve merhametli bir efendi olarak tekrar dönecektir. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir olarak biz, tüm Müslümanları, özellikle etkili kimseleri mübarek topraklardan Yahudilerin kovulmasına ve işgale karşı direnişe davet edenlere, barışçıl yolla olsa bile İslami Devleti kurmak için çalışanlara karşı hazırlanan bu yasa tasarısının kanunlaşmasını önlemek için çalışmaya davet ediyoruz.

Ey Ürdün'deki Müslümanlar! Biz sizi yeniden Hilafet Devletini kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışmaya davet ediyoruz. Biliniz ki Hilafet, Rabbinizin emirlerini uygular. Düşmanlarınızı korkutmak için kuvvet hazırlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın sizin için razı olduğu dinin hükümlerini ile sizi gözetir. Hilafet ile dünyada izzete, ahirette de büyük sevaba ulaşırsınız. Haydi, Rabbinizin emrine icabet edin. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُوْلَـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ "Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır." ^{[Ali İmran 104-105]}